Küçük Büyük

Küçük Büyük

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Şub 20, 2013 13:25

Küçük Büyük

Ortalıkta, küçük büyük çatışması var. Büyüklük taslayanların küçük küçük durumları…

Büyük- küçük savaşları yapılıyor. Küçük, küçüklüğünü bilmiyor.

Çok geç kalmışım ancak duydum. Kanlı örgütün sevicilerinin partisinin üyeleri çoktandır bir atağa kalkmışlar. “Küçük Millet Meclisleri” kurmuşlar bazı kentlerde. “KMM ” imiş kısaltması. Önce gözlerime inanamadım, buna nasıl izin alabilmişler, bu nasıl bir ihanettir diye…

Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşılığıymış bunlar… Pek çokmuşlar…

Türkiye Büyük Millet Meclisi adı, meclisin yapısının büyüklüğünden, görevinin büyüklüğünden değildir. Bunu herkes biliyor. Büyük önderimiz, büyük komutanımız, başöğretmenimiz, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusumuza verdiği önemden, büyüklükten dolayı meclisimiz öyle adlandırılmıştır. Onuncu Yıl Nutku’nda Atatürk, onlarca kez bilerek, öğreterek , “Türk Milleti” der. “ Türk” “Türklük” “ Türkiye Cumhuriyeti” der. Bir kez de ulusumuza, “Büyük Türk Milleti” diye seslenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki büyük sözü, milletin büyüklüğüne göndermedir, işarettir, anlamayanın, bunu bilmeyenin, kuyruk acısı çekenin bu gerçeği gözüne gözüne sokmaktır.

Yine dün Sinopluların, “ Halkların Demokratik Kongresi” adlı amacı daha adından belli olan heyete, Yunan’a Hasan Tahsin’in yaptığını yaptıkları günde, yaşanan olayı, kendini büyük sanan gazetelerin, televizyonların hiç biri vermedi. Görmezden, bilmezden, duymazdan geldiler. Ta ki bir iktidar kişisi bu konuda , Sinop’taki olaylara partisi adına kınama açıklaması yapana kadar.

Sonra bu adı büyük, kendi küçücük, boyunları ipli, karındaş, yandaş basın yayında düğmeye basılmış gibi şöyle başlıklar atıldı. Birdenbire olayı gördüler. Güdümlenince mermilerini fırlattılar:

“BDP heyetine Sinop’ta saldırı”

“BDP heyeti Sinop’ta saldırıya uğradı”

Ulusalcı saydığımız bir TV kanalı bile şöyle başlık attı: “Sinop’ta kışkırtma”

Sanırsınız Sinop başka bir ülkenin kenti. Düşman kenti. Orada herkes canavar! Bu gelenler ise, “Kanarya Sevenler Derneği” üyeleri…


Terör örgütüne terör örgütü demeyen, örgüt başına liderimiz diyen bir grup ne anlatacak, neler söyleyecek önemli mi? Terörle iç içe dolaşmış, kucaklaşmış insanlar… Özerklik, bağımsızlık, parça parça şehir devletçikleri istiyorlar, ayrılıkçılar, dışa bağımlılar, ülkemizin sonunu getirmeyi istiyorlar…

Ta sabahtan kente gelen, PKK’nın hapisteki başcanisine, on binlerin canını alan eli kanlı örgütün bir zamanlar yöneticisi olan, 14 yıldır hapiste tutulanına, hiçbir hükmü kalmayanına, zavallı caniye liderimiz diyen bu bölücülerden oluşan heyete, önce ilk gittikleri kahvenin sahibi tepki göstermiş. İşyerini kapamış, kapısına bayrak asmış. Sonra bunlar Sinop Öğretmen Evi’ne gitmişler. Tarihî yüzyıllık yapıya… Bunu duyan kent halkı da buranın kapısında toplanmış. İçerdekileri kınamış, bağırmış çağırmış, bunları kentlerinden kovmuşlar. Sembolik taşlamışlar, araçlarını falan, gidin diye tekmelemişler…

Kimsenin burnu kanamamış… Aynı kişiler Samsun’da da otellerinde kıstırılmışlar, toplantılarına halk izin vermemiş…

Tam bunlar oluyor, boyalı basın yayın başlıklarında bir garip haber:

Atatürk’ün boyunun büyüklüğü.

