KÜLTÜRÜM ve DÜŞMANIM
Türkiye Radyoları’nın kuruluş yıldönümüydü iki gün önce. Basında yayında bu pek yer almadı. Aldıran, ilgilenen olmadı.
Kendileri kutladılar kendilerini. Kendin pişir kendin ye misali.
Oysa bu kurum, Türkiye Radyoları ve sonraki adıyla Türkiye Radyo ve Televizyonları (TRT) Kurumu bizim için çok önemlidir.
Ülkemizin birliği, dirliği için...Geleceğimiz için...
Kısaca Türkiye Radyoları'nın tarihçesini verirsek, şöyle kuruldu ve gelişti bu kurum:
Türkiye Radyoları, bundan 84 yıl önce, 6 Mayıs 1927’de kuruldu. Önce İstanbul’da özel bir şirket aracılığıyla, bir yıl sonra da Ankara’da yine özel şirketle anlaşma yapılarak yayına başladı.
1937 yılında da radyolarımız devletleştirildi.
1937 yılında ilk dış yayın yapıldı radyolarımızdan. Yine aynı yıl Atatürk’ün emriyle Ankara Radyosu’nun yapımına başlandı, yapım 1938 yılında tamamlandı. 1949 yılında da İstanbul radyosunun yeni stüdyoları açıldı. 1951 yılında İzmir, daha sonraki yıllarda(1961) Erzurum Radyosu ve Diyarbakır Radyosu (1964) kuruldu.
Türkiye Radyo ve Televizyonu ise (TRT) 1 Mayıs’ta 1964 yılında kuruldu. Özerkleştirildi.
1971 yılındaki muhtıradan sonra da özerkliği kaldırıldı.(1972)Tarafsız kurum sayıldı.
1980 yılında Evren ve sonra Özallı darbe yıllarında TRT de yeniden yapılandırıldı. İl radyolarının adı bölge radyosu oldu.
1991 yılında Diyarbakır Bölge Radyosu, GAP Radyosu ve Diyarbakır Bölge Radyosu adıyla iki ayrı yayına başladı. Bu defa oldu adı TRT GAP Diyarbakır Radyosu.
1993’ten sonra özel radyo ve televizyon yayınlarına izin çıktı. Özal’ın oğlu’nun 1991 yılında Almanya’dan izinsiz ve kanunsuz olarak STAR adlı televizyonla yayına başlamasıyla başlatıldı özel yayınlar.
2009 yılından sonra da yeni bir düzenleme yapıldı TRT radyo yayınlarında.
Tahmin ettiğiniz gibi de artık tarafsızlığı falan kalmadı. Sözde tarafsız, özde yandaş...
Asıl değişiklikler 2007’deki genel müdür değişikliğiyle başladı...
Adım adım bir hedefe gidiş, küreselleşme planlarının uygulanması...
Devletin kendi kültürüne ihaneti, kendi eliyle bölücülük yapması, halkının kültür pınarlarını kurutması, mecrasını değiştirmesi...
Türk kültürüne düşmanlık bile diyebilirsiniz buna!
Türk dilini, yerel dillerle, Türk kültürünü diğer etnik kültürlerle bir tutmak...
Birbiriyle kaynaşmış kültürleri ayrıştırmak! Millet olmanın olmazsa olmazlarını birbirinden koparmak...Parçalamak, bölmek!..
Türk diline düşmanlık! Türk Dili’nin bayrağını göklerimizden indirmeye kalkışmak, ses bayrağımızı yaralamak!..
Türk kültürünün bu iki temel taşını bile birbirinden ayırdılar. Aynı radyoda yayın yapmıyor, bu iki ses kültürümüz...
İkiye ayırdılar:
TRT Türkü,(Türkü kanalıymış) TRT Nağme.(Şarkı kanalıymış)
Ayrıca bölgelere böldüler radyolarımızı. TRT 4 radyosu bunları harmanlayıp yayınında, sırasıyla birinden birine bağlanarak, ha bire de bire bölge adları sayarak, bize, bizim aslında bir bütün olmadığımızı, bölge olduğumuzu belletmeye başladı.
Bölgelerin adı da ilginç. Çukurova Radyosu Mersin’den yayın yapıyor. Merkezi Adana olacağına, tuhaftır Mersin. Mersin Radyosu’nun adı Çukurova Radyosu yani...
Bu sizi düşündürmüyor mu? Neden?
