Kürt sorununa çözüm arayacaklarmış

Türkiye Ekonomik ve Sosyâl Etüdler Vakfı imiş...

Kürt sorununa çözüm arayacaklarmış

İletigönderen Ram » Cum Ara 19, 2008 13:45

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE DAİR BİR YOL HARİTASI: BÖLGEDEN HÜKÜMETE ÖNERDLER

Panel ve Basın Toplantısı 23 Aralık 2008, 10.30 – 12.45 | Sabancı Üniversitesi, Dletişim Merkezi, Bankalar Caddesi, No.2, Karaköy, Dstanbul

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), 23 Aralık 2008 Salı günü, “Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler” başlıklı raporun kamuoyuna duyurulacağı bir basın toplantısı düzenleyecektir. Toplantı halka ve basına açık olacaktır. TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker’in yapacağı açılış konuşmasının ardından başlayacak olan panelin moderatörlüğünü TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü Etyen Mahçupyan üstlenecektir. Panelde AK Parti Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, Diyarbakır eski Milletvekili Haşim Haşimi ve TESEV Demokratikleşme Programı Yöneticisi Dilek Kurban konuşmacı olarak yer alacaklar. Panelde tartışılacak ve katılımcılara dağıtılacak olan rapor, TESEV Demokratikleşme Programı’nın yürüttüğü Kürt Sorunu Projesi kapsamında, Kürt sivil toplum kuruluşları, yerel yönetim ve siyasi parti temsilcileri ile kanaat önderleri ve uzmanlarının fikir ve önerilerine dayanılarak hazırlanmıştır. Rapor, TESEV’in değil Kürtlerin görüşlerini içermektedir ve Kürtlerin sesini kamuoyuna duyurmayı amaçlamaktadır.

Program

10.30 – 11.00
Kayıt ve Çay-Kahve Dkramı

11.00 – 11.15
Açılış Konuşması: Can Paker (TESEV Yönetim Kurulu Başkanı)

11.15 – 12.45
Panel: “Kürt Sorununun Siyasi Çözümüne Doğru”

    Oturum başkanı:
    Etyen Mahçupyan (TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü)

    Konuşmacılar:
    Dilek Kurban (TESEV Demokratikleşme Programı Yöneticisi) Abdurrahman Kurt (AK Parti Diyarbakır Milletvekili) Haşim Haşimi (Diyarbakır eski Milletvekili)

Bilgi için: Serkan Yolaçan, +90-212-292 8903 (136), serkan.yolacan@tesev.org.tr
LCV: Nurgül Çelebi, +90-212-292 89 03 nurgul@tesev.org.tr

Not: Toplantımız halka ve basına açıktır, ancak toplantıya katılım için mutlaka LCV yapılması gerekmektedir.

Bu etkinliğin gerçeklesmesindeki katkılarından ötürü Heinrich Böll Stiftung Derneği'ne, Açık Toplum Enstitüsü – Türkiye’ye ve TESEV Yüksek Danısma Kurulu’na tesekkür ederiz.
Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.tesev.org.tr/default.asp?PAG00_CODE=ANATR
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen taironas » Cum Ara 19, 2008 14:54

Ben TESEV felan umursamıyorum şu aşamada adamlar utanmadan sıkılmadan aleni zaten ne halt olduklarını kime hizmet ettiklerini belli edip söylüyorlar ,

Ancak Sevgili RAM ,

Asıl üzüntü sebebi benim için :

SABANCI ÜNİ. her zaman bu tür nifak tohumları ve zararlı işlere çanak tutar bir yapıda yol alması ve : Bu işlere imza atan bir okuldan mezun olan beyni yıkanmışlar ne olacak ? asıl tehdit ve tehlike bizler için bu SABANCI Üni. ve Mezunlarıdır sadece SABANCI mı ? elbette Hayır aşağıdaki ilk aklıma vakıf üni.leride vatansız, Milliyetçi olmayan , GLOBAL köle olacak gençler yetiştirme peşindeler bakınız Mehmet Altan denen adam ne dedi Genç Bakışta : Milliyetçi duygularla olmaz bu iş önce bunu sileceğiz ...

SABANCI
KOÇ
BİLGİ
BAHÇEŞEHİR
Maalesef Mezun olduğumda Gurur duyarken şuanda DERİN Utanç Duyduğum BİLKENT

işte bu hain zihniyetler yukarıdaki Üni.lerde ve Bazı Kolejlerde bunu nerdeyse başarmak üzere,

Hani TRAJİ komik derler ya Sevgili Ram , Belki sana da komik gelecek ama İlk defa Fakir bir Ülke olduğumuza şu ortam itibarı ile sevindim desem yalan olmaz , Allahtan Öğrencilerin %80 i hala Devlet ve Millet ahlakı olan okullarda okuyor Mehmet altan veya Onun gibi AB sevdalıların cirit attığı Vakıf ve Kolejlerde değil , Tabiki herkes iyi eğitim alsın ancak şu satılmış ortamda bu aydın bozuntuları ve çanak tutan AKP oldukça ne acı ki zaafımız ve kötü durumumuzdan bile polyanacılık oynar hale geldik ,

Olmuyor işte yırtıyoruz kendimizi ama içimizde ettiği yemine yediği ekmeğe ihanet eden arkamızdan bunlar Milliyetçi- Ulusalcı diye yazılar yazanlar var ,

Ama korkmak yok şu laf bizim rehberimiz oldu : Keser döner sap döner gün olur devran döner , biz o günü bekliyoruz elimizden geleni mevzi kaybetmeden yaparak ödün vermeden yapıyoruz , allah ve bu millet büyüktür bu oyunu sonuna errdiremeden kendi sonlarını bazı satılmışlara yaşatacaktır

Saygılar

Allahtan Onurlu ve Faziletli olanlarda var mesela Başkent Üni.


