MERDAN YANARDAĞ GÖZALTINA ALINMASAYDI NE YAPACAKTI?
Gazeteci Merdan Yanardağ Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Kamuoyu tarafından Kanaltürk Televizyonunda yaptığı programlar ile tanınan Merdan Yanardağın 23 yıllık bir gazetecilik geçmişi var. Daha önce Güneş, Sabah, Gündem, Aydınlık (Günlük) gazetelerinde ve HBB, Kanal E (CNBC-E), atv, Kanal 6, Expochanel televizyonlarında çalıştı. Kanaltürk televizyonunda Yolsuzluk ve Yoksulluk ve 5. Boyut programlarını yaptı. Kanalın Koza grubuna devri ile Tuncay Özkanın kurduğu Kanal Bizde çalışmaya başlayan Yanardağ, gözaltına alındığı sıralarda Ankarada kanalın çalışmaları için bulunuyordu.
Gazeteci Merdan Yanardağın son dönemde sıkça gündeme gelmesini sağlayan ise Fethullah Gülen ile ilgili yaptığı haberlerdi. Gülenin 35 yıllık dava arkadaşı Nurettin Veren ilk kez onun programında konuştu. Fethullah Gülen ile ilgili yaşadıklarını, gözlemlerini anlatan Verenin itirafları günler boyunca sürdü.
Gazeteci Yanardağ bu itiraflar Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası-Türkiye Nasıl Kuşatıldı? adıyla kitaplaştı. Bu durum cemaat yanlısı medya tarafından oldukça sert tepki gördü. Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu günlerce Merdan Yanardağ aleyhinde program yaptı.
Peki, Merdan Yanardağ gözaltına alınmasaydı ne yapacaktı?
Merdan Yanardağ, önümüzdeki pazartesi ve salı günü Stutgartta Fethullah Gülen üzerine bir konferans vermeyi planlıyordu. Almanyada bulunan 10 Türk Derneğinin bir araya gelerek düzenlediği konferansın adı Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası idi. Bu konferansı engellemek için cemaat pek çok girişimde bulunmuştu. Hatta Zaman Gazetesi Frankfurt temsilcisi İsmail Kul, Stutgart Belediye Başkanına mektup yazmış ve konferansı engellemesi talebinde bulunmuştu.
Bunun dışında önümüzdeki günlerde pek çok konferansa konuşmacı olarak katılmayı planlayan Merdan Yanardağın konferanslarının konusu genellikle hükümet ve cemaatin eleştirisini içeriyor. Yanardağ, 2 Kasım tarihinde Kadıköy Sosyalist Kültür Derneğinde Sosyalistler ve Cumhuriyet başlıklı konferansta konuşmacı olarak bulunacaktı.Sosyalist fikriyata sahip Merdan Yanardağ, eserlerinde sosyalistlerin cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkması gerektiğini anlatıyordu.
Oldukça ilginç bir durum daha var ki Merdan Yanardağın bu hafta Ergenekon ve Sosyalistler adında bir kitabı da çıkacaktı. Kitapta sosyalistlerin Ergenekon soruşturmasına nasıl baktığını sorgulayan Yanardağ, sosyalist hareketin önemli isimleri ile ortak bir çalışma yapmıştı. Merdan Yanardağın çalışmasının yanında, Aydemir Güler, Levent Tüzel, Mahir Sayın, Sungur Savran, Haluk Yurtsever, Ertuğrul Kürkçü, Ömer Laçiner ve Ergin Yıldızoğlu kitaba birer makale verdiler.
Merdan Yanardağ kitapta Ergenekon soruşturması aracılığıyla solun Susurlukçu mafya ile yan yana getirilerek karalanmaya çalışıldığını savunuyor. Ergenekon soruşturması aracılığıyla İslamcı ve liberal kesimlerin solun tarihsel birikimlerine saldırdığını ve bağımsızlık, yurtseverlik, laiklik, aydınlanma gibi değerleri yok etmeye çalıştığını anlatıyor. Merdan Yanardağ henüz piyasaya çıkmayan kitabına ilk kez okuyacağınız ve Yanardağın Ergenekon üzerine düşüncelerine ışık tutan şöyle bir önsöz yazmıştı:
Ergenekon operasyonunun ardından kamuoyunda ve sol'da başlayan tartışma, neredeyse sosyalist hareketin bugününden tarihine uzanan bir hesaplaşma niteliği kazanmış durumda. Özellikle liberal, ikinci cumhuriyetçi ve İslamcı çevrelerin sosyalist harekete yönelik eleştirileri adeta bir saldırıya dönüştü. Sol'un bir anlamda "demokrasi" sınavına çekildiği bu tartışma, toplumu olduğu gibi, sosyalistleri de ikiye bölmüş gibi görünüyor.
