Lord CURZON: Kürtler Türkleri değil, İngilizleri sever...

Lord CURZON: Kürtler Türkleri değil, İngilizleri sever...

İletigönderen Erkan Güçiz » Cum Haz 26, 2015 8:19

Lozan Barış Konferansı Tutanaklarından...


(21) SAYILI TUTANAK
23 OCAK 1923 SALI OTURUMU (SABAH)

Lord CURZON aşağıdaki konuşmayı yaptı:

..

“Şimdi, Kürtlerin durumunu inceleyelim; bunların sayısının 750,000 ile 800,000 arasında bir toplam nüfus içinde, 455,0000 olduğunu daha önce söylemiştim. Kürtlerin Türk soyundan olduğunu tarihte ilk defa bulup çıkaran, belgelerinden birini kaleme alırken, Türk Temsilci Heyeti olmuştur. Bu güne kadar hiç kimse, bunun böyle olabileceğini aklına bile getirmemiştir. Bu halkın kökeni oldukça karanlıktır. Dip-notlarından birinde, İsmet Paşa, Kürtlerin Turan asıllı olduğu görüşünü öne süren tek bir kaynak göstermiştir; fakat bu görüşe en yetkili yazarlar katılmadıkları gibi, gerçekte de, bildiğim kadarı, bu görüşü hiç kimse paylaşmamaktadır. Kürtlerin İran soyundan olduğunda, genel olarak herkes birleşmektedir; Kürtler, bir İran dili konuşmaktadırlar; görünüşleri Türklerinkinden tamamıyla başkadır; görenekleri ve kadınlarla ilişkileri bakımından da Türklerden ayrılmaktadırlar. Ben, Kürtlerin memleketinde bulundum; Kürtlerin yanında kaldım; bu konuda bir uzman olduğumu iddia edememekle birlikte, her zaman, bir Türkü̈ bir Kürt’ten ayırdedebileceğime bahse girerim; kör değilsem, birini ötekiyle karıştıramam. Şimdi, Türk olarak sahip çıkılmak istenilen bu Kürtler, yüzyıllar boyunca dağlarda kendi başlarına bağımsız yaşamışlardır. Kürtler, İstanbul'dan gelen her türlü müdahalelere karşı direnmişlerdir. Türk Hükümeti güney Kürdistan üzerinde hiç bir zaman etkili bir otorite kuramamıştır. Türk valilerinin bu memlekete giremedikleri sık sık olmuştur; yolculuklarını oraya kadar uzatabilmek için uzun süre bekledikleri çok görülmüştür; bir kez buraya gelince de, ancak çok zayıf bir otorite kullanabilmişlerdir. Savaş sırasında, bu bölgenin Kürtleri, Türklere, ne şekilde olursa olsun, hiç bir yardımda bulunmamışlardır; gerçekte, savaşanlardan birine herhangi bir yardımda bulunmuşlarsa, bu yardım İngilizlere yapılmıştır.

Burada, İsmet Paşa'nın öne sürdüğü bir iki noktaya cevap vermek isterim. İsmet Paşa, Kürt ülkesinde yayınlanan bildirilerin neden Türk dilinde yazılmış olduğunu sormuştur. Buna, şöyle cevap vereceğim: Kürtler, çoğunlukla, okuma yazma bilmemektedirler; bizim başlattığımız Kürt yazısıyla öğretimin çok gelişmesine de vakit bulunamamıştır. Şimdiye kadar, güney Kürdistan'da yazılı hiç bir Kürt dili yoktu. Öte yandan, İsmet Paşa, Ankara Parlamentosunda bir çok Kürt milletvekili olduğunu söylemiştir. Olabilir; fakat Parlamentoda güney Kürdistan'ın tek bir Kürt milletvekili olduğunu ciddi olarak iddia etmekte midir? Herhangi bir zaman, Süleymaniye’den tek bir milletvekili çıkmış mıdır? Ankara'nın Kürt milletvekillerine gelince, onların nasıl seçilmiş olduklarını kendi kendime sormaktayım. Halk oyuyla seçilmiş tek bir milletvekili var mıdır? Bütün bu insanların doğrudan doğruya atanmış oldukları ve bunlar arasında bir takımının, dil bilmedikleri için, Meclisin çalışmalarına katılmadıkları herkesçe bilinmektedir. Bu yüzden, Ankara'da, Kürt topluluğunun [cemaatinin] Parlamentoda temsil edildiği iddiasına çok ağırlık vermek gerektiğini sanmamaktayım.

