Milli Merkez (2) Milli Merkez'in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013 / Erhan SANDIKÇI

Milli Merkez (2) Milli Merkez'in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013 / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Cmt Nis 27, 2013 7:20

Milli Merkez (2)

Milli Merkez’in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013

Resim

Milli Anayasa Forumlarının, Milli Merkez’in, TGB’nin, İşçi Partisi’nin, Ulusal Kanal’ın, Aydınlık’ın en çok kullandığı söz buydu: “Atatürk’te Birleştik”. Sonra da “Milli Meclis, Milli Hükümet”. Aslında bu sloganların kısa geçmişi, Milli Anayasa Forumu programının kopya edildiği kaynak “birleştik” sözünün gerçek dışı olduğunu göstermeye yetiyor.

1. İşçi Partisi’nin 29 Mart 2003 tarihli 6. Genel Kongresi’nin başlığı “Milli Meclis Milli Hükümet”ti.

Kongrede kabul edilen raporda “Bu çürüme ve dönekleşmeye tepki duyan emekçi halka bağımlı devrimci kadrolar ise, İşçi Partisi dışında sosyalizm mücadelesi verilemeyeceğini görmektedirler. Türkiye’nin devrimci birikiminin bir parçası olan bu kadroları Partimiz çatısı altında birleştirmenin koşulları oluşmuştur.” denmekteydi.[1]

2. 24 Aralık 2006’daki 7. Genel Kongre’nin kararlarında en çok üstünde durulan şey “Milli Hükümet Programı”ydı. İşçi Partisi “Milli Hükümet” hedefine daha da kilitlenmişti. Bu kongrenin kararlarında örgütlenmeye dair cümleler de vardı: “Bugün Türkiyemizde kendisini bu öncü geleneğin içinde tanımlayanlar, milletimizin geleceğine önderlik edecek büyük birikimi temsil etmektedirler. Ancak çeşitli partilere veya derneklere dağılmışlardır veya partisiz konumdadırlar. Onları aynı öncü örgütlenme, yani siyasal parti içinde birleştirmek, millî hükümet amacının zorunlu kıldığı yakıcı görevdir.”

    “…farklı partilere bölünmüşlüğü yine devrimci tarzda aşmak zorundayız. Namık Kemal-Talat Paşa-Atatürk geleneğinden gelen öncüler ve kökleri yine Türk Devrimi’nin içinde olan sosyalist birikim, tarihî bir görevle karşı karşıyadır. Bu görev, öncelikle Kemalist Devrim’i tamamlamak için İşçi Partisi’nde birleşmektir. Türkiye’nin öncü birikiminin yüzyılların tecrübeleri içinde oluşmuş bilimselliğini, namusunu, fedakârlığını ve cesaretini bugünün koşullarında yeniden üreten ve hayata geçiren, İşçi Partisi’dir.”[2]

3. 2011’de genel seçimlere giderken İP ve çevresinde oluşturulan “Cumhuriyet Güçbirliği” adlı, aslında birlik olmayan, İP’in çevresinden oluşan oluşumun temel sloganı da “Atatürk’te birleştk”ti…[3]

Oluşumun eski internet sitesine girdiğimizde “Hatay'da Miting Gibi Açılış! Cumhuriyet Güçbirliği, 1921’in değil 2011’in Tekalif-i Milliyesidir. Tekirdağ’da Güçbirliği çığ gibi büyüyor. Cumhuriyet Güçbirliği gönüllüleri ‘Atatürk’te birleştik!’ bildirisi dağıttılar.” gibi haberleri anımsıyoruz. Halka gerçekçilikten uzak hayâllerle umut verdiler ve bir tane adayı bile meclise sokamadılar. Kitlelere adeta “hayâl kurup başarısızlığa uğrama” alışkanlığı kazandırdılar.

Bilindiği gibi 2012’de genellikle TGB bazen de TGB-ADD-CHP-İP ve diğer örgütlerin çağrılarıyla gerçekleşen eylemler kalabalık kitlelerle gerçekleştirildi. Tabi ki yasaklanan 19 Mayıs, 29 Ekim gibi bu eylemlere katılan yüz binlerce vatandaş İşçi Partisi’nin gücüne güç katmak için değil vatanını, Cumhuriyetini sahipsiz bırakmamak için meydana indi.