Ancak verimli, geliştirici ve saygı sınırları içinde yürüyen bir tartışma değil bu
Sosyalist hareket, neredeyse Deniz Gezmiş ve bütün bir devrimci kuşağın "Ergenekoncu" ilan edildiği, bilimsel temelden yoksun, tarih bilgisi ve Marksist edebiyattan habersiz, küstah ve insafsız bir saldırıyla karşı karşıya. Susurluk artığı, mafyalaşmış ırkçı-faşist bir çete ile sosyalist hareketin şu ya da bu şekilde ilişkilendirilmeye çalışıldığı tuhaf bir süreç yaşanıyor. Daha da önemlisi, bu tartışma ve kuşatma içinden AKP iktidarına "demokrasi" adına güçlü bir meşruiyet üretmek için olağanüstü çaba harcanıyor.
Darbe ve demokrasi ikilemine sıkıştırılmış bu tartışmalar sırasında, sosyalist sol'da ortaya çıkan farklı değerlendirme ve politik tutumlara karşın, devrimci hareketin genel olarak söz konusu liberal saldırılara boyun eğmediğini ve teslim olmadığını da saptamak gerekiyor.
Ancak, liberaller üzerinden kurulan bu kuşatmanın, sol'un kimi öğelerinin devşirilmesiyle sonuçlandığı da kabul edilmelidir. Elbette Ergenekon soruşturması ve ardından gelişen tartışma, kendi başına bir "neden" değil, sadece bu kırılmanın gerçekleştiği tepe noktasına işaret eden bir sonuçtur. Değilse, sol'da yaşanan ortak referans alanlarının yitirilmesi, dönüşüm ve başkalaşma, 1980'den bugüne uzanan, 12 Eylül ve sosyalist sistemin çözülmesi dönemeçlerinden geçen, uzun bir zaman diliminde gerçekleşmiştir. Sol'da derin ve sancılı bir ayrışmanın yaşandığı gerçektir.
Diğer taraftan, Ergenekon soruşturması dolayısıyla sol'a yönelik saldırılardaki yoğunlaşmanın, liberallerin ve İslamcıların ideolojik bir hegemonya kurma ihtiyacından kaynaklandığı da görülmelidir. Çünkü böyle bir hegemonya oluşturulmadan, hangi yönde olursa olsun toplumları dönüştürmek imkânsız değilse bile, çok zordur. Öyle anlaşılıyor ki, hâlâ bu topraklarda sosyalist entelijansiyayı teslim almadan ideolojik bir hegemonyanın kurulması mümkün görünmüyor. Bu nedenle elinizdeki kitabın, söz konusu kuşatmanın kırılmasına katkıda bulunmasını umuyorum.
Bu kitapta sosyalistlerin darbe, demokrasi, ılımlı İslam, emperyalizm, bağımsızlık, yurtseverlik, laiklik, aydınlanma, liberalizm, sınıf mücadelesi, post-modernizm, sol'un tarihi ve geleceği konularındaki görüşlerini bir araya getirmeyi; farklılaşan ve ortaklaşan yaklaşımlarını birlikte sunarak bir karşılaştırma imkânı yaratmayı denedim. Bu bakımdan elinizdeki kitabın, daha sonra konuya dair araştırma yapacaklar için de önemli bir referans kaynağı olacağını düşünüyorum.
Diğer taraftan, sosyalist harekette bir zihin temizliği ve hafıza yenilenmesine katkıda bulunmak, bu çalışmanın öncelikli amaçları arasındadır. Dahası, sosyalist sol'da tarihsel bir ara bilanço çıkarma çabalarına küçük ama önemli bir girdi sağlayacağı da açıktır.
Kuşkusuz bu ortak kitapta sosyalist solun bütün öğelerini içermeyi isterdik. Ama ne yazık ki, çeşitli nedenlerle bunu gerçekleştiremedik. Sebep ne olursa olsun, bu durumu bir eksiklik olarak görüyor ve kabul ediyoruz. Ancak bu kitapta oluşturduğumuz kompozisyonun, yine de sosyalist sol'un ana eğilimlerini yansıttığını ve bu arazinin büyük fotoğrafını verdiğini düşünüyoruz.
Merdan Yanardağ / Eylül 2008, Ankara
Kaynak