Kutsal Mezarı Atatürk Kurtarmış

Kutsal Mezarı Atatürk Kurtarmış

İletigönderen Efe » Cmt Ağu 09, 2008 12:31

Atatürk OLMASAYDI..

Can ATAKLI/Vatan

Atatürk olmasa bugün Hazreti Muhammed’in mezarı da olmayacaktı
Pazartesi akşamı Avrasya Televizyonu’nda Lale Şıvgın’ın sunduğu “Beyin Fırtınası” programına katılmıştım biliyorsunuz. Programın diğer konukları Nevzat Yalçıntaş ile Erol Manisalı idi.

Nevzat Yalçıntaş program sırasında Atatürk’le ilgili küçük bir anekdota yer vererek “Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, ‘Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim’ demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.

Programın ana konusu kapatma davası olduğu için bu konu fazla uzun sürmedi. Programdan sonra Lale Şıvgın, yayının yapıldığı Doğatepe tesislerinde bizlere birer çorba ikram etti. Bundan yararlanarak Yalçıntaş’a “Hocam programda anlattığınız olayın ayrıntılarını söyleyebilir misiniz?” diye sordum.

1981 yılında 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk’ün 100. doğum yılı nedeniyle kapsamlı bir program hazırlamış. Prof. Yalçıntaş o dönemde İlim Kurulu’nun başına getirilmiş. Amaç Atatürk’le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırması yapmak ve “bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çıkarmakmış.

Yalçıntaş, “Dışişlerinde Münir Bey vardı. (Soyadını hatırlayamadı) İyi bir araştırmacı ve arşivciydi. Ona Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin araştırılması görevi verilmişti” diyerek anlatmaya başladı.

Sonra da sürdürdü: “Bir gün Münir Bey aradı. Çok ilginç bir belge bulduğunu, bunu getirip göstermesi gerektiğini söyledi. O sırada benim çalıştığım başbakanlık binası ile dışişleri binası aynı yerde. Hemen atlayıp geldi. Çok heyecanlıydı.”

Prof. Yalçıntaş, Münir Bey’in gösterdiği belgeye baktığında çok şaşırdığını belirterek şöyle devam etti: “Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralına gönderilmişti. Telgrafta ‘Hazreti Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim’ anlamına gelen cümleler vardı.”

Yalçıntaş, burada Hazreti Muhammed’in mezarı ile ilgili kısa bir detay anlattı. İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa’nın kabri terk etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler’in hiçbir şekilde dokunmamaları kaydıyla Hazreti Muhammed’in mezarını terk ettiklerini ancak kutsal emanetleri de yanlarına aldıklarını söyledi.

Şimdi gelelim belgenin bulunmasından sonraki gelişmelere, çünkü vahim ve ilginç olan bu: Nevzat Yalçıntaş’ın anlattığına göre Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarı taşınıyor. Sonunda müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen’e geliyor. Tabii Evren Başkanlığı’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.

Sorun şu: Bu belge ne yapılacak? Dönemin Atatürkçü komutanları ve onların emrindeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor. Ancak belge de ortaya çıkmış bir kere. Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içine, hiçbir anons yapılmadan konuyor.

Kısacası konu adeta kapatılıyor, sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna kadar okuyanların dikkatini çekecek biçimde “zevahiri kurtarmak” adına konuyor.

Peki bu belge şimdi nerede? Kimin koruması altında? Bu da bilinmiyor. Bilinen tek şey, Atatürk’ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed’in mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi herkesten saklanıyor.



Hazreti Muhammed Mescidi Nebevi’de yatıyor
Hazreti Muhammed 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti. Peygamberimiz Medine’de oturduğu evde toprağa verildi. Bu mezar bugün dünyanın en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.

Mescidi Nebevi, Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kıldığı yer. Hazreti Muhammed, Medine’de oturduğu evin hemen yanına kentin ilk mescidini inşa ettirmişti. Bu mescit geçen yıllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi’nin korumasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı.

Arabistan’da mezar adeti yoktur. Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir, üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed’in mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O’nun dışındaki İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed’in annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmıştı. Ancak Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.

Atatürk’ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi’nin hemen dibindeki Hazreti Muhammed’in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı. Nitekim Hazreti Muhammed’le aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.



Yaşar Nuri Öztürk: Ali Babacan araştırma izini vermedi

Nevzat Yalçıntaş’la sohbetimiz sırasında “Bir gün Yaşar Nuri Öztürk Bey aradı. Benim bu anlattığımı duymuş, belgeye nasıl ulaşabileceğini sordu” dedi. Ben de “Belgeyi bulmuş mu?” diye sorunca “Onu bilemiyorum, ama galiba bir kitabına koymuş ben okuyamadım” dedi.

Bunun üzerine önceki gün Yaşar Nuri Öztürk’ü aradım. Öztürk, Yalçıntaş’ın anlattıklarını doğrulayarak, “Ancak bunu henüz bir kitabıma koymadım. Araştırmayı aşağı yukarı tamamladım, Gazi Mustafa Kemal ve İslam isimli çok kapsamlı bir kitap hazırlıyorum, bunun bitmesi üç yılı alır. Konu bu kitapta yer alacak” dedi.

