Lozan'ın gizli maddeleri ve Abdullah Gül

Lozan'ın gizli maddeleri ve Abdullah Gül

İletigönderen İrfan Tuna » Sal Haz 23, 2009 10:08

23 Haziran 2009-YENİÇAĞ GAZETESİ

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_hab ... ityaz=8985

Lozan'ın gizli maddeleri ve Abdullah Gül

Hasan Demir

“AKP ve Fethullah Gülen Cemaatini Bitirme Plânı” olarak takdim edilen varak pâre ile ilgili bir soru üzerine Cumhurbaşkanı sayın Gül, “Hiçbir şey gizli kalmaz” dediler ya, inanınız aklımıza ne zamanın ABD Dışişleri Bakanı Powell’la yaptıkları gizli anlaşma geldi, ne sayın Erdoğan’ın Büyükanıt’la Dolmabahçe Sarayı’nda vardıkları “gizli mutabakat!”

Dedik ki,“Mâdem öyle, n’olur Lozan Andlaşması üzerinde Demokles’in kılıcı gibi gidip gelen şu ‘Gizli Protokoller’ meselesini bir açıklığa kavuşturun. Kavuşturun da, millet bir rahat etsin!”

Çünkü birkaç gün önce Mehmet Şevket Eygi Millî Gazete’deki köşesinde yine Lozan’ın gizli maddelerinden bahsetti. Ki sayın Eygi bunu zaman zaman yapıyor, 2006 Ocak’ında da, “Lozan’ın Gizli Protokollarının mimarı Osmanlı Devletinin son Başhahamı Hayim Naum efendidir. (..) İngiltere devlet arşivlerindeki belgeler, aradan yetmiş beş sene geçtikten sonra tarihçilerin, araştırıcıların tedkiklerine açılır. Fakat, Hilafetin kaldırılması, yeni Türkiye ile ilgili birtakım belgelerin, Türk resmî makamlarının istekleri üzerine bir müddet daha gizli ve saklı tutulması istenmiştir ve İngiltere bu isteği kabul etmiştir. Acaba ‘Belgesi şu anda elimizde olmayan’ Lozan’ın gizli protokolları da bu açılması istenmeyen evrak içinde midir?” diye yazan da sayın Eygi idi. “Lozan Zafer mi Hezimet mi”nin müellifi Kadir Mısırlıoğlu da tv 5’te Türkiye’deki her türlü olumsuzluğun müsebbibi olarak Lozan’daki ‘gizli maddeleri’ göstermişti.

Özetle denen şu: “Lozan’da İngiltere’nin dayatması ile TBMM hükümeti Hilafeti kaldırdı! Laikliği dayatan da Lozan’dır.” Bu satırların yazarı, “Hiçbir şey gizli kalmaz” diyen Cumhurbaşkanı’ndan Lozan’ın bu “gizli” yönünün açıklığa kavuşturulmasını istemektedir. Bir gün nasıl olsa bu açıklanacak o gün niye bugün olmasın?

Varsa şayet, o “gizli maddelerde”ne yazarsa yazsın, ben müstevlilerden temizlediğim, gönderinde bayrağımı dalgalandırdığım, kendi paramı basıp, minarelerimi yükselttiğim ve bütün mazlum ve esir milletlere örnek olduğunu bildiğim ve gördüğüm Türkiye Cumhuriyeti ile gurur duymaya ve onu kurup yaşatanlara dua etmeye yine devam eder ve şöyle derim:“- Demek ki o gün öyle davranmak gerekiyormuş!” Bugün bunca imkânlar içerisinde kastedilen o “gizli maddelerden” çok daha vahiminin altına açıkça imza atanları gördükten sonra kimse de beni ayıplayamaz...

Neymiş, Türkiye İngilizlere söz verdiği için hilafeti kaldırmış... Milli Mücadele esnasında İstanbul’dan, “Anadolu’dakiler haindir” fetvaları çıkmıyor muydu? Buna rağmen Milli Mücadele’yi zaferle noktalayan TBMM, 18 Kasım 1922’de Abdülmecid Efendi’yi Halife seçerken, imzasını, “Halife-i Müslimin ve Hadimül Haremeyn” diye atması şartını getirmemiş miydi? Abdülmecid Efendi imzasını padişahmış gibi, “Abdülmecid bin Abdülaziz Han” olarak atmaya, Cuma selamlığına Fatih’in kıyafetleri ile çıkmaya, İslâm âlemi için hazırladığı beyannameye “İstanbul” yerine, “Dar’ül Hilafe” yazmaya yeltenmemiş miydi?

