Melih Gökçek vakası

Melih Gökçek vakası

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:11

Geç düşen jeton...

bcoskun@hurriyet.com.tr



SİZİ anlıyorum;

Melih Gökçek’i yeni tanıdınız.

Hatta yeni gördünüz...

Baktınız; bu adam Ankara’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin belediye başkanı ve bir sürü kir-pas içinde...

Ve dediniz ki;

"Bu ne biçim Belediye Başkanı?.."

Şimdi...

Şimdi televizyonlarda, gazetelerde, köşelerde, kürsülerde, sohbetlerde ona kızıyorsunuz.

Çeyrek yüzyılın yarısı kadardır o oradaydı.

Yeni farkına vardınız...

*

Laik cumhuriyetin başkentinin amblemine iki minare, bir kubbe koyduğunda sesiniz çıkmadı.

Vali tırstı...

İçişleri Bakanı sustu...

Başbakan ve Cumhurbaşkanı bu işe bayılıp onu aday üstüne aday göstererek başlarına taç ettiler.

Bir tek gazete ya da televizyonda tepki yoktu...

Hepiniz sindiniz...

*

15 senedir görmediniz...

Körolası o çıkarlarınız için...

Sanatın içine tükürmekten, sahtekâr ortaklarının adını caddelere-bulvarlara vermeye... Cumhuriyetin anılarını silmekten deve yükü suiistimal dosyalarına kadar tarumar etti Ankara’yı...

Dönüp bakmadınız.

Tam tersine başınıza taç yaptınız Melih Gökçek’i...

Şimdi tanıdınız...

Öyle mi?..

*

Pekiiii; çarçur edilen yoksul hakkını, üçkâğıtçılara kaptırılan paraları, geçen 15 yılı...

Ama en önemlisi izleri silinen, yok edilen, çirkinleştirilen, zevksizleştirilen, cumhuriyetimizin o eski Ankara’sını kim geri getirebilecek?..

Sizin körlüğünüz bu denli pahalı mıdır?..

Siz hep böyle 15 yıl sonra mı hukuku, ahlakı, fazileti, namusu hatırlarsınız...

Hep 15 yıl sonra mı çıkar sesiniz?..


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Ankara'da adaylık meselesi

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:14

Ankara'da adaylık meselesi



Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı belediye başkan adayları arasında, Melih Gökçek yok. Belli ki, o noktada, hâlâ AK Parti Genel Başkanı kararlı değil. Gökçek, 1994'ten beri, 3 dönem üst üste, belediye başkanlığı yaptı. Erdoğan, geçtiğimiz seçimde, 3 dönem milletvekilliği yapanların pek çoğunu elemişti. Bundan dolayı, zaten, Gökçek'in durumu kritikti. Öte yandan, ilk günden beri Erdoğan ve Gökçek arasında itimada dayalı derin bir bağ mevcut değil. Tayyip Erdoğan, ihtiyacı olduğu için Gökçek'i AK Parti'ye aldı. Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra, AK Parti'nin kuruluş aşamasında, Gökçek kendi başına hareket etmek istemiş, hatta bugün Başbakan yardımcılığı görevini yürüten Cemil Çiçek de, onun yanında yer almıştı. O tarihlerde, "Tayyip Erdoğan'a geçit verilmeyecek" iddiaları mevcuttu. Nitekim, mahkûmiyeti gerekçe gösterilerek önü kesilmeye de çalışıldı. Demek istediğim o ki, herhalde Tayyip Erdoğan'ın içinde, geçmişten kalan bir ukde vardır.
Bununla beraber, Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği tartışmadan sonra Gökçek'ten vazgeçilirse, bu tavır CHP'nin başarısı gibi de algılanabilir. Ayrıca, AK Parti oylarında muhtemel bir gerileme, Erdoğan'ın yanlış bir kararı gibi değerlendirilecektir. AK Parti lideri, zor bir tercih karşısında. Partinin yaptırdığı son kamuoyu araştırmasında, Turgut Altınok, Melih Gökçek'in 3 puan önündeydi. O zaman başka bir isim hesapta yoktu. Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adaylığını koyarsa, AK Parti oylarına ilâve olarak, farklı kesimlerin katkısını sağlayabilir mi? Hem Gökçek'in, hem de Altınok'un MHP oylarını çektiği söyleniyor.
Herkes merakla Tayyip Erdoğan'ın Ankara kararını bekliyor. 1994'te, Milli Görüş İstanbul ve Ankara kalesini fethetmişti. Şu anda, İstanbul, AK Parti açısından sağlam görünüyor. Ankara ise, siyasetteki dalgalanmalardan etkilendiği için, belirsiz bir süreçte yol alıyor.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:17

Erdoğan Gökçek’i silmez

ahmethakan@hurriyet.com.tr


ZERRE kadar tereddüdünüz olmasın:

Tayyip Erdoğan da Melih Gökçek’e fena halde gıcık oluyor...