4. Şimdi bu yıl gerçekleştirilen ve önümüzdeki 3 yıldaki yönünü “Yaparız!” sözcüğüyle niteleyen İP 9. Genel Kongresi’nin kararlarına bakalım:

    “Tarih yapmak, geniş halk kitlelerine önderlik ederek devrim yapmak ve halkın Türkiyesini kurmaktır.
    İşte bu görevimiz başlamıştır.
    - 19 Mayıs 2012 günü İstanbul’da 240 bin gencin halkla birleşerek yürüyüşü, (TGB, İP’ten bağımsızdır diye ısrar edenler buna ne diyecek? İP, TGB eylemini kendi başarısı sayıyor!-E.S)
    - 16 Eylül 2012 günü, ön cephedeki Hatay halkını ayağa kaldıran dirençli eylemimiz,
    - 29 Ekim 2012 günü Türkiyemizin Atatürk’te Birleşen örgütleriyle birlikte yüzbinleri harekete geçirerek Birinci Büyük Millet Meclisi önünde, gerici rejimin barikatlarını yıkan büyük başarımız,
    - 10 Kasım 2012 günü Partimizin çağrısıyla Ankara Tandoğan Meydanı’nda yüzbinleri seferber eden tarihi eylemimiz,
    - 13 Aralık 2012 günü yüzbin yurttaşımızın katılımıyla gerçekleşen Silivri kuşatmamız,
    ülkemizi karanlıklardan çıkartan yeni bir sürecin başlangıcını belirliyor.
    Türkiyemizin ufkunu aydınlatan bu eylemlerde Partimiz öncü görevlerin ötesinde, geniş halk kitlelerini seferber ederek, bir tarih etkeni olarak, tarihin pususundan çıkmıştır.”

    “Partimiz bu cepheyi tutmuş ve programı, tutarlılığı, fedai geleneği ve tecrübe birikimiyle 2012 yılında bu cephenin önderi konumuna gelmiştir.
    Bu tarihi gelişmeye işaret ederek, Türkiye’nin bütün millici, halkçı ve sosyalist birikimini İşçi Partisi’nde örgütlemeye çağırıyoruz.”

    “Partimiz, Türkiye halkını seferber ederek tarih yapma günlerine gelmiştir.
    Artık bütün mesele, yapacağımız büyük işi somutlaştırmak, genel söylemlerin ötesine geçerek önümüze somut işler koyarak ve bu işleri planlayarak hedefe ilerlemektir.”

    “2012 yılında 19 Mayıs, 16 Eylül, 29 Ekim, 10 Kasım ve 13 Aralık’ta milyonların ayağa kalkışı, eylemleri, Partimizin tarih yapmaya yöneldiğini gösteriyor.”

    “Halkın İşçi Partisi’nin önderliğinde toplanması, Partimizin kendi tarihsel görevini kavramasına ve hayata geçirmesine bağlıdır. Partimizin “yaparım” kararlılığını ortaya koyması ve sorumluluk üstlenmesi her işin başıdır.”

    “Müttefik hayranlığı diyebileceğimiz bu anlayış önce 19 Mayıs 2012 günü yıkılmıştır. Sonra Hatay’da 16 Eylül günü bertaraf edilmiştir. 14 Ekim Berlin toplantısında ve 29 Ekim’de Ulus Meydanı’nda etkisiz kılınmıştır. Ama asıl bozguna uğratıldığı tarih, 10 Kasım 2012’dir.”

    “Eğer müttefikler, halkın gizilgücünün farkında değilse, orada Partinin girişimi ele alması, halk hareketinin başarısı yanında müttefiklerin de ikna edilmesi açısından belirleyicidir.”

