Lozan Masası Niye Gönderildi? / 'Telkin'den Talimata

Lozan Masası Niye Gönderildi? / 'Telkin'den Talimata

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eki 06, 2009 12:28

“Telkin”den Talimata

Çankaya Köşkü’nde oturan ve sadece Kürt, Kıbrıs değil Ermeni “açılımı”nın da mimarı olan Gül, Dışişleri Bakanıyken 13 Nisan 2005’te TBMM’de, şöyle dedi:

“Özellikle Batılı ülkeler, Ermenistan’la diplomatik ilişki kurarak, sınırı açmamız için bize telkinde bulunmaktadırlar. Hangi devletten, sınırlarını resmen tanıdığını ortaya koymayan bir devletle ilişkilerini normalleştirmesi beklenebilir?..”

Bu sözlerden 3 yıl sonra, Çankaya Köşkü’ne yerleşmesinin ardından Ermenistan’a gitti. Dahası, “Biz müttefiklerimizle ilişkilerimize sadığız ve birlikte çalışmaya önem veriyoruz. Ama inandığımız şeyler için de izin almıyoruz. Doğru gördüklerimizi izin alarak yapan bir ülke değiliz. Türkiye’yi ‘muz cumhuriyeti’ gibi gören bir zihniyet var. ABD söyledi (yapıyor ya da yapmıyoruz) diye bir şey yok. Ermenistan ziyareti konusunda da hiç bir telkin söz konusu değil, ABD ve Avrupa dahil...” diye posta koydu.

Peh, peh, peh!..

Obama’nın Ankara ziyaretindeki talimatları, CIA kaynaklı raporlar neyin ne olduğunu yeterince gözler önüne sermedi mi?

Öyleyse, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na, “CHP ve MHP’ye aldırmayın, açılıma devam edin” buyruğuna niye şaşırıyorlar ki?!..

“Telkin”den, talimata geçiş sürecidir bu. Ya da Gül’ün ifadesiyle “Türkiye’yi ‘Muz Cumhuriyeti’ gibi gören zihniyet”in “hazmedilmesi”!..

Lozan Masası Niye Gönderildi Anlaşıldı mı?

İsviçre, güya “jest” yapıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş esaslarını belirleyen Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masayı, getirip Gül’e hediye ettiğinde şu satırları yazmıştım:

    “İsviçre Konfederasyonu Başkanı Pascal Couchepin, o masayı getirip, Gül’e hediye etti. Ama O, (Couchepin masanın hediye edileceğini 1 gün önce açıkladığı halde) bu büyük hediyeyi sözüm ona kendisine son anda iletilen not sayesinde fark etti…”

    “Vakit Gazetesi, Lozan masası ile ilgili haberi, ‘İşte İnfaz Masası’ başlığıyla verdi. O Vakit ki, Abdullah Gül’ün, ‘En sevdiğim gazetedir…Vakit Gazetesi okumadan güne başlamıyorum’ dediği gazetedir…Abdullah Gül acaba, ‘İşte infaz masası’ başlığını da onaylıyor mu? Sesi çıkmadı da!..”

    Resim

    “İsviçre’nin ‘jest’ine niye ‘güya’ dedim?..Ermeni soykırım iftirasını kabul etmiş…Şimdi Türkiye-Ermenistan arasında arabuluculuğa soyunmuş… Doğu Perinçek’i, “soykırım iftiradır” dediği için yargılamış. Utanmasa, gücü yetse Rauf Denktaş’ın canına okuyacaktı. Süryani soykırım iftirası hazırlığına yardım, yataklık ediyor. PKK ile ilişkileri ise can ciğer kuzu sarması… Besleyip, büyütmüş… Yetmemiş 2006’da hem de Bitlis’te 5 askerimizin şehit edildiği gün İsviçre’nin bir kantonunun başkanı Kandil’e gidip, PKK ile ‘Anti personel Kara Mayınlarını Yasaklama Deklarasyonu’nu imzalamış…”

    “İşte bu İsviçre, Lozan ‘jest’i yaptı, işte bu Gül, o masayı danışmanlarının ‘ikazı’yla fark edebildi!.. Emperyalistler, özellikle Türkiye ile ilişkilerinde ‘sembollerle rövanşı’ çok seviyor. Acaba İsviçre, ‘Lozan’ın ruhuna fatiha, alın başınıza çalın’ dedi de, biz mi ‘jest’ sandık?..”