Milletvekili olduğu sırada bu belgeye ulaşmak için çok çalıştığını söyleyen Öztürk, “Belge Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde. Milletvekili sıfatımla bu arşivlerde çalışmak için bakan Ali Babacan’a başvurdum, ama bana izin vermedi” diye konuştu.

Öztürk’e “Peki hocam, böyle bir belgenin açıklanmasını neden istemiyorlar?” diye sordum. Öztürk’ün cevabı çok ilginç oldu.

Şöyle dedi: “Atatürk’ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor. Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşebiliyor.”

damnant quod non intelligunt...
Kullanıcı küçük betizi
Efe
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 1508
Kayıt: Cmt Şub 17, 2007 22:58

İletigönderen Pınar » Prş Kas 13, 2008 9:42

Ata tartışmasında ilginç sözler

Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ın Sakarya Üniversitesi'nden ekrana gelen dün geceki bölümünde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı her yönüyle tarışıldı.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ve Atatürk Araştırmaları Merkezi Eski Başkanı Mehmet Saray'ın konuk olduğu program gençlerin zaman zaman sertleşen söylemleri ve ilginç sorularıyla devam etti.

Kızı Timsal Karabekir, Kazım Karabekir ve Atatürk arasında yaşananları anlatıyor...

Kurtuluş mücadelesinin kaderini değiştiren cümle:

"Emrinizdeyim Paşam!"

Atatürk hakkında tutuklama emri çıktığında; Erzurum'da bir konakta Rauf Orbay ile birlikte oturmakta olan Atatürk'e "Kazım Karabekir kuvvetleri ile geliyor." derler. Mustafa Kemal sararır. "Herşey buraya kadarmış. Milli mücadele başlamadan sona erecek." der. Kazım Karabekir sivil Mustafa Kemal'in karşısına gelir ve "Emrinizdeyim Paşam!" der. İşte o an Türk'ün tarihi, yıldızı parlamış, Cumhuriyetin temelleri atılmış, Mustafa Kemal, "Atatürk" olmuştur.

İzmir Suikastı acı bir iftira

İzmir Suikastı acı bir iftira. Belki bir suikast olmuş ama o Paşalar'dan hiçbiri abide olarak gördükleri ve o abidenin birer taşı olmaya hazır oldukları kişiye böyle bir saldırı yapacak kişiler değillerdi.

Yani İzmir Suikastı suikast içinde suikasttır. Ki o paşalar idamla yargılandılar. Ama sonra hepsi beraat etti. Çünkü hepsi alnı açık şerefli Paşalardı.

Babamı Atatürk'le görüştürmediler

Dolmabahçe Dil Kurultayı'nda Atatürk diyor ki; "Bana Kazım'ı getirin, barışmak istiyorum." Ama nedense bririleri araya girip etten duvar örüyor ve babam Atatürk'le görüşemiyor.

Daha sonra komaya girmeden Atatürk tekrar; "Getirin Kazım'ı helalleşmek istiyorum." diyor. Ama babama haber vermiyorlar.

Ablalarım o zaman babama; "Gider miydin baba?" diye sorduklarında babam; "Tabii giderdim, çünkü o Mustafa Kemal'di." diyor.

Biz aile olarak asla Mustafa Kemal'e kırgın değiliz, olamayız. O yüce insan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu.

Timsal Karabekir'in diğer açıklamaları ise şöyle;

O dönem ceylan derisinde oturmadılar, borçları ödediler

Osmanlı'nın küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Birinci Meclis'e bakarsanız çok zor şartlarda oldujlarını görürsünüz. Onlar Ceylan derilerinde oturmadılar. Fakat Osmanlı'nın borcu son kuruşuna kadar ödendi. Ben bugün herkesi ekonomide Kurtuluş Savaşı'na davet ediyorum. Borcumuzu ödememiz mecburidir.

Programda ekrana gelen çapıcı röportajlar ise Atatürk'n hayatının gizli bugüne dek çok fazla konuşulmayan bazı önemli noktalarını da gözler önüne serdi.

Atatürk olmasaydı Hz. Muhammed'in mezarı yıkılacaktı

AKP Eski Milletvekili Prof Dr. Nevzat Yalçıntaş anlatıyor;

"...Vahabilik'te mezar ziyareti günah sayıldığı için Suudiler bütün mezarları yıkmaya başlamışlar. Sıra Hz. Muhammed'in mezarına gelmiş. Ülkedekiler Mustafa Kemal Atatürk'ten yardım istemişler. Atatürk bu olayı duyunca tüm manevi duyguları kabarmış ve Suudi Kralı'na Hz. Muhammed'in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursa bedelinin çok ağır olacağını bildiren nota niteliğinde bir yazı göndermiştir. Bu vesika Dışişleri arşivlerinde mevcut ama yıllardır açıklanmıyor. Oysa ki Türk halkının Büyük Kurtarcısı'nı her yönüyle tanıma hakkı var."

Kaynak
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47


Şu dizine dön: Mustafa Kemâl ATATÜRK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x