Millî Merkez Avrupa Kuruluş Toplantısı
(Toplantıdan izlenimler, Hasan Basri Özbey, Ufuk Söylemez, Kamer Genç, Hasan Korkmazcan söyleşilerinden bölümler)
"Millî Merkez Avrupa'da Kuruluyor" toplantısını (19 Ocak) Duisburg'a giderek yerinde gözlemledim. Konuşmalardan not tuttum, yazıya geçirdim. Kim ne demiş, kim ne dememiş... Okuyunca siz de oraya gitmiş, o havayı solumuş gibi olacaksınız. Yorumlamak, olaydan bir sonuç çıkarmak sizin işiniz. Bize akıl vermek düşmez, herkesin aklı kendine!
“Akıllar pazara çıkmış, herkes kendi aklını almış.”
Şunu da unutmamalı:
“Akıl için yol birdir.” “Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir.” “Akla gelmeyenler başa geldi.” Aklımıza gelenin başımıza gelmemesi, balık ağa girdikten sonra uyanmamak için, durumu “akıl süzgecinden” geçirmeli.
“Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz!”
“Aklını peynir ekmekle yemeyen” zaten durumu görüyor!
Millî Merkez Avrupa Kuruluş Toplantısı
Millî Merkez, yurt içinde, yurt dışında yaptığı yüzü aşkın “Millî Anayasa Forumu” toplantılarından sonra, Ankara’da, geçen yıl 23 Nisan’da kurulurken olayı televizyondan canlı yayında baştan sona izlemiş, konuşmaların önemli yerlerini yazarak toplantıyı tanıtmıştım. Bu kez toplantıyı yerinde izledim, sırf toplantıyı izlemek için oralara gittim.
Kentin arka sokaklarında, yıkık dökük bir mahallesinde Türkler, “Efendi” adıyla bir düğün salonu açmışlar. Sahnede yan tarafta gelin damat köşkü kurulu. Tüm sandalyelere beyaz tül görünüşlü naylondan yere kadar uzanan kılıf giydirilmiş. Arkaları kavun içi fiyonklu.
Böyle gülünç bir salonda toplanıldı ama şunu unutmayalım, iktidardaki gericilik ile bölücülük Avrupa’da palazlandı, Avrupa’da güçlendi. Canavarlaştılar. Atatürk’te birleşenler, bunda samimiyseler, Atatürk adı kullanılmıyorsa, araya bölücüleri, gericileri, vatan millet düşmanlarını sokmazlarsa, partizanlıktan vazgeçilirse niye güçlenmesinler?
Toplantıdan bir saat önce oraya bir grupla gittik. Önce içeride tek tük insan vardı, bir anda doluverdi koca salon. Binin üstündeydi sanırım katılım. Avrupa’nın her yerinden gelmişler. Kime sorsam, geldiği yer başka bir yeriydi Avrupa’nın. Hollanda’dan, İngiltere’den, Fransa’dan… Atatürkçü Düşünce Dernekleri, İşçi Partisi’nin TGB’si bu toplantıda en önde görünenler.
Sandalyelere tek tek “Aydınlık” gazetesi abone duyurusu bırakılmış, renkli, avuç içi büyüklüğünde kâğıtlar. Kapı önünde, içeride, her yerde Aydınlık gazetesi dağıtılıyor…
Toplantı başlamadan az önce kasetten müzik çalındı, eskinin solcu müziklerine benzeyen, ince tiz bir kadın sesiyle söylenen, şu günümüze pek uymayan ezgiler. Şiir okundu, yine kasetten: “ Ortalıkta bir ölüm sessizliği var/ İliklerime kadar, damarlarıma kadar.”
Salonda arka sıralarda, ayakta toplanan gençler sık sık şöyle bağırdılar:
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz.
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi.
Tam bağımsız Türkiye.
Atatürk’te birleştik.”
Toplantı şu sözlerle açıldı:
“Sevgili vatanseverler, Türkiye’nin aydınlık insanları!
