MERCAN - KADIN - ORMAN

MERCAN - KADIN - ORMAN

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Mar 07, 2021 22:44

MERCAN - KADIN - ORMAN

Mercanlar bitki değil, omurgasız, basit, deniz canlılarıdır. Sıcak denizlerde toplu halde milyonlarcası birlikte yaşayan bu küçük su hayvancıkları öldükçe, salgılarının birikimi olan kireçten iskeletleri üst üste yığılır, mercan kayalıkları oluşur. Kırmızı mercan, Akdeniz mercanı. Çoğunlukla kırmızı renkteki bu taşlardan süs eşyaları yapılır. Ölü mercanların oluşturdukları tabakalarda, kayalıklarda diğer deniz canlıları yaşam alanı bulurlar. Mercan kayalıklarından oluşan adacıklara mercanada, atol derler.

Yine derler ki, mercan kayalıkları, mercanlar yok olursa denizlerde de yaşam biter…

Ayrıca açık kırmızı renkli eti lezzetli bir balık, mercan balığı, karanfilgillerden beyaz çiçekli bir ot, mercanotu, kırmızı gövdeli, mercan yılanı denilen bir yılan da vardır. Mercanköşk bir saksı bitkisi kekik türünden, ot, çalı bitkisi. Mercan çiçeğine, şamdan, boru, trompet çiçeği de denir, süs bitkisi. Mercanağacı ise bir tür sarmaşık. Yine küçük boylu, kırmızı çiçekli bir tür sokak ve bahçe süsleme ağacının adı da mercanağacıdır. Bir tür tropik bölge ağacı, bu ağacın boyu, yağmur ormanları bölgesinde sekiz on metreyi bile bulurmuş.

Mercanın, anlaşıldığı kadarıyla ormanla, bildiğimiz orman ağaçlarıyla, yurdumuzun bitki örtüsüyle bir ilişkisi yokmuş.

Bu sabah duyduğum bir haber beni buralara getirdi, sözlüklerimize, mercan -Arapça kökenli bir söz- denilince oralarda neler yazıldığına baktım. Sonra, habere döndüm:

“81 ilde “mercan ormanları” oluşturulacak - Ekonomi Haberleri”

Haberin açıklaması:

“Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında 81 ilde mercan ormanları alanlarında fidan dikimi etkinliği düzenleyeceğiz” dedi.”

Neymiş neymiş? Anadolu Ajansı’ndan okuyalım:

“Bakan, Mercan Seferberliği çerçevesinde 81 ilde Mercan Ormanlarına dikilecek fidanları toprakla buluşturacaklarını söyledi.”

İki kavram dikkatimizi çekiyor burada:

Mercan Seferberliği, Mercan Ormanları… Hiç duyulmamış iki ad, iki kavram.

Neden mercan? Neden mercan seferberliği? Denizlerimizdeki yaşam alanları tehlikeye giren mercan kayalıklarıyla mı ilgilenilecek yoksa? Bir yerden bir yere denizde mercan nakli mi yapılacak? Denizlerimiz korunacak, Akdeniz’de, Karadeniz’de nükleer santral yapımları durdurulacak, Marmara denizi ile İstanbul Boğazı ile denizlerimizin doğal akıntılarıyla oynanmayacak mı? Ege’de, son yıllarda el konulan adalarımız, işgalci Yunan’dan nihayet geri mi alınacak?

Yoksa yoksa, mercan kayaları çoğaltılacak, korunacak mı? O zaman neden seksen bir il? Her yerde deniz, her denizde mercan yok ki!

Sefer, Türkçemizde, yolculuk demek. Gidip gelme. Asıl anlamı düşmana karşı harekete geçme, savaşa çıkma. Seferberlik de böyle bir savaşa hazırlık. 1928’deki Türk Dil Devrimi’yle Yüce Önderimizle başlatılan “Okuma Yazma Seferberliği” gibi.

Birazcık daha araştırınca mesele anlaşılıyor.

