Kuva-yı Millîye'nin Askerî Açıdan Etüdü I
Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan bu günlerde "Kuva-yı milliye", "Kuva-yı milliye ruhu" terimleri daha çok anlam kazanmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Kadir KASALAK, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi T. C. Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 42, Cilt: XIV, Kasım 1998, Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yılı Özel Sayısı
1. GİRİŞ
Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan bu günlerde "Kuva-yı milliye", "Kuva-yı milliye ruhu" terimleri daha çok anlam kazanmaktadır.
Kuva-yı Milliye deyiminin sözlük anlamı "Milli Kuvvetler, Milli Güçler" veya başka bir ifade ile "Milis Kuvvetleri" demektir. Geniş kapsamlı özel bir tanım yapmak mümkündür. Bu durumda; "Kuva-yı Milliye, yurdumuzu parçalamak üzere harekete geçen İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan kuvvetlerine karşı açılan cephelerde çarpışmak üzere teşkilâtlanan bölge milis kuvvetleridir" 1 denilebilir. Hareketin özelliği sebebiyle, Milli mücadeleye katılan ve bu mücadeleye taraftar olan herkese de "Kuva-yı Milliyeci" denilmiştir.
Kuva-yı Milliye deyimi dar ve geniş anlamda olmak üzere iki anlamda kullanılmıştır. Dar anlamda Kuva-yı Milliye, düzenli ordu birlikleri dışında bir tür gerilla savaşı ile mücadele veren, sevk ve idareleri merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan silahlı gruplardır. Geniş anlamda Kuva-yı Milliye ve İstiklâl Harbi'nin tümünü ifade eder. 2 Pek çok tarihçi de Kuva-yı Milliyeci ifadesini İstiklâl Harbi, Milli Mücadele yanlısı anlamına kullanmıştır. Aynı zamanda şu belgede de bu hususlar vurgulanmakta ve doğrulanmaktadır. "Kuva-yı Milliye" adı altında çıkarttıkları fitne ve fesat, Anayasa'ya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek, şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle içgüvenliği bozanların tertipçisi ve teşvikçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selânikli Mustafa Kemal Efendi, eski Yirmiyedinci Fırka Kumandanı 3
İstiklâl Harbi'ni Mondros mütarekesinden sonra başlatırsak yaklaşık 4 yıl sürmüştür. 4 yıl sürekli savaş olmamakla birlikte iki yılı kuva-yı milliye'nin etkin olduğu dönemdir. Biz burada kuva-yı milliye tâbirini yukarıda açıkladığımız birinci manada kullanıyoruz.
Bugün günlük hayatta pek çok kişinin kullandığı "Kuva-yı Milliye Ruhu"na da değinmekte yarar var sanıyorum. Kuva-yı Milliye birlikleri halkın içinden milli duygularla oluşmuş, meslek, gelir düzeyi, genç. yaşlı v.b. pek çok hususlar dikkate alınmaksızın bir nevi kendiliğinden oluşmuş birliklerdir. Yukarda bir tanımda da belirttiğimiz gibi yurdu düşmana karşı korumak amacıyla oluşmuş birliklerdir. Bunların oluşumunda gönüllüğün önemli bir yer tuttuğunu unutmamak lâzımdır. Mustafa Kemal ATATÜRK bu istek ve arzuyu milli ahlâka dayalı bir husus olarak şöyle ifade etmiştir
"... Bir iş, her neye ait olursa olsun, insanın kuvvet kullanmasını, yorulmasını gerektirir, insanlar mecbur olmadıkça kendilerini yormak istemezler. Halbuki bazı işler vardır ki kendiliğinden, insanda onu yapmak için, içte bir arzu, bir eğilim doğar, o iş arzulanmaya değer olur. işte ahlâki işler aynı zamanda hem mecburi ve hem de arzulanabilir işlerdir. Bir işin ahlâki bir değerinin olması, ayrı ayrı insanlardan, daha yüce bir kaynaktan meydana gelmiş olmasıdır. O kaynak, cemiyettir, millettir! Hakikatte, ahlâklılık kişilerden ayrı ve bunların üstünde, ancak toplumsal, millî olabilir. Milli ahlâk, milletin sosyal düzeni ve huzuru, şimdiki ve gelecekteki refahı, saadeti, selameti ve güvenliği medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta ilgi, gayret, nefsin feragatini ve gerektiği zaman seve seve canının verilmesini isteyen ahlâktır. Mükemmel bir millete milli ahlâkın gerekleri, o milletin fertleri tarafından adeta düşünmeksizin, vicdani, hissi bir sebeple yapılır. En büyük milli his, milli heyecan işte budur..." 4
İşte burada ifade etmek istediğimiz "Kuva-yı Milliye Ruhu" budur. İçten gelen bir istekle birlik ve beraberlik içinde millet fertlerinin ülke çıkarlarım ön plana çıkarması yüce önder ATATÜRK'ün milli ahlâkın tanımında belirttiği hususların uygulama alanına konulmasıdır. İstiklâl Harbi'nin başarısının da bu ruha bağlı olduğu herkesin malumudur.
