Millî İrade ya da Sine-i Millet / Meltem Dikmen CANİKLİOĞLU

Millî İrade ya da Sine-i Millet / Meltem Dikmen CANİKLİOĞLU

İletigönderen Fatma Seher Erden » Pzr Ağu 25, 2013 21:47

Millî İrade ya da Sine-i Millet

Bacası ateş almış Türk Ülkesi’nin sağduyulu çocukları,

Terör tehdidi ve şantajı ile köşeye sıkıştırılmış Türk Devleti’nin sadık yurttaşları,

Bölünmenin bir tehdit olmaktan çıkıp, yakın tehlike haline geldiği Türk Vatanında, vatanın birlik ve bütünlüğüne adanmış yeminli yurtseverler olan bizler;

Milli İrade Bildirisi altında imzası olan Türkiye sevdalıları,

Bizzat memleketin dahilinde iktidara sahip olanlarca yürütülen dinsel, mezhepsel ve etnik temelli politikalarla tahrik ve teşvik edilen bir iç savaş tuzağına düşmemek için çırpınan halkının kalbi, dili, elleri, gözleri olmak için,

Bizim adımıza bizim üzerimizden verilen sözleri, yürütülen müzakerelerde varılan uzlaşmaları,varlığımıza, birliğimize ve dirliğimize kurulan tuzakları bozmak için, bizim için dikilen kefeni , dikenlerin sırtına geçirmek için bu yola çıktık.

Şehitlerimizin kanıyla imzaladığımız milli andımızı çiğnetmemeye kararlıyız.

Şartların bizi mecbur ettiği Yeniden Milli Bağımsızlık Savaşı’nın eşiğinde, neden bir arada olduğumuzu biliyoruz. “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda toplandık, yürüyeceğiz, gösterdiği hedefte birleştik, cepheyi büyüteceğiz. At izinin it izine karıştığı, her tarafı tozun dumanın götürdüğü bir ortamda ne yapacağımız, nasıl yapacağımız konusunda şimdilik kafalarımız karışık olabilir. Ortak milli hedeflere hayatlarını adayanlar için, yönteme ilişkin sorunlar çözümsüz değildir.

Partiler üstü olmak ve partiler üstü kalmak konusundaki ortak kararımız, bazı çevrelerce acı eleştirilerin konusu ediliyor. Bir cevap: Örgütlü mücadelenin gücü inkâr edilemez. Fakat bugün üzerinde konuşulması gereken, var olan örgütlerin dışında kalma niyet ve olgusu değil, örgütlerin dışında kalma iradesinin gerekçesidir.

İddia ediliyor ki, “sistemi rahatsız etmeden, lekelenmeden konuşmak ve konuştuklarına pek çok insanın değer vermesi, örgütsüz kişileri ‘ayrıcalıklı’ yapıyor. Bu kişiler ’temiz’ kalmak,’bulaşmamak’ ve düşmanın doğrudan ‘saldırılarına’ maruz kalmamak peşindeler. Gerçek mücadelenin içinde olmaktansa kıyılarında dolaşmak yetiyor onlara. Kıyılarda dolaşırken, halka,’hedef’ göstermeksizin, karanlığa yumruk sallamayı öğütledikleri ve bu yolla da bir tür ‘kara propaganda’ yaydıkları için de sistem tarafından fazlaca rahatsız edilmezler. Ufak-tefek uyarılarla ‘yola’ gelirler. Örgütsüz aydın’ın varacağı yere de varırlar sonuçta.”

Hiçbir örgütün, örgüt görevlisinin veya sempatizanının, var olan siyasi parti ve örgütleri fikir ve eylem bazında kendine yakın bulmadığı için, salt AKP muhalifliği üzerinden yürütülen siyasi muhalefeti faydasız ve yetersiz bulduğu için, mevcut siyasi oluşumların siyaset yapma tarzı ve kültürüne yabancı kaldığı ya da benimsemediği için örgüt dışı kalmayı tercih edenleri yaftalamak ayrıcalığı olamaz. Ne vatanseverlik örgütlünün tekelindedir, ne de ilke ve inançları uğruna mücadele vermek ve gerekirse ölmek.

Örgütlü mücadeleyi tercih edilir kılan; doğru amaçlar için, doğru yolda, doğru kişilerle yürüyebilmektir. Mesele, bilinçli bir halk kitlesinin yanında örgütsel gücünüzle yer almak ile, kalabalıkların önüne düşmek ya da arkasına gizlenmek arasında bir tercih yapmaktır.