Üç yıl öncenin bir çalışması imiş bu. 2019 yılının 25 Kasım’ında, “Mercan seferberliği “ ilan edilmiş. Kadına Yönelik Şiddete Karşı "Mercan Seferberliği" başlatıldı diye de duyurulmuş.

Bu yılın duyurusunda şu sözler dikkat çekiyor:

“… kadına yönelik şiddetle mücadele etmekle beraber kadınlarımızın kendi hikayelerini yazabilmeleri için fırsatlar sunmayı, karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almalarını sağlamayı hedeflediklerini…” Kesin bildirim de bu, İhlas Haber Ajansı’ndan:

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) Mercan Ormanları oluşturacağız.”

“Dünya Kadınlar Günü” değil o günün adı aslını sorarsanız:

“Dünya Emekçi Kadınlar Günü.”
Öyküsü de bilindiği gibi, bu tür küresel günlerde hep olduğu gibi, Amerikan kaynaklı. Yok şurada ta şu yılında miting yapılmış, şu zamanda şu kadar kadın işçi fabrikada kilitli kalarak yanmış, şurada da şu olmuş, şu yılında bugünü anmak dünyaca kabul edilmiş.

Geçmişteki acı günlerin hepsi anılsa, örneğin bizdeki Soma faciası, bir anda göçük altında kalan üç yüzden fazla işçinin ölümü, “Kömür İşçileri Günü” ilan edilirdi. Her gün bir cinayete kurban giden kadınlarımız için, her gün, “kadın cinayetlerini kınama günü” olurdu…

En son Denizli’de, Fatma’nın (26) canına kıyılmış. Kocası, kendisinden boşandı diye Fatma’yı sokakta kurşunlamış.

Önemli günleri anabilsek, küreselcilerin ardına takılmasak, Kurtuluş Savaşı’ndaki Yunan kırımları, kadınlarımıza, insanımıza yönelik o günün acımasız kıyımları, İngiliz'in, Fransız'ın, İtalya'nın işgalleri unutulup gider miydi? Sahte saray tarihçisi bir zat, keşke Yunan galip gelseydi diyebilir miydi?

Sonra, deniz dibinin mercan kayalıklarının - mercanların deniz altındaki görünüşlerinin bildiğimiz ormanlarla bir ilişiği yok. Benzerliği bile yok.

Kadınlara kendi hikâyelerini yazmaları için fırsatlar sunulacakmış bu gün. Kadınlarımıza o fırsatlar Cumhuriyet devrimleriyle çoktan sunulmuştu. Verilen seçme seçilme hakkıyla, kız erkek eşit eğitim öğretim hakkıyla, medeni kanunla, miras eşitliğiyle, Cumhuriyetin açtığı parasız yatılı kız okullarıyla, yatılı bölge okullarıyla… Kızlar kadınlar kendi öykülerini ta o zamandan beri yazdılar, yazıyorlar.

Karar alma mekanizmalarında, yani, devletin her tür kurumunda, Cumhuriyet devrimleri sayesinde kadınlarımız yer alıyorlar.

Kadına şiddet ise son yılların bir olgusu. Artarak yükselen, önlenemeyen, önlenmeyen bir şiddet…

Bu konuyu televizyonlarımız sabaha kadar tartışmalılardı. Meclis’in en önemli gündemi kadın cinayetleri olmalıydı, bu konu her yönüyle ele alınmalıydı…

Şiddete uygulanan cezalar artırılmalı, kadınların ekonomik bağımsızlığına önem verilmeli, okuyan kızlara devlet yardım etmeli, çocuklarımızı tarikat yurtlarından kurtarmalılardı…

Toplumun yüz karaları, utanmaz insanlar, ahlaksızlar, televizyon kanallarında özellikle parlatılmamalı, konuşturulmamalı, ahlaksızlık normal gösterilmemeliydi…

