"Dökülen kan, Alınan Can Bizim!"

Türkiye'de kendisini "sol" cenahta tanımlayan ideoloji sahibi çevreler, anti emperyalist olduklarını ifade eder, ancak milliyetçi bir yönelime girmezler.

Muhafazalar olarak kendisini adlandıran çevreler ise milliyetçi olduklarını söyleseler de, anti - emperyalist - bağımsızlıkçı bir düşünce sisteminden yoksun olarak varlıklarını sürdürürler.

Amacım "muhafazakarlık", "solculuk", "sağcılık" tartışması yürütmek değil. Bilenler bilir. Uzun zamandır, Türk milliyetçiliğini / Türkçülük fikrini, partiler üstü zeminde savunan; solculuğun büyük oranda beynelmilelci ( sınıf esasına dayanan enternasyonalizm, uluslararasıcı düşünce sistemi ), sağcılığın ise liberalizmi temsil ettiğini ifade eder ve eklerim : Türk milliyetçiliği solcu olmadığı gibi sağcı bir düşünce sistemi de değildir. Ancak gelen birkaç soru üzerine, yazının girişinde belirttiğim düşünceye bir açıklık getireyim.

Türk milliyetçiliği, Türk devletinin kurucu ideolojisidir. Atatürk'ün savunduğu Türk milliyetçiliği, halkçılık ilkesi ile ifadesini bulur. Bu açıdan Cumhuriyet, dayanağı Türk topluluğu olan bir halk egemenliği temeli üzerine bina edilmiştir.

Türkiye'de Türkçülüğün / Türk milliyetçiliğinin bir program dahilinde kendisini ortaya koyması ve temel ilkeleriyle şeklini alması, milli kurtuluş savaşı sürecinde gerçekleşmiştir. Yani emperyalist işgal koşullarında ve işgal kuvvetleri ile ortaklık eden istibdat yönetimine ( İstanbul Hükümeti, Hilafet - Saltanat egemenliğine dayanan iktidara ) karşı, milli bağımsızlık ve milli egemenlik ülküsüne uygun olan bir strateji belirlemiştir.

Dolayısıyla Türk milliyetçiliği, anti emperyalist bir programa dayanırken; anti emperyalizm ( milli kurtuluşçu - istiklalci yönelim) ise yaşamdaki karşılığını milliyetçilik ilkesi sayesinde bulur.

Türk milliyetçiliği, sağ - liberal bir anlayıştan ziyade; halkçı - devletçi yapısıyla kapitalizmin egemen iktisadi anlayışına karşıdır. Örneğin; özelleştirmeye karşı "sol", "işçi kıyımı"nı gerekçe göstererek bir karşı koyuş sergiler. Doğrudur. Özelleştirmeci - liberal uygulamalar, zaten yoksul olan Türk işçisini daha da yoksullaştırırken, onları yaşamın dışına da savurmaktadır. Ancak liberalizm bir işçi - emek düşmanlığını ifade etmekle birlikte, ulusal kaynakların yağmalanması, milli zenginliklerimizin önce şirketlere, sonra da yabancı devletlerin denetimine geçmesine neden olarak, milli direnme dinamiklerimizi de baltalamaktadır. Kimi zaman, TELEKOM'un özelleştirilmesinde olduğu gibi, haberleşme sistemini yabancılara devrederek, milli güvenliğimizi de zaata uğratmaktadır liberal sistem.

Bu açıdan Türk milliyetçileri, emek düşmanlığını ve işçi kıyımını karşı HALKÇILIK ilkesi kapitalizme karşı dururken; Türk İnkılabının temel ilkelerinden biri olan DEVLETÇİLİK ilkesi gereği de bu sisteme kapitalizme karşı mücadele yürütmelidir.

Bir dönem Türk milliyetçilerinde öne çıkan "DÖKÜLEN KAN, ALINAN CAN BİZİM; YIKILSIN LİBERAL KAPİTALİZM!" şiarını, yeniden temel ilke ve karşı duruş olarak sahiplenmeliyiz.

Dipçe: GEBZE'de bir Amerikan firması olan IFF'ye karşı, değerli ağabeyim Yunus Durdu' öncülüğünde IFF işçilerinin örnek mücadelesi, yazılan onlarca makaleden, yapılan onlarca analizden daha değerli ve somut bir deneyimi ifade etmektedir.

Mithat Akar / Gaziantep

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226