Milli İrade bildirisi altında imzası olanlar Türkiye’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelen tüm tehditlere karşı milletimizi bilinçlendirmek, düşünce ve eylem planında varlığımızı ve bağımsızlığımızı hedef alan her türlü oyunu bozmak üzere konuşmak, yazmak, tartışmak, ortak bilinç ve ilkeler etrafında Türk milletinin bütününü bir araya getirmek için toplandı.

Eylem ve söylemleri ile bugünümüzden sorumlu olduğunu hatırladığımız, bildiğimiz, gördüğümüz, tespit ettiğimiz siyasi aktör ve kurumların dışında kalmaya kararlıyız. Kim demiş Türk milleti belleksizdir diye.


Ve önemli bir konu: Neden Milli İrade?

Milli İrade tıpkı demokrasi gibi, tıpkı milli egemenlik gibi, çok popüler bir kavram.

Kavramların diliyle konuşmak başka şeydir kavramlarla boğuşmak başka şeydir. Milli irade ve milli egemenlik, anlamları ve pratikleri bakımından iç içe geçmiş iki kavramdır. Tanrısal iradenin tecelligâhı ile milli iradenin tecelligâhı farklı odaklardır. Egemenliğin millete dayandığı yerde, millet iradesinin tecelli ve temerküz ettiği yer parlamentodur. Ulusal bağımsızlık savaşı 1920’de açılan TBMM’nin komuta ve kontrolünde verilmiş ve başarılmıştır. Nutuk’ta Milli Mücadele’nin hedefi “Hakimiye-i milliye’ye müstenit yeni bir Türk devleti tesis etmek” olarak ifade edilir. 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1. Maddesi de “hakimiyet bilâ kayd ü şart milletindir.” Der. 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” olarak bu madde korunmuştur. Tanrısal iradenin yerine milli iradeyi koymadan İstanbul Hükümetini ve Meclisi Mebusanını yok saymak mümkün olamazdı. Milli irade 20. Yüzyıl’ın başında, monarşik yapısı içinde çözülen ve tarihe karışmakta olan Osmanlı Devletinin içinden, Türk vatanında milli egemenliğe dayalı yeni bir Türk devleti tesis etmenin kilit kavramı idi. O gün milli devleti, milli egemenlik çerçevesinde örgütleyen bu ilke, bugün ne anlama geliyor?

Eğer Demokrat Parti iktidarını 1960 trajedisine taşıyan söylem de milli irade ise, eğer bugün tarihi tekerrür ettirircesine AKP iktidarı da aynı kavramı sloganlaştırarak Türk Milleti’nin ensesinde boza pişiriyorsa, eğer “Ulus devletten ümmete, demokrasiden hilafete” pankartları gerisinde ülkemizde başka bir millet için ve başka bir millet adına demokratik gösteri yapanların dilinde de mili irade sanrısı varsa ve bu sloganları atıp, pankartları taşıyanlar kendilerini milletin kendisi ve milli iradenin sahibi sayıyorlarsa, ben bu kavramı tartışmak zorundayım.

Egemenliği millete dayandırmayan bir devlet modeli ve bir yönetim pratiği dünyada neredeyse kalmadığına göre, biz milli irade’den başkalarının anlamadığı neyi anlıyoruz? Veya soruyu şöyle soralım: Modern demokrasilerin klasik ve vazgeçilmez ilkesi olan milli irade yönetenler için, yönetilenler için, iktidar için muhalefet için, sandık ürünü siyasi partiler için ne ifade ediyor?

Eğer milli iradeyi “Vatanın bağımsızlığı milletin istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini, milletin azim ve iradesi kurtaracaktır.” sözünde anlamını bulduğu şekilde; klasik demokrasinin temsil kurumlarına hapsedilmemiş bir millet ve onun iradesi olarak anlıyorsak (ki böyle anladığımızı düşünüyorum, bunun için bu başlığı taşıyan bildirinin altını imzaladım)biz, aynı zamanda mevcut siyasi partilere bir çağrı yapıyoruz: Sine-i millete dönüş çağrısı.

