MAYMUNLAŞMAK!

MAYMUNLAŞMAK!

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş May 10, 2012 16:38

MAYMUNLAŞMAK!


TRT, açılımıyla yazarsak Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu bir televizyon kanalı açmış “Okul” adıyla.

Okul, eski adıyla mektep, eğitim ve öğrenimin sağlandığı yer demektir. Bu görev devletindir. Özel okullar bile devletin denetiminde, devletin bu görevine yardımcı olmak amacıyla kurulmuşlardır.

TRT, “Okul” adlı bu televizyon kanalını yeni açtı sayılır. Bir yıl önce Ocak ayının sonunda açılmış. Akşamları, saat dokuzdan sonra sanırım, TRT Çocuk denilen kendi kültürüne yabancı yayınlarla yayınını sürdüren çocuk kanalının yerine, bu “ Okul” adlı yayın bağlanıyor. Bu nedenle izlenceleri sırayla dolaşır, nerede ne var diye kontrol ederken arada karşılaşıyorum Okul TV kanalıyla. Bir süre izliyorum onları … Sonunda, mutlaka saçımı başımı yolacak, aklımı yitirecek duruma geliyorum.

Dün gece yine öyle nerde ne var diye gezinirken buraya on beş yirmi dakikalığına takılıp kaldım. Sonunda onları daha fazla izlemeye dayanamayarak, ellerim titreyerek, alt üstü olmuş bir durumda televizyonu kapattım… Hâlâ izlediklerimin korkunç etkisini üstümden atabilmiş değilim…

Geçen akşam aynı yayını İngilizce ders öğretirlerken görmüştüm. Bir kadın, bir erkek sunuculuk yapıyorlardı. Erkek bozuk bir Türkçeyle, yeni Türkçe öğrenen yabancıların Türkçenin başını gözünü yaran aksanıyla Türkçe konuşuyordu. Neden buna gerek duymuşlardı bilemem. Kaskatı kesilmiştim yine. Hem okul denince bu zihniyet neden hemen İngilizce öğretmeyi, öğrenmeyi anlıyor anlamış değilim. Bu ne meraktır, bu ne aşktır! Bu ne sevdadır!

Her hangi bir ülke düşünün, bir ülke, devletinin kurduğu devlet televizyonunda, kendi dilinin başını gözünü yaran , aksanı bozuk birine dil yayınını yaptırır mı, diline saygısızlık ettirir mi, yabancı dil dersini böyle verdirir mi? Bunun yanıtını aklı başında olan, zihni bulanmamış sade vatandaşa bırakıyorum.

Gelelim dün akşamki “Okul” yayınına.

Önce şunu diyeyim, bu okul bize biçilen model okul. Kimlere mi? Dinciler dışındakilere. Bunların laikçi diye yanlış bir deyimle akıllarınca alay ettikleri kesime açtıkları okul. Bu okulda renk yok. Kimlik yok. Türklük yok! Türk milletinin bireyi olmak yok! Devletimizin kurucusu Atatürk yok! Atatürk’ün resmi yok! Bayrağımız yok! Ulusal bir konumuz yok öğretilen. Türkçe yok Türkçe! Türkçe dil dersi yok! Türkçeyi iyi konuşamayan bölgelerimize yönelik, Türkçeyi ilerletmeye, geliştirmeye yönelik Türkçe dersi yok! Programlarına baktım, böyle bir ders göremedim! Ulusu olmayan bir renksiz kalabalığa, onlarla alay edilerek, onlar küçümsenerek, aptal yerine konarak gereksiz, abuk sabuk şeyler öğretiliyor. Bu toplum dilsiz. Dilleriyle alay ettikleri, dillerini bozuk, kaba, argo, anlaşılmaz , en çirkin şekilde kullandıkları yetmiyormuş gibi, bir de konuşurlarken gülme sesleri kaydetmişler, seyirci (öğrenci) varmış da gülüyormuş gibi bu cıvık vıcık sesleri dinletiyorlar.

Önce bir yemek programı vardı. Kadının biri, pastalar neler yapıyor. Bu pastaların okulla ne ilgisi varsa… Karşısında biri oturmuş, masada. Entel dantel biri. Entel ama ne biçim entel?

Adam uçmuş… Adam bulutlarda… Oh…ne alâ memleket… Bunlar 1950’lerin, altmışların Amerikan rüyasını yaşayan bir garip kişiler.