Millî Merkez Avrupa’da Kuruluyor” toplantısına katılan sevgili dostlar!”
Sahnede, masanın arkasında bir resim. Resimde ortada siyah-beyaz büyük boy Atatürk’ün yüzü, yana bakıyor. Atatürk’ün bir yanında yanağına dokunur gibi İsmet İnönü, İnönü’nün yanında arkada Celâl Bayar, diğer yanda Atatürk’ün kulağı hizasında şair Nazım, Nazım’ın arkasında General Fevzi Çakmak.
“Namık Kemal de aramızda, Fikret de, Nazım da,” dizesinin sözleriyle yapıldı resmin açıklaması…
Hüseyin Haydar’ın bu şiirinden dizeler okundu:
“Doğmakta olan şafağa bir karanfil at, / Haydi sen de kalbini fırlat “
“Geliyoruz uzak yoldan, yüz elli yıllık, / Yorgun değiliz, ölesiye genciz ki o kadar,”
“Anıtkalp, dev bir karanfil gibi: Güm! Güm! / Çarpıyor derinden: Güm! Gümm! Gümmm!/ Çarpıyor… Çıkacak yerinden!”
“Türkiye’de yakılan çoban ateşlerini Avrupa’ya taşıyanlar,” denilerek, “Türkiye’de Yerel seçimler ve Güç Birliği “ konulu bu toplantının konuşmacıları şöyle tanıtıldı:
“TBMM eski başkanvekili - eski ANAP milletvekili, Hasan Korkmazcan, Millî Merkez Ankara temsilcisi eski bakan (DYP) Ufuk Söylemez, CHP milletvekili Kamer Genç, lideri Silivri zindanında diriliş destanı yazan İP genel başkan vekili Hasan Basri Özbey.”
Aşık Veysel’in, “Birlik Destanı” okundu daha sonra:
“Allah birdir Peygamber Hak / Rabbül âlemindir mutlak / Senlik benlik nedir bırak / Söyleyin geldi sırası”
Nutuk’tan bir bölüm sunuldu bu halk şirinin ardından:
“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklâlden yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Hâlbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
O halde, ya istiklâl ya ölüm!”
Toplantıya ev sahipliği yapan Duisburg Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Bülent Karabiber, gelenlere:
“Kalbi Türkiye için çarpan yurdumun güzel insanları! Merhaba! Hoş geldiniz!” dedi.
“Verilecek her göreve hazır olduğumuzu huzurunuzda ilan ediyorum.” diye söz verdi. Selamlamasını, ”Ne mutlu Türk’üm diyene!” diye bitirdi.
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri eski başkanı Dursun Arı gelenlere:
“”Merhaba Mustafa Kemal’in askerleri! Kalplerini ellerinin üstünde taşıyarak Mustafa Kemal Cumhuriyeti için yollara düşenler!” diye seslendi:
“İsyanlardayız… Huzursuzuz ama umutsuz değiliz!” dedi.
“Millî Merkez Avrupa’da güçlenecektir, büyük bir güç olacaktır! Avrupa kamuoyunu ayağa kaldıracağız!” diye söz verdi. Yapılması gereken çalışmaları sıraladı:
Ermenilerin yüzüncü yıl atağına karşı yapılacaklar…
Seçimler için Millî Merkez’in çalışması, Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi her kesimle bir güç birliğinin oluşturulması.
Toplantının burasında davetli dört konuşmacının yarım saatlik anlatıları başladı. Önce Hasan Basri Özbey konuştu:
Hasan Basri Özbey (İşçi Partisi Genel Başkan Vekili)
Toplantıdakilere: “ Mustafa Kemal’in askeri miyiz?” diye sorarak başladı konuşmasına. “Bugün Türkiye’de, belki de dünyanın her yerinde en övünç duyulacak tanımlama “Mustafa Kemal’in askeriyiz!” sözüdür, dedi. Silivri’deki tutsaklardan, başta genel başkanı Doğu Perinçek’ten başlayarak selam ve sevgiler getirdiğini söyledi. Bir de müjde getirdiğini söyledi:
“Yakında Silivri duvarlarını yıkıyoruz!” Devam etti:
“Biz Atatürk’te buluşanlar, biz Mustafa Kemal’in askerleri AKP’yi yıktık. AKP yıkılmıştır!” Salâ sesleri duyuyor musunuz?