AB temsilcilerini kovdular!

Başkent Üniversitesi: "Türkiye'yi derhal terk edin!"

Başkent Üniversitesi Senatosu, Türkiye’ye gelen Avrupa Birliği (AB) temsilcilerinin Türkiye’nin bütünlüğünü zedeleyici, yapay etnik bölünmelere zemin hazırlamaya çalıştığını savunarak, “Topraklarımıza basmaya layık değilsiniz, bir an önce terk edin” açıklamasında bulundu.

Olağanüstü toplanan Başkent Üniversitesi Senatosu, yaptığı açıklamada, Türkiye’ye gelen AB temsilcilerinin amacının Türkiye’nin bütünlüğünü zedelemek, anarşiyi destekleyerek birçok vatandaşın “şehit” edilmesi pahasına “yapay” etnik bölünmelere zemin hazırlamak olduğu savunuldu.
Senato, AB temsilcilerinin Türk yargısına müdahaleye kalkışarak devam eden davaları yönlendirmeye çalıştığını belirterek, TBMM çatısı altında ise parlamenterleri “sorgularcasına” Türk Silahlı Kuvvetlerine “hesap sorma cesaretini” gösterdiklerini ileri sürdü. Senato, yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

“Aralarına şanlı Türk bayrağımıza doğrudan saldırıda bulunmuş bir kişiyi de alan sözde medeni, çıkartandan başka bir şey düşünmeyen ve çok standartlı Avrupa Birliği temsilcilerinin bu davranışlarını şiddetle kınıyor, protesto ediyor ve onlara ‘topraklarımıza basmaya layık değilsiniz, bir an önce terk edin’ diyor ve onlara böylesine onur kırıcı davranışlarda bulunma cesareti ve olanağı verenleri de kamuoyunun takdirine bırakıyoruz”


İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=ABlileri_kovdular_211088_1&tarih=28.11.2008&Newsid=211088&Categoryid=1
TÜRKİ CUMHURİYETLERİ DEMEYELİM : TÜRK CUMHURİYETLERİ DİYELİM

ORTA ASYA DEMEYELİM : TÜRKİSTAN DİYELİM
Kullanıcı küçük betizi
taironas
Üye
Üye
 
İletiler: 142
Kayıt: Pzt Nis 28, 2008 3:21
Konum: TÜRKİSTAN

İletigönderen İlteriş » Çrş Ara 24, 2008 11:25

Soz konusu rapordan inciler;

PKK'nin sesi TESEV!


* "Bu raporda yer alan değerlendirme, tespit ve öneriler, TESEV’e değil Kürtlere aittir (mis). Rapor, Kürt toplumunu temsil ettiği düşünülen( :?:) çeşitli uzmanların, kanaat önderlerinin, siyasilerin ve sivil( :!: ) toplum temsilcilerinin görüşlerine dayanılarak oluşturulmuştur. Raporun temel amacı, sorunun birinci derecede muhatabı olan (Sozde) Kürtlerin (PKK'nin) seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmalarına aracılık etmektir(mis)."

* DTP'nin kapatılması istemi ile açılan davada demokrasiden yana tavır almak konusunda hükümete ve AKP'ye özel bir görev düsmekteymissss.

* Sivil( :!: ) ve demokratik yeni bir anayasa olmaksızın Kürt Sorunu’na kalıcı bir çözüm mümkün gözükmemekteymis.

* Kürtlerin yoğun yaşadıkları yerlerde resmi dil dışındaki dillerde kamu hizmetleri almaları gerekiyormus.

* Anadilde eğitim veya anadil öğrenimi görmelerine imkân sağlanmaliymis.

* Yüzde 10’luk seçim barajı yüzde 5’e düşürülmeliymis.

* Ders kitaplarında Kürtler hakkındaki ayrımcı ifadeler ve yanlış bilgiler temizlenmeli(ymis! Sanki boyle birsey varmis gibi!).

* Eğitim kurumlarında Kürtçe ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmeliymis.

* Bölgeye yapılan kamu personeli atamalarında Kürtçe bilen, nitelikli, tecrübeli, istekli ve bölge insanına karşı önyargısız kişiler tercih edilmelidir." (Secmece Bunlaaar!:-))

* Ülke içi ve sınır ötesi bütün operasyonlar bir an önce durdurulmaliymis!!!!.

* PKK militanlarının silahlarını bırakmasını teşvik edecek bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Böylesi bir yasa hazırlanırken geçmişteki hatalar tekrar edilmemeli, PKK militanlarının silahlarını bırakmaları ‘pişman olmaları’na koşullandırılmamalı(ymis). (Yani; "asker oldurdum, ama pisman degilim, simdi beni rehabilite edin, cebime maasimi verin, anaokulu ogretmeni olmak istersem atayin, hem kurtce de biliyorum,bolge halkina onyargim yok" diyebilecek olan PKK'lilar yasadi!!).

