Mehmet Ali Güller-Baykal Operasyonu'nun Perde Arkası

Mehmet Ali Güller-Baykal Operasyonu'nun Perde Arkası

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş May 12, 2010 14:47

12 Mayıs 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=164

BAYKAL OPERASYONU’NUN PERDE ARKASI

Mehmet Ali Güller

AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu temsilcisi Günter Verheugen, seçimlerden hemen sonra, 15 Kasım 2002’de Baykal’la görüşür. Baykal o tarihte, Varşova’da PES (Avrupa Sosyalist Partisi) toplantısındadır. Verheugen, Baykal’la yaptığı görüşmenin ardından siyasi yasaklı “AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan”la bir araya gelir. Verheugen Erdoğan’a “Deniz Baykal seni Başbakan yapacak” der. Olay 22 Kasım 2002 tarihli Hürriyet gazetesinde şu şekilde yer alır: “Verheugen, Baykal’a ‘Başbakan kim olacak’ diye sorduğunu ve ‘Tabii ki seçimin galibi başbakan olacak’ yanıtını aldığını anlattı. Verheugen Baykal’la yaptığı sohbetten aldığı izlenimi Erdoğan’a, ‘Deniz Bey galiba sizin başbakan olabilmeniz için önünüzün açılmasına yardımcı olacak.’ sözleriyle aktardı. Erdoğan, Verheugen’in bu değerlendirmesi karşısında herhangi bir yorum yapmazken yanında bulunan kurmaylarının keyiflendiği gözlendi.”

Bu görüşmelerden birkaç ay sonra Baykal Erdoğan’a el uzattı; önce Anayasa değiştirildi sonra Siirt seçimleri iptal ettirildi. Anayasa değişikliğinden faydalanan Erdoğan’ın siyasi yasağı kalktı ve yenilenen Siirt seçimlerinde milletvekili seçildi.

İşin daha vahimi, gerekli Anayasa değişikliğinin yapılabilmesi için ABD Büyükelçisi bizzat devreye girmiş, Yüksek Seçim Kurulu’na bile dikkat çeken bir ziyaret yapmıştı.

Baykal, konuyla ilgili olarak 2 yıl sonra, 14 Mart 2005’te şu açıklamayı yapmıştı: “Erdoğan’a milletvekilliği ve Başbakanlık yolunun açılması, bizden hiçbir şekilde talep edilmemiştir. Siyasal hayatımızın normalleştirilmesi için gereken Anayasa değişikliğini yapma girişimimiz, bizde herhangi bir ödün karşılığı olmamıştır. İnandığımız için bunu yaptık ve buna karşılık da kimseden bir ödün istemedik, hiçbir talepte bulunmadık.”

Bunu neden hatırlattık?

Siyasi yasaklı Erdoğan’ı Türkiye’ye başbakan yapan Baykal’ın 8 yıl sonra aynı Erdoğan’ı kendisine komplo yapmakla suçlamasının paradoksunu dile getirmek için değil elbette sadece…

Operasyon, İnönü’ye Hitler benzetmesiyle başladı

Baykal neden hedef alındı?

Sorunun yanıtına geçmeden, önce olan bitenin adını koyalım: Birinci, üçüncü, beşinci, onuncu, onüçüncü Ergenekon dalgasından; Poyraz, Balyoz, Kafes, Erzincan, Erzurum Ergenekonlarından sonra sıra Baykal Operasyonu’na geldi…

Ya da sırasıyla İşçi Partisi, Türk Ordusu ve Yargı’nın hedef alınmasından sonra sıra Cumhuriyet Halk Partisi’ne geldi…

Yaşananın adı Ergenekon’un yeni aşaması olarak Baykal Operasyonu’dur!