Genelkurmay açıklamışmış. Ne alâka kel alâka demeye kalmadan durum anlaşılıyor. Küçüklük bunalımı ortalığı sardı ya, acaba Atatürk’ü, boyundan alt edebilir miyiz? Boyu küçük dersek, bizim boy büyüklüğümüz göze girer mi?

Her yana kalem çalan, haktan görünüp haksızın yardakçılığını yapan Ahmet Hakan’a bile dert olmuş bu konu. Atatürk dönemini tartışmayı, Atatürk’ü şu şu konularda eleştirmeyi anlıyor da bunu anlamıyormuş. Halk TV de, muhalefetin bu tek tabancası da, bu yazıyı iyi bir şey sanmış, yayınında “köşelerden köşe vuruşu” diye okutuyor…

Dünyanın en büyük devlet adamını fikirlerinden, günümüze ışık tutan büyük düşüncelerinden yenemediler, boydan yeneceklerini sandılar bu cüceler. Türk Ordusu da buna aracı edilmeye gönüllü olmuş işin acısı…

Büyük Türk Milleti, karşılıklı söz cambazlığıyla küçültülecek sanılıyor.

Atatürk’ün ulusuyla birlikte ördüğü duvarlarımız yıkılıyor, devletin kurucusu büyük Türk ulusu ayaklar altına alınıyor. Kürt milliyetçiliği, bilmem ne milliyetçiliği ile, “Ne mutlu Türküm diyene de kendini anlatan, ırkçılığa dayanmayan, gönül birlikteliği olan, Atatürk millîyetçiliği bir tutuluyor. Anlayışın biri, ayrılıkçı anlayış, Kürt millîyetçiliğini kullanan anlayış, devletine dış güçlerin koltuklamasıyla, uyuşturucu parasıyla, kara parayla başkaldırmış, gelişigüzel can almış, kan dökmüş…

Bu anlayışın egemen olması, iktidarın yardımıyla ülkemizi bölmesi isteniyor. Diğer anlayış, kurucu iradenin bize öğrettiği, kucaklaşan anlayış, Atatürk millîyetçiliği, yedi düveli yurdundan kovmuş, milletiyle devletini kurmuş. Çağdaş Türkiye Cumhuriyetini. Cumhuriyeti kuran Türkiye halkına da Türk milleti denir, denilmiş.

MHP’nin başkanı, yaşanan acı gerçekleri Meclis’te okumuş. Doğruyu dosdoğru söylemiş:

“Bölücüler taban tutmuş, AKP’ye tutunmuştur. Kanlı örgüt ve elebaşısı AKP’ye yapışmıştır, hizaya sokmuştur.”


Tehlikeyi bir iyice göstermiş, uyarmış:

“Atatürk ve aziz şehitlerin cesaret ve kahramanlıklar sergileyerek hediye ettiği millî devlet yok edilmenin eşiğinde, dağılmanın ucunda…”

Bu sözlere, anında, iktidarın başından karşılık gelmiş:

“Bu nasıl kan davasıdır. Bu nasıl vampirliktir! Kime yutturacaksın böyle millîyetçiliği?”


Hem de bu sözler, dinleyen azarlanarak, küçümsenerek, suçlanarak söyleniyor.

Çoktan döktüğü kanların içinde yok olan, yalnızca cismi kalmış caniyi canlandırma çabasında iktidar. Yardakçıları, ülke düşmanları, kuyruk acılılar el çırpıyor, ağızlarından bunca yıl içlerinde sakladıkları tüm pislikler dökülüyor…

Kurtuluş Savaşını inkâr edeni mi ararsınız, saldırgan Rum, Yunan, Ermeni yandaşlığı, sözcülüğü yapanı, Türk düşmanlığı yaparak, Türk tarihini çarpıtanı, ben CHP değilim ama CHP vekiliyim diyeni mi?