Bu kavramları bu şekilde açıkladıktan sonra Kuva-yı Milliye nasıl olmuştur. Nedenleri, doğuşu ve amaçları üzerinde durmak konumun incelenmesi bakımından önemlidir.
2. KUVA-YI MİLLİYE'NİN OLUŞUMU VE AMAÇLARI
a. Kuva-yı Milliye'nin Doğuşu:
Kuva-yı Milliye'nin doğuşu bir takım nedenlere dayanmaktadır. Bu nedenleri iyice ortaya koyabilmek için 1918 yılı sonları Osmanlı Devleti'nin durumuna bakmak gerekir.
I. Dünya Harbi'nin galipleri 30 Ekim 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerini diledikleri şekilde (hedefleri doğrultusunda) yorumlayarak Osmanlı Devleti'ni paylaşma arzularını yerine getirmek istemişlerdir. Bunun içinde hiç vakit kaybetmeden 3 Kasım 1918'de Musul İngilizler tarafından işgal edilirken, 13 Kasım 1918'de İngiliz ağırlıklı İtilâf donanması İstanbul'a gelerek bir askerî yönetim kurmuşlardır. Böylece Birinci Dünya Harbi'nde geçemedikleri Çanakkale'yi savunmasız bir biçimde geçmişlerdir.
1919 yılının ilk aylarından itibaren Adana, Urfa, Antep, Maraş bölgesi Fransızlar, Çanakkale Boğazı civarını, İstanbul ve bazı Anadolu'daki stratejik noktalar (Irak'ta olduğu gibi) İngilizler, Muğla, Antalya bölgesini İtalyanlar işgal ederken, limanlar ve demiryolları da İtilâf kuvvetlerince kontrol altına alınmıştır.
Türk milletinin en çok ağırına giden işgal hareketi ise İzmir'in İtilâf devletlerinin destek ve onayıyla Yunanlılar tarafından işgal edilmesi olmuştur. Milli mücadele hareketi yukarıda değindiğimiz gibi bir ruhla ortaya çıkmış, aynı kaynağa dayanmış Anadolu'nun her yerinden fışkırmıştır, işgal edilen yerler büyük mücadelelere sahne olduğundan, mücadelenin yoğun olduğu yerler daha çok ön plana çıkmış bir nevi efsaneleşmiştir. Bunun sonucunda Batı Anadolu Kuva-yı Milliye hareketleri, birlikleri bakımından adından daha çok söz ettirmiştir.
15 Mayıs 1919 sabahı başlayan Yunan işgaline karşı Batı Anadolu'da ilk direniş 16 Mayıs sabahı Urla'da olmuştur, İzmir'in işgalini öğrenen 800 kadar yerli Rum, Türk köylerine saldırmaya, savunmasız insanları öldürmeye, mallarını yağmalamaya başladılar. Urla'nın Türk mahallelerini kuşattılar. Bunun üzerine Urla'da bulunan 173 ncü Aday Komutanı Yarbay Kâzım Bey yanında bulunan 18 er ve birkaç jandarma ile birlikte kasabayı savunmaya başladı, ilk Rum saldırısı püskürtüldü. Rum çetelerinin taarruzu karşısında dehşet verici ve mezalimi öğrenen Urla halkı kasabadaki silah deposunu zorla açmış, mevcut 120 tüfek ve cephaneyi alarak bir milis kuvveti meydana getirmişlerdir. 173 ncü Alay'ın emrine girerek onun vurucu gücünü arttırmışlardır. 5
Bu olayla birlikte Batı Anadolu'da ilk Kuva-yı Milliye mücadelesi başlamıştır. Bunu 172 nci Alay Komutanı Ali Bey'in (Çetinkaya) Ayvalık'taki çalışmaları izledi. Ali Bey 24 subay ve 150'ye yakın askerinin yanında halktan 300 kişilik bir milis kuvveti de kurmuştu. 6
Yine Batı Anadolu'daki Kuva-yı Milliye birliklerinin oluşumuyla ilgili olarak şu örnekte dikkate değer gözükmektedir. "Batıda Kuva-yı Milliye" konusundaki girişimlerden önemli biri de 57 nci Tümen Komutanı Albay Şefik Bey'in (Aker) çalışmalarıdır. Şefik Bey, 23 Mayıs 1919'da Harbiye Nezareti'ne gönderdiği bir yazıda: "Durumun düzeltilmesi için, Kuva-yı Milliye teşkilâtı kurmanın en iyi tedbir olacağını" bildirmesi ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'nın (Çobanlı) da bu yazının altına: "Son fıkra çok önemlidir. Acele edilmesi lâzımdır" diye not düşmesi üzerinde durulacak bir noktadır. Görüldüğü gibi Harbiye Nezareti bu fikri desteklemiş, ancak hiçbir yardım yapacak güçte olmadığından her şeyi onun girişimine bırakmıştı. Diğer yandan 17 nci Kolordu Komutanlığı'na atanan Albay Bekir Sami Bey de İstanbul'dan hareketinden önce Harbiye Nazın Şevket Turgut Paşa'dan aldığı direktifte böyle bir yetkiye sahip olmuştu" 7