Olabilir… Neden olmasın, herkes bir olacak değil ya… Ama bu kişilerin “TRT Okul’la” ilgileri ne? Ne öğretecekler? Ne öğretiyorlar?

Kadın soruyor, tanımadığım, yüzünü ilk kez gördüğüm konuk adam anlatıyor:

“Petersburg… Kasım’da Petersburg’a gittiniz mi?

Mevsimleri seviyorum… Gogol, Vangogh seviyorum… Sonbaharı çok seviyorum…

Emirgân’da oturuyorum. Emirgân’da çay bahçesi…Kızım Mimar Sinan Devlet Konservatuarı yarı zamanlı piyano bölümüne gidiyor.

Köpeğimi çok seviyordum, vefat etti. On dört buçuk yaşında. Gömdük , üstüne toprak bastırdık. Üstüne begonviller ektirdik…

Ben köpeksiz yapamam. Yenisini aldım.

Hanımım Pınar Robert Koleji bitirip Amerika’ya gitti. “Kompıtır” ve…. okudu. Çok akıllı kızdı.

(Pastalara bakarak)Bu sol anahtarına benziyor. Bir tane de fa yapalım. Süper! Sekizlik nota…

Yemekle ilgili bir şey söyleyeyim mi? Portakal suyu. Orinas diye bir albüm vardı. Büyük bir bardakla ve soğuk olacak! Taze olacak!

Yaşanmışlıklar müzik olarak etkiliyorsa beni,bana geri dönüyor.

Müzik bir masal anlatma sanatıdır. Akustik müzikle ilgilenecekler…

Bu ne peyniri? Kaşar peyniri. Mozzarella da koyabilirsiniz. Piyano taburesi bu. “D… Reymen” diye bir film vardı...

On yedi Amerikan arabası kullandım. En son kullandığım 1963 model. Önde kızımla Dalmaçyalı köpeğim oturdu. Keyifli günlerim geçti. Artık onlarla uğraşacak vaktim yok. Arabaların jant kapakları, göstergeleri çok çok güzeldi…

(Burada Amerikan arabalarının resimleri seyirciye gösteriliyor)

"Amerikan arabaları dünyadaki en keyifli şeylerdir. Kargolarla getirttik…”

Tam burada, Okul’un bu konu ile ilgili yayını bitti. Yemekçi kadın, ekranlara dönerek, “ Kerem Görsev’le sohbet ettik” dedi.

İzlencenin adı, yayın kanalının adı: “Okul”. Okulun görevi, eğitim, öğretim.

Pasta yapımıyla ne öğrenir çocuk, genç veya yetişkin kişi?

Böyle yayınları magazin yayınlarında görmez miyiz? Zaman doldurmak, izleyeni uyuşturmak, aptallaştırmak adına…

Diyelim ki bir şeyler öğrendi izleyen. Mozzarella adlı peynirin adını duydu. Kaşar peynirini duydu… Bu yemek yapımı sırasında da doyurucu(!) bir sohbet dinledi….

Neredeyse izlenceyi açtığım andan başlayarak neler duyduğumuzu kısa kısa yazdım. Yabancı anlaşılmaz adlar… Amerikan arabaları övgüsü. 17 araba. En sonuncusu 1963 model. Dalmaçyalı köpek arabada. Köpeksiz olunmaz, piyano, müzik… Kızı nerede, hanımı nerede okumuş… Onların üstün özellikleri…

TRT Okul:

Bunlardan bize ne? Bu konuşmanın okulla, eğitimle, öğrenmeyle ilgisi ne? Ne bu ne?

Bunları kim öğrenecek? Kime bu yayın?”Entel dantelleri” “ Sosyete güllerini- sosyete böceklerini” tatmin etmek mi amacınız? Onlarla kafayı bularak, “Bakınız, biz ne moderniz, dinci falan da değiliz, sizin gönlünüze göre yayın yapıyoruz… Çağdaşız çağdaş!” falan demek mi?

Bu yayınlarla kimi nasıl eğitiyorsunuz?

Kime, ne öğretiyorsunuz?

Eskiden yani 2007’den önce, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği yayını yapan bu kanalı, şimdi yemek programı, caz müziğine ilgi çektirme kanalı mı yaptınız?

Toplumun hafızasını mı silmek istiyorsunuz? Kültür dallarını kırmak…


*

Meğer bu yemekteyiz modeli yayın, daha bir şey değilmiş, bu yayının arkasından geleni, beterin beteriymiş.