* Silahlarını bırakanların yanı sıra halen cezaevinde bulunan PKK militanlarının toplumda yer edinebilmeleri için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı, bu kişilerin güvenlik ve eğitim (yahu gunahlarini almisim, o kadar ileri gidememisler) gibi hassas sektörler dışında istihdamları sağlanmalıdır.

* Beyaz bir sayfa açma adına hüküm giymiş bütün PKK militanlarını kapsayan bir sicil affı çıkarılmalıymis!!!.
(Bu TESEV'lileri essek cennetine gondersek, bize de beyaz sayfa acarlar mi?)

* Eskiden Kurtce ol(dugu iddia edilen)an yer isimleri Kurtcelestirilmeli(ymis)!! (Oldu olacak, "Anadolu Kurtlestirilmelidir" de deelerdi!!).

* VE bunlarin arasina serpistirilmis bir iki masum talep (kurdoloji enstitusu vs)

ARKADASLAR, TESEV PKK'YA SILAH BIRAKTIRMANIN KESIN YOLUNU BULMUS!

BU ONERILER UYGULANIRSA PKK KESINLIKLE SILAH BIRAKIR, SILAHA SARILMASINA BILE FIRSAT VERILMEDEN TURK MILLETI COKERTILIR DE ONDAN!

Kaynak; PKK yayin organi bir zirva sitenin mujdeli haberi!
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen Ram » Çrş Ara 24, 2008 15:49

RAPORUN AMACI

Bu raporda yer alan değerlendirme, tespit ve öneriler, TESEV’e değil Kürtlere aittir. Rapor, Kürt toplumunu temsil ettiği düşünülen çeşitli uzmanların, kanaat önderlerinin, siyasilerin ve sivil toplum temsilcilerinin görüşlerine dayanılarak oluşturulmuştur. Raporun temel amacı, sorunun birinci derecede muhatabı olan Kürtlerin seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmalarına aracılık etmektir.

GİRİŞ

Kürt Sorunu, sadece bir ‘terör sorunu’ değil, etnik, kültürel, hukuki, siyasal, sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutları olan bir sorundur. PKK yokken de Kürt Sorunu vardı; PKK tamamen yok edilse bile Kürtlerin sorunları ve talepleri var olacaktır. Silahlı çatışma süreci, özelde bölge ve Kürtler, genelde bütün toplumda maddi ve manevi büyük kayıplar yaratmıştır. Şiddetin kesildiği dönemlerde, devletin kalıcı barışı tesis etmeye yönelik bir politika izlememiş olması, çözüm yolunda önemli fırsatların kaçırılmasına yol açmış, Kürtlerde devlete karşı güvensizlik yaratmıştır. Bugüne kadar Kürtler ile devlet arasında bir siyasal sorun olan Kürt Sorunu, son dönemlerde hızla bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşme tehlikesine işaret etmektedir.

I. GENEL İLKELER

Son yıllarda atılan adımlar, Kürtlerin bazı taleplerini bir dereceye kadar karşılasalar da, Kürt Sorunu’nu çözmek için yeterli değildirler. Sorunun çözümü yönünde atılacak her türlü adım öncelikle demokratik süreçlere dayanmalı, politikalar geliştirilmeden önce Kürtlerin siyasi ve diğer temsilcilerinden görüş ve bilgi alınmalı, bu yapılırken kapsayıcı olunmalıdır. Kürt Sorunu’nda ‘çözüm’ün siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer alanlarda eş zamanlı adımlar atılmasıyla mümkün ve anlamlı olacağı unutulmamalıdır.

II. SİYASİ ADIMLAR

Kürtlerin farklı kesimlerinin birbirlerinden oldukça ayrışabilen farklı talepleri bulunmasına rağmen, özellikle bölgede yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğunun dil hakları, siyasi ve kültürel haklar, koruculuk, mayınlar, pozitif ayrımcılık gibi alanlara ilişkin benzer talepleri bulunabilmektedir. Öte yandan, Kürt Sorunu’nun çözümünün genel siyasi aftan, Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’ndaki tecridinin sona erdirilmesinden ve PKK üyelerinin toplumda yer edinmelerinin sağlanmasından geçtiğini düşünen bir kesim de bulunmaktadır.

    A. PKK'NIN SİLAHSIZLANDIRILMASI

    PKK’ya karşı çeyrek asırdır verilmekte olan mücadele, Kürt Sorunu’nun askeri yöntemlerle çözümünün mümkün olmayacağını göstermektedir. Silahlı çatışmalar devam ettiği sürece, çözüm yolunda atılacak adımlar da başarısız olacaktır. Operasyonlar bir an önce durdurulmalı, PKK’nın silah bırakması için Kürt sivil toplum temsilcilerinin ve siyasi partilerinin aracılığına başvurulmalı, PKK militanlarının silahlarını bırakmasını teşvik edecek ‘af’ içermeyen bir düzenleme yapılmalı, eski PKK militanlarının toplumda yer edinebilmeleri için çalışmalar yapılmalı, hüküm giymiş PKK militanlarını kapsayan bir sicil affı çıkarılmalıdır.

