
Dr. Noyan UMRUK
İslâm'da kurban'ın dinsel anlatısını bilirsiniz. İbrahim Peygamber, oğlu İsmail'i Allah-u Teâlâ'ya kurban etmeye nezreder(1). Kendisine bu ahdi hatırlatıldığında gerekli hazırlığı yaparak oğlunu kurban etmek için müsait bir yere götürüp bıçağı boğazına vurur. Fakat bıçak çocuğu kesmez. Bu esnada, Allah-u Teâlâ tarafından kendisine bir koç gönderilir. Bu koçu keserse, oğlunun yerine kabul edileceği bildirilir. Bunun üzerine Hz. İbrahim koçu keser ve oğlu İsmail kesilmekten kurtulur. O gün, bu gün insanlar kurban edilmezler. Acaba?
Son iki üç ayda teröre verdiğimiz yüzlerce kurban ve Van depreminde yitirdiğimiz canlarla toplum olarak İbrahim Peygamber döneminden de geriye düşmedik mi?
Rivayet muhtelif ama Oslo, Brüksel ve Kandillerde kendileriyle güzel güzel görüşülen, kendilerine “Artık bir rahatlama var değil mi? Sizin canınızı sıkan varsa bize bildirin…”denilen, İmralı’da huzura çıkılarak görüşmeler hakkında bilgi arz edilip onay alınan bu terör örgütünün Mehmetçiklerimizi, Polislerimizi, insancıklarımızı hala iki bayram arası kurban etmelerinin nedenini toplum olarak bir türlü anlayabilmiş değiliz.
Lakin Van’daki canlarımızı neden kurban ettiğimizi iyi kötü anlıyoruz…
Topraklarının yüzde 92`si deprem kuşağında bulunan, nüfusunun yüzde 95`i deprem riski taşıyan bölgelerde yaşayan, vatandaşlarından deprem vergisi alan bir ülkede, 12 yıl önce yaşamış olduğu Marmara depreminden edindiği deneyimlerden dersler çıkararak ciddi önlemler alınmadığını Van Depreminden anlıyoruz…
Peynir gibi dağılan kiriş ve kolonları, kum gibi betonları görünce, depremden çok, bilim ve mühendisliğe meydan okuyan rant hırsının bu canları kurban ettiğini anlıyoruz…
İmar afları, kaçak ve ruhsatsız yapılara verilen izinler, Star’ın manşetinde belirtildiği üzere “Ölü mühendislere” dahi yaptırılan tamamen ticari nitelikteki inşaat denetimleri, plansız ve rant arsızı kentleşme anlayışı ile merkezi ve yerel yönetimlerin pervasız, izansız ve zaman zaman çürümeye(corruption) varan tutumlarının bunca kurbana yol açtığını ve bazı belediye başkanlarının neden milletvekili yapılarak dokunulmazlık zırhı altına alındığını anlıyoruz…
Ya deprem sonrası…
Vergilerle oluşturulan 40-50 milyar T.L. deprem fonuna rağmen, akıl almaz bir organizasyon ve koordinasyon zaafiyeti…
120.000 çadıra ihtiyaç varken ağırlaşan hava şartlarına rağmen yeterli mikdar ve kalitede çadır sağlanamayışı…(Tutturmuşsunuz “99’dan beri toplanan paralar, 40-50 milyar T.L.a ne oldu?” diye. Aklınız sıra “Niye o paralarla bugüne kadar doğru düzgün, yeterli sayıda kışlık çadır alınmadı? demeye getireceksiniz, değil mi?” Yemezler. Yağma yok…Bakanlarımızın belirttikleri gibi “Biz o paralarla yandaş müteahhitlere duble yolları yaptırdık; desteklediğimiz özel sağlık kurumlarının gittikçe büyüyen alacaklarını karşıladık...Sizlere de “saray” gibi çadırlar sağladık.”
Dağıtımı adam gibi yapılamayan malzeme ve çadırlar, çaresizlikten istifaya kalkan muhtarlar…
Devletin başının da desteğiyle EMASYA planının köküne kibrit suyu ekilmesine rağmen düzenli malzeme ve çadır dağıtımının ancak jandarma tarafından sağlanabilmesi…
Her anlamda şebeke suyuna kanalizasyon karışması ve portatif tuvalet ihtiyacının karşılanmaması nedeniyle salgın hastalık olasılığı…
Dünyanın dört bir tarafında fink atan, ne hikmetse kendi ülkesinde pek gözükmeyen “fener’li” kuruluşlar...Oysa Van’da deniz var; lakin “mama” yok...
Nihayet atanma mutluluğuna erişmiş(!) sözleşmeli, kadrolu yoksulluk sınırındaki ücretleri ile çoğu sosyal güvenceden yoksun aydınlanma neferleri, öğretmenler ordusundan altmışı aşkın eğitim şehidi ve ortalıkta pek görünmeyip Paristeki bir toplantıdan ses veren bir M.E.B....
Sonuç: Bir türlü bayramlarını yaşayamayan ya da göremeyen millet ve sivil toplum, arama kurtarma çalışmaları, gösterdiği dayanışma ve yürekten yardımlarla sınavı başarıp sınıfı geçerken, dünyanın 17nci büyük ekonomisi olduğunu iddia eden, dış yardımları dahi kabul etmeyen zengin devlet, hükümetten yerel yönetimlere değin sınavda fena halde çakıp sınıfta kalmış; olan yine yoksul vatandaşa olmuştur...
(1)Nezretmek: Adamak
AYDINLIK G. , 03.11.2011
