Maraş Olayları

Genel & Güncel Konular

Maraş Olayları

İletigönderen Çetin Taş » Prş Nis 02, 2009 21:00

Anlaşılan bu Maraş Olayları'nın ne olduğunu araştırmak zahmetine katlanamayan arkadaşlarımızı az(ama öz)da olsa bilgilendirmemiz gerekiyor.

19 Aralık gecesi saat 21:00'de bir Ülkücünün, Çiçek sinemasına yerleştirdiği tahrip gücü düşük bir bomba; katliama giden olaylar zincirinin ilk adımını oluşturdu. Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup faşist militan "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" ve "Müslüman Türkiye" sloganlarıyla seyirci kitlesini "coşturarak" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il binasına saldırttılar.

Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve 2. Başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatlarıyla bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger Ankara'ya ÜGD'ye telefon ederek "yardım" talebinde bulundu.

"Bir Alevi öldüren beş kez hacca gider"

Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kıraathane bombalandı; 21 Aralık'ta iki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) üyesi bir öğretmen öldürüldü. 22 Aralık günü, bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan kalabalığa, faşistlerin "komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı kılınmaz" diyerek tahrik ettikleri kalabalık saldırdı. Bağlarbaşı camii imamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu "öğütleri" vermişti:

"Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları temizleyeceğiz."

Kalabalık dağılıp cenazeler ortada kalırken; güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle kent çarşısına yürüyerek Alevilere ve CHP'lilere ait işyerlerini tahrip etti. Çatışmalarda 3 insan öldürüldü.

22 Aralık gecesi faşistler Sünni mahallelerinde "ertesi gün solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını" anlatarak, bu kitlesel biçimde silahlanılmasını sağladılar. 23 Aralık'ta Kahramanmaraş'taki olaylar karşılıklı çatışma boyutunu tamamen yitirerek, bütün solculara ve Alevilere dönük bir kıyama dönüştü.

24 Aralık'ta ilan edilen sokağa çıkma yasağına, yalnızca, kendi can güvenliklerini bile sağlayamayan güvenlik kuvvetleri uydular. Günden güne tırmanan gerginliğe ve valiliğin 21 Aralık'tan beri yinelediği taleplerine rağmen kente askeri güç gönderilmemişti. Saldırıların polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine, "polis-halk çatışmasını önleme" gerekçesiyle 23 Aralık sabahı kentteki bütün polisler de görev dışı bırakıldı. Bu koşullarda 24 Aralık günü, faşistlerin çevre köy ve ilçelerden getirdiği silâhlı grupların takviyesiyle, kıyam insanlık dışı boyutlar kazandı.

Resmi rakamlara göre olaylarda 111 kişi öldü

"Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, Sütçü İmam aşkına vurun", "Bugün cihad günüdür, bir Alevi öldüren cennete gider", "Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim", "Alevileri öldürün, şahit kalmasın" diye bağıran faşist ajitatörlerin sürüklediği kalabalıklar Alevilerin yaşadığı Yörükselim, Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş mahallelerine saldırdılar. Bu mahalleler taranıp, bombalanıp, kundaklandıktan sonra muhasara altına alındı. Ölülerin taşınması, yaralıların hastanelere götürülmesi engellendi, hastaneler kuşatıldı; insanlar kadın, çocuk, hamile, yaşlı, hasta, yaralı ayrımı yapılmadan öldürüldü. Faşistlerin "Aleviler dinsiz ve sünnetsizdir" provokasyonuyla gözleri kararan saldırganlar, insanların pantolonlarını indirip sünnetli olup olmadıklarına baktılar. Alevi mahallelerinin yanı sıra, Sünni mahallelerinde de önceden işaretlenmiş Alevi evlerine baskınlar yapıldı.

Kıyımda saldırılanlara haykırılan sözler, faşist hareketin seferber ettiği kitleleri "gerçek" iktidarın bu hareketi desteklediğine inandırdığım gösteriyordu: "Hükümetiniz gelsin sizi kurtarsın", "Bizim liderimiz içimizde, sizinki nerede, Ecevit gelsin sizi kurtarsın", "Türkeş burada, Ecevit nerede", "Git Karaoğlanınızı çağır gelsin, size yardım etsin, bizim Türkeş'imiz yanımızda", "Vali, İçişleri bakanı Maraş'ı terketsin".

