Maçın Ardından..

Maçın Ardından..

İletigönderen umitdoganci » Cmt Eki 09, 2010 0:35

Bir Milli maç mıydı yoksa bir Türkiye klasiği miydi? Saha da futbol mu oynandı, yoksa alışık olduğumuz karelerden görüntüler mi vardı? İsterseniz birlikte analiz edelim.

Sahaya dizilen on bire göz atınca, hak eden mi sahadaydı yoksa etmeyen mi? Peki onlar 90 dakika süresince görevlerini layıkıyla yerine getirdiler mi? Tıpkı hayatımızda olduğu gibi bir durumla karşı karşıya değil miyiz ?

Kim oturduğu koltuğa hakkıyla oturmuş? Oturanlar görevlerini layıkıyla yerine getiriyor mu?

Sahada bir "Mehmet" Marco Aurelio vardı. Ama bir "Mehmet" Topal yoktu! Formsuz, sakat üstelik ilerlemiş yaşına rağmen bir Aurelio, bir "Topal’a" karşı tercih edildi!

Hayatımızda da bu durum hiç farklı değil. Dinamik ve mücadele aşkıyla yanan bir genç kardeşimize el uzatacağımıza, yaşı ilerlemiş, toplumsal çıkarların yerine kişisel çıkar için mücadele edenleri baş tacı etmiyor muyuz?

Sahi, kadroyu ve oynayan oyuncuları yabancı Teknik Direktörümüz mü belirledi? Yoksa bizden biri mi, örneğin Teknik sorumlumuz Oğuz Çetin mi?

Yıllardır "Sol" kanadımıza birilerini yetiştiremediğimiz, yada yetişmesine olanak sağlanmadığı, hatta açık olmak gerekirse yetişmemesi için birilerin üstün cabası sonucunda, hep "Sağ’dan" birileri oraya yerleşmedi mi? Hamit ALTINTOP ve Sabri SARIOĞLU’nun Sol kanadımızda oynaması gibi.

Türkiye’nin "Temel Sorunları" yıllardır belli, ama bir çözüm ürete bildik mi? Örneğin bir Santrafor’umuz neden yok? Hani atacağı gollerle sorunları çözebilecek, pardon maçı kazandırabilecek birisi?

Çoğu zaman yapılan hatalar hep tekrarlanır. Hatalardan hiç ders çıkartılmaz. Volkan Demirel de olduğu gibi. Nerden geldiyse aklıma bir başka "Demirel" geldi. Yıllar önce bir Amerikan elçinin tekrar görevi gereği Türkiye’ye geri döndüğün de, "Bu Demirel 'bizim' Süleyman’ın oğlu mu?" diye sorması gibi, hataların sürekli tekrarlandığı ve hiç ders alınmadığı da bir gerçek!

Bu arada, alman spikerin anonsların ayriyeten Türkçe yapılma nedeni olarak da statdaki çoğu seyircinin "Almanca" bilmediğini söyleyip biz Türkleri aşağılamasına ve küçük görmesine bakalım kimler tepki verecek? Merak ediyorum, maçı Alman Kanal’ında izleyip bu ayrıntıyı fark eden kaç kişi var aramızda?

Oysa bilinmesi gerekir ki, uluslar arası müsabakalarda anonslar her zaman her iki ülkenin dilinde yapılır!

Peki maçın ardından mutlu, bahtiyar olduk mu? Yani "Mesut" olduk mu? Mesut isminin kelime karşılığı bu dur, ama bizler "Mesut" olamadık. "Ben kendimi Alman gibi hissediyorum.. " diyen Mesut dan bahsetmişken aklıma "Yöneticilerimiz" geldi. Hani her konuda söz sahibi olan (sözde) bilgili ve aydın kişiler. Orhan Pamuk gibi. Ne kadar bilgi sahibi olduğunu (ironik anlamda!), yazmış olduğu kitaplardan ve verdiği röportajlardan belli oluyor zaten. Bilmeyen arkadaşlar için hatırlatmak isterim, Or-han aynı anda yönetici demektir.

Bu Milli maçın analizi ve verebileceğim örnekler bitmez, ama 90 dakika bitti maalesef. "Önümüzdeki maçlara bakacağız artık.. " diyen futbolcularımız gibi, bizlerde önümüzdeki işlere bakalım!

Saygılarımla

Ümit Doğancı
9 Ekim 2010
Kullanıcı küçük betizi
umitdoganci
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 46
Kayıt: Pzt Mar 15, 2010 15:35

Şu dizine dön: Ümit DOĞANCI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x