Yazdılar ekrana:

“Radi Hoca. Hayat Boyu Eğitim”

Beyaz gömlekli, papyon kravatlı birini çıkardılar. Üstünde, lise ve üstündeki okullarda deney yaparken (fizik- kimya deneyleri) öğretmenlerin giydiği bir beyaz önlük var. İçinde mavi gömlek. Gömleğin yakasında puanlı papyon kravat. Palyaçoların giydiği cinsten. Resmî kabüllerde, konserlerde Batılı’nın taktığı gibi değil. Bu işin maskaralığı. Hem sonra siz hiç okulda boynuna papyon kravat takan öğretmen gördünüz mü? Papyon kravata karşı bir aşağılama yapılmış böylece bu tiplemeyle. İmam olmayan, devlet okullarından çıkan öğretmenlere de bir gönderme olmalı bu papyon kravatlı öğretmen tiplemesi. Saçı başı dağınık, gözlüklü bir deli tiplemesi bu Radi Hoca.

“Bakın halinize! Biz bu hali değiştireceğiz, cüppeli, sarıklı, yakasız gömlekli adam gibi adam görünüşlü, çalı bıyıklı değil, badem bıyıklı imamlarımızı okullara sokacağız…” demek olmalı bu tiplemeyle verilmek istenen.

Radi Hoca, konuşma özürlü. Ne dediği anlaşılmıyor. O güzelim Türkçemizi, Türkçenin başını gözünü yara yara, sanki Türkçeyi, çekiçle, taşla , sopayla döverek, ezerek, bükerek, yayarak, çiğneyerek, tekmeleyerek konuşuyor… Argo onda. Sokak ağzı onda. Dili anlaşılmadan , vurgulamasına dikkat etmeden konuşmak onda…

Bunlar yetmiyormuş gibi, Cumhuriyet öğretmenini alaya alan bu hoca tiplemesi konuşurken, zaman zaman gülme sesleri yayınlıyorlar. Hani şu Amerika’dan aşırdıkları “gülme efekt’i” dedikleri salon gülmecelerindeki arka ses, kahkaha sesi var ya, o sesi burada da vermişler. Hem “Hoca” sözü din adamlarına, imamlara söylenen sözdür.

Peki, bu Radi adı ne demektir? Sizi bilmem ama ben bugüne dek böyle bir erkek adı duymadım. Normal Türkçe sözlüklerde aradım, yok. Yabancı dil- Türkçe sözlüklerinde aradım, yok. Osmanlıca- Türkçe sözlüğe bakayım bir de dedim.Sözlüğü açtım. Bu sözlükte buldum, Radi ne demekmiş. Önce Radi’nin “i” si inceltme imiyle yazılıyor. Radî. Anlamı ne biliyor musunuz? Bu beyaz gömlekli, papyon yakalı “Fen Bilgisi “ öğretmenine yakıştırılan ismin anlamı ne? Arapça isim. Parantez (ayraç) açmışlar “dat ile” diye yazmışlar.”Rıda’dan” demişler sonra. İki anlamı varmış Arapçada bunun. Süt kardeş ve meme emen çocuk. Radî Hoca Radî Hoca derlerken, “meme emen çocuk”diyorlarmış meğerse. Cumhuriyet öğretmenlerine bir de böyle bindirmişler… Arapça, Radî demişler…

Bu ders yayınlarının, TRT Okul yayın akışı diye derslerinin sıralamasını gördüm bilgiağında. Bu “Okul”kanalı, Anadolu Üniversitesi ile ortak yayın yapıyormuş. Radi Hoca dizisi ise günde en az beş kez aralıklarla tekrarlanıyormuş… Derslerinde “Hadis Tarihi ve Usulü” adlı bir ders bile var. Aradım aradım ama bir tek ilâç için, “Türkçe dersi, Devrim Tarihi dersi, Kurtuluş Savaşı Tarihi, Türk Tarihi dersi” göremedim…

Radi Hoca, günde beş altı kez yineleniyormuş, işte, bakınız:

06:35 : 06:50 Radi Hoca
09:40 : 09:55 Radi Hoca
16:10 : 16:25 Radi Hoca
21:10 : 21:25 Radi Hoca
00:15 : 00:35 Radi Hoca
00:55 : 01:10 Radi Hoca

Şimdi gelelim bu tiplemenin konuşma konularına. Radi Hoca konuşuyor:

“Çok yorgunum…
Dinlenemedik, çünkü mazimden arkadaşlar geldiler… Bana neye haber vermediniz böyle şeyleri ya!..