Türklerle Kürtler arasındaki genel ilişkilere gelince, Kürtlerin, Türk yönetiminden hoşnutsuzluklarını sürekli olarak açıkladıklarını herkes bilmektedir. Dört yıldır, İngiliz Hükümeti’ne hayal kırıklığına uğramış Kürtlerden gelen ve Kürdistan'ın özerkliği ya da bağımsızlığıyla ilgilenmemizi isteyen protestolar yağmaktadır. Fakat Türk Temsilci Heyetinden, İngiltere'nin bir tek Kürdü bile İngiliz sisteminin [British system] içine sokmasını bir an bile düşünmemesini rica ederim. Aldığımız bütün bilgiler göstermektedir ki, Kürtlerin kendi bağımsız tarihleri, görenekleri, gelenekleri ve karakterleriyle, özerk bir soy olarak ortaya çıkmaları gerekmektedir. Yönetimimizin amaçlarından ve gerçekten -tam olmasa bile- elde edilen sonuçlardan biri, bu bölge için bir özerklik sistemi kurmak olmuştur; bu mahalli özerklik sisteminin kendi yönetimi ve yazılı bir Kürt dilini öğretmeye çalışacak kendi okulları olacaktır. Bu koşullar altında, neden bu halk Ankara'ya teslim edilsin ve niçin orada bir plebisite baş vurulsun? Bu plebisiti İsteyen Ankara'dır; Kürtler hiç bir zaman plebisit istememişlerdir. Bu zavallı halk, bunun ne anlama geldiğini de bilmemektedir. Bu yerlerde yaşayan Araplarla Türkler de hiç bir zaman plebisit istememişlerdir. Plebisit isteyenler, yalnız Ankara Türkleridir. Bununla birlikte, İsmet Paşa, az önce, bir halka istemediği bir şeyi zorla kabul ettirmenin çağdaş düşünceye aykırı olduğunu söylemiştir. Üstelik, bu Kürt ülkesinin bütün ekonomik ilişkileri, kuzeyle değil, güneyledir. Bu ekonomik bağların kesilmesini haklı gösterecek ne bulunabilir? “(s. 358-359)

...

“Kürdistan'da bir plebisit yapıldığını düşünelim. Neler olacaktır? İsmet Paşa'nın dediği gibi, halk, durmadan yer değiştirmektedir. Kürtlerden çoğunluğun ve Araplardan büyük bir kısmının okuması yazması yoktur. Nasıl oy verileceğini bilemeyeceklerdir; çünkü, bütün ömürleri boyunca, hiç bir seçim sandığı görmemişlerdir; böyle bir sandık gördükleri zaman da, onu kaldırıp insanın başına atmaları beklenebilir. Bir defa daha soruyorum: Güvenliği sağlamak için gerekli birlikleri kim bulacaktır? Oy vermesi istenilen konunun ne olduğunu halka nasıl anlatacaksınız? Kürtler, şüphesiz, bağımsız bir Kürdistan için; Araplar, bir Arap Devleti için; Türkler, Türk uyrukluğu için; Hırıstiyanlar da, kendilerini Türklerden korumak şartıyla, herhangi bir yönetimden yana oy vereceklerdir. Bu koşullar altında, sınırları nasıl saptayabileceksiniz? Sonuç, içinden çıkılmaz bir karışıklıktan başka bir şey olmayacaktır; böylece, Büyük Devletler kendilerini gülünç duruma sokmuş olacaklardır. Plebisitler, iç içe girmiş bir halka değil de birleşmiş bir halka ve çözümlenecek sorun karışık değil de basitse uygulanabilir.” (s. 371)



Kaynak:
Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar, Belgeler, Cilt 1, Kitap 1
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No. 291
Çeviren: Seha L. Meray, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Devletler Hukuku Profesörü̈
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x