    B. KÜRT SİYASİ PARTİLERİ İLE DİYALOG

    DTP’nin kapatılması istemi ile açılan davada demokrasiden yana tavır almak konusunda hükümete ve AK Parti yetkililerine özel bir görev düşmektedir. Hükümetin ve parlamentoda grubu bulunan bazı partilerin DTP’ye karşı uyguladıkları tecrit politikası, sorunun çözümüne bir katkı sağlamamaktadır. Bu dışlayıcı tavır, bölgede görev yapan mülki amirlerin de DTP’li yerel yöneticilere karşı benzer tavır sergilemelerini teşvik etmektedir. Öte yandan, Kürtlerin siyasi hayatındaki tek aktörün DTP olmadığından hareketle, Kürt Sorunu’nu bir şekilde gündemine alan siyasi parti ve örgütlenmelerle iletişim içerisine girilerek Kürtlerin siyasi hayatının çoğulculaşmasının önü mutlaka açılmalıdır.

    C. SİVİL TOPLUK KURULUŞLARI İLE DİYALOG

    Yetkililerin son dönemde bölgeye ziyaretlerinde bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelmeye başlamış olmaları olumlu bir gelişmedir. Ancak, Kürt Sorunu’nun çözümü yolundaki girişimlerde sadece meslek kuruluşları ve işveren temsilcileri ile değil, insan hakları kuruluşları, kadın kuruluşları, sendikalar ve diğer işçi temsilcileri dâhil ilgili bütün sivil toplum kuruluşları ile iletişimde olunmalı, en ‘radikal’ addedilen görüşler dahi dikkate alınmalıdır.
III. ANAYASAL VE YASAL REFORMLAR

    A. YENİ ANAYASA

    Sivil ve demokratik yeni bir anayasa olmaksızın Kürt Sorunu’na kalıcı bir çözüm mümkün gözükmemektedir.
    Herhangi bir ideolojiye, etnik/dini/mezhepsel/dilsel kimliğe dayanmayan, Türkiye’nin çok kültürlü yapısını gözeten bir vatandaşlık anlayışını benimseyen, hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen unsurlar içermeyen, talep halinde Kürtlerin yoğun yaşadıkları yerlerde resmi dil dışındaki dillerde kamu hizmetleri almalarına ve anadilde eğitim veya anadil öğrenimi görmelerine imkân sağlayan, bütün din ve inançlara eşit mesafede duran, gerçek bir laiklik anlayışını benimseyen ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik anti-demokratik teşebbüsleri önleyici mekanizmalar içeren bir anayasa hazırlanmalıdır.


    B. YASAL REFORMLAR

    Başta Siyasi Partiler Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, Basın Kanunu ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu olmak üzere, temel hak ve özgürlüklere ilişkin yasalar yeniden düzenlenmelidir. Özellikle, yüzde 10’luk seçim barajı yüzde 5’e düşürülmeli, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenlemeler Venedik Kriterleri ile uyumlu hale getirilmeli, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalı, ifade özgürlüğüne ilişkin mevzuat Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmeli, medyada nefret söylemini engelleyici düzenlemeler yapılmalıdır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere koymuş olduğu çekinceler kaldırılmalı, Birleşmiş Milletler Paris İlkeleri doğrultusunda idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir Ulusal İnsan Hakları Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman) oluşturulmalıdır. Ayrımcılıkla mücadeleye yönelik kapsamlı bir yasa geliştirilmeli ve uygulamayı izleyecek bağımsız bir ulusal kurum oluşturulmalıdır. Ders kitaplarında Kürtler hakkındaki ayrımcı ifadeler ve yanlış bilgiler temizlenmeli, ülkenin yakın tarihi nesnel ve mesafeli bir dille yansıtılmalıdır. Eğitim kurumlarında Kürtçenin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin ve bölgede her türlü kamu hizmetinin Kürtçe verilebilmesinin önü açılmalı, üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır. Bölgeye yapılan kamu personeli atamalarında Kürtçe bilen, nitelikli, tecrübeli, istekli ve bölge insanına karşı önyargısız kişiler tercih edilmelidir.
IV. EKONOMİK REFORMLAR

Hükümetin Kürt Sorunu’nun çözümünde samimi olduğunun temel bir göstergesi, bölgenin kalkınması için göstereceği özel çaba olacaktır. Öte yandan, ekonomik reformlar Kürt Sorunu’nun çözümü için gerekli ancak yetersizdir. Bu tür adımlar, ancak siyasi adımlarla eş zamanlı olmaları halinde faydalı olacaktır.