İngiliz’inden Fransız’ına, Yunan’ından İtalyan’ına kadar onca müstevliyi yenen TBMM’nin yetkilerini kendi seçtiği halifeyle paylaşacağına kim inanır?

Hele o yetkileri toptan devralmaya kalkışan birinin varlığına tahammül edeceğini düşünmek akıl kârı mı?

Laikliğin Lozan dayatması olduğu ise bir tuhaf. Lozan 1923’ün 24 Temmuz’unda imzalandı ve 23 Ağustos 1923’te de Meclis tarafından onaylandı. Laikliğin kabulü ise bu tarihten tam 14 yıl sonra 1937 yılında değil mi?


Lozan’ın altında Yunanistan, İtalya, Romanya, Bulgaristan, Belçika, Fransa ve Rusya’nın da imzaları yok mu? Onları susturan kim? Sayın Cumhurbaşkanı.. Halkı devletinden soğutmak ve zaferin mimarlarından koparmak için iki de bir gündeme getirilen şu “Lozan’ın gizli maddeleri” fitnesinden bizi kurtarın lütfen..

Ne çıkarsa râzıyız..
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

İletigönderen Otopsi » Sal Haz 23, 2009 16:54

Lozan ile ilgili bir açıklamada bulunmak isterim çünkü yıllardır uydurma sözde belgelerle lozan üstünden muhalefet yapılıyor gerek Atatürk'e gerek İnönü'ye:

Lozan

Hakkında bazı uydurmalar ve masallar; Büyük doğu dergisinde çıkan bir yazı:
'' Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, suni istikbal içingizli bir anlaşmanın müessiri(etkeni), tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas(görevli) kimse de , şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan `Hayim Naum`'dur. Bu Hayim Naum korkunç bir teşebbüse , evvele Amerika'da, Türkler lehine bir seri konferanslar vermek ve emperyalizme şeflerine, Türk'ün maddesini serbest bkırakmaları, buna mukabil ruhunu ta içinden ve kendi öz adamları vasıtasıyla yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kuran'ın ahkamını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. Hayim Naum, müthiş planın zeminini Amerika'da hazırladıktan sonra, İngiltere'ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Curzon ile temas ederek, Şu teklifte bulunmuştur:'Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini (toprak bütünlüğünü) kabul ediniz. Onlara ben islamiyeti ve İslami temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.'(sayı 29/Mayıs 1946 akt: Turgut Özakman Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele s. 565)

Büyük doğu dergisi yazarı, bu idddiaları için hiçbir kanıt, belge, tanık, dayanak göstermiyor. Anlaşılan gaipten bilgi almış.
`Hayim Naum`, 1918'de, A. İzzet Paşa tarafından gerçekten, 'ateşkes yapılması için Amerika'yla ilişki kurmak üzere Avrupa'ya gönderilmiştir.( İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar 4. C., s. 1987) Ama ingilizlerin engel olması üzerine , Amerika'ya geçemeden Hollanda'dan geri dönecek( Jeschke, İngiliz Belgeleri Işığından Mondros'a giden Yol, S. 128.), 8 Mart 1919 günü İstanbul'a gelecek (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 1. Cilt, s.162) ve 12.7.1919'da İstanbul yönetimi tarafından Osmaniye Nişanı ile ödüllendirilecektir.( Jeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi s. 51)

-Demek ki Hayim Naum, 1919'da Amerika'ya gidememeiş. Öyleyse bu müthiş pşanın zemini, Amerika'da nasıl hazırlanmış?
-1919'da başında, henüz geleceği belirleyecek hiç bir ipucu bulunmuyor: Ne galip devletlerin Türkiye hakkındaki kararları netleşmiş ne Yunanlılar İzmir'e çıkmış, ne Milli Mücadele başlamış ama iddiacılar Hayim Naum'u, Amerikalılar ve Lord Curzon'la, ancak 5 yıl sonra olacak bir olayı dikkate alarak pazarlık yapttırıyorlar. (Turgut Özakman, Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele, S. 566)

