Kuşa Bak!
Küçük bir çocuğun ilgisini başka yöne çekmek için başvurulan en yaygın yöntem “Kuşa bak!” yöntemidir. Bu yönteme kananların yalnızca çocuklar olduğu sanılmamalı. Çocuğu kandırır, elindekini alırken, saklarken, gözünden bir şey gizlerken “Kuşa bak” “A… bir kuş geldi!” dediğinizde büyükler de o olmayan kuşu gözleriyle ararlar, parmağınızın ucunu izlerler, hayali kuşa bakarlar. Sonra durumu anlayınca da gülerler kendilerine. Çocuk durumuna nasıl düştüklerine şaşarlar…
En akıllı çocuk bile “Kuşa bak!” dedin mi kuşa bakar. Gelişimi, yaşam deneyimi o kadardır, kanmaya, aldatılmaya uygundur yaşı, konumu… Cin gibisi bile ya gerçekten bakılacak kuş varsa diye çaktırmadan bakar, yine de bakar, size kanar…
Bir ulusun toptan kuşa baktırıldığına inanır mısınız? Toplum yalnızca çocuklardan oluşmadığına göre, kuşa bakmayan, bu eski hileyi bilen, deneyimli, yaş yaşamış bilgeleri, gazetecileri, yazarları, sanatçıları, okumuşları, aydınları, siyasetçileri kolayca kim nasıl kandırabilir? Böyle görünümlüler de kanıyor, kuşa bakıyorlarsa, sizleri de baktırıyorlarsa eğer, bunlar da oyunun içindedirler, sizi kuşa baktıranlarla ortaktırlar…
Aynı gün iki askerimizi Silvan’da, evlerinin önünde sivil giyimle işlerine giderlerken, arabalarına binerlerken silahla tarıyorlar. Uzman Çavuş Sinan Uçan, Jandarma Astsubay Tolga Topçuoğlu. Genç askerlerimiz, onlara el sallayan onları kapıdan geçiren eşlerinin gözleri önünde silahla öldürülüyorlar.
Anında gazetelere konuyor bu kalleş pusunun haberi, sıradan bir şehit haberi olarak:
“Hain saldırılarda dört askerimiz şehit oldu.” İki şehit asker haberi Silvan’daki sivil giyimli askerler. Diğer iki askerimizden biri Şırnak’ta yola döşenen bombalı pusuyla can veriyor, biri de Mardin’de dağda silahlı saldırıda ağır yaralanıyor, hastanede kurtarılamıyor. Ayrıca yaralılar da var. Adlarını bile yazmadı gazeteler. Aynı gün bir şehit haberi daha vardı. Üç hafta önce yaralanan polisimiz Emre Akbaş’ın asker hastanesinde yaşamını yitirmesi. Sonra altta kan donduran ayrıntılar…
Sonra başka bir haberle kuşa baktırıyorlar herkesi…
Aynı gün bir haber daha duyuluyor. “Mış mış” haber. İşin aslını bilen biliyor. Anlatılanlar kayıkçı kavgasının ayrıntıları… Şu ona şunu demiş de, şu şöyle tehdit edilmiş de, sonra şunlar saldırmışlar da, elle hırpalamışlar da… Akşam, Hürriyet’in gazetecisi, televizyonlarının sunucusu Ahmet Hakan, kapısının önünde darp edilmiş de saldırganlardan biri korumasına, diğeri Ahmet Hakan’a saldırmış da, Ahmet Hakan hastaneye kaldırılmış, sabaha karşı da hastaneden çıkmış da, evindeymiş de…
Şu, şu, şu ziyaretine gitmiş. Şu, geçmiş olsun telefonu açmış… Şunlar olayı kınamış…
Ülkemizin basını yayını ayakta! Sabah silahla kapısı önünde taranan sivil giyimle işe giden askerlerimiz için değil, her gün görev arabalarında teröristin bombasıyla parçalanan polislerimiz, askerlerimiz için değil bu ayağa kalkış…
Sonra en az beş altı başlıkta bu olay tüm gazetelerde. Kapısının önünde, işe gitmek için arabalarına binerlerken kurşunlanan, kanlar içinde yere yığılan askerlerimiz mi? Bu olayın nesini soruyorsunuz? Daha alışmadınız mı bu tür olaylara. Bunlar sıradan, olağan işler… Siz kuşa bakın kuşa. İşaret edilen yönü izleyin… Gözünüzü kırpmadan aynı yöne bakın: Kim ne demiş Ahmet Hakan olayına, kim nasıl kınamış bu yapılanı, kimler haykırmış, kim kime parmak sallamış…
Başbakan sıfatlı zat: “Kınıyorum. Kabul edilemez!” demiş, tartaklanma olayına. “Kınarım ve doğru görmem!” Ya ona, Pekaka terör örgütünün yaptıklarını nasıl görüyorsunuz diye sorsalardı, ne derdi acaba?
Aynı gün oldu bu üç olay. Bombayla asker öldürme, silahla kapısı önünde asker tarama ve kapısı önünde gazetecinin tartaklanması.