Atatürk millîyetçiliğini, Meclis’te söyledikleriyle savunan Bahçeli’ye, ulusun mayası olan bu sözü içten benimsemiş özdeşleşmiş herkese “ Vampir” deniyor.

Vampir, Batı’ dan bir kavram, hristiyanlığın yarattığı bir canavar tipi. Olduğu varsayılan kan içici büyük yarasa. Hortlayıp yaşamak için kan içen insan. Kan içen hortlak.

Bahçeli’nin dediğinin neresi kan içicilikle ilgili?

Bu sözü Türk adı ile birlikte birkaç gün önce kullandılar. Yandaş, dönek basın yayın nedendir bilinmez birdenbire başlıklar atmıştı:

“Türk vampirin sırrı ortaya çıktı…”

Atıp savurmuşlar. Sahipsiz eve it buyruk:

“Dünyada, tıp biliminde ilk vampirizm vakası olarak geçen Türk… İlk vampir vakası…”

Okuyorsun, bu böyle bir başlık attıracak bir haber değil. Hiç ilgisi yok. Ne Türklükle, ne vampirlikle, ne bilimle… Bir, çok bilmiş biri, bir makalesinde bir hastayı yazmış, İngiliz bilmem ne gazetesinde yayınlanmış…

Başlık: “Türk vampirin sırrı ortaya çıktı.” Allah sizi bildiği gibi yapsın!

Hem ne biliyorsunuz bu kişinin Türk olduğunu? Belki, ağzınızı yayarak sıra sıra bir solukta saydığınız diğer millîyetlerden biridir…

İşin ilginç yanı asıl bundan sonra:

Bu “Türk vampir” haberinden birkaç gün sonra, daha önce ayaklar altına alınan Türk, vampirlikle suçlanıyor. Tarihi boyunca ırkçılık bilmemiş, ayrımcılık yapmamış, hoşgörünün simgesi olmuş, ancak kendine saldırılırsa yanıt vermiş yüce gönüllü Türk!

Kan içici, döktüğü, döktürdüğü kanların sayısı bilinmeyen caniyle çözüm sürecinde, yani bölünmenin denemesi yapılırken bu bir küçülme değilmiş, teröristle masaya oturmak değilmiş, eğer inanırsanız, bir imkanın değerlendirmesi yapılıyormuş.

İmkân denilen, toplumdan uzaklaştırılmış, 14 yıldır hücrede yatan, ölene dek cezasını çekecek idamlık ile konuşmak…



Polisimizi tokatlayanlar, kanlı teröristi kucaklayıp bağrına basanlar, el ağzıyla konuşan, elin borusunu öttüren kadınlar, adamlar, dava kadını, adamı pozlarında, küçücük olmuş geziniyorlar.

Bu küçüklere Sinop ilk yanıtı verdi. Samsun ikinci tokadı attı bu küçüklere.

Demin duyduk, Trabzon’a gitmekten vazgeçmişler. Dillerinde ulusu parçalayan, bütünlüğümüzü hançerleyen söylemler, bölücülük yapan, bölücülüğü Karadeniz’e taşımak isteyen bu küçükler…

İzmir’i kıskanırdık Hasan Tahsin’in kenti diye. Gâvur İzmir diye. Büyük İzmir diye…

Şimdi “Büyük Karadeniz” illerimiz var.

“Büyük Türk Milleti” büyüklüğüyle, sağduyusuyla ayakta.

Ülke, işçisiyle, çiftçisiyle, memuruyla tutsak alınırken, yasalarla özgürlüğü, bağımsızlığı elinde alınırken, kanlılar bir yerlere lider ilan edilirken, ulusumuz tutsak edilirken, korkmayın uyumuyormuşuz meğer…

Koca dev, büyüklüğünün ayırdında değilmiş…

Küçüklerin arasında aklı karışmışmış…



Feza Tiryaki, 20 Şubat 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x