İddianın açıkca uydurma olduğu ortaya çıkıyor. Antlaşmanın: Büyük bir zafer olduğu iddiası abartılı olsa da hezimet olduğu iddiası tamamiyle gerçek dışıdır.
Kullanıcı küçük betizi
Otopsi
Üye
Üye
 
İletiler: 251
Kayıt: Sal Ağu 12, 2008 13:55

Re: Lozan

İletigönderen MansurSah » Sal Haz 23, 2009 20:36

Varsa şayet, o “gizli maddelerde”ne yazarsa yazsın, ben müstevlilerden temizlediğim, gönderinde bayrağımı dalgalandırdığım, kendi paramı basıp, minarelerimi yükselttiğim ve bütün mazlum ve esir milletlere örnek olduğunu bildiğim ve gördüğüm Türkiye Cumhuriyeti ile gurur duymaya ve onu kurup yaşatanlara dua etmeye yine devam eder ve şöyle derim:“- Demek ki o gün öyle davranmak gerekiyormuş!” ...


Bu ne aşağılık, bu ne kaypak, yavşak bir tavırdır!

O gün öyle davranmak gerekiyordu, bugün böyle demek ha.. Vay makyavelistin önde gideni!

Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaya utanmıyor mu bu adam?

Hiç mantık yürütmeye, delinin kuyuya attığı taşları çıkarmaya uğraşmaya gerek yok: Lozanda gizli madde demek, en başta Mustafa Kemal Paşanın, İngiliz ajanı olduğu ile eşanlamlıdır!

Benim yurtseverliğim, Gazi Mustafa Kemal Paşaya bile bir dogmatik bağlılık, bir bağnazlık değildir -ki Onu da en çok rahatsız edecek şeydir bu- eğer bu adamın dediği gibi, "şayet" Lozanda gizli anlaşma vardı ise, o şekilde kurulmuş cumhuriyetle de gurur duymam, onu kuranlara da dua etmem. Yok öyle gizli anlaşmaymış, ama o vakit öyle gerekmiş, eh çok şükür öyle davrananlara, haydi onlara dua edelimmiş.. Vatan, insanın namusudur, anasıdır. Anayı "sayet gerekti" ise bile(!) gizlice satan, öz baba bile olsa, ona dahi lanet okunur, dua değil.

Herkes safını belirlesin. Eygi midir kimdir, onun ne olduğu belli; böyle şeyler yazıyor. Peki sözde milliyetçi duruş göstermeye çalışan Yeniçağa, yakışıyor mu hiç? Hem Mustafa Kemal Paşanın böyle birşey yapmış olabileceğine ihtimal vermek, hem de yapmışsa bile gene de ona dua okuma kaypaklığı? Ne şiş yansın ne kebap! Ne "vahdettin hayin değildi/lozanda gizli madde var/vs" diyenlere göz kırpmak, hem de Gaziye ve şehitlere dua okumak ha? Davulun iki tarafına da vurmak ha, yok böyle bir çift taraflı ajanlık, başka kapıya!

Yeryüzünün gördüğü belki de en zor, en ağır bir anda bile "Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyebilen bir insanın, hem de zaferden ve tüm sömürgecileri denize döktükten, düvel-i muazzamaya kan kusturduktan ve dünyadaki diğer sömürgelerini de kaybetmelerini sağladıktan sonraki o şanlı, o muzaffer durumda, e canım o günler öyle gerekmiş olabilir diyebilmenin neresi kabul edilebilir Allahaşkına?

-----

Otopsi, verdiğin net bilgiler için çok teşekkür ederim. Olay budur işte. Bilim, tarih, "şayet"lerle, "olsun canım, gene de dua"larla yapılmaz; işte bu ders verir gibi eklediğin bilgilerle olur.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen maydonos » Çrş Haz 24, 2009 4:17

Eger bu anlasmada en ufak bu isbirlikci hukumet ve yonetimin soyledigi gibi olsa idi bunca yil beklermiydi bu azgin emperyalistler. Sirf beyin bulanikligi yaratiyorlar. Tabi hemen balik gibi atlayanlar icin uygun cahil birakilmis halki kandirmak mumkun.

Ama artik kimse salak degil, guneydogulu koyluleri izledikce ulusal kanalda umudum artti. Cok zor, o turuncu koltuklarda oturup sonra vatani peskes cekmekle hallolmayacak.