    A. GAP EYLEM PLANI

    GAP Eylem Planı’nın hazırlanış sürecinde ağırlıklı olarak iş dünyası ve meslek kuruluşları temsilcileri ile istişare edilmiş olması ve yoksullukla mücadele eden örgütler, sendikalar, kadın kuruluşları ve insan hakları örgütleri temsilcilerinin dışarıda bırakılmış olması, bölge halkı açısından planın güvenirliğini zedelemiştir. Nasıl hayata geçirileceği belirsiz olan planın uygulamasında sivil toplum kuruluşlarına bir rol öngörülmemiş, devlet güdümlü bir anlayış benimsenmiştir. Planda ‘eylem’ olarak belirtilen içme suyu, kanalizasyon ve arıtma tesisleri için bir ek bütçe ve sulama dışı alanlar için bir program öngörülmemiş, tarım ve hayvancılık sektörünü canlandırıcı faaliyetler düşünülmemiştir. Bölgede çok geniş bir alanda mayınlar bulunmaktayken, sadece Mardin-Suriye sınırındakilerin temizlenmesi hedeflenmiştir. Bölge halkının açlık, barınma gibi günlük ve ertelenemez sorunlarına ilişkin bir çözüm önermeyen plan, bölgedeki adaletsiz toprak dağılımı, zorunlu göç, koruculuk, mevsimlik göç, köye geri dönüş gibi konulara hemen hiç değinmemektedir. Olağanüstü Hal rejimi ile yönetilmiş olan bütün illeri kapsamayan, “Kürt” ifadesini içermeyen ve bölgedeki yoksulluğun etnik boyutunu göz ardı eden GAP Eylem Planı, bölge halkı tarafından Kürt Sorunu’nun çözümüne dönük bir politika olarak algılanmamaktadır. Bu nedenlerle, sulama kanallarının tamamlanmasının ardından projeye son verilmeli, bölgenin kalkınmasını koordine edecek yeni bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır. Yeni yapı, mevcut GAP illerini değil, Olağanüstü Hal ile yönetilmiş olan illeri esas almalıdır.

    B. SANAYİ VE TİCARET POLİTİKALARI

    Bölgede yatırımların artması için bölgeye özel bir teşvik sistemi geliştirilmeli ve bölgede cazibe merkezleri oluşturulmalıdır. Bölgedeki özelleştirmelere yerel sermayenin katılımı için çaba sarf edilmeli, enerji ve ulaşım başta olmak üzere altyapı yatırımları yapılmalı, ağır sanayi yatırımlarının yerine istihdama dönük yatırımlar yapılmalıdır. Ekonomik ve sosyal sermayeyi güçlendirecek politikalar eş zamanlı uygulanmalı, sanayinin işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için niteliksiz iş gücüne mesleki eğitim verilmesinin altyapısı oluşturulmalıdır. Bölgedeki fabrikaların kapanmaması için işletme kredisi verilmeli, parasal teşvik sistemi yeniden hayata geçirilmeli, tüm teşvik ve destekler en az 15 yıl boyunca uygulanmalıdır. Bölgenin kamu yatırımlarından aldığı pay ile yatırımların gerçekleşme oranı artırılmalı, bu yapılırken askeri harcamalar kamu yatırımı olarak gösterilmemelidir. Bölgedeki yatırımlar için yatırım indirimi ve 15 yıl boyunca gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti getirilmelidir. İmalat sanayinde yüzde 50 ile yüzde 80 arasında enerji desteği sağlanmalı, ucuz ve uzun vadeli yatırım ve işletme kredileri uygulanmalı, teminat sistemi değiştirilerek proje ve işletme, teminat olarak kabul edilmelidir. Küçük girişimcilere ve işini büyütmek isteyen yatırımcılara özel, faizsiz, 2 ila 5 yılı ödemesiz olmak üzere en fazla 100 bin YTL kredi verecek bir mekanizma ve fon oluşturulmalı, özellikle kadınların kullanabileceği, başvurusu zor olmayan kredi olanakları oluşturulmalıdır.

    C. TURİZM

    Bölgede önemli bir istihdam ve gelir kaynağı potansiyeline sahip olan turizmin geliştirilmesi için politikalar
    geliştirilmelidir. Doğa ve kış sporlarının gelişmesi amacıyla bölgenin kırsal ve dağlık arazilerinde acilen bir mayın temizleme çalışması yapılmalı, bölge ülkelerinden turist çekebilmek amacıyla özel kampanyalar yapılmalı, komşu ülkeler ile ilişkiler düzeltilmeli, bütün sınır kapıları açılmalı ve Hasankeyf’te baraj inşası projesinden acilen vazgeçilmelidir.


    D. SINIR TİCARETİ

    Bir zamanlar Orta Doğu ekonomisinde önemli bir güce sahip olan bölgenin, ekonomik olarak kendini toparlaması için sınır ticaretinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ermenistan ile sınır kapısı açılmalı, İran, Irak ve Suriye ile
    yapılan sınır ticaretinin önündeki engeller kaldırılmalı, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın sınır ticaretine ilişkin genelgesi, illerin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenerek sınır ticareti rahatlatılmalıdır. Komşu ülkelerle ilişkiler geliştirilerek Suriye, İran, Irak ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Diyarbakır’da konsolosluk ve temsilcilikler açmaları teşvik edilmelidir. Suriye sınırında başlatılan mayın temizleme çalışmaları, bütün komşu ülke sınırlarını kapsayacak şekilde genişletilmelidir.