    “Mücadelemizin stratejik ilkeleri ise,
    Bir: Halk önderlerinden oluşan Öncü Parti inşa etmek,…”

    “Türkiye’nin bütünleşme ve devrim davasına önderlik edeceğiz…”

    “Partimizin doğru güçbirliği siyasetlerine önderlik ederek yerel iktidarlar kazanma olanağı vardır ve bütün Parti örgütlerimizi bu hedeflere yöneltiyoruz.”

    “Milli Güçbirliği, tecrübeler göstermiştir ki, İşçi Partisi’nin cesur davranmasıyla, yapıcı ve birleştirici girişimleriyle adım adım inşa edilecektir. O nedenle Partimiz, çekingen tutumları aşmak, atak davranmak ve örnek olmak sorumluluğunu yerine getirecektir.
    En önce Partimiz bilmelidir ki, Milli Güçbirliğini hayata geçirecek başlıca itici güç, İşçi Partisi’nin güçlenmesidir.”

    “…milyonlarca yurttaşımıza önderlik dönemine giriyoruz.”[4]

Yalnız bunlar değil ki, bugün söylenenlerin ortaya yeni çıkmadığının, hepsini yıllardır İP’in dile getirdiğinin ve tasarladığının onlarca, yüzlerce örneğini bulabilirsiniz. Örneğin 2007 genel seçimleri öncesinde İP’in yayınladığı bir bildirinin başlığı şöyleydi: “ABD denetiminde, AB kapısında değil başı dik Türkiye için Atatürk'te birleşelim!” Bildiride şu cümle de yer alıyordu: “Bütün mesele, milletin bu büyük birikimine önderlik edecek öncü teşkilatlanmadadır. İşçi Partisi, Milli Hükümet Programı ve kadrolarıyla bu görevi üstlenmiştir.”[5]

Doğu Perinçek’in Aydınlık’taki yazılarını okuyan herkes İP’in öteden beri “AKP’yi yıkmak için herkes bizim partinin önderliği altına girmeli” görüşünü savunduğunu zaten bilir.

(Bu araya iki not sıkıştıralım. Bir, “herkes bizim partide toplanmalı” elbette doğal bir görüştür. Bunu dile getirdiği için kimseyi suçlayamayız. Ama bu amacı “birleşme”, “Kuvayı Milliye”, “Müdafaa-i Hukuk” diye yutturmaya izin vermeyiz! İki, gerçek niyetlerini kendi belgeleriyle, kendi kaynaklarıyla ortaya koyduğumuz kişiler İP’in yönetimidir. Yazdıklarımız parti militanları hariç, vatansever destekçi kitlesine yönelik değildir.)

O yazılardan bir örnek:

    “Öyle tek at tek mızrak konferanslar vererek olmaz bu iş. Partileşerek olur. Bugün bir tek İşçi Partisi, millet ile Orduyu birleştirerek hükümet olma görevini tanımlıyor. Bölünmeyi önlemek ve bağımsız-halkçı Türkiye programı için canla başla mücadele ediyor. Öyleyse elde var İşçi Partisi. Bütün mesele, eldeki örgütlü gücü çekirdek alarak potansiyel gücü kazanmaktır.”[6]

Bu uzun alıntılara son olarak, Milli Merkez Kurultayı’nda sözü kesilen Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın yaptığı açıklamayla ilgili haberi ekliyorum: “Milli Merkez hareketinin anayasa konusunda tam bir fikir birliğinde bulunmadığını da belirten Soysal (…) İşçi Partisi'nin, hazırladığı metinleri dağıttığını belirterek… Hareketin arkasında bütünüyle İşçi Partisi'nin bulunduğunu belirten Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal… (…) İşçi Partisi'nin hazırladığı metinleri insanların eline tutuşturduğunu, serpiştirdiğini belirterek…”[7]


Bu sözlerden, kararlardan, yazılardan ne çıkardık?

Birincisi: İP’in hedefi her zaman “millî güçlere önderlik etme” idi.

İkincisi: Milli Merkez; sloganlarına varıncaya kadar İP plânıdır.


***

Şimdi yeniden 23 Nisan’daki Milli Merkez Kurultayı’na dönelim.

Değerli Ümit Kocasakal “Partisini öne çıkarmaya çalışmak ihanetle eş değer.” diyor.