Duyun!
Onları biz yıktık! AKP yıkılmıştır! Biz kimiz?
Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
Konuşmanın önemli yerleri:
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Fethullah Gülen işbirliğini yıkanlar 2012’nin 19 Mayıslarından, geldik Haziran 2013’e… Türk’üyle, Kürt’üyle… Atatürk sayesinde bir devrimle millet olmuş bir milletin evlâtlarıyız… Haziran 2013’te ayağa kalktık. Atatürk devrimi, Kemalist devrim yeniden başlamıştır.
10 Kasım 2013’te ilk kez Aslanlı Yol’da bir milyon, seksen dokuz bin, yüz altmış beş Mustafa Kemal’in askeri Tandoğan’dan “Aslanlı Yol”a girdi, iktidara yürüyor!
Çankaya’ya yeniden Atatürk’ün bayrağını çekmeye gidiyor!
Atatürk, büyük devrimci önder. Atatürk’ün bize ihtiyacı yok! Bizim O’na ihtiyacımız var! Atatürk devrimine sarılmak için gitti oraya!
Tayyip Erdoğan: “Siz Gezi parkı olayını iki ağaç olayı mı sandınız!” dedi.
“Evet, sizi yıkmak istiyoruz!” dedik.
2013’te, “Hükümet istifa!”- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenlerin sayısı 20, 30, 40 milyona varmıştır!
Tayyip Erdoğan, sen Amerika’nın iradesisin!
Amerika Birleşik Devletleri memurusun!
Tayyip Erdoğan devrilince ne gelsin? Halk iktidarı gelsin! 17 Aralık çok önemli!
Türkiye Cumhuriyeti yıkılarak yerine kurdukları yolsuzluk kurumu patladı! Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Fethullah Gülen üçlüsü Türkiye’nin iliğini sömürmüş, kanını emmiş… Hırsızlık herkesin gördüğü bir hâle geldi…
Türkiye’nin tek bir çıkış yolu vardır:
Yeniden Atatürk Cumhuriyetine sarılmak.”
Özbey, burada şaşırtıcı, bir benzetme yaptı:
“Atatürk nerede? Atatürk, altı yedi yıldır Silivri’de, Hasdal’da… hapistir!
Birinci meselemiz, Doğu Perinçeklerin, Tuncay Özkanların… komutanlarımızın, diğerlerinin tahliye edilmesidir. Bu Atatürk’ün tahliyesidir!
Bütün mesele Mustafa Kemal’i özgürleştirmek meselesi.
Türkiye muazzam iyi günlere gidiyor.
Artık Silivri kapılarını açma, duvarlarını yıkma, Mustafa Kemal’imizi özgürleştirme vaktidir!
Millî Merkez’imiz çok büyük görevler yaptı. İki sene önce PKK- AKP koalisyonuyla emek düşmanı bölücü anayasa getirilmek istendi. Biz Millî Anayasa forumlarında ne yaptık?
Yobaz diktasına karşı durduk, bunların anayasasını tarihin çöplüğüne attık.
Önümüzü net görelim. Bu ne krizi?
Mafya tarikat sisteminin krizi. Amerika Birleşik Devletlerinin krizi. Sıcak para diktasının krizi. Türkiye’yi bölmeye çalışanlarının krizi.
Müdafaa edeceğimiz bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok. Devleti yeniden Kemalist devrim, Atatürk devrimi rotasına sokmak, milleti Atatürk cephesinde birleştirmek zorundayız."
Konuşmasının bu bölümünde partisini övdü, öne çıkardı:
“Her cephenin siyasal partisi olması lazım.
İşçi Partisi’nden başka… Atatürk devrimlerini kararlılıkla savunan bir tek İşçi Partisi var ne yazık ki!