    E. TARIM VE HAYVANCILIK

    Bölgede tarım ve hayvancılığın yeniden canlandırılması için özel önlemler alınmalı, yayla ve mera yasakları sona erdirilmeli, bölge genelinde kapsamlı bir mayın temizleme çalışması yapılmalıdır. Bölgenin bütününü kapsayan makro tarım ve hayvancılık politikaları yerine, illerin farklı ihtiyaç ve potansiyelini dikkate alan mikro kırsal kalkınma projeleri geliştirilmeli, tapu kadastro çalışmaları kısa süre içerisinde tamamlanmalı, GAP bünyesinde başlamış olan sulama çalışmaları ve DAP hayvancılık projeleri bir an önce bitirilmeli ve bölgenin bütün illerini kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Tarımsal üretim ve hayvancılık, bölgenin kalkınması için lokomotif sektörler olarak görülmeli, bu konuda denetlenebilir teşvik politikaları uygulanmalıdır. Bu kapsamda, üreticiler için ziraat mühendisi ve veteriner hekim istihdamını destekleyecek ve teknik bilgi, girdi ve ürün desteği sağlayacak projeler geliştirilmeli veya sübvanse edilmelidir. Arıcılık ve koyunculuk gibi bölgede süregelen ekonomik faaliyetler desteklenmeli, görece daha yeni olan organik tarım yaygınlaştırılmalı, damızlık yetiştirecek gen merkezlerinin kurulması teşvik edilmelidir. Köye dönüş yapan zorunlu göç mağdurlarının yitirdikleri üretim araçları iade edilmeli, üretimi artırmak ve pazarlamayı kolaylaştırmak üzere kooperatif ve birliklerin kurulması teşvik edilmeli ve ormanların yakılması sonucu tahrip olan toprak alanların iyileştirilmesi için kamu ve sivil kuruluşlar seferber edilmelidir.
V. SOSYAL PALİTİKALAR

Kürt Sorunu’nun bir sonucu olan ve bölgede alarm verici düzeyde olan yoksullukla mücadele için siyasal çözüm beklenmeksizin acilen bir eylem planı geliştirilmelidir. Sosyal politikalar hak temelli bir anlayışa dayanmalı, vatandaşların etnik kökenlerine, siyasi görüşlerine, adli sicillerine ve siyasi faaliyetlerine bakılmaksızın haklarından yararlanabilmeleri sağlanmalıdır. Doğrudan gelir transferi, sosyal politikanın bölgedeki en ivedi, en etkin aracı olmalı, gelir transferinde ve benzer sosyal yardımda süre, ihtiyaç ile ilişkilendirilmeli, sosyal yardımlardan sorumlu olarak bir tek kamu kurumu yetkilendirilmeli, yardımlar yap›l›rken insan onuruna saygı gözetilmeli ve yardım alanların kimliklerinin deşifre edilmemesi sağlanmalıdır. Sosyal hizmetlerin profesyonel kişi ve kurumlarca yapılması amacıyla, Dicle Üniversitesi ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Sosyal Hizmet Bölümleri açılmalıdır.

    A. EĞİTİM

    Bölgede okullaşma oranı son yıllarda görece yükselmiş olmasına rağmen, kayıt sildirmenin ve devamsızlığın yoğun olması nedeniyle, gerçekte okula devam eden çocuk sayısı çok düşüktür. Zorunlu ilköğretim çağında olmasına rağmen, ülkenin çeşitli bölgelerinde aileleri ile birlikte mevsimlik işçilik yapmak zorunda kalan çok sayıda Kürt çocuk bulunmaktadır. Bölgede eğitim yardımları son yıllarda artmış olmakla birlikte, hâlâ son derece yetersizdir. Çok ciddi bir öğretmen açığı ve altyapı eksikliği bulunmaktadır. Bölgenin eğitim ihtiyacına yönelik özel önlemler alınmalı, özellikle yoksul ve zorunlu göç mağduru olan ailelerin çocuklarının okula devamının sağlanması için acil bir eylem planı hazırlanmalıdır. KPSS ve ÖSS gibi merkezi sınavlarda son sıralarda yer alan bölge illerinde okuyan çocuklar için özel bir düzenleme yapılmalıdır. Bölgedeki mevcut yurt ve okul binaları onarılmalı, yeni okul ve yurtlar inşa edilmeli, okullara gerekli eğitim ve öğretim gereçleri sağlanmalı, bölgedeki öğretmen açığının kapatılması içim gerekli sayı ve nitelikte öğretmenler uzun süreli olarak görevlendirilmelidir.

    B. YOKSULLUKLA MÜCADELE

    Bölgedeki yoksulluk sorununun istihdamla çözülmesi mümkün gözükmemektedir. Özellikle açlık sınırının altında yaşayan kesim için acil olarak koşulsuz nakit desteği yapılmalıdır. Genel nüfusa yönelik Yeşil Kart ile Şartlı Nakit Transferi gibi uygulamalar geliştirilmeli, bu politikaların bölgedeki nüfusa ulaştırılmasında nesnel ölçütler kullanılmalı, siyasi nedenlerle yardımların kesilmesine son verilmelidir. Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde, bölgedeki toplum merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri, spor alanları ve kültür merkezleri bütün nüfusu kapsayacak ölçüde yaygınlaştırılmalı, bu merkezler semt halkının yönetimde söz sahibi olduğu bir anlayışla yönetilmelidir. Yaşlılar, kadınlar ve sokakta çalışan çocuklar gibi hassas gruplara dönük özel politikalar uygulanmalıdır.