Bu satırları niye mi hatırlattım?.. Aylardır gizli, saklı yürütülen, daha doğrusu cümle alemin bildiği, sadece Türk Milleti’nden gizlenen Türkiye-Ermenistan arasında paraflanan protokol İsviçre’de imzalanacakmış da ondan.

Lozan neydi? Büyük Ermenistan planlarının belgesi Sevr’i gömen anlaşma. Nerede imzalanmıştı? İsviçre’nin Lozan kentinde…

Ermenistan protokolü ne? Türkiye’yi “Muz Cumhuriyeti gören zihniyetin” dayattığı, Sevr’i yeniden ete-kemiğe büründürmenin belgesi…Nerede imzalanacak. Yine İsviçre’de.

Böyle olur emperyalizmin “rövanş”ı!..

Amma velakin, onlara kızmayalım. Bu “açılıma” öncülük eden bir Cumhur-başkanı,

“Bizim Cumhurbaşkanımız Sayın Gül, Türkiye-Ermenistan milli maçını izlemeye gitti. Eğer bir mütekabiliyet varsa Türkiye’nin Cumhurbaşkanı oraya rahatlıkla gidebiliyorsa, O da rahatlıkla Türkiye’ye gelebilmelidir. Yani bunun için ‘şunu yaparsan gelirim’ demek, bana göre, uluslararası diplomasi de artık çöpe atılmış olan bir anlayıştır” diyen bir Başbakanımız ve “Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki olmamasının tek nedeni Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal altında tutmasıdır” görüşünü savunan bir Dışişleri Bakanımız var!..

Protokol ve Sevr

10 Ekim’de imzalanacak o Ermenistan protokolünde, “İki ülke arasındaki sınırın uluslararası hukukun ilgili antlaşmalarında belirlendiği şekliyle karşılıklı olarak kabulünü teyit etmek” deniliyor.

Sınırı tanınmayan kim Türkiye? Madem öyle protokole niye açıkça “1921 tarihli Kars Antlaşması” yazmadılar? Biz, “Uluslararası hukukun ilgili antlaşmaları” ifadelerinin ne anlam ifade ettiğini, vakti, zamanı geldiğinde o uluslararası hukukun Türkiye’ye karşı nasıl çarpıtıldığını ve çarpıtılacağını çok iyi biliriz. Lozan gibi uluslararası bir anlaşmayı delik-deşik ettiren, şimdi de üstelik Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi eliyle “Lozan çağdışıdır” dedirten, bu “Ermeni açılımını telkin” edenler değil mi?

Ya ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan sözde “soykırım tasarısında” her yıl “1915 olayları” denilirken, bu yıl ilk kez “1915-1923 arasında yaşanan olaylar” ifadesinin kullanılması?..Tesadüf mü? 1921 Kars Antlaşması’nın kafadan gümbürtüye götürülüp, geçersiz ilan edileceğinin duyurusu yapılmıyor mu sizce?

Hele de devletimizin tepesinde, daha 2000 yılında, ABD’li bir gazetecinin, “1. Dünya Savaşındaki Ermeni katliamı” ifadesine, “Osmanlı Halifesinin, Kürtleri ve Hıristiyanları önemsemeyecek kadar güveni vardı. Anadolu’da dini nefret yoktu. Bütün şiddetler Cumhuriyet döneminin sorunudur…” cevabını veren birisi varken!..

Böyle olur “hazmettire, hazmettire” ilerleme!..

Bizimkilerin Masrafları da Karşılanıyor mu?

“Ermeni açılımı” ile ilgili son bir not… Geçen gün Zaman Gazetesi’nde çok ilginç bir haber vardı. Ermenistan’da protokollerin halka anlatılması için ABD ve Batı dünyasıyla ortak projeler geliştiren Uluslararası İnsan Gelişimi Merkezi (ICHD) ve Avrasya İşbirliği Vakfı bir çalışma başlatmış. Bu kapsamda, 11 şehirde çeşitli toplantılar düzenleniyor, toplantılara o şehrin belediyesinden, sivil toplum örgütlerinden, yerel yönetimden, eğitim kurumlarından ve halkın ileri gelenlerinden temsilciler katılıyormuş. Ve projenin masraflarını da ABD karşılıyormuş.

Sormadan edemeyeceğim; Acaba “Ermeni açılımı” ve o protokolleri, Türk Milleti’ne “satış” görevini üstlenenlerin masraflarını kim karşılıyor?


Meyyal UYGUR, 2 Ekim 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x