Dış dünyaya yayın yapan yurtdışındaki Türklere yönelik kültür yayını yapan TRT-İNT ve Avrasya radyo va televizyon yayınlarının adı ve yayın özelliği de değiştirildi.
Türk kültürünü yayan, besleyen kurum olmaktan çıktı bunlar, dünyaya Türkçe haber yayını yapan , dünyaya dünya haberleri veren Türk Milleti’yle ilgisi olmayan kanallara dönüştürüldüler.
Gün boyu sırasıyla, bir Türk Sanat Müziği ve bir Türk Halk Müziği yayını yapan TRT 4 Radyosu böyle yapmıyor artık. Dönüştürüldü.
Neye mi?
Dediğim gibi, bölge radyolarına, bir iki saatte bir bağlanarak yayın yapan, bölge radyolarının sesi oldu burası.
Bir bölünmeyi başlattılar böylece.
Bölge adlarını günde kırk kez başımıza kaka kaka söylüyorlar, milleti buna alıştırıyorlar.
Ha, artık Ankara radyosu yok.
O ünlü, babalarımızın, annelerimizin başında oturup ajans haberlerini dinlediği, uzun dalga ile bütün yurda yayın yapan Ankara Radyosu... Sadece Ankara’ya yayın yapan küçük bir yerel kanalmış artık orası. Bölge Radyosu bile değil. Ankara bu yolla da zayıflatılıyor, sezdirmeden.
Kurumun merkezi şu anda Ankara gözüküyor ama bu iş de tıpkı Türkiye’nin başkentini İstanbul’a taşımayı düşündüklerini söylemeleri ve Ankara'nın içini her geçen gün boşaltmaları gibi...Görüyorsunuz, her fırsatta İstanbul başkentimiz imiş gibi davranıyorlar, orada uluslararası toplantılar yapıyorlar, yabancı siyasetçileri orada kabul ediyorlar...Mollaların, Atatürk düşmanlarının Anıtkabir ziyareti zorunluluğu da kalkmış oluyor bu arada. Kağıt üzerinde Ankara başkentimiz. Bu da öyle. Sözde TRT’nin merkezi Ankara. İçi boşaltılmış bir şekilde...
Yurtdışına Türkçe dahil 32 dille yayın yapıyormuş Türkiye’nin Sesi Radyosu ve TRT Avrupa FM.
Hepsi on beş radyo kanalıymış, TRT'nin radyoları.
Bunlar da bölge radyolarının adları:
“İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Trabzon, Diyarbakır, Erzurum.”
Türkiye'nin en çok dinlenen ulusal radyolarını sıralamışlar bir araştırmada.(2010 yılı Aralık ayına göre) Tam 26 radyo var yayınladıkları listede. İsimleri art arda yazılmış.
Üşenmeyin okuyun bu adları. Ne isimler konmuş radyolarımıza?
Türkçe adlı bir iki tane var içlerinde. Onlar da arabesk, yozlaştırılmış müzik yapan kanallar...
Bu radyoların hepsi popüler müzik, yabancı müzik yayını yapıyor.
Bir şeye daha dikkatinizi çekmek isterim:
Bu radyoların adlarındaki olamazsa olmazları,”w “(çift ve) harfi. Arada derede bu harfi bölücülük adına nasıl kullanıyor düşmanlarımız görün!
Alfabemize bizim dilimizde olmayan, hiç mi hiç gerekmeyen bu harfi uyduracakları Kürt dili (bir Kürt ağzı) için araç olarak kullanacaklar ya, bunun için her fırsatı kullanıyorlar. Bizi alıştırıyorlar.
Bir de İngiliz- Amerikan dili İngilizceye alıştırıyorlar.
Küreselleştirecekler, bizi kimliksizleştirecekler ya...
İşte en çok izlenen radyo kanalları sırasıyla:
Kral FM, Power Türk, Süper FM, Slow Türk, TRT FM, Best FM, Alem FM, Radyo D, Show Radyo, Radyo Viva, Radyo Tatlıses, Power FM, Radyo Turkuvaz, Radyo 7, Metro FM, Number One Fm, Radyo Klas, Kanal Türk Radyo, NTV Radyo, Radyo Mydonose, Pal FM, TGRT FM, Kral Türk, Vırgın Radıo, Moral FM, Radyo Spor.