Kim ne derse desin, Baykal son iki yıldır, 40 yıllık siyaset hayatının en önemli sınavını verdi! Bakmayın siz CHP dostu görüntüsü altında, “Baykal olmasa CHP iktidar olur” şeklinde söyleyenlere, yazanlara…

Ki aslında Baykal zirve yaptığı bu son iki yılın sinyalini 1 Mart 2003 tezkeresiyle vermişti ilk…

Ama asıl önemlisi Baykal’ın son iki yıllık çizgisidir. O çizginin temelinde ABD’nin AKP eliyle uyguladığı BOP’a direnmek vardır! Ve BOP’a direnen Baykal’a operasyon, “İnönü’ye Hitler benzetmesi” işaretiyle başlatılmıştır!

Baykal Operasyonu’nun zamanlaması

Erdoğan’ın İnönü’yü Hitler’e benzetmesi hangi şartlarda yapılmıştır?

1.. Anayasa Değişikliği paketinin en önemli maddesi olan “parti kapatmayı olanaksız hale getiren” 8. Madde 327 oyda kaldı. Böylece hem AKP paketi delindi, hem AKP içinde Erdoğan’a direnenler olduğu ortaya çıktı hem de seçim yılına girilirken AKP’nin aslında kaygan bir zeminde olduğunun ipucu görüldü!

2.. CHP iki hafta içinde Büyük Kurultay yapacak. Kuşkusuz AKP, Cumhuriyet mevzisinde direnen Baykal’ın yine Genel Başkan olmasına olumlu bakmıyordu.

3.. Anayasa Değişiklik Paketi Referanduma gidecek. Referandum bir bakıma AKP’nin halk nezdinde güven oylaması olacak.

4.. Türkiye genel seçim yılına girdi. “Kriz teğet geçti” söylemlerinin karın doyurmadığı, AKP’nin Açılım yüzünden şehit cenazesine bile gidemez hale geldiği, sınıfın Tekel direnişiyle güç olduğunu yeniden keşfettiği ve AKP’nin tüm anketlerde büyük güç kaybettiği gerçeği, seçimin de en somut ipucuydu!

İşte bu şartlarda “İnönü’ye Hitler benzetmesi” işaretiyle Baykal Operasyonu başlatılmıştır!

Baykal Operasyonu’nda dikkat çeken üç konuyu da hatırlatalım:

1.. Ergenekon avukatlığından Ergenekon sanıklığına

Kendini savcı ilan eden Başbakan’a karşı Ergenekon’un avukatı olduğunu ilan ederek Cumhuriyet mevzisinde direnişe geçen Baykal, tıpkı kendinden önceki Ergenekon avukatları gibi operasyona maruz kaldı. Birkaçını anımsamak gerekirse… Em. Yüzbaşı Muzaffer Tekin tutuklandığında, avukatı Kemal Kerinçsiz’di; sonra Kerinçsiz de operasyona uğrayıp tutuklandı. Doğu Perinçek tutuklandığında avukatı Nusret Senem’di; sonra Senem de operasyona uğrayarak tutuklandı. Em. Albay Levent Göktaş tutuklandığında, avukatı Serdar Öztürk’tü; sonra Öztürk de operasyona uğrayarak tutuklandı. Kemal Aydın tutuklandığında, avukatı Yusuf Erikel’di; sonra Erikel de operasyona uğradı. Vd.

2.. Erdoğan kasetleri mi, Baykal kaseti mi?

Mesele sulandırma konusunda deneyimli liberallerimiz koro halinde soruyorlar: “Başbakan’ın telefonu dinlenirken nerdeydiniz?” Koroya değil ama koro karşısında mahcup duranlara şu prensibi ve gerçeği hatırlatalım: Erdoğan’ın Talat’la telefon görüşmesi Türkiye’yi ve 70 milyon Türk’ü ilgilendirir; Baykal’ın kaseti ise –ki gerçek mi değil mi henüz bilinmiyor- sadece Baykal’ın ve Baytok’un ailelerini ilgilendirir!

