Aciz Değiliz!
Çâresiz Değiliz!

- Yazıyı okuyunca gözlerime inanamadım. Gözlüğü taktım baktım, gene inanamadım. Hanıma okuttum, kulaklarıma inanamadım. “Yahu esir mi düştük biz, istilâya mı uğradık.”
Maliyeden emekli Hasan Bey de endişeli heyecanlarla telefonlara sarılan diğer bey ve hanımefendiler de haklılar.
İnanılacak gibi değil, ama gerçek.
Fakat müsterih olsunlar, şimdilik esir düşmedik, istilâya falan da uğramadık, ama millîyetçilerin bu dağınıklığı, bu kararsız ve iddiasız duruş ve adeta hiçliği temsil ediş devam edip giderse; dün de yazdığımız gibi, elin oğlu boynumuza tasmayı, burnumuza halkayı takar, ipimizi de bir çingenenin eline verip turistleri eğlendirmek için Sultanahmet meydanında dolaştırır bizi!
Bizim koğuşta idamını bekleyen bir mahkûm vardı.
Suçlu değiliz, zavallı değiliz, aciz, çâresiz değiliz ve hele korkak hiç değiliz ama idamını bekleyen adamdan da farkımız yoktur.
Söyler misiniz lütfen, bizi köleliğe ikna etmeye çalışanların sakıncalı bulduğu şu şiir heyecanlandırmıyor mu sizi:
Eğer bir gün uğruna, gerekirse canımız
Damarlarımızda saklı, senin için kanımız
Yaşamak için ölmek, dâvasıdır hürriyet
Yüzbinlerce şehidin, adıdır cumhuriyet
Rahmetli Ahmet Muhtar Kumral’ın hürriyeti anlamlandıran bu dörtlüğünden başka, Türk olmakla gururlanmak “millîyetçi kışkırtma” olarak nitelendirilmekte, aşağıdaki satırlar da hümanizme aykırı bulunduğu için suçlanmaktadır:
“- Eğitim, insanımıza Türk kimliği kazandırmalıdır. Bu kimlikle ay yıldızlı bayrağımız, şehit kanlarıyla sulanmış kutsal vatan toprağımız ve sevgili milletimiz, millî ve manevî değerlerimizin değişmez özellikleri olmalıdır.”
Eğitim Bakanı’yla yeni müfredat programını hazırlayan Talim Terbiye Kurulu Başkanı’nın desteklediği, insan hakları ihlâlleriyle ilgili bir çalışma, okul kitaplarındaki “Türk sözü, belli bir soydan gelenleri değil, ülkemizde yaşayan herkesi kapsar” ifadesiyle “Bu güzel toprak üzerinde aynı duyguları paylaşan, aynı dertlerle üzülüp, aynı sevinçlerle coşan, aynı dili konuşan milletimiz yaşar. Türk milleti, siyasî olarak örgütlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.” Cümlelerini ırkçı ve etno-kültürcü yaklaşımlar olarak değerlendirmektedir.
Bu değerlendirmelerle Türk Milleti içten vurularak çökertilmek istenirken ağzını açan yok!
Adamlar neredeyse Türk kelimesinin ders kitaplarından çıkarılmasını ve Türkiye’nin muhtelif etnik gruplara ait bir arsa olarak kabul ve tescil edilmesini isteyecekler.
Dedim ya, Türk Milleti’ni temsil makamında oturanlar da bu zillete baş eğmek suretiyle kendilerinde bir kuvvet vehmedilmesini sağlamak isteyenler de idamını bekleyen mahkûm gibiler!
Fakat Türk Milleti mahkûm değildir!
Türk Milleti çâresiz değildir!
Türk Milleti aciz değildir!
Bütün kepazelikleri hazmedenler yarın Türk Milleti’nin vereceği şiddetli tepkiden şikâyet hakkına sahip olamayacaklardır!
Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 28 Ağustos 2004