İçlerinde TRT’nin adı geçmiyor, bu listedeki radyolarda, buna da dikkatinizi çekerim.
Ya bunların yaptıkları müzik?
Açın bakalım sırayla, görürsünüz!
Ben açtım da bir tanesinde Türk Sanat müziği, Türk Halk Müziği yayını yapanına rastlamadım.
Bize iki yönden saldırıyorlar:
Birincisi, özümüzü, bizi biz yapan, bizi bize anlatan türkümüzü, şarkımızı elimizden almak istiyorlar. Yerine batının, Arap’ın, bilmem nerenin müziğini vermişler...Gençler yeni yetişenler millî benliğini kaybetsin, küreselleşsin, kimliksiz olsunlar diye...
İkincisi, bizi yerel dillerle bölmek. Bizi birleştiren millet yapan dilimizi, dilimizden türküleri, şarkıları bütün ülkemize yaymamızı, dinletmemizi önlemek. Bunun için Kürtçe bir yerel ağız dışında Pontus Rumcası ile yayından tutun, Arapça yayına kadar yayın yaptırıyorlar devletin radyosuna televizyonuna, izin veriyorlar kültür bölücülüğüne...
Kendi devletine, kendi devletinin kuruluş ilkelerine, kendi devletinin varlığına bir devlet kuruluşu ihanet eder mi?
Bir kurum bu hâle nasıl düşer?
Çocuklarımın büyüme çağında onlara, TRT izlemeleri için nasıl baskı yaptığımı hatırlıyorum da bu geldiğimiz noktaya şaşırıyorum. Kendim üç beş dakika bile dayanamıyorum yaptıkları yayınlara, sunucularına, programlarına, haberlerine, yerel dilleri dayatmalarına ve müziğimizin bir devlet kurumunun eliyle yozlaştırılmasına...Kime izle diyebilirim artık?
Bu bozulma, kurumun Türk Milleti’nin elinden çıkması yavaş yavaş oldu ama, böyle dönüştürülmesi, bölücülük yapması, açıkça gözümüze soka soka yandaş olması birdenbire oldu. Şairimizin dediği gibi:
”Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.”
İktidar ikinci kez seçimi kazanıp yerini sağlamlaştırınca ilk önce bu kuruma el attı.
İlk açılımını bu kuruma yaptı sessiz sedasız.
Hatırlayalım, neler oldu sırasıyla:
2007’de kurumun Genel Müdürü değiştirildi.
2008’de Çocuk Kanalı’nı açtılar. Kesintisiz Türk Halk müziği ve Türk Sanat Müziği yayını yapan kanalı kapatarak. Önce yarı kapatarak. Gündüzleri Çocuk Kanalı. Geceleri müzik.
Bu, "Çocuk Kanalı" denen kanal ayrı bir yaramız.
Ayrı bir kanayan yara!
Türk çocuklarını Amerikanlaştırma, küresel kültüre armağan etme kanalı!
Türk milletine ait olma duygusunu köreltme, yok etme, ulusal kimliğini öldürme, renksizleştirme ve onları hristiyan kültürüne yamama kanalı!
Dilini unutturma kanalı! Atatürk’ü unutturma kanalı!
Millî bayramlarımızı bile vermeme kanalı!
Baktılar oluyor, doğru dürüst bir tepki gösteren yok. Arkasından bir süre sonra, gündüzleri çoktan kaldırdıkları, sadece gece yapılan eski yayın kaldırıldı. Bunun yerine yine geceleri, yerel müziklerin, başka dilde müziklerin, popüler müziğin,cazın, kilise müziğinin , her çeşit karma müziğin yayınlandığı bir kanala dönüştü mü burası? Adı:TRT Müzik.
İki ay sonra ise asıl bombayı patlattılar. „Oldu da bitti maşallah „ misali tuttular devletin eliyle bir yerel ağızdan yayın başlattılar. (1 Ocak 2009)
Bayram değildi, seyran değildi, "eniştem bizi neden öpüyor " demedi hiç kimse.
Demokratikleşiyorduk ya, bölücülük yapılsa ne olurdu bu arada fırsat varken. Millet sus pus durur, tepki vermezken...Bu kadar kusur kadı kızında bile olurdu.
Oh, oh... bu yaptıkları iş tutmasın mı?