Bütün siyasal partiler Atatürk devrimlerine dört elle sarılsın. Ne yazık ki tek İşçi Partisi var. Yerel seçimler… Bu iki üç aylık sürede milletin bütün gücünü Atatürk devrimi temellerinde birleştirmek…
Ya Türkiye olacak, Atatürk devrimlerine sarılırsa, sarılmazsa Türkiye olmayacak…
Önümüzdeki üç seçimde milleti, milletin cenaze hazırlığı yaptığı AKP’den kurtarmak ve Atatürk’le birleşmek göreviyle karşı karşıyayız.
Sağlıklı değerlendirmelere ihtiyaç vardır.
Sizlere İşçi Partisi’ni sunuyorum.
Gelin İşçi Partisi’nde birleşelim!
Gelin Atatürk devrimini Türkiye’deki bütün partilerin ortak hedefi haline getirelim.
Gelin Türk bayrağı altında buluşalım!
Türk’ü, Kürt’üyle, Alevi, Sünni’siyle… bir millet haline getirelim.
İktidar bir cepheyle olunmaz.
İktidar partiyle olunur.
“Atatürk hep kurulan partilere katılmıştır. Kurduğu bir parti yoktur.”
(Bu sözü daha sonra Kamer Genç tarafından yalanlandı.)
Konuşma şöyle sürdü:
“Bu parti meselesi değildir, bir kalede birleşmektir. İtiraz edenlere soralım: Başka seçenek gösteriniz. Amerika’yı yeniden keşfetmek hatasına düşmeyelim. Parti kurmak çay partisine benzemez. O zaman yeniden Fethullah Gülen, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ı başımızda görmeye hazır olun diyorum.
Gelin Atatürk devrimi kararlılığında buluşalım!
Zafer bizimdir!”
Ufuk Söylemez (Millî Merkez Ankara Temsilcisi,(DYP) eski bakan )
“Avrupa’daki alın teriyle, emeğiyle çalışan, gönlü vatan sevgisiyle dolu Atatürk’ün askerlerini sevgi ve saygı ile selamlıyorum.” sözleriyle konuşmasına başlayan Ufuk Söylemez, heyecanlandırıcı, coşturucu bir ses tonuyla dinleyenlere seslendi. Millî Merkez’i anlattı, seçimlerde güç birliğinin nasıl yapılacağını açıkladı:
“Nerede bir Türk varsa, orada Mustafa Kemal’in askeri vardır. Atatürk yeniden keşfediliyor; doğrudur! Atatürk bütün Türk milletinin ortak önderi, ortak komutanıdır!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Bir millî felaketle karşı karşıyayız.
Millî Merkez bir Kuvayı Millîye hareketi…
Millî Merkez yüzde yüz yerlidir.
Millî Merkez yüzde yüz millîyeci…
Hiçbir partinin yönlendirmesine girmez… Aramızda her partiden vatanseverler var.
Tayyip Erdoğan ve hempaları korku duvarının yıkılmasından sonra paniğe kapıldı.
Biz ulusalız, millîyiz.
Atatürk milliyetçisiyiz.
Biz arkamıza resmi koyduk. Bayar- İnönü Millî mücadele arkadaşları. İstiklal gazileri… Biri vefatından sonra Cumhurbaşkanı, biri sağlığında Başbakan!
Atatürk ve Atatürk’e bağlı insanlar… Merkez sağdan gelen temsilciler… Kamer Genç Cumhuriyet Halk Partisi’nden… Birimiz sosyalist milliyetçilerin sözcüsü… Bir tek parti yok. Zaten öyle olsa adı Millî Merkez olmazdı.
Hangi il veya ilçede olursa olsun AKP karşısındaki adayı destekleyeceğiz.
Atatürk’te birleştik dememizi sandıkta gerçekleştireceğiz! Örnek veriyorum: Hatay’da İşçi partisi adayı öndeyse ona… Oyumuzu önde gözükene verelim. Yeter ki Atatürk’ten olsun, millîci olsun, AKP’yi yıksın.