“Sevgili öğrenciler, dersimiz geometri.” “Yuvarlaklarla, toparlaklar…”

“Çocuklar çalışın, hadi beni izleyin!”

Burada ekrana, “ Bizden Çıkmaz” yazısını yazıyorlar. Bir ses, bir ses ki, o nasıl ses! Sirkte maymun oynatırken ancak bu tonlamayla, bu şekilde izleyen kalabalığa seslenilebilir. Diyor ki bu sirkteki ses gibi ses:

“Ekranların hangi ünlüsü sanat camiasını topa tuttu?

Ekranların hangi ünlüsü medyaya isyan etti?”

Arkasından açıklama geliyor:

“Evet, o ünlü ekranların sempatik hocası Radi Hoca’dan başkası değil!”

Radi Hoca’ya soruyorlar:

“Nasıl gidiyor çalışmalar?” Hoca anlatıyor:

“Çalışmalar iyi. Çok keyif alıyoruz. Keyif alaraktan, keyif, yani keyif…”

Hocaya yine soruyorlar:

“Aşk hayatınız? Aşk hayatı nasıl gidiyor?” Hoca’nın cevabı:

“Bekâr takılıyorum.” Sirk cambazı sesli, görünmeyen sunucu açıklıyor sorduğu sorunun yanıtını.

“Aşk hayatı iyi.

Kaynanası hastanede.

Aşk hayatı onun yanında. Aşk hayatı ütü dışında güzel. “


“Bekar takılıyorum.” Sözü tekrarlanıyor, yazıyla, sözle… Bu arada cıvık magazin programlarındaki gibi, dedikleri sözlere uyan arabesk şarkılar, yozlaşmış türküler çalınıyor.

“Şeker ezelim! Bekâr gezelim” Sirk sunucusu sesli, devam ediyor:

“Radi Bey, bir süredir eşinizden ayrı yaşadığınız söyleniyor, buna ne diyeceksiniz?”

“Benim ayrı yaşadığım yok, olayın benimle alâkası yok! Sana yalan söylemem biliyorsun, ben diy’om, esas bunları bana sor, en cıbıl halimle açıklarım…” Sirk cambazı sesi yine bağırıyor:

“Radi Hoca kıvırmaya çalıştı!” Radi Hoca: “Magazinde bir tek, “Bizden Çıkmaz’a konuşurum. Dizi oyunculuğu teklifi de geliyor. Şehzadeyi oynıyac’am… Mehmet Gülsüm oynamış… Parada anlaşamadık. En son meşhur bir diziden teklif geldi… Arabanın camını açma konusu… Ne oldu dedim ki, şey, sıkıştı dedim. “

Burada müzik başlıyor: “Nazlı yârim haber salmış gel diye…”

Ekrana yazıyorlar:

“Sanat camiası vefasız bir camia” Anında bu lâfa uygun müzik çalıyor:

“Beni yaktın gittin vefasız!”

Radi Hoca konuşuyor: “ Bi’ de onu seviyo’m. He…”

Sirk cambazı sesli sunucu: “ Şakir sizin oğlunuz mu?”

Radi Hoca:

“Anlamadım oğlunuz derken… “ Sunucu:

“Sizin şive başka, onun şivesi başka. “

“Anası Trakyalı dedim, ona çekmiş dedim. Özel hayatta şey yapma! Oğlum bak benim oğlum senin oğlun değil ki!”

Bu arada bölgesel bölücülük de yapılıyor. Öğretmen tipinin konuşma tarzına bakınız. Sorulan sorulara bakınız. Dediklerine bakınız. Bu arada arkadan gelen gülme seslerini de duymuş gibi olunuz. Maskaralığı tam anlamak için…

Ekrana yazıyorlar alt alta sıralayarak şu sözleri bu muhabbet sürerken:

(Radi Hoca için)” Kameralarımıza saldırdı!

Ekibimize girişti!

Ağzımıza vurdu!”


Burada bu konu bitiyor. Hemen Radi Hocalı yeni konu başlıyor. Bu biten konu şuymuş. Okul yazıp tanıtım yazılarını yazıyorlar:

Okul Konu: Çember

Okul Konu: Şahsi Sorular

Bu bölüm bir öncekinden daha da beter. Bir önceki konu, ilimde, fende, matematikte en değer verilen konulardan biriydi. Geometri, geometride çember konusuydu. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında kitabını yazdığı bilim dalı: “ Geometri.”