İlker Yücel “Artık ‘ben kaç yıllık partiyim, ben lokomotifim’ yok.” diyor.

İsa Gök “Bu partiler üstü bir çalışmadır.” diyor.

Ama 26 kişilik listenin 10’u İşçi Partisi’nden. Bu yetmiyor, Milli Merkez’in tüm söylemleri, İşçi Partisi’nin 10 yıldır resmi kararlarında yayınladığı görüşlerinden alıntı. Bu da yetmiyor, “birleşme” ruhuna aykırı bir şekilde İşçi Partisi daha bu yıl, tarafsız diye duyurulan tüm kitlesel eylemleri sahiplenip millî güçlere öncülük etme kararı alıyor. Perinçek’in dediği gibi: “Bütün mesele, eldeki örgütlü gücü çekirdek alarak potansiyel gücü kazanmaktır.”

Tüm bunlar, kıravatlı teröristleri kovan vatanseverleri provokatör diye niteleyen, İzmir’de bayrak mitingindeki milyonları yok sayan ama öte yandan da birleşme çağrısı yapabilen İşçi Partisi’nin Milli Merkez’de egemen olduğunu ve topyekûn milli mücadeleye çok aykırı bir şekilde kendini öne çıkardığını görmemize yetmiyor mu?

Milli Merkez için “sağ sol yok, senin partin benim partim yok” deniliyor ama basbayağı İşçi Partisi var. A’dan Z’ye kadar… Söylemlere kadar… Yürütme Kurulu’na kadar…

Şimdi soruyorum, “…sancağa bağlı yerler dâhilinde her türlü particilik siyasetinden uzak olan cemiyet maksatlarının tamamen anlatılmasının vasıta ve tedbirlerini hazırlamak” [8]tan bahseden Sivas Kurultayı ile İşçi Partisi’nin kararlarından oluşan, İşçi Partisi’nin particilik yaptığı Milli Merkez Kurultayı nasıl bir tutulabilir? Herkes ikisini karşı karşıya getirsin ve ne kadar uyuştuklarını düşünsün.

Bir iş gereklerine uygun bir şekilde yapılıyorsa amaca ulaşılır. Gereklerine büyük oranda uygun bir şekilde yapılıyorsa da amaca ulaşılabilir, en azından katkı sağlanmış olunur. Gereklerine uygun olmayan bir şekilde yapılıyorsa amaca ulaşılamaz, amacı güden insanlardaki umut öldürülür, amaç yanlış tanınır, amaca zarar verilir. Eğer bahsedilen amaç kutsal bir amaç ise bu kuralların kesinliği iki katına çıkar!

Yukarıda açıkladık, Milli Merkez güya üstlendiği “vatan savunması” görevini gereklerine uygun bir şekilde yapmıyor!

Gerçek bağımsızlık mücadelesine istemeden de olsa zarar verecek olanları uyarmak için bu yazıyı yazıyoruz! Kandırılmışların, iyi niyetlilerin, vatanseverlerin bilgisine sunuyoruz.

Milli Merkez’in, Türk milletini “vatan mücadelesi” diyerek bir parti mücadelesine sürüklemekte olduklarının farkına varamayan kimi yöneticilerine de ayrıca duyurulur!

    “Gerçekleri söylemekten korkmayınız.”
    Gâzi

Erhan SANDIKÇI, 27 Nisan 2013
sandikcierhan@gmail.com


[1] http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?go ... idbelge=58
[2] http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?go ... idbelge=60
[3] http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?go ... haber=3150
[4] http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=4846
[5] http://ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?go ... idhaber=71
[6] Doğu Perinçek, Kürdümüzü milletçe hükümet olmaya çağırıyoruz, Aydınlık, 29.9.2011; http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/ ... yoruz.html
[7] Mümtaz Sosyal Odatv’ye konuştu; http://www.odatv.com/n.php?n=mumtaz-soy ... 2504131200
[8] Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-6, Kaynak Yayınevi, 2. Basım, İstanbul, 2008, s.50
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Re: Milli Merkez (2) Milli Merkez'in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013 / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen mithat akar » Sal Nis 30, 2013 4:05