“Uysal koyunsak boynumuzu herkese çektirmeyiz!”
Ufuk Söylemez, konuşmasının burasında Millî Merkez’e katkılarından ötürü İşçi Partisi’ne teşekkür ettikten sonra Hasan Basri Özbey’in bazı sözlerine itiraz etti:
“… Ancak, Atatürk’te birleşenler İşçi Partisi’nden başka seçenek olmadığını düşünmesinler.”
İktidarı eleştirdi:
“Atatürk’te birleştik… Karşımızdaki düşman büyük…
Ankara’dan kötü kokular geliyor. Buraya da geldi mi o kokular?
Düşmana korku saldık, millete güven verdik.
Allah ile aldatanların, İmam Hatiple aldatanların, asrın soygunu görünüyor…”
Sonra Ufuk Söylemez, yükselen halk hareketindeki Millî Merkez’in rolüne değindi. Süleyman Demirel’in çok sık söylediği atasözünü hatırlatarak sözlerine devam etti:
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…”
İktidara seslendi:
“Millî hükümet senden hesap soracak! Burnundan fitil fitil getirecek!
Millî Merkez Atatürk’te birleşenlerin ayrışmasını asla istememektedir. Saygılı, dengeli, millî çıkarları öne alan bu formülleri aramalıyız. Her şeyi sizlerle tartışacağız.
Millîci insanlarız… Aynı dili konuşuyoruz… Aynı Ata’ya saygı duyuyorlar…
Kamer Genç bir kahramandır… Herkes buraya bir kahramanlıkla geliyor. Atatürk’ün bu ilkelerini bize hatırlatan “Çılgın Türklere de teşekkür ederiz. Turgut Özakman’ı rahmetle anıyoruz…
Tarih son kez uyarıyor: Uyan ey Türk!
İşte biz Almanya’dan sesleniyoruz. Uyumuyoruz. Atatürk’te birleşenler, “Ne mutlu Türk’üm diyenler”, köken mezhep ayrımı düşünmeyenler…
Ülkemizde egemen dil, yüzde doksan iki onda üç, Türkçe. Anlaştığımız dil. İkinci bir dil aramaya gerek var mı?”
Ufuk Söylemez son olaylardan da kısaca söz ettikten sonra: “Yolun sonu aydınlıktır!” İktidar içinse, “Yolun sonu görünüyor! ”diyerek dinleyenlere umut verdi. Gelenlere teşekkür etti, saygılarını söyledi, son sözü şu oldu:
“Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti!”
Kamer Genç (CHP Tunceli Milletvekili)
“Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Güzel ülkemiz Türkiye’den sevgiler, umutlar getirdim.” diyerek söze başlayan Kamer Genç dinleyenlerden çok alkış aldı.
“Karanlık ihanet çetesiyle karşı karşıyayız. Atatürk devrimlerini yok etmek isteyen bir çete.” dedikten sonra Hasan Basri Özbey’in sözlerini anımsatarak devam etti:
“AKP’yi yıktık diyor. Keşke yıksaydık!” Aralık’ta AKP suçüstü yakalandı. Avrupa’da olsa, bunların yüzde biri olsa o hükümet bertaraf olur, giderdi: “Bana komplo kurdular, Türkiye Cumhuriyeti’ni uçuracaktık, bana komplo kurdular!” diyor.
Para cebinde yakalansa bile bağıracak: “Bana komplo kurdular!”
İktidarı kaybetmemek için her türlü melaneti, cinneti göze almışlar. “Yıktık!” demekle bir şey olmuyor! Öyle bir polis teşkilatı kurdular, muhalefeti yok edecekler…
Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletinden eşkiya devletine dönüştürülmüştür.
Zarraf’la, oğlu (Reza Sarraf ile Bilâl) kendi arasında konuşunca (izlendiklerini anladıkları belli olunca), deliller yok edilmesin diye düğmeye basılıyor.
Paralar ortada…
Kutular ortada…
Adamlar yemin etmişler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkacaklar! Atatürk’