Fantastik adlarla, algıya dönük eylemler, gösterişli söylemler yerine, en basiti, “Esra Erol’da” benzeri yayınlar anında durdurulmalı, yapımcı ve yayıncıları cezalandırılmalıydı… Yayınlanan romanlar, kitaplar sıkı takibe alınmalıydı. Ders kitaplarımız özenle hazırlanmalıydı. Gündemden düşmeyen, ülkemize has bir garip ev hapislerinin ruhsal etkileri konuşulmalıydı, betonluklarda (yüksek apartmanlarda, doğadan kopmuş) oturan çoğunluğun bir yıldır çektikleri, intiharlar, sinir krizleri, bunalımları araştırılmalı, çözümler bulunmalıydı…

“Hiçbir ulus yoktur ki, ahlaki temellere dayanmadan yükselsin!” demiştir Yüce Önderimiz Atatürk.

Nerede ahlaki temellerimiz? Hani ailenin kutsallığı? Tek eşlilik? Zinayı neden suç olmaktan çıkardınız? Televizyon dizilerinin konuları neden hep ahlaksızlık, aldatma, cinsellik üzerine?

“Ismarlama dua satın alınmaz.” “Ne dökersen aşına, o çıkar kaşığına.” demiş atalarımız.

Geçen haftalardan, bu dediğim yayından alınan, bir iki sözle, fazla uzatmadan yazımı bitireceğim.

Bir yayında, yayına, utanmayı unutmuş bir erkek çıkıyor. Bir yanda bu utanmazın, evliyken, imam nikâhıyla evlendim dediği arsız suratlı genç bir kız. Bir yanda, bu ahlaksız adama bel bağlamış sözde yolunu gözleyen utanmayı hiç bilmemiş bıçkın bir kadın, adamın kaç yıllık karısı imiş… Kız, bebek bekliyormuş, “Beni bekârım diye kandırdı diyormuş, karısı adamın yolunu bekliyor, geri gelsin diyormuş, adam kız için, çocuk benden değil, hamileymiş madem dokuz ay on gün sonra göreceğiz diyormuş, sunucu Esra da “Babası siz çıkarsanız biz de göreceğiz!” diye yayıncılık yapıyormuş. Bunları günlerce konuşturmuşlar ekranda. Yayına kimse kilit vurmamış.

Bu da başka günün yayını:

“14 yıllık evliyim. Hep aldatma. Artık ona şans vermek istemiyorum.”
Esra: “Yapma Okan, kaçan o, boşan! Seni sevmeyen bir kadınla ömür geçer mi ya!”

Yine dün akşam, evden kaçan Zeynep kız ve bu kızın açıkladığı, içinde olduğu o bitmeyen “fuhuş” konusu işlenmiş. Kız, perde arkasında falan konuşturulmuyor, yüzü kapatılmıyor, kirpikleri ok gibi boyanmış, pembeler giymiş, taranmış, toplanmış ekranda bir kurumla oturuyor. Anası diye de gözlüklü kara çarşaflı bir kadın çıkarmışlar, parmak sallatıyorlar.

Bu ahlaksızlıklar, her gün ama her gün evlere tıkılmış insanlara sansürsüz izlettirilecek, sonra da kadınlara şiddete dikkat çekilecek!

Nasıl çekilecek?

Mercanla, mercan ormanlarıyla (?), deniz dibinin renk renk görsel şöleniyle, kadına şiddetin ne ilgisi var dersiniz?

Boşuna nefes tüketme bizimkisi.

“Neler geldi, neler geçti felekten. Duyulmadı deve geçti elekten!”

Feza Tiryaki, 7 Mart 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: MERCAN - KADIN - ORMAN

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Pzt Mar 08, 2021 17:22

Sevgili Feza'ya en mutlu ve kutlu bir 8 MART dilekleriyle ben Gönül'den özel selamlar, sevgiler, mutluluklar ve başarılar. ,
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: MERCAN - KADIN - ORMAN

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Mar 08, 2021 22:11

Gönülden gönüle yol vardır derler… Doğruymuş…
Sevgili Gönül Hanım’a, bu kadınlara özgün günde, gönülden selamlar, sevgiler.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x