Tayyip Erdoğan da Melih Gökçek’in yaramazlıklardan hiç hazzetmiyor...

Tayyip Erdoğan da Melih Gökçek’i zerre kadar güvenilir bulmuyor...

Tayyip Erdoğan da Melih Gökçek’in Kılıçdaroğlu ile girdiği kavgadan mağlup çıktığını düşünüyor...

Tayyip Erdoğan da Melih Gökçek’in miadını doldurduğuna emin...

Fakat... Gelin görün ki...

Tayyip Erdoğan’ın elini, ayağını tutan şu türden mevzular söz konusu:

BİR: Aday yapmazsa Melih Gökçek adlı koskocaman bir sorunla karşı karşıya kalacak...

İKİ: Aday yapmazsa Melih Gökçek, hop diye başka bir partiden ya da bağımsız aday olup, en az yüzde 15 oy alarak Ankara’nın düşmesine neden olacak...

ÜÇ: Aday yapmazsa "Kemal Kılıçdaroğlu bir kelle daha aldı" algısı yerleşecek ve CHP cenahında keyifler keka olacak...

DÖRT: Aday yapmazsa "medyanın dediğinin tersini yapmak" şeklinde oluşturduğu geleneğe aykırı davranmış olacak...


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Uğur Dündar’ın serveti Emin Çölaşan’la yarışır mı?

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:20

Uğur Dündar’ın serveti Emin Çölaşan’la yarışır mı?

oray.egin@aksam.com.tr



Kendimi bildim bileli çok gezerim. İstanbul’da sık sık dışarı çıkarım, belli başlı mekânlara giderim. Bugüne kadar dışarıda Uğur Dündar’ı sadece bir kere gördüm, inanabiliyor musunuz? O da çok kısa süreliğine. Bir akşam Papermoon’da iş yemeğim vardı, o gece Dündar’ı gördüm. Bizim masaya oturduğumuz saatte o çoktan kalkıyordu. Onun dışında ne bir barda, ne bir başka restoranda gördüm bugüne kadar. Ön masalar, şişe açtırmalar, gece Şamdan’a gitmeler Uğur Dündar’ın hayatında yok.

Elbette eğleniyordur, geziyordur ama eminim pek çok medya mensubundan çok daha minimal bir hayatı var. Aile sahibi bir kere. Bildiğim bir tek yazları Çeşme’ye gidiyor, o kadar. Günlerini çocukları ve eşiyle geçiriyor.

Emin Çölaşan da aynen böyle bir gazeteci. Eşiyle Ankara’da yaşar, dışarılarda pek gezmez, seyahate çok çıkmaz. Onun da epey minimal bir hayatı vardır.

Uğur Dündar, tam 40 yıllık televizyoncu. Üstelik öyle sıradan biri de değil. Hep zirvede olmuş, hep çok izlenmiş, medyada ikonlaşmış bir isim. Emin Çölaşan da 20 küsur yıl boyunca Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarıydı. Hem de Türkiye’nin en büyük gazetesinde.

Elbette bu isimler yaptıkları işin karşılığını alacaklar.

Zaten para harcamazsanız paranız olur! Hiçbir şey yapmasanız, banka faizine yatırsanız bile paranız çoğalır.

Kaldı ki, dünyanın her yerinde iyi gazeteciler, başarılı televizyoncular çok para kazanır. Amerika’da hiç kimse Oprah’ın servetini sorguluyor mu? Ünlü haber sunucusu Tom Brokaw yaklaşık 10 milyon dolar kazanıyordu. CBS’e transfer olan Katie Couric yıllık 15 milyon dolara anlaşmıştı.

Türk medyasında ise böyle paralar dönmüyor bile.

Peki bütün bunlardan Melih Gökçek’e ne?

Belli ki Melih Gökçek birilerinin servetini kontrol altına alıyor, bunu araştırıyor, didik didik ediyor. Bu bilgiler ona sızdırılıyor.

Bunun adı fişlemedir. Gazetecilerin zaten kanunen mal beyanında bulunma zorunluluğu var. Ama anladığım o ki Gökçek gibilerinin de dahil olduğu sistem insanları ayrıca fişliyor.

