Ergenekon Davası, Türkiyenin gündemine bir buçuk yıl önce girdi. İstanbulda ele geçirilen 27 el bombasıyla.
Ancak bu süre içinde bir türlü çözülemediği gibi ülkenin yaşadığı onca önemli olaya rağmen güncelliğini de yitirmedi. Partnerinden rol çalan bir tiyatro oyuncusu gibi, cumhurbaşkanlığı seçimini de, Anayasa referandumunu da, genel seçimi de, AKP Davasını da her seferinde işi bir dalga daha genişleterek gölgeledi. Sonunda Ümraniyede bir gecekonduda başlayan hikaye, bu hafta içinde New Yorkta bir gökdelene kadar ulaştı.
Yine dezenformasyon
Ancak savcıların yürüttüğü politika sonucu, dava başından bu yana maalesef ağır bir dezenformasyon bombardımanına uğruyor. Agartadan Savunma Bakanlığına "Pilotsuz Göktaşı Gözcüsü" satmaya çalışan meczuplara kadar dosyada yok yok. Davanın en karmaşık figürü, MİT ajanı olduğu iddia edilen Tuncay Güneyin New Yorkta geçirdiği günlere dair çıkan haberler de, işte bu sürecin en son örneği. "Manhattan Postanesi" gibi hayali yerler, olmayan adresler, kente her gelen Türkün bildiği Marmara Manhattan Oteliyle ilgili teoriler, asıl hikayenin yine dezenformasyon altında ezilmesine neden oluyor.
11 Eylülden önce girdi
Son 5 gündür çıkan haberlerde Tuncay Güneyin New Yorka tam olarak ne zaman geldiği söylenmiyor. 2001de polisteki sorgusunun ardından eline pasaportu, vizesi ve biletleri verilerek Türk Hava Yollarının saat 11.00de kalkan tarifeli bir uçağıyla gönderildiği yazılıyor. Güney, o yıl polis tarafından 2 Mart günü gözaltına alınmıştı. 8 Martta tutuklandı, 1 gün sonra da serbest bırakıldı. Amerikaya girişi büyük ihtimalle 11 Eylül saldırısından önce oldu.
Vizeyi CIA verdirmiş
Güneye ABDye giriş için gerekli vizeyi, CIA ile bizzat temas kuran MİT Müsteşarı Şenkal Atasagunun aldırdığı söyleniyor. 10 yıllık olduğu söylenen vizenin ne tür bir vize olduğu belli değil. Ayrıca Manhattanda 1 yıl kaldı, deniyor ama kendisine o vizeyi veren CIA ajanlarının 11 Eylülden sonra bu durumu nasıl karşıladığıyla ilgili tek bir detay yok. New York, İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra tarihin gördüğü en büyük soruşturmaya uğradı. Türk istihbaratının gönderdiği bir "ajan"ın kent terör havasına yenik düşmüşken Manhattanda bu kadar rahat barınabilmesi akla yatkın değil.
Türklerin kaldığı otel
New Yorkta Güneyi karşılayanlar olduğu ve The Marmara Manhattan Oteline yerleştirdiği söyleniyor. Daha sonra Güneyin MİT ajanları tarafından kollandığı yazıyor. The Marmara Manhattan, hamilelik, tedavi, iş toplantısı gibi nedenlerle kente gelen Türklerin kaldığı en popüler otel. New Yorkta o kadar otel varken MİTin Güneyi saklamak için Türklerin gittiği bir yeri seçmesi inandırıcı değil.
Otel yönetimi hatırlamadı
Bir gazete, Güneyin otelde 1 hafta kaldığını yazdı. Sonra kendisi Kanal Dde 32. Güne çıktı ve "2 hafta oteldeydim" dedi. Otelin o dönemki yöneticilerinden biri, genelde 2 hafta ve üzerinde konaklayan müşterilerin otel yönetimi tarafından tanındığını söylüyor. Güneyi hatırlamadı.
Mehmet Özbayın değil
Haberlerde, The Marmara Manhattanın, Susurluk Skandalında Abdullah Çatlıya pasaportunu veren Mehmet Özbaya ait olduğu yazıldı. Amerikada Şükran Günü tatili olduğundan otelin genel müdürü Adrew Hamilton bir açıklama yapmadı ama The Marmaranın Kiska Grubuna ait olduğu otelin internet sitesinde de gözüküyor. Oğuz Gürselin sahibi olduğu Kiska, 200 milyon dolar yıllık ciroya sahip 42 senelik bir inşaat firması. Eski çalışanlar, Mehmet Özbay diye birini bilmiyorlar.
İstanbul Camii gibi birşey
Otelden sonra Güneyin Türk istihbaratının kullandığı bir daireye geçtiği söylendi. 32. Gündeki açıklamalarında Güney, daireye aylık 900 dolar kira verdiğini anlatıyor. Bu dairenin nerede olduğu belli değil. Önce "Manhattan Postanesi"nin yanındaki gökdelen, dendi. "Manhattan Postanesi", "İstanbul Camii" demek gibi bir şey, öyle bir yer yok. Sonra bir gazete "Manhattan 34 Street, Penn Station 7 Avenue" diye bir adres verdi ev için ama New Yorkta böyle bir adres de yok. Kendisi ise 39. Caddede bir dairede kaldığını söyledi, başka detay vermedi.
Kaynak: Hürriyet gazetesi,30.11.2008
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10473452.asp?gid=229