Ancak 25 Aralık akşamı tamamen yatışan saldırılarda, resmen saptanabilen ölü sayısı 111'di. Yüzlerce kişi yaralanmış, aralarında CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Töb-Der, Polis Memurları Dayanışma Derneği (Pol-Der) binalarının ve Sağlık Müdürlüğü'nün bulunduğu 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkılmıştı. Katliamın ardından, binlerce Alevi Kahramanmaraş'ı kaçarcasına terk etti. CHP milletvekili Oğuz Söğütlü Kahramanmaraş'ta yaşananların açık soykırımdan başka bir şey olmadığını, Alevi nüfusun yüzde 80'inin kenti terk ettiğini söyledi.

Milliyetçi Cephe (MC) partileri, olayların "büyümesini" ülkede ve Kahramanmaraş'ta sıkıyönetim ilanında gecikilmesine bağlayarak CHP iktidarını suçladılar. Faşist hareket, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Ocak 1979'da Kahramanmaraş milletvekili ve senatörleriyle yaptığı özel toplantıda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş'ın sözlerinde yansıdığı gibi, olayların "1971 öncesinde Elbistan'da Nurhak dağlarında başlayan olayların devamı olduğunu" savunmakta; Ecevit hükümetinin "tahrikçi" olduğunu, hükümet değişmedikçe tahriklerin devam edeceğini söyleyerek böylesi olayların da süreceğini ima etmekteydi.

RFI: Olaylarda CIA'in rolü var

MHP yöneticilerinden Nevzat Kösoğlu parlamentodaki konuşmasında olaylardan "Maraş'ın bazı mahalle ve köylerinde mezhep ayrılıklarına dayandırdıktan hakimiyetlerini pekiştirmek üzere çekişme halinde olan -özellikle Maocu gruptan- komünist fraksiyonları" sorumlu gösteriyordu. Kösoğlu, olayları hassas bölge olduğu bilinen Maraş'ta solcu öğretmenlerin cenazesine izin verilmesi ve cenazede "bilinen komünist sloganların yanı sıra, dini tahkir ve tezyif edici sloganların bağırılması"yla açıklarken adeta katliamı meşrulaştırıcı bir dil kullanıyordu.

Faşist harekete açık destek veren Tercüman yazarlarından Ahmet Kabaklı Kahramanmaraş olaylarını "milletin CHP'ye tepkisi" olarak yorumlarken; neredeyse selamlayan, kutlayan bir üslupla insanların gaddarca öldürüldüğü katliamı "binicisini beğenmeyen asil bir kısrağın şahlanışı"na benzetmişti.

Radio France Internationale (RFI) 27 Aralık'taki yayınında Kahramanmaraş olaylarında "yabancı gizli servislerin, özellikle ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'in rolü"ne değindi. BBC ise şu yorumu yapmaktaydı:

"Kahramanmaraş olayları, Pakistan, Afganistan ve İran'dan sonra belki de kaos ve belirsizlik içine düşme sırasının Türkiye'ye geldiğini gösteriyor. Başbakan Bülent Ecevit de dahil olmak üzere, giderek artan sayıda kişi, bir iç savaş tehlikesine dikkati çekiyorlar."

Kahramanmaraş olaylarının "kovuşturulması", faşist hareketin iç savaş stratejisi ile ilintisi üzerinde durulmadan, "sağ-sol çatışması" çerçevesinde ele alındı ve tek tek "eylemciler" araştırıldı. Dönemin bölge sıkıyönetim komutanı Tuğgeneral Tayyar Aygur'un, "Kahramanmaraş Toplumsal olayları" davasının bir numaralı sanığı Kenger’le görüşmesinde söyledikleri, bu durumun özeti niteliğindedir:

"Oğlum, bu hadiseler sizin boyunuzu aşar, bunu biz de biliyoruz. Soldan her şey elimizde. Silahlar, mermiler, dokümanlar... Hepsini yakaladık. Hatta Ermeni Garbis adında birinin olduğunu tespit ettik. Eğer bu şahıs ölenler arasında değilse, yakında bir vilayetin daha başını yakabilir. İnşallah ölen yedi sünnetsizden birisi budur. Bunları biliyoruz...Peki, bu sağdaki çarıklı Mehmet ağayı kim sokağa döktü, biz bunu arıyoruz."

Faşizm tırmanışını sıkıyönetim altında sürdürüyor

1979'a CHP iktidarının Kahramanmaraş katliamının ardından 13 ilde ilan ettiği sıkıyönetimle girildi. Böylece, faşist hareket, 1978 boyunca giderek sesini yükselterek talep ettiği sıkıyönetime erişmişti. Fakat sıkıyönetim, hem MHP üst kademelerinde umulan nitelikte bir ittifakı, işbirliğini üretecek gibi görünmüyordu; hem de siyasal atmosfer MHP açısından oldukça elverişsizdi.