AKP hükümetinin ve ona ilintili kişilerin ilk eylemi değil bu. Geçmişte de aralarında Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı’nın olduğu gazetecilerin, dahası Ahmet Necdet Sezer’in bile servetini Maliye Bakanlığı’nın gizlice araştırdığı ortaya çıkmıştı. Bu skandalın üzerinden sadece birkaç sene geçti.

Belli ki bu iktidar fazlasıyla “başkalarının hayatına” meraklı.

Farkında mısınız, AKP’nin kimi icraatları giderek Nazi Almanyası’nı ya da DDR’yi andırmaya başladı: Fişlemeler, telefon dinlemeler, dosyalamalar, gizli araştırmalar derken hepimizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.

Dün, Ertuğrul Özkök haklı olarak köşesinden Melih Gökçek’e “Uğur Dündar’la uğraşmayı bırak, Murat Karayalçın’a bak, asıl rakibin o” diye seslenmişti. Aynen katılıyorum. Ama meselenin sadece Melih Gökçek olmadığını da üzülerek ekliyorum.

Ortada bir “şebeke” işi var. Stasi gibi bir örgütlenme söz konusu.

Mesele bu fişleme sistemidir. Gökçek’inkinin bireysel bir eylem olmadığı ortada. Yapılan bu dönemin, bu sürecin bir sistematiğinin devamıdır ne yazık ki...



[img]http://www.aksam.com.tr/images/aksam_logo.gif[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Ara 24, 2008 0:25

Bekir Coskun yine mükemmel bir yaziya imza atmis. Tesekkürler kgursu.

Ben burada Emin Cölasan'a katiliyor ve "Insallah Tayyip İ. Melih Gökcek'i aday gösterir" diyorum. Kimler uyanmis, o zaman görecegiz.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Ankara'da adaylık meselesi

İletigönderen kaye » Çrş Ara 24, 2008 2:59

nazlıcak yazdı:Bununla beraber, Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği tartışmadan sonra Gökçek'ten vazgeçilirse, bu tavır CHP'nin başarısı gibi de algılanabilir.

Bakar mısınız hatunun derdine???
Yalan, dolan, talan hiç umrunda bile değil..
Foyalar meydana çıkmasın, CHPnin başarısı algılanmasın.
İnsan oturur da gökçek'ten vazgeçiliyorsa ne yapmış, neden vazgeçilme durumu varmış, bunları deşer.
Kılıçdaroğlu'yla ne tartışmışlar, kim kimi neyle suçlamış, kim haklıymış bunları yazar.
Ama yazmaz, kendisi de biliyor gerçeği çünkü, onun gerçeklerini de biliyorlar..
Bakın isterseniz: http://www.guncelmeydan.com/forum/viewt ... 8006#98006
Daha lafa gerek var mı???
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Tencere ile kapağı...

İletigönderen kgursu » Cmt Oca 03, 2009 1:22

Tencere ile kapağı...

bcoskun@hurriyet.com.tr


YILIN ilk saatleri...

Başbakan televizyonlarda Ankara için uygun gördüğü belediye başkan adayının vasıflarını sayıyor:

"Dürüst, itibarlı, eğitimli, saygın, liyakat sahibi..."

Ve bunun kim olduğunu açıklıyor:

"Melih Bey kardeşimizdir..."

*

"Ne olacak, ne olacak?" demeyin.

Daha da iyi olacak...

Ben size 2009’un, geride bıraktığımız 2008’e göre çok daha iyi olacağını söylemiştim.

İşte yılın ilk müjdesi:

Melih Gökçek kalıyor.

*

Bence ayrılamadılar.

Tencere ile kapağının ilişkisidir bu... Başbakan kıvrandı, düşündü taşındı, nabız yokladı, inceledi, aradı, sordu, kafa yordu... Açıklamayı kaç kez erteledi, bir daha yokladı, tekrar düşündü, yeniden inceledi, baştan baktı...

Baktı; kendilerine en uygunu bu...

Ve açıkladı:

"Dürüst, itibarlı, liyakat sahibi, karizmatik..."

Kim?...

"Melih Bey kardeşimiz..."

*

Şimdi görev sırası aziz halkımızdadır.

Hep birlikte Melih Bey kardeşimize oy verip, onun tekrar Ankara’nın tepesine oturmasını sağlamalı...

Artık kapıya kadar ne hizmet gelirse:

Yiyecek yardımı kolisi...