Kaldı ki, internette yayınlanan o telefon görüşmelerini yayınlayan meslektaşlarımız Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya tam 6 aydır tutuklular; ki bu süre, hüküm giyse bile alacağı cezadan daha fazla! Öte yandan bir başka meslektaşımız ama yandaş olanı aynı tür suçlamadan, üstelik 1.5 yıl hüküm giymiş olduğu halde, bir daha yapmamak şartıyla, tutuklanmayıp dışarıda mesleğini sürdürebiliyor!

3.. Başbakan ve Vakit arasındaki emir komuta zinciri mi var?

Baykal Operasyonu’nun birinci kaseti, sırada ikinci kasetin olduğu bilgisiyle bitiyordu. Ancak kamuoyuna yansıdığı şekliyle Başbakan Erdoğan haberi duyar duymaz kurmaylarına “çektirin şunu” talimatını vermiş! Böylece sıradaki kaset de çekilmiş oldu. Demek Başbakan’ın Vakit üzerinde böylesi bir gücü varmış! Başbakan talimatıyla kaseti çekenler, yine Başbakan talimatıyla acaba bugüne kadar neler yaptılar? Öte yandan sitenin digital izini sürenler, 1 değil tam 5 kasetin-görüntünün çektirildiğini belirtiyorlar.

CHP’nin iki yanlışı

Türkiye’nin Baykal Operasyonu’na direnmesi için, CHP’nin pusulayı şaşırmaması gerekiyor. Bu nedenle krizi yönetmeye çalışan CHP’nin iki yanlışına dikkat çekmemiz gerekiyor:

Birincisi, “Fethullah Gülen’in samimiyetine güvenme” açıklamaları yanlıştır. Fethullahçı Gladyo bu operasyonun göbeğindedir!

İkincisi, suikast iddiasına Sarıgül adının karıştırılmasıdır. Operasyonun gerçek failini perdelemek için ortaya sürülmüş bu iddianın peşine düşmek, CHP’yi gerçeklerden uzaklaştırır ve Türk milletinin direnme kabiliyetini zayıflatır.

Bahçeli’nin alacağı ders!

Yazımızın girişinde, Baykal’ın Erdoğan’ı başbakan yapmasının öyküsünü hatırlatmıştık. Bitirirken de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye hatırlatalım: Tek bir kurmayına bile danışmadan, gelen bir telefon sonrasında ‘3 Kasım 2002’yi seçim günü ilan eden ve önce AKP’ye iktidar olma yolu açan sonra Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı yolu açan Bahçeli, Baykal’ın düştüğü durumdan iyi ders çıkarmalıdır!
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Mehmet Ali Güller-Baykal Operasyonu'nun Perde Arkası

İletigönderen İrfan Tuna » Prş May 13, 2010 10:45

13 Mayıs 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=174

Baykal Operasyonu, ABD'nin İran hazırlığı mı?

Mete Akıncı

2008 yılı, Mayıs ayında GLF toplantısı için değerli bir emekli büyükelçimizin daveti üzerine dinleyici olarak bulunduğum Bahçeşehir Üniversitesi konferans salonunda tanıştığım yabancı uzmanlara İran sorununun barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini, İran'ın nükleer malzemelerinin Türkiye'de takaslanmasının en mantıklı ve pratik yol olduğunu söylemiştim. Ümidim, 2002-2007 yılları arasında her sene 1 dünya savaşı atlatmış olan bölge ve ülkemiz açısından büyük bir uluslararası sorunun çözümüne çare üretmekti.

Unutmadan, o toplantıda RAND mensubu Larabee ile de tanışmıştım ve malesef bu şahsın beyin özürlü, Bushbeyinli olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Garip olan bu şahsın ve kurumundaki yetkililerin Amerika'da ve Ankara'da söz sahibi olması. Bu da 2007'den beri yaşanan hukuk garabetini ve son günlerdeki İran Operasyonu öncesi Baykal'a Komplo girişimini anlamakta çok önemli bir nokta.