Kahramanmaraş katliamı, Malatya, Elazığ, Sivas, Niğde-Aksaray olaylarıyla karşılaştırılmayacak sonuçlara yol açmıştı. Hem yüzü aşkın insanın ölümü, hem de anti-Alevi saldırılarda sergilenen vahşet ve kıyıcılık, genel kamuoyunda büyük bir dehşet yaratmıştı. Doğan büyük toplumsal tepki, somut yasal bağlantılar saptansa da saptanmasa da, geniş kitleler nezdinde bu olayın sorumlusu olduğu açık olan faşist harekete yöneliyordu. (BÇ) [/b]*


Tanık Ökkeş Yılmaz anlatımında: "Olaydan 15-20 gün önce, 3 memurun gelerek kapılara tebeşir ile işaret vurdularını; kendilerine nedenini sorduğunda 'ilerde mektuplarınız geldiğinde sizi kolay bulsun' diye yazıyoruz dediklerini; ertesi gün bu defa 4 kişinin geldiğini, üçünün önceki, 4'üncünün ise yabancı olduğunu; bunlardan bazılarının yazı yazdığını, bazılarının da evde kaç kişi var diye sorduklarını." (Maraş Davası Gerekçeli Hükmü, s.246)

“Maraş olayları sırasında K. Maraş ile Genel Merkez arasında sürekli telefon görüşmesi yapılıyordu. Buradan konuşanlar Şevkat Çetin ve Burhan Kavuncu idi. Bu konuşmalarda Maraş'ta cihadın açıldığı, inşallah ülküdaşlanmızın başaracağı söyleniyordu...” (Ali Yurtaslan, İtiraflar, Kaynak Yayınları, s. 143)

“1000-1500'er kişilik topluluklar Trabzon caddesi, kuyumcular çarşısı ve Uzunoluk caddelerine dağılarak sol görüşlülere, CHP'lilere ve Alevilere ait dükkan, mağaza ve işyerlerinde yangın çıkararak tahribat ve yağmaya başlamışlardır. ... Bu topluluklar camlarına MHP yazılmış veya üç hilal çizilmiş işyerlerine dokunmamıştır...”
(Adana 1. No'lu sıkıyönetim mahkemesinin Maraş davası dosyasından)

Yine aynı dosyadan: K.Maraş Valisi Tahsin Soylu İfadesinde: "(...) 23.12 1978 günü sabah saat 09.00 sıralarında, Belediye hoparlörleri ile halkı tahrik edici ölüm ilanlarının yayıldığının telefonla Valiliğe ihbar edilmesi üzerine... bu ilanların MHP Merkez İlçe Başkanı, ÜGD ve diğer bir dernek tarafından yaptırıldığının anlaşıldığı...”

“Saat 16.20 sıralarında Ulucami karşısındaki bir dişçinin bürosuna gelmiş olan belediye reisi Ahmet Uncu ile J.Kd. Yzb. Teoman Saraç, Ulucami önündeki sağ guruptan 10 kişilik bir heyet ile görüşmüşlerdir. Sağ topluluğun temsilcileri "okullardaki tahriklerin kalkması... devlet dairelerindeki sol görüşlü memur ve işçilerin tahriklerinin önlenmesini, okulların polis yerine asker tarafından korunmasını, cenaze defin töreninin yapılmamasını, solcu polislerin ve solcu öğretmenlerin derhal tayin edilmesini, Pol-Der ve Töb-Der'in kapatılmasını istemişler bu istekler il valisine iletilmiştir." (Adana 1. No'lu sıkıyönetim mahkemesinin Maraş davası dosyasından, Aktaran, Suat Parlar, Kontrgerilla Kıskacında Türkiye)

“Cuma Avcı adlı tanık (Çiçek sinemasındaki bombalamayla ilgili olarak) Emniyetteki yüzleştirme sırasında bir kaç kez tekrarlanmasına rağmen hep bir polis memurunu göstermiş ancak bu husus dikkate alınmamıştır.” (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye, Suat Parlar)

“Sakarya ve Yenimahallelerde 23.12.1978 günü saat 18.00'e kadar hiçbir askeri tertibat alınmamış, mahalledeki aleviler kendi kaderleriyle başbaşa kalmışlardır.”
(Gerekçeli hüküm, s.318)