Biz aynı zamanda milletimize bir mesaj veriyoruz: Ancak, biçimsel demokrasi tiyatrosunda başrol oyuncusu olan siyasi partiler eli ile İradesi zaafları, korkuları ve beklentileri üzerinden yönlendirilmemiş, sınırlanmamış, budanmamış, sulandırılmamış ve bulandırılmamış bir millet, kendi geleceğini özgürlük ve bağımsızlık temelinde yeniden inşa edebilir. Verdiğiniz temsil yetkisini siyasi partilerden geri alınız, siyasi partiler eliyle yozlaştırılmış, işlevsizleştirilmiş parlamentoyu iradenizin tecelli ve tezahür makamı olmaktan azlediniz. Olağan dönemlerin olağan temsil kurumları, olağan hale geri döndüğümüzde, kaldıkları yerden görevlerine devam edebilirler. Millet bu parlamentoda toplanan fesat odakları eliyle olağanüstü koşullarla yüz yüze bırakılmıştır. Milleti bu duruma düşürenler aynı temsil yetkisiyle milleti kurtarmaya talip olamazlar. Hırsıza mal katile can emanet edilmez.

Kavramlarla boğuşmaktan kavramları anlamaya fırsat kalmadığı için, birbirimizle sağlıklı iletişim kuramıyoruz. Bu coğrafyaya, demokrasi, insan hakları, milli irade vb. kavramlar sıcağı sıcağına servis edilmedi. Her biri yoğun fikri sancıların ürünü olan bu değerler, doğdukları coğrafyaya çok şey kattı, ama bize gelinceye kadar Batı, bu değerleri, sömürgeleştireceği coğrafyalarda kullanacağı birer silaha dönüştürmeyi başarmıştı.

Batılı için milli irade; milletin, kendi kaderi ve geleceği konusunda tek seçici ve belirleyici olduğu bir yönetim tekniğinin ideolojik tacı iken, bizde sandık oldu.

Atatürk niçin hâlâ çok büyük ve Türklüğün hâlâ tek tartışılmaz lideri? Türk Milleti için iyi olan, doğru olan her şeyin anahtarı niçin hâlâ onda, onun sözünde ve eyleminde? Kurtuluşa ve bağımsızlığa giden yolda hâlâ niye onun ayak izlerini takip etmeliyiz? Çünkü Mustafa Kemal, milli iradeyi tam da anlaşılması gerektiği gibi anladığı ve anlattığı için.

Milli İrade Bildirisi imzacıları

Milletler vardır, çağdaş dünya milli devletlerin eşit egemen ilişkileri ekseninde biçimleniyor. Türk Milleti vardır. Onu, bu vatanda sonsuza dek yaşatmak andımızdır. Milli irademiz devletimizi, devletler ailesinin bağımsız, eşit egemen bir üyesi kılmaktır. Devlet kimliğine gizlenmiş küresel çetelerin emperyal heves, plan ve projelerin hedefi, operasyon merkezi , aleti, maşası olmamaktır.

Çağdaş rejimler mili egemenlik ilkesi etrafında kurumsal yapılarını oluşturuyor. Bunları tartışmıyoruz, ama saf milli irade söylemine yaslananlar için milli iradenin tek sesi parlamento ise, biz kendimize sık sık niçin bu başlık altında birleştiğimizi hatırlatmalıyız.

Tekrarlıyorum, “milli irade” esnek bir kavramdır. Bizim bu kavrama yüklediğimiz anlam ile, demokrasiyi araç olarak görenlerin yüklediği anlam farklıdır. Demokratik temsili seçime indirgemek ve seçim sonuçlarına dayanılarak milli irade adına siyasi iktidarın elde ettiği tüm kazanımları mutlak bir hak ve yetki olarak toplamak yanlış bir algıdır ama günümüzde Türk milletinin sırtına bu algı üzerinden çökülmüştür.

Bizim için milli irade, yaşadığımız olağanüstü dönemde asla devretmeyeceğimiz, asla temsil ettirmeyeceğimiz asli bir yetkidir.

Bugün ülkemizde milli iradenin tecelli etmesi gereken yer parlamento değil, vatanın her karış toprağıdır. Çünkü “Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh bütün vatandır.”

Milli iradenin tecelli etmesi gereken zaman gelmiştir. O gün bugündür.

Milli iradeyi tecelli ettirmenin yolunu yöntemini, usulünü buyrun tartışalım.

Meltem Dikmen CANİKLİOĞLU, 20 Ağustos 2013
Kullanıcı küçük betizi
Fatma Seher Erden
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 24
Kayıt: Sal Tem 16, 2013 21:09

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x