Hafta başında Deniz Baykal'la yaptığım sohbette açtığım konulardan biri de medyanın CHP ve kendisi aleyhindeki tutumlarıydı. 'Çok uzun konuşmamız gerek' dedi, 'Tam 30 yıldır basın benim hiçbir mücadelemde yanımda olmadı, hiçbir zaman beni desteklemedi, kiminle çatışmaya düştüysem hep benim aleyhimde yayın yaptılar.'
Bu durumla nasıl mücadele ettiğini de sordum ve 'İnsan yaptığı şeyin doğru olduğuna inanınca umursamıyor' gibi bir yanıt verdi.
Dikkat ediyorsunuz değil mi, sistematik bir CHP aleyhtarı kampanya var medyada. Bu yıllardır sürüyor. Deniz Baykal'dan nefret ediyor neredeyse bütün köşe yazarları, ama ayrıca her fırsatlarını bulduklarında da CHP'ye yüklenmeden edemiyorlar.
Hatta basında AKP'ye yönelik eleştiriler bile daha az. Zaten iktidarın 'yandaş medya'sı var.
CHP'ye yönelik düşmanlığın bir kısmının nedeni Deniz Baykal'la ilgili. Gerçi, köşe yazarlarına Genel Başkan beğendirmek çok zor ama Baykal'dan oldum olası hazzetmiyorlar. Bazılarının sebebi kişisel: Erdal İnönü ve Baykal zamanında Cumhuriyet bölünmesinde İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu'nun tarafını tuttukları için mesela. 'Cemalist' gazetecilerin haftanın üç günü sektirmeden Baykal'a yüklenmelerinin nedenini anlamak bu bilgiyle daha kolay.
Hadi geçmişteki husumetleri bir yana bırakalım.
Ama bugün Kemal Kılıçdaroğlu bir rüzgar estiriyor... Mitingler tıklım tıklım, CHP toplumda bir hareketlilik yaratmış durumda. Ama bunun yansımalarını gazetelerde görmek mümkün değil.
Aynı düşmanlıklar devam ediyor...
Peki merak ediyorum bu Deniz Baykal ve CHP son 30 yılda hiç mi iyi bir şey yapmadı? Bir kez bile mesela Hasan Cemal'in övgüsüne mazhar olacak adım atmadı?
Şöyle düşünelim: Türkiye'de solun oyu yüzde 20 civarındadır, bu her zaman böyle olmuştur. Bu kadar düşmanlığa rağmen Deniz Baykal'ın CHP'si hala bu oy oranını koruyor, hatta bu seçimde artıracak gibi de görünüyor.
CHP yandaşlığı yapıyor değilim, sadece toplumdaki bu dalganın nasıl oluyor da gazetelere yansımadığını merak ediyorum.
Ve altında objektif bir habercilik değil, yılların beslediği şahsi bir düşmanlık yattığı dışında bir sonuç da bulamıyorum.
Saadet'e ayıp ettim
Atatürk Havalimanı'nın VIP Salonu'nda henüz bıyıkları bile tam çıkmamış ama ideolojik sebeplerden bıyık bırakmaya mecbur kalmış 18 yaşında bir çocuk geldi yanımıza... 'Oturabilir miyim' dedi... Saadet Partisi için çalışıyormuş, gönüllü, girişken ve fazlasıyla hevesli bir genç.
Basında SP'ye hiç yer verilmemesinden, İstanbul seçimlerinde hiç Bekaroğlu'ndan bahsedilmemesinden dert yanıyordu. 'Tabii ki kazanma şansı yok ama en azından biraz oy alsa çok önemli' diye konuya girererek samimi bir dilek iletti: 'Bari köşelerinizde biraz bahsetseniz.'
Ona Saadet'i pek takip etmediğimi, Bekaroğlu'nu tanımadığımı, hakkında pek bilgi sahibi olmadığımı söyledim.
'Hemen tanıştıralım, buluşalım, bir yemek yiyelim, bir araya getirelim' dedi. O an içimden hainlik yapmak geldi galiba, 'Seve seve, inşallah seçimden sonra!' deyiverdim.
Çocuk anlamadı tabii, boş boş suratıma baktı. Sonra neyse ki espri yaptığımı söyledim, gülüp geçtik.
Ama aklımda kaldı bu sahne. Özellikle de geçen gece radyodan Mehmet Barlas-Emre Kongar kapışmasını dinlerken.
Barlas, pek çok CHP seçmeni gibi Kongar'ı Saadet'e destek vermekle, Saadet'ten medet ummakla suçladı. Gayet alaycı bir tonda Kongar'a 'Siz de Saadet'li oldunuz mu' diye takıldı. Kongar tabii ki kabul etmedi ama Barlas'ın söylediğinde bir haklılık payı var: CHP seçmeni, AKP'nin oylarını bölsün diye Saadet'ten medet umuyor. Ne garip değil mi?
Daha evvel de MHP'nin oyları böleceğini ummuşlardı. Solcular CHP'ye sağcılar MHP'ye oy verecekmiş güya... Tabii bu proje tutmadı.
Saadet projesinin de tutmayacağı ortada. Ama başkalarına güvenme alışkanlığı aynen sürüyor, tuhaf doğrusu.
Kaynak: http://www.turkmedya.com/V1/Pg/ColumnDetail/ColID/20923
ORAY EĞİN'in AKŞAM GAZETESİ'nde ki 28 MART 2009 tarihli yazısı