    C. ÇOCUKLAR

    Bölgedeki kentlerde ve kırsalda yaşayan çocukların durumu, tek başına ele alınması gereken büyük bir sorundur. Bölgedeki yoksul ve eğitimsiz çocukların eğitim, barınma, güvenli yaşam gibi en temel hakları ihlal edilmekte,
    çocuk emeği sömürülmektedir. Son dönemlerde bölgede kaygı verici bir artış gösteren çocuklara yönelik kötü muamele ve işkence ile insan haklarına aykırı yargılamalara acilen son verilmelidir. Bölgedeki okullar sosyal alanlara dönüştürülmeli, spor ve kültür merkezleri işlevleri yüklenecek şekilde genişletilmeli, okul dışı saatlerde çocuklara sosyal mekânlar yaratılmalı, çocuk merkezlerinin sayısı, ihtiyaç sahibi bütün çocukları kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Madde bağımlısı, fiziksel ve zihinsel engelli ve mevsimlik işçi ailelerinin çocuklarına yönelik özel çalışmalar yapılmalıdır. Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması, bölge için uygulanan ve uygulanması planlanan sosyal ve ekonomik eylem planlarının önceliklerinden biri haline getirilmelidir.


    D. KADINLAR

    Bölgedeki kadın nüfusuna dönük politikalar üretilirken kırsal/kentli, eğitimli/eğitimsiz, genç/yaşlı gibi ayrımlar göz önünde bulundurulmalıdır. Eğitimlerine dışarıdan devam eden genç kadınlara eğitimde kolaylık sağlanmalı, yoksul ve resmi e¤itim almam› Kürt kadınlarına temel sağlık, bakım, meslek ve kent yaşamına erişim eğitimleri verilmeli, küçük üretim yapan kadın girişimcilere teşvik sağlanmalıdır. Mevsimlik işçilik, gündelik temizlikçilik, çocuk bakıcılığı, örgü işi gibi kayıt dışı işler yapan kadınlara özel bir düzenleme yapılmalı ve bu kadınların sosyal güvenceleri sağlanmalıdır. 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”un kapsamı ve adı değiştirilerek kadınları aile içi şiddette karşı koruması sağlanmalı, bölgede aile içi şiddete maruz kalan kadınlara yönelik bağımsız sığınma evlerinin ve Kadın Danışma Merkezleri’nin açılması desteklenmeli, sığınma evlerinden ayrılan kadınların iş bulabilmeleri için özel politikalar geliştirilmelidir. Namus/töre cinayetlerini ihbar edenlerin ‘tanık koruma’ programından faydalanması için hassasiyet gösterilmeli, TCK’daki namus cinayetlerine uygulanan haksız tahrik indirimi uygulamasına son verilmeli, namus cinayetlerinde de töre cinayetlerine uygulanan müebbet hapis uygulanmalıdır. Kadına yönelik şiddet konusunda hâkimlere, savcılara, emniyet yetkililerine ve şiddete uğrayan kadınların ilk başvurusunu alan karakol görevlilerine toplumsal cinsiyet eğitimi verilmelidir.

    E. MEVSİMLİK İŞÇİLER

    Ne Çalışma Bakanlığı’na ne Tarım Bakanlığı’na bağlı olan ve pratikte devlet tarafından ‘yok’ sayılan mevsimlik işçiler Tarım Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Bu ailelerin çalışacakları yerlere güvenli ve ücretsiz ulaşımları sağlanmalı,
    çocuklarının eğitim ihtiyaçlarına dönük politikalar geliştirilmeli, yaşam şartları iyileştirilmeli, sağlık ve sosyal yaşam ihtiyaçları giderilmelidir. Valilikler tarafından işverenlerin ihtiyaçları tespit edilerek talebe uygun sayıda mevsimlik iş gücü sağlanmalı, gönderilecek iş gücünün boyutu, işçilere yapılacak ödemelerin tutarı, işçilerin ulaşımı gibi konularda verilen kararlarda işçi temsilcilerinin söz sahibi olması sağlanmalı, mevsimlik işçilerin çalışma koşullarında ve işverenle ilişkilerinde iş yasaları geçerli kılınmalıdır. İşçiler ile valilik arasındaki bağlantıyı sağlayan ve ‘ericiler’ olarak bilinen aracı kurum denetlenmeli, işçilerin alacağı ücrete dair bir taban fiyat belirlenirken ailelerin yılın yarısında çalışmadıkları hesaba katılarak ücretler belirli bir standarda oturtulmalıdır. Mevsimlik işçilerin sendikal hakları güvenceye alınmalı ve örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
VI. ZORUNLU GÖÇ

Sayıları yaklaşık 1 milyon olan zorunlu göç mağdurları, ayrıca ele alınması gereken özel bir nüfusu teşkil etmektedir.

    A. KORUCULUK

    Geçmiş yıllarda pek çok insan hakları ihlali işlemiş olan korucular, bölgede genel nüfusa ve özellikle kadınlara yönelik yaygın olarak suç işlemeye devam etmekte, köylere geri dönüşün önünde de önemli bir engel oluşturmaktadır. Hükümet, AB’ye ve BM’ye verdiği koruculuk sistemini kısa vadede kaldırma taahhüdünü bir an önce yerine getirmeli, gönüllü ve geçici koruculuk yapmış bütün kişileri silahsızlandırılmalı, bu kişilerin eğitim, güvenlik, köylerin yeniden
    inşası ve ormancılık gibi hassas alanların dışındaki sektörlerde istihdamı ile sosyal ve psikolojik rehabilitasyonunu sağlamalıdır.