Milliyetçi bir iki köşe yazarı söz etti etmedi bundan derken, hızlarını alamadılar, asıl ihaneti yaptılar:
Aynı yerel dilden radyo yayını.(Radyo 6)
Televizyon seyredilen, karşısına geçilip bakılan bir iletişim aracı. Tarlada, bahçede çalışan, iş yerinde işini gören, araba süren, gezen dolaşan izleyemez onu. Ama radyo öyle mi ya?
Radyoyu ses olarak her yerde dinleyebilir, dinlerken de çalışabilirsin…
Bu yapılanlardan sonra da tabii kimseden, hiç bir yerden ses çıkmadı. Bir yayında o yörede yaşayan bir vatandaşmızın şöyle söylediğini hatırlıyorum:
“Eskiden ne güzel türküler dinlerdik, sabahları yurttan sesler dinlerdik…Niye böyle yaptılar anlamadım? “
Peki, "aziz Milletimize "soruyorum, dün öğlen haberlerinde şu verilen Radyo 4 haberini siz anlıyor musunuz?
İlk haberleri. Hem de ayrıntılarıyla:
“MHP'de yeni kaset krizi.
Yeni ele geçen, internete düşen kayıtlarda…(partili iki kişinin adları sayılıyor) üniversite öğrencileri olduğu ifade edilen kızlarla mahrem görüntüleri yer alıyor…”
Utanmasalar ayrıtısıyla ballandıra ballandıra tasvir edecekler gördüklerini milletimize.
Milliyetçi bir partimiz yıpransın diye…
Yine bir diğer haber:
„Enerji Bakanı Yıldız, Kılıçdaroğlu’nun tüm elektirik borçlarını affetme taleplerini eleştirdi. Böyle bol keseden atmak siyasilerin saygınlığına gölge düşürür, dedi.“
Siz böyle bir habercilik gördünüz mü hiç bir yayın kuruluşunda, bilmem ama, ben bunlar gerçek mi diye elimi çimdikliyorum.
Bu günkü 12.00 haberleri de Türk'ün diriliş destanına saldırıyla başladı. Türk Milletinin Türk Devletini’nin yani Türkiye Cumhuriyeti radyosunun kendi kültürüne, kendi destanına, kendi geçmişine vuruşuyla başladı. Ergenekon Destanına saldırılarıyla. Milletinin efsanesine yargı yaşağına rağmen ısrarla terör örgütü demeleriyle…Devletimizin kuran, “ Kahraman Ordumuza" ve onların "Şerefli Komutanlarına ” saldırıyla…
Dediler ki:
“İçlerinde komutanların, generallerin, emekli askerlerin... silahlı bir örgüt kurmak ve darbe planı yapmaktan yargılandıkları Ergenekon davasının 117 sanıklı duruşmasına devam edildi.”
Hürriyet gazetesi bile daha insaflı davranmış gazetesinde:
“Emekli Orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur’un sanıkları arasında yer aldığı ikinci Ergenekon Davası’nın 116. duruşması, davaya verilen bir ay aranın ardından yeniden görülmeye başlandı.”
Hiç olmazsa silahlı terör örgütü falan diye akılları karıştırmamış, olmayan örgütün , olmayan silahların adını vererek ordumuza vur abalıya misali saldırmamış…Bu haberi hemen yayından kaldırdılar, o başka...(Demin aradım, bulamadım.)
Bir halk ozanımızdan ( Ali Haydar) duydum bu sözü geçen gün. Milletimizi uyarıyordu:
“Kültürünüzü aktarmazsanız ölürsünüz!..
Türk türkü demektir!
Türkü edeptir! Türkü terbiyedir!
Türkü, Türk halkının yaşamışlarıdır!
Türkü, Türk halkının yaşaması gerekenlerdir...
Bunları bilmemek ayıptır.“
Gelin bu söze kulak verelim.
Kültürümüze sarılalım. Çocuklarımıza, gençlerimize kültürümüzü aktaralım. Onları yabancı kültür saldırısından kurtaralım, yabancı dil esaretinden çekip alalım!..
TRT’de olanlara kayıtsız kalmayalım!
Kültürümüzü düşmanlardan koruyalım!..
Gelecek seçim önemlidir ama her geçen gün elimizden biraz daha uçup giden dilimiz, dilimizin sözlü eserleri, ezgileri, kaynakları da çok önemlidir. Kültürümüze her gün vurulmaya devam eden darbeler de çok önemlidir...
Beklemek, nereye kadar?..
Feza Tiryaki, 9 Mayıs 2011