“Gazipaşa semtinde askerlere sığınan iki yurttaşın, şiddet eylemcileri tarafından geri alındığı ve bunlardan birinin öldürüldüğü, birinin de ağır yaralı olarak sokakta bırakıldığı bildirilmiştir.” (Cumhuriyet Yıllığı, 78-79)
“O sırada yanımıza gelen ve gözleri az gören ağabeyim Ali Bilmez'i damda bulan bir adımın (306 iddianame numaralı sanık Recep Esenceli) 'seni kurtaracağım' diyerek dama çıkardığını, ağabeyi Ali Bilmez'in dama çıkmasıyla vurulmasının bir olduğunu...”
(Gerekçeli hüküm,s.219)

“Başlarında Cuma Yalçın'ın bulunduğu bir grup saldırgan da bu defa seksen yaşında bir gözü sağlam, diğer gözü çok hafif gören Cennet Çimen'in evine yönelmişlerdir... Saldırganlar yaşlı kadın Cennet Çimen'i evinin içinden "gel nene, gel nene" diye dışarı çıkarmışlar, bu yaşlı kadının 'beni kurtarın' diye feryatlarına aldırmayarak ayaklarından sürükleyerek yakındaki hela çukurunun oraya getirmişlerdir. Orada Cuma Yalçın bu yaşlı kadının az gören gözünü tornavida ile oymuş diğer saldırganlar da silah sıkarak Cennet Çimen'i öldürmüşlerdir. Saldırganlar bununla da yetinmeyerek öldürdükleri Cennet Çimen'i başaşağı hela çukuruna atmışlar ve üzerine bir at arabasını devirmişlerdir. Saldırganlar o çevrede bulunan tüm alevi evlerini yakıp yıkmışlardır.

... Afet evleri semtinde bir grup saldırgan Ali Tıraş'ı yakalayıp götürmüşlerdir. Ali Tıraş'ın cesedi olaylardan 4 gün sonra Döne Tıraş'ın evinin ön tarafındaki Dilber Yılmaz'ın evinin bodrum katında bir kazan içinde yakılmış vaziyette bulunmuştur...”
Maraş Davası Dosyası’ndan bir başka tanık anlatımı: “Eve giren saldırganlardan elinde av tüfeği ve sopa bulanan birisinin babalarını dövmeye başladığını ve arkasından silah sesi geldiğini; annelerinin 'öldürdünüz' diye bağırdığını; babalarının kanlar içinde yerde yatmakta olduğunu; küçük kardeşleri Hürriyet'in babasına sarılmasına evdeki saldırganların gülüştüğünü; saldırganların evin her tarafına gaz dökerek tutuşturduklarını, evin her tarafının yanmaya başladığını; salondaki halı da ateş alınca babalarının cesedinin yanmaması için dış kapıya kadar götürdüklerini; saldırganların 'bırakın kafir yansın' diye bağırarak cesedi tekrar ateşe doğru götürmek istediklerini ve saldırganlardan bir kaçının kendilerine sopayla vurduklarını"
(Gerekçeli hüküm,s.209-210)


Kaynaklar:
*:Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nin 7.Cildi'nden alıntıdır
Kahramanmaraş Davası Gerekçeli Hükümü
Ali Yurtaslan,İtiraflar,Kaynak Yayınları
Adana 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi Maraş Davası Dosyası
Suat Parlar,Kontrgerilla Kıskacında Türkiye
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen receylan » Prş Nis 02, 2009 23:26

emeklerine sağlık çetin kardeşim...genç kardeşlerimizin bugünü anlaması için geçmişi iyi araştırıp bilmeleri gerekir...saygı ve sevgiyle...
Kullanıcı küçük betizi
receylan
Üye
Üye
 
İletiler: 398
Kayıt: Çrş Eyl 26, 2007 5:15

İletigönderen lozan 2005 » Prş Nis 02, 2009 23:34

Sayin TAS: Öldürülen iki ögretmende Türkiye isci köylü Parti sempatizanlari degilmi idi?
Benmi yanlis hatirliyorum.?
Yikilsin Agalik
Yasasin Cumhuriyet
Kullanıcı küçük betizi
lozan 2005
Üye
Üye
 
İletiler: 716
Kayıt: Cmt Kas 01, 2008 1:58

İletigönderen Çetin Taş » Cum Nis 03, 2009 0:24

Teferruata girmedim,bence gerek de yok Lozan2005,neticede her iki öğretmen de TÖBDER üyesiydi.Ama çeşitli sol yayın organlarında TİP sempatizanı oldukları yazılmıştır ve haken yazılmaktadır.Ama tekrar ediyorum,hangi parti zempatizanı oldukları önemli değildir düşüncesindeyim.

Sen sağol receylan ağabey.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x