    B. KÖYE DÖNÜŞ

    Dileyen zorunlu göç mağdurlarının gönüllü olarak köye dönüşlerinin sağlanması için Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) altında verilen ayni yardımlar, nakdi yardımlarla desteklenmeli, mağdurların göç öncesi yaşamlarını yeniden kurmalarını sağlayacak ölçüde artırılmalıdır. KDRP yardımlarının ihtiyacı olan herkese ulaşması sağlanmalı, valiliklerin ve kaymakamlıkların KDRP ve KÖYDES kapsamında yapmış oldukları harcamalara dair bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

    C. KENTTE YAŞAM

    Kentlerin varoşlarında işsizlik, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmekte olan zorunlu göç mağdurlarının sorunlarının çözümüne dönük özel adımlar atılmalı, kira yardımı ve ücretsiz elektrik, su, doğalgaz ulaştırılması gibi pozitif ayrımcılık politikaları düşünülmelidir. Bu nüfusa meslek ve beceri eğitimi verilmeli, girişimcilere teşvik, kredi, arsa ve yer tahsisi sağlanmalıdır.

    D. TAZMİNAT YASASI

    5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun”a başvuru süresi bir kez daha uzatılmalı, yasa kapsamında yapılan başvurulara dair tüm bilgiler kamuoyuna açıklanmalı ve zarar tespit komisyonlarının, ret kararları başta olmak üzere, kararlarını incelemek üzere idari bir temyiz mekanizması oluşturulmalıdır.

    E. MAYINLAR

    Bölge halkı, sınırlarda ve yerleşim yerlerinde bulunan mayın ve patlamamış mühimmatlar konusunda
    bilgilendirilmelidir. Türkiye’nin BM “Anti-Personel Mayınlarının Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme” altındaki yasal yükümlülükleri yerine getirilmelidir. 1 Mart 2008 tarihi itibariyle temizlenmiş olması gereken 2.970.000 mayın stoku hâlâ imha edilmemişse derhal imha edilmeli, toprağın altındaki yaklaşık 1 milyon mayın 1 Mart 2014’e kadar temizlenmelidir. Mayınlardan temizlenen kırsal alanlar, topraksız köylülere dağıtılarak tarıma açılmalıdır. Mayın veya patlamamış mühimmatların patlaması sonucu yaralanan veya sakat kalan kişilere çalışma, barınma, eğitim ve sağlık haklarından faydalanabilmeleri için öncelik tanınmalıdır. Mayın mağdurlarının tedavi edilebilmeleri için bölge hastanelerinde uzman hekim ve gerekli araç-gereçlerin bulunması sağlanmalıdır.


    F. ADALETİN TESİSİ

    Zorunlu göç sürecinde meydana gelen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespiti ve cezalandırılması amacıyla uluslararası insan hakları sözleşmelerini esas alan yeni bir yasa ile tarafsız ve bağımsız bir hakikatleri araştırma
    komisyonu oluşturulmalıdır. Devlet, Kürtlere dönük hak ihlalleri ve baskı politikaları nedeniyle taşıdığı sorumluluğu kabul etmeli, suçluların cezalandırılmalarını ve mağdurların zararlarının tazmin edilmesini sağlamalıdır.
VII. YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ

Yerel yönetimler ile merkezi hükümet arasındaki eşitsizlik ve bağımlılık ilişkisi, Kürt Sorunu özelinde yerel
yönetimler arası bölgesel eşitsizliğe yol açmakta, kamu hizmetlerinin bölge halkına ulaştırılmasını engellemekte,
halkta demokratik iradelerinin hiçe sayıldığı duygusunu yaratmakta ve devlete ve hükümete yönelik güvensizliği
pekiştirmektedir. Hükümet, yargı reformu çerçevesinde yaptığı bölgeselleştirme hamlesinin bir benzerini, yerel
yönetimler özelinde yapmalıdır. Yerel yönetimlere dönük merkeziyetçi politikalar terk edilmeli, bu yapılırken
sadece hizmet ve sorumluluk devri ile yetinilmemeli, gerekli yetki devri ve kaynak aktarımına ilişkin düzenlemeler
de yapılmalı, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğe sahip olmaları sağlanmalıdır. Valiliklerin belediyeler
üzerindeki vesayeti sona erdirilmeli, eğitim, sağlık ve yerel güvenlik hizmetlerinin yerel yönetimler eli ile
yürütülmesi sağlanmalıdır. Yerel ihtiyaçları iyi bilen il genel meclislerinin yetkileri artırılmalı, bölge, kent ve
mahalle meclislerinin oluşturulması için düzenlemeler yapılmalı, muhtarların siyasi baskılara uğramaksızın hizmet
verebilmeleri sağlanmalıdır. Çatışmalı sürecin kentlerde yarattığı tahribatı gidermek için bölge belediyelerine ek
kaynaklar ayrılmalı, yeraltı ve yer üstü kaynaklarından elde edilen gelirden yerel yönetimlere pay ayrılmalı, Avrupa
Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekinceler kaldırılmalı, yerel yönetimlerdeki hizmetlerde Türkçe
dışındaki dillerin kullanılması sağlanmalıdır.

Raporun tamamını indirmek için tıklayın
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Ram » Çrş Ara 24, 2008 23:44

Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: TESEV

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x