Nohut...

Makarna...

Bisküvi...

Çay şekeri...

Deterjan...

Kömür...

(Bunların Ankara’da tam 100 bin aileye dağıtıldığını Başbakan’ın kendisi aynı konuşmasında açıkladı.)

*

Öyle, "Ne olacak, ne olacak" demeyin...

Daha da iyi olacak...


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Rabbin sana bunu emretmiş olamaz

İletigönderen kgursu » Pzt Oca 05, 2009 2:41

Rabbin sana bunu emretmiş olamaz

ahmethakan@hurriyet.com.tr


DERVİŞ Yunus bugün yaşasaydı, Ankara’da ölen 7 genç için, "Bu dünyada bir nesneye / Yanar içim göynür özüm / Yiğit iken ölenlere / Gök ekini biçmiş gibi" derdi... Sen ise yiğit iken ölenler karşısında hoyratlığın, densizliğin, üslupsuzluğun dik âlâsını sergiliyorsun... Rabbin sana bunu emretmiş olamaz...

Başkalarının ölüleri için zerre kadar acı duymuyorsun... Başkalarının acılarına zerre kadar saygı göstermiyorsun... "Ölümün kaskatı gerçeği" karşısında bile yüreğinde en küçük bir titreşim meydana gelmiyor... Cephecisin... Tarafgirsin... Acımasızsın... Zalimsin... Rabbin sana bunu emretmiş olamaz...

Adaba riayet etmiyorsun... Üslupsuzluklar yapıyorsun... Derbederliğin had safhada... Yitip gitmiş insanların arkasından, hangi maksatla olursa olsun, "yarı çıplak" türünden saptamalar yapmanın yakışıksızlığının farkında bile değilsin... Gayet anlayışsız, fevkalade bencilsin... Rabbin sana bunu emretmiş olamaz...

Kendi adamlarının en rezil ve en kepaze günahlarının üzerini arsız ve utanmazca örtmeye çalışırken, kendilerini savunma imkânları olmayan "genç yaşta yitip gitmiş" insanların arkasından edepsizce konuşuyorsun... Aşiretçinin tekisin... Bedevisin... İlkelin önde gidenisin... Rabbin sana bunu emretmiş olamaz...

Sevdirmiyorsun, nefret ettiriyorsun... Yakınlaştırmıyorsun, uzaklaştırıyorsun... Kolaylaştırmıyorsun, zorlaştırıyorsun... Yaşatmıyorsun, öldürüyorsun... Bağışlamıyorsun, iftira atıyorsun... Korkutuyorsun, müjdelemiyorsun... Bütünleştirmiyorsun, kamplaştırıyorsun... Gözünü kin bürümüş... Rabbin sana bunu emretmiş olamaz...

Gökçek bana kızmış

GECENİN bir vakti, bir dost meclisinde, "Yeni başlayanlar için İttihatçılar" konulu şahane bir tarih muhabbetinin tam göbeğindeyken...

Telefonum acı acı çaldı...

Baktım, "0312"li bir başkent numarası...

"Hayırdır inşallah" diyerek açtım... Melih Gökçek’ti karşımdaki...

Hakkında ne yazarsam yazayım teması elden bırakmamasına her zaman hayranlık duyduğum Melih Gökçek, bu sefer bana fena halde bozulmuştu...

Topa biraz sert girdi: "Kızdım, çok kızdım" diye başladı söze...

"Hele bir otur, soluklan yiğidim" falan demeye kalmadan başladı hakkında yazdıklarıma yanıt vermeye...

"Ben ideolojik bir adamım" dedi... "Başörtüsüne sahip çıktım" dedi... "Ben sağcılığın hangi rezil hallerini sergiledim? Nasıl böyle yazarsın?" dedi...

Saydırdıkça saydırıyordu...

Araya girmeye çalıştım, "Dur, izah edeyim" falan demek için çırpındım...

Nafile...

"Özür dileyeceksin... Bu yazdıklarını düzelteceksin" falan diyerek, bana resmen Kemal Kılıçdaroğlu muamelesi çekip ayarın kralını vermeye kalkmasın mı?

Hemen kafamı çalıştırıp, bu tür durumlarda hayli işe yarayan bir yöntemi denedim...

Sesimi biraz yükseltip, karşı saldırıya geçtim:

"Söyle bakalım... Partin adaylığını neden geç açıkladı? Neden ezdi seni? Neden yıprattı? Söyle..."