Kimin Lozani diye bir soru soruyorum? 2009 model ab-d gulunun Lozani mi? :kikirik:
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen özgürtürk » Çrş Haz 24, 2009 10:09

Şewket Eygi denilen yavşak (bit yavrusu manasına kullanılmıştır) '68 de 6.filoyu taşlayan gençleri "kızıl köpekler" olarak tanımlamış ve "katledilmeleri vaciptir" fetvası vererek beyinsiz yandaşlarına pek çok vatanperver genci öldürtmüş bir ABD uşağıdır. Kendini bildi bileli ABD ve diğer emperyal merkezleri "mü'min", ulusalcılığı "şeytan icadı, şer cephesi" olarak gördüğünden işbirlikçilerin her dediklerini harfiyyen yerine getirir.
Mustafa Mısırlıoğlu denilen vatansız (kendisi İngiliz sığınmacısıdır) ise iflah olmaz bir İngiliz hayranıdır. Hayranlığını her fırsatta her mecrada dile getirir. Sevr aşığı ve Osmanlı fetişistidir. İçindeki, Türklere ve Türklüğe karşı her zaman hazır ve nazır olan kini kusmak için her fırsatta Lozan aleyhine birşeyler yumurtlar. Yalan söyler, iftira atar. Araya Musul, Kerkük lafları ekleyip "has milliyetçi" kisvesine bürünür.
Unutmayın, adı ve konuşması Türke benzeyen herkes Türk değildir. Edward Lawrence ne kadar Arap ve Müslümansa adı geçen bu iki zervezat da o kadar Türk ve Müslümandır. Kendilerini emperyalist ajanı ve münafık ilan ediyorum. İtirazı olan?
Kullanıcı küçük betizi
özgürtürk
Üye
Üye
 
İletiler: 84
Kayıt: Sal Mar 31, 2009 15:19

İletigönderen türkpaşaoğlu » Çrş Haz 24, 2009 14:15

dinler arası diyalog tezgahına şiddetle karşı çıkarcasına bir görüntü sergileyen bu adam amerikanın stepnesi,oysa yaşar nuri hoca allah ile aldatmak kitabında bu zat a yer vermekte bende ilk başlarda fethulahın dinler arası diyalog tezgahına karşı çıkan bu adama hayret etmiş idim ama amerika denen kahpe güç herkezin nabzına göre şerbet vermeyi iyi biliyor.ortalarda oyun içinde oyunlar dönüyor,herkesin yüzünde maske var maşallah kandırılmamak elde değil asıl olanları bulmak büyük marifet.....
Kullanıcı küçük betizi
türkpaşaoğlu
Üye
Üye
 
İletiler: 96
Kayıt: Çrş Nis 22, 2009 11:53

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Haz 24, 2009 19:07

özgürtürk yazdı:Şewket Eygi denilen yavşak (bit yavrusu manasına kullanılmıştır) '68 de 6.filoyu taşlayan gençleri "kızıl köpekler" olarak tanımlamış ve "katledilmeleri vaciptir" fetvası vererek beyinsiz yandaşlarına pek çok vatanperver genci öldürtmüş bir ABD uşağıdır. Kendini bildi bileli ABD ve diğer emperyal merkezleri "mü'min", ulusalcılığı "şeytan icadı, şer cephesi" olarak gördüğünden işbirlikçilerin her dediklerini harfiyyen yerine getirir.


Eygi-Abdullah Gül görev başında:



Ayrıntılı bilgi için: :arrow: http://www.guncelmeydan.com/forum/gul-kanli-pazari-tertipleyen-kirklar-komitesinin-uyesiydi-vt17715.html




özgürtürk yazdı:Mustafa Mısırlıoğlu denilen vatansız (kendisi İngiliz sığınmacısıdır) ise iflah olmaz bir İngiliz hayranıdır. Hayranlığını her fırsatta her mecrada dile getirir. Sevr aşığı ve Osmanlı fetişistidir. İçindeki, Türklere ve Türklüğe karşı her zaman hazır ve nazır olan kini kusmak için her fırsatta Lozan aleyhine birşeyler yumurtlar. Yalan söyler, iftira atar. Araya Musul, Kerkük lafları ekleyip "has milliyetçi" kisvesine bürünür.

Düzeltme: Kadir Mısırlıoğlu

MISIRCIYIM, MANDACIYIM

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x