Merhaba Erhan Bey..Cevap yazımı kendini milliyetçi-sosyalist olarak tanımlayan bir genç olarak yazıyorum.Öncelikle emeğinize sağlık.Tüm ön yargılardan uzak,gerçekçi,somut verilere ve belgelere dayanan aydınlatıcı ve bilgilendirici yazınızı-Milli Merkez'le ilgili iki yazınızı da-okuduk..Biz bir şeylerin ters gittiğini biliyorduk ama konuya hakim olamadığımız ve Milli Merkez'de alınan kararların ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için bir fikir öne süremiyorduk.Ne yalan söyleyeyim Kurultayın toplandığını duyduğum ilk gün,biraz heyecandan da olsa gerek,sevindim.Dedim ki kendi kendime "Demek partiler üstü,milli kuvvetlerin tamamını birleştiren,anti emperyalist,Atatürkçü temelde birleşen ve hiç bir partinin örgütsel kaygısının olmadığı,vatan,bağımsızlık ve milli egemenlik temelinde oluşturulan bir yapı inşa ediliyor."Ve nedense gözlerim Banu Avar'ı aradı.Acaba var mıydı O da..Çünkü söz konusu olan partiler üstü bir birleşmeyse Banu Avar yıllardır dile getirdiği böyle bir yapıda yer alır,diye düşündüm..Yönetim kurulu ve sonuç bildirisi niteliğinde olan kararları görünce ve okuyunca "yine mi?" demekten de kendimi alamadım.Çünkü halkın beklentisi,milli potansiyel,Atatürk devrimlerinin ileri niteliği yine bir partinin potasında eritilmek üzere harekete geçilmişti.Yıllardır "Kuvvayı Milliye'yi başlattık" diyerek örgütlenen, ama tamamen partiler üstü bir model olan,milli kuvvetlerin birliğini, milletin merkezine almaktan uzak bir yol haritası çizenler;"yaparsak biz yaparız,bizden ötesi yalan" diyerek,yine yükselişe geçen Atatürkçü-milliyetçi halk hareketini bilerek ya da bilmeyerek etkisizleştirmişlerdir.Şimdi de Türk milletinin meşru-demokratik ve tamamen vatan savunması kaygısı ve isteğiyle harekete geçtiği/geçeceği yeni bir döneme giriyoruz."Akiller" olarak görevlendirilen Heyeti Nasiha'nın 2013 model ayar çekilmiş "mayın eşeklerine" halkın,tamamen particilikten uzak,deyim yerindeyse "kendiliğinden" ortaya koydukları tepkinin her ilde ve giderek kitleselleşmesi bu gerçeğin en önemli göstergesi.Attila İlhan'ın deyimiyle "Dipten gelen dalga" her alanda kendini hissettirmektedir... Sinop ve Samsun'da , BDP Heyetine karşı- hiç bir partinin örgütlemediği- Bayraklı ve meşru tepki, İzmir'de -kim düzenlerse düzenlesin alkışlanması gereken - 1 milyonu aşkın Türk'ün "Bayrak Mitinginde" buluşması,öncesinde Bursa'da düzenlenen tüm engellemelere rağmen 350.000 kişiyi aşkın insanın katılım gösterdiği miting ve yürüyüş,Kütahya,Konya,Malatya,İzmir,Koceeli,İskenderun gibi illerimizde Akillerin bir türlü istedikleri "Akil" ortamı bulamamaları yükselişe geçen milliyetçi dalganın ve Türk milletinin birilerinin dediği gibi "seyirci" olmadığının kanıtıdır.Şimdi bu yeni dönemde-çünkü artık bazı şeyler eskisi gibi olmayacak-halkın Atatürk'e,Türk Bayrağına,vatanına sahip çıkması ve bunu artık meşru bir zeminde sokaklarda ifade etmesi emperyalizmin ve işbirlikçilerin üzerinde bir basınç oluşturmaktadır.Bu "dipten gelen dalga" büyüyerek devam edecek.Burada bizim yapmamız gereken ve ortaya koymamız gereken tavır ve eylem, “İşbu cemiyet, her türlü parti cereyanlarından uzaktır.” (7 Eylül 1919, Sivas Kurultayı Nizamnamesi) “Bu cemiyet her türlü particilik cereyanlarından ve şahsî ihtiraslardan külliyen arınmış ve uzaktır.” (11 Eylül 1919, Sivas Kurultayı Beyannamesi)*temelinde olması gerekirken,“Halkın İşçi Partisi’nin önderliğinde toplanması, " gibi bir anlayışla hareket edilirse;yükselerek gelen "dipten gelen dalga" maalesef küçük derecikler şeklinde hiziplere ayrılacaktır.Tabi o zaman biz de birilerinin artık niyetinin ne olduğunu açıktan sormaya başlayacağız.Ben Banu Avar'dan en çok şu gerçeği öğrendim.Atatürk bir tarafına Türkçüleri,bir tarafına samimi Müslümanları,bir tarafına da -bu pek bilinmez ama-Türk Ocakları'ndan yetişen Mustafa Suphi,Yusuf Akçura gibi milli sosyalistleri alarak Kurtuluş Savaşını verdi.Zaten Mudafai Hukuk örgütlenmesinin halk nezdinde itibar görmesi ve emperyalizme karşı bir milli güç olmasının en büyük nedenlerinden biri de Atatürk'ün bu birleştirici özelliğidir."Çamurlu zeminde partilerle bir mücadele yürütülemez " diyen Atatürk'ün tarihsel saptamasına karşı ,"Atatürk'te birleştik" diyen ,ama yükselen halk hareketini ve milli dinamikleri bilerek ya da bilmeyerek pasifize eden particilik zihniyeti ,emperyalizm destekli gerici-bölücü kuvvetlere malzeme vermektedir.Herkesin dost düşman şu gerçeği çok iyi bilmesi lazım:Türk Ulusu emperyalizme karşı vermiş olduğu Bağımsızlık Savaşını ve onla iç içe geçen Türk Devrimini partiler önderliğinde veya seçimle gerçekleştirmedi..Millet tamamen kendi kaynaklarıyla,kendi örgütleriyle ve Atatürk önderliğinde vatanı emperyalistlerden kurtardı.Şimdi "milli merkez" i örgütleyen arkadaşların ve büyüklerin -ki içlerinde Arslan Bulut gibi değerli insanlar da var-bu gerçeği oturup bir kez daha gözden geçirmesi lazım gelir.Türk Ulusunun gücü partilere sığmaz ve partilerle heba edilemez.
Saygılarımla Mİthat AKAR
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar
Üye
Üye
 