İkinci konuları, sözüm ona öğrencilerden gelen mektupları Radi Hoca’nın okuyup yanıtlaması.

İlk okunan öğrenci mektubu “Muhterem Muallim Radi Bey “ diye başlıyor.

Bunları düzenleyen, hazırlayan “beyin merkezi” hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Fethullah Gülen okullları nasıl Muallim türküsünü kullanarak sesli görüntülü okul resimleriyle son aylarda ortaya döküldülerdi, muallim sözünü öğretmenin yerine yeniden hortlattılardı, burada da öyle… Soran, en ağdalı Arapça eski sözlerle konuşuyor: “Ahval-i sıhhatiniz nasıl?”

Yine biri Rize’den sormuş:

“Radi Hoca, ne ayaksın?”

“Uzayda hayat var mı?” Burada, “Şekrap şekerim” dedikten sonra Radi Hoca , “Sizlerin kulağına küpe sözümü di’ycem!” diyor:


“Yumurtayı haşladım / Yâr diyete başladım

Biz sizler için / Kendimi eğitime bağışladım”


Mani, diye söylenen sözlerin bayağılığına bakmayı da sakın unutmayın!

Manilerin ilk dizesi giriş dizesidir, öyle herhangi bir sözle girilir maniye. Birinci, ikinci, dördüncü dizeleri (uyumlu) kâfiyelidir. Çoğunlukla yedişer heceli dört dizeden oluşurlar. Üçüncü dizede maniyi söyleyen ne diyecekse der. Asıl denmek istenen burada söylenir. Şimdi bu yumurtayı haşladımla başlayan söz kalabalığı neyin nesidir? Aslında dili böyle öldürmek, yanlışlarla yaralamak vatana ihanet sayılmalıdır! Cezalandırılmalıdır! Yapanın yanına kâr kalmamalıdır! Dil, devletin “Okul” adlı bir eğitim yayınında küfürlü, argolu gülmece konusuna döndürülemez, dili değersizleştirmeye, alaya almaya kimsenin de hakkı yoktur!

Burada Radi Hoca konusu bitiyor. Hemen ardından bir yeni izlence başladı. Adı: “Günlük Rehber.” Kısa saçlı bir kadın, sunucusuymuş bu “Günlük Rehber’in”, İngilizce olmalı, bir yabancı dille, ne dediği anlaşılmayan sözlerle, hiç açıklama yapmadan, deyim yerindeyse, viyaklayarak şarkı okumaya başlamasın mı? Üç yabancı çalgı var sahnede çalınan. Üflemelisi, parmakla tıngırdatılanı…

Sonra bu üç çalgıcıyla söyleşmeye başladı yabancı dille şarkı söyleyen…

Neydi bu? Okul yayınında Türkçe şarkılarımıza kıran mı girmişti, hepsi çuvala mı girmişti? Neden İngilizce şarkı dinleyecek “Okullular”? Sömürge ülkesi mi Türkiye? İngiliz, okulunda Türkçe şarkı dinler mi? Amerikan bunu yapar mı? Alman? Aman Allahım olur mu hiç?

Burada baktım, ellerim zangır zangır titriyor, yüreğim daralmış, televizyonu kapattım, zor belâ ayağa kalktım…

Sonra sordum:

Öğretmenlerim, çalışan öğretmenler, emekli öğretmenler, yetişen Türk gençleri, kafası çalışan, duyu organları köreltilmemiş, uyumayan ana babalar!
Neredesiniz? Bu yapılanlardan haberiniz yok mu yoksa?

Maymun yetiştiriliyor ekranlarımızda! Palyoca kılığına sokulmuş öğretmenlerimiz…

Dilimizi bozan bozana!

Kimliğimiz alınmış…

Ruhumuz yok sayılıyor!

Bir ses verin artık!

Yarın, bu alay edilen dilimizi tamamen kaybedeceğiz!

İngilizce viyaklayacak… Arapça konuşacağız!

Gelecekteki okulunuz karşınızda. Bir yanda din okullarıyla “dindar(!) ” gençlik, bir yanda o okulları istemeyenlerin gideceği “maymun” yetiştiren okullar olacak ülkemizde. Cumhuriyet’in gençliğini yetiştiren çağdaş okullar dönemi bitti, bitiyor!

Seyredin! Görün! Eğer uyuyorsanız uyanın!


Feza TİRYAKİ, 9 Mayıs 2012
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x