Beş saniyelik bir sessizlik oldu... "Söylersem yazacak mısın?" dedi... "Tabii ki yazacağım" dedim... "O zaman söylemem" dedi...

Kurtuluşun yolunu bulmuştum... Üsteledim... İfrit edici bir şekilde, "Söyle neden böyle oldu?" demeye devam ettim...

"Hık" dedi... "Gık" dedi... Ama anlamlı tek bir kelime bile söylemedi...

Baktım, yöntemim işe yarıyor...

Bu kez karşı saldırının ikinci perdesini canlandırmaya çalıştım:

"Ne yani? Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında başarılı mıydın? Bunu mu iddia edeceksin?"

Yaşasın!

Yine beş saniyelik bir susuş...

Hem bu sefer özeleştiri de yaptı: "Tamam, konuşturmamaya çalışarak hata yapmış olabilirim... Fazla telaşlı gözükmüş olabilirim... Ama Kılıçdaroğlu hakkımdaki hangi iddiasını kanıtlayabildi ki?"

Olayı savuşturmuştum... Tartışılır olmaktan çıkmıştım... Hesap vermekten kurtulmuş, rahatlamıştım...

Son atağımı şöyle yaptım:

"Gecenin şerri, sabahın hayrı... Ben şimdi burada pek müsait bir ortamda değilim... Sabah ola, hayrola... Gündüz gözüyle uzun konuşuruz" diyerek veda ettim...


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen maydonos » Pzt Oca 05, 2009 3:48

evet bu milleti bu secim olcecek turkkana sonuna kadar katiliyorum ozellikle ankarada..eger bu secimde de oy verirlerse bu tahtakurusuna artik hic acimam bu millete..ne halleri varsa gorsunler gercekten...
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

Analar Melih Gökçek gibisini kolay kolay doğuramaz

İletigönderen kgursu » Pzt Oca 05, 2009 17:53

Analar Melih Gökçek gibisini kolay kolay doğuramaz

tturenc@hurriyet.com.tr


EĞER Türkiye, anayasasında yazdığı gibi bir hukuk devleti olsa...

Eğer Türkiye’de hukuk devletine bağlı bir iktidar olsa ve hukuk devletini işletse...

Melih Gökçek ne o belediye başkanlığı koltuğunda bir dakika oturabilir, ne de bir daha o makama aday olabilir.

Hem siyaset dünyasından adı kazınır, hem de yargıda hesap verir.

AKP Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok 2006 yılında bakın ne diyor Sabah Gazetesi’nden Balçiçek Pamir’e:

"Melih Gökçek Türkiye’nin en zengin adamlarından biri. Nereden geliyor bu para?

(...) Ankara Teksas’a dönmüş durumda. Koruma terörü yaşıyoruz. Herkes susturulmuş durumda."

Bir politikacı da şunları söylüyor:

"Melih Bey her ay düzenli olarak Ankara varoşlarında gıda paketi dağıtıyor. Kömür dağıtıyor. Her şey dağıtıyor... İnanın bana analar kolay kolay böyle birini doğuramaz."

Bir başka ülkede Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir politikacı o ülkenin başkentinin belediye başkanının ipliğini bu kadar açık ve net olarak belgelerle pazara çıkarsaydı ne olurdu?

O belediye başkanı programın sonunda halkına döner görevinden istifa ettiğini, siyasetten çekildiğini açıklardı.

* * *

Evet demokratik onurun geçerli olduğu ülkelerde böyle bir programın sonunda bunlar olurdu.

Ama bizde ne oldu?

Yalanla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele için ant içmiş olan AKP iktidarı Melih Bey’i yeniden Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine belediye başkanı adayı olarak gösterdi.

Daha doğrusu kürsülerde bol bol dürüstlük nutukları atıp efelik taslayan, attı mı mangalda kül bırakmayan Erdoğan, Melih Bey’e teslim olmak zorunda kaldı.

Neden?

Bunu da Ankara halkı sandık başına gidince dilerim (pek umudum yok ya) kendi kendine sorar.

Yaşadığı kenti Melih Gökçek gibi bir başkana yarım ton kömür, üç beş kilo makarna, şeker, pirinç, mercimek için teslim etmez.

Bir de dilerim (pek umutlu olmadığımı bir kez daha belirtmem gerekir) Ankara halkı oyunu kullanırken Melih Bey’in Ankara’ya armağanı olan doğalgaz genel müdürü Veysel Karani Demir gibi bir kafanın kurbanı olan o güzelim 7 genci düşünür.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x