İngiltere'de ise David Cameron ile birlikte Muhafazakar iktidar işbaşına geldi, neredeyse Gordon Brown ve Deniz Baykal aynı saatlerde siyaseten darbe yedi. AB aleyhtarı Cameron, Liberla Demokrat Nick Clegg ile koalisyonu ne şekilde kuracak henüz net olmamakla beraber, İngiltere muhafazkar ağırlıklı şaşı politika dönemine girecek. Zıt iki karekter İngiltere iç ve dış siyasetinde ayrıca en önemlisi savunma politikalarında ve AB politikalarında ciddi gerilimler yaşayacak,bu kesin. Ancak,İran Operasyonu için ideal bir başbakan işbaşına geldi,bu kesin.

Peki, Baykal'ın devrilmesi İran Operasyonu öncesi 2007'de başlayan Türkiye'nin Bushbeyinlilerce zaman kazanmak amacıyla, 2 seneliğine hukuk ve tutuklama garabetlerini yaşaması sürecini de içine alan bir İSTİKRARSIZLAŞTIRMA OPERASYONU'nun parçası olabilir mi?

Kesinlikle evet...

2009 Eylül ayında, hükümete yakın bir gazeteciyi bulunduğu kanalda ziyaret ederek;''Kürt Açılımı diyerek hem Türkler'e hem Kürtler'e kazık attığınızın farkında mısınız?Siz Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na yakınsınız,raporlar hazırlıyorsunuz. Bugün yapmanız gereken gidip ikaz etmek. Bu projeye böyle bir isim veren danışmanları ise tutuklanmalı, zira 2010 Haziran'ına kadar sürecek bir istikrarsızlaştırma sürecine kapı açıyorlar.Ya demokrasi paketi,demokratik paket,milli birlik falan deyin,lütfen.Yoksa,yabancılar ülkeyi yakar,sorumlusu da halk nezdinde hükümet ve başbakan olur.Demokrasi ve özgürlüklere ihtiyacı olanları da etnik olarak ayırmasınlar,herkese demokrasi ve hukuk sağlamak hükümetin asli görevi.'' demiştim

Tarihi günler yaşıyoruz. Bushbeyinliler'e karşı tam savaşı kazandık derken, Başbakan çevresindeki DANIŞMAN TERÖRÜ sonrasında sıcak bir yaza giriyoruz.O danışmanlar değil midir ki, Davos'ta kaş yapayım derken göz çıkarmış ve ilk dakikalarda büyük sempati toplayan o meşhur şov, akabinde İsrail'de Avigdor Lierberman için geniş ufuklar açılmasına sebep olmuştu. Şu anda,Orta Doğu barışa ve savaşa eşit mesafede. Ancak Başbakan'ın çevresindeki danışmanları hem Türkiye,hem bölge için bir felakete imza atmak üzereler.

Finans Piyasaları açısından İran Operasyonu'nun yaklaştığını altın fiyatlarından anlayabiliyoruz. Strateji haritaları incelenirken, kordinatları iyice incelediğimizde, tekrarlanan spekülasyon ve finansal sabotajları incelediğimizde tarihin bize verdiği en önemli derslere bir baktığımızda, Haziran ortasına kadar İran Operasyonu'nun gerçekleşeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. İsrail kamuoyu savaş istemese de, Mısır'da Mübarek Devri'nin bir türlü sonlanamaması nedeniyle toplumsal gerilimlerin açığa çıkması, bölgede irili ufaklı, türlü türlü örgütlerin hareketlenmesi İsrail'deki 6 partili koalisyonu radikal kararlar almaya itmek üzere.

''Last Minute'' diyerek uyarıyorum: Sayın Başbakan: Danışmanlarınıza dikkat, size rağmen ülkede hukuk ve ulusal menfaatleri savunan kanaat önderlerini hukuk teröründen kurtarın. Ama önce kendinizi,danışman teröründen kurtarın. ''One Minute''ın faturası, bölgesel bir savaş olmasın. 72 milyon Türk Vatandaşı adına rica ediyorum.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

x