Bu üçünden tek kınanan, haber olan birinin tartaklanması. Herkes kılıcını kuşanmış, ortaya atlamış gazeteci olayı için:
TUSİAD (Ünlü bir işveren derneği): “Saldırı kaygı uyandırıcı.” demiş. Hangisi diye sormayın. Kuşa bakın.
Bugüne dek her gün duyulan şehit haberlerine tek tepki vermeyen, yola döşenen terörist bombalarıyla can veren evlatlarımız için kılını kıpırdatmayanlar, ağızlarını bir kez açmayanlar şimdi bülbül…
“Bu pervasız tehditleri yapanlar!..” diye seslenme, ünlü işkadını Vuslat Doğan Sabancı’dan.
“Saldırıyla ilgili üç kişi gözaltına alındı. Saldırıda yeni gelişme. Yedi kişi daha yakalandı. Yakalananlardan tutuklananlar… Tutuklananlardan salıverilenler…” Üç gündür bu haber başlıklarıyla yatıp kalkılıyor…
Adalet Bakanı İpek: ”Saldırıyı kınıyorum. Saldırının failleri gereken cezayı çekeceklerdir.” demiş.
AB Bakanı Prof. Dr. Dedeoğlu: “Kınıyorum!” diye bildirmiş düşüncesini.
Herkes konuşur da Fatmacık susar mı?
Kılıçdaroğlu: “Gerginliğin bu noktaya ulaşması ciddi endişe yaratıyor, kendisini sabah saatlerinde aradım, son derece üzgünüm.” demiş, bir de burnunu çekmiş…
İktidar partisinin en önemli kişilerinden, gözü hep yaşlı Arınç: “Bu kötü rüyadan bir an önce uyanmamız dileğiyle…” diyerek farkını ortaya koymuş.
Bu da AKP’nin yani iktidarın genel başkan yardımcısı Üstün’den: “Böyle bir saldırıyı tasvip etmiyoruz, kabul de etmiyoruz! Bu tür olayları hep birlikte reddetmemiz lazım.”
Ermenistan'da da olay kınanmış, Ermenilerden özür dileyen gazeteciye Türkiye’de saldırı yapıldı demişler.
Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Mark’a da sormuşlar bu konuyu. Suratı düşmüş adamcağızın, bu olaydan duyduğu büyük rahatsızlığı dile getirmişmiş yazılanlara göre…
Şehitlerimiz unutuldu gitti, her gün bir yenisi katılıyor şehitlere, her gün bir ocağa ateş düşüyor, her gün kim vurduya gidiyor evlatlarımız, korunup kollanan, arsızlaştırılan, meclise bile bölücü parti adıyla sokulan terör örgütüyle yapılan iğrenç pazarlıklara, ülkemizin bölünme pazarlıklarına kurban ediliyor evlatlarımız …
Bizler kuşa bakıp duruyoruz. Etkili, yetkili herkesin parmağı bir o yanı bir bu yanı gösteriyor:
“Kuşa bak! Kuşa bak!”
Kuşa baktıranların sonuncusu da bunlar: HDP adlı terör örgütünün yandaşı- kandaşı partinin başkanıyla, MHP adlı milliyetçi partinin milletvekili Koray Aydın’ın hiç zaman geçirmeden Ahmet Hakan ziyaretleri… Koray Aydın (Ahmet Hakan’ı) telefonla aramışmış ama İstanbul’a inince kendisini yakinen bir göreyim demiş. Adalet yerlerde sürünüyormuş, bu gidişat iyi değilmiş…
Terör örgütü yandaşı, teröristin sözcüsü de (Demirtaş) demiş ki: “Siyasetçiler olarak biz bu ülkede hiç kimsenin suç işleme özgürlüğünün olmadığını görmek istiyoruz.”
Gözleri yaşartan (!) bu sözlerinden sonra da: “Bütün bu saldırılar karşısında kimse geri adım atmamalı.” demiş, Demirtaş. “Sevgili Ahmet Hakan ciddi bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır.” Kuşu bir iyice göstermiş solcu geçinenlere, avanaklara…
Bugün 6 Ekim İstanbul’un beş yıl süren düşman işgalinden (13 Kasım 1918 - 6 Ekim 1923) kurtuluş günüymüş, ilk kez okullar bu kutlu günde tatil edilmemiş, kutlamalar yapılmamış, yapılanlar baştan savmaymış, devlet katında bugüne kimse sahip çıkmamış ne gam… Kuşa bakmaya devam edelim. Seneye İstanbul’un Fethi gelince, nasılsa yine ağdalı, çığırtkan, rezilce nutuklar atılacak, ortalığa döküleceklerdir küresel çetenin buyruğundaki kapı kulları, sizlere de bakacağınız yeni kuşu göstereceklerdir yeniden yeniden…
Kanmaya, bakmaya devam…
1 Kasım kapıda. Üç hafta sonrasının hazırlıkları bunlar…
Herkesin, bu oyuna katılan herkesin parmağı havada: “Kuşa bak!” “Kuşa bak!”
Bak! Gerçekten bir bak!
Feza Tiryaki, 6 Ekim 2015