1919 yılı Haziran ayı başlarından itibaren Kuva-yı Milliye teşkilatlanması ve mücadelesi hızla gelişmeye başlamıştır. Batı Anadolu'nun iç kısımlarına da yayılmıştır. Nitekim yine Haziran başlarında İsparta ve Burdur'daki çok sayıda yedek subay, Kuva-yı Milliye kurmaya hazır olduklarını belirterek Burdur Askerlik Şubesi başkanına müracaatta bulunmuşlardır. Binbaşı İsmail Hakkı Bey durumu, Çine'de bulunan 57 nci Tümen Komutanı Alb. Şefik (Aker) Bey'e 7 Haziran'da bildirmiştir. Yazısında askerlerce kurulacak milli bir teşkilâta müsaade istemiştir. Bazı yöneticilerin bu fikre olumlu bakmadığım bilen Şefik Bey'de verdiği cevapta "milli teşkilâtın ahaliye ait bir keyfiyet olduğunu ve firari erlerin nizami kıtalarına iadesi hususunda çalışmasını" belirtmesine rağmen, gizli olarak, milli teşkilâtın el altından desteklenmesi emrini vermiştir. 8
Kuva-yı Milliye birliklerinin oluşumunu sadece batı bölgesinde değil, Anadolu'nun her yerinde olmuştur. Güney Cephesinde şu olay Kuva_yı Milliye'nin kuruluşunu başlatmıştır:
"Güneyde Fransız işgaline ve Fransız Ermeni işbirliği ile Türklere yapılan zulüm, hakaret, yağma ve öldürme olaylarına karşı ilk direnme 19 Aralık 1918'de Dörtyol'a bağlı Karakese Köyü'nde oldu. Hayatlarından endişe eden köy halkı Fransızlara silâhlı savunmaya geçtiler. Çarpışma sonunda Fransızlar 15 ölü vererek çekilmek zorunda kaldılar". 9
Özellikle Sivas Kongresi'nden sonra Güney Cephesinde çeşitli rütbelerdeki subaylar, Kuva-yı Milliye hareketlerini sivil kıyafet ve takma adlarıyla organize etmişlerdir. Şu belgede bu bölgedeki Kuva-yı Milliye'nin faaliyetlerinden bahsedilmektedir. 3 ncü Kolordu Komutanı Selahattin Bey, Heyet-i Temsiliye Başkanlığına gönderdiği 28.3.1920 tarihli yazısının 3 ncü maddesinde
"Kılınç Ali Bey'in komutasında bir kısım Kuva-yı Milliye Kilis'ten Antep'e ilerleyen düşmanı uzaklaştırmak üzere 27.3.1920'de Akça koyunlu istikâmetine hareket etmiştir." 10
demektedir.
Kuva-yı Milliye'nin oluşumuyla ilgili pek çok örnek mevcuttur. Ancak biz burada tümünü veremeyeceğimiz için bu kadar örnekle yetiniyoruz.
DİPNOTLAR
1 ÇAY Abdülhaluk-KALAFAT Yaşar; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Kuva-yı Milliye Hareketleri, Sistem Matbaacılık, Ankara 1990, s. 7.
2 ERCAN, Yavuz; "Kuva-yı Milliye'nin Yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil" İkinci Askeri Tarih Semineri Bildiriler, Gnkur. Basımevi, Ankara 1995, s. 231.
3 Atatürk ile ilgili Arşiv Belgeleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınlan, Ankara 1982, s. 83.
* 16 Mayıs 1920 tarihli İstanbul Bir Numaralı Sıkıyönetim Komutanlığı Mahkemesi tarafından Mustafa Kemal Paşa ve beş arkadaşı için verilen idam kararı ile bunu onaylayan Padişah Vahdettin'in fermanı ihtiva eden 24 Mayıs 1920 tarihli Sadrazam Damat Ferid'in yazın (Daha geniş bilgi için bkz: Dipnot 3, 87 sayılı belge)
4 Atatürkçülük (Birinci Kitap), Gnkur. Basımevi. Ankara 1983, s. 57.
5 Türk İstiklâl Harbi, Batı Cephesi, C II, Ks. 1. Gnkur. ATAŞE Bşk lığı Yayınlan. Ankara 1994, s. 46-47.
6 ERCAN, Yavuz; a.g.m., s. 232.
7 A.g.m., s. 233 (Ayrıca bkz. Nuri KÖSTÜKLÜ; "Millî Mücadele'de Denizli, Isparta ve Burdur Sancaklarında "Kuva-yı Milliye Fikri Üzerine İlk Çalışmalar", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.V, Mart 1989. s. 14'den ayrı basım, s. 481.)
8 KÖSTÜKLÜ, a.g.m, s. 481-482.
9 ERCAN; a.g.m, s. 235.
10 Gnkur. ATAŞE Bşk.lığı Arşivi, Kol: 1st, Kls. 2S8, Dos: 16, Fih: 41 (Ayrıca bkz: Askeri Tarih Belgeleri Dergisi s. 103,104,105)
Kaynak