İletiler: 16
Kayıt: Pzr Mar 24, 2013 1:27

Re: Milli Merkez (2) Milli Merkez'in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013 / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Çrş May 01, 2013 4:31

Mithat Bey, yorumunuz için teşekkür ederim.

Belirttiklerinize katılıyorum. Partilerin İP'iyle kuyuya inilmez, Türk milletini şu parti bu parti diye oyalamalarına izin vermemeliyiz. Tarihin önümüze koyduğu görev HİÇBİR parti-dernek egemenliği olmaksızın örgütlenmektir. Elbette millî olan her insan partili-partisiz olsun dava arkadaşımız ve aynı görevin zorunluluğu altındaki bir bireydir. Tanıdığımız vatanseverlerle sıkı bağlar kurmalı, tanımadıklarımızla tanışıp bağlarımızı güçlendirmeliyiz. Sanırım başlangıç olarak Feysbuk, vatanseverleri bulmamız için iyi bir ortamdır. Oradan yaşadığımız yerdeki vatanseverleri bulabiliriz. Kurduğumuz yeni ilişkilerle o dip dalgasını yaratabiliriz. Sonunda bu yerel örgütlenmeleri birleştirip ulusal bir hareketle Siyonist işbirlikçilerin 70 yıllık saltanatını yıkacağız. Şu durumda önemli olan vicdânı, kalbi temiz, yürekli vatanseverler ile yerelde birlik (örgüt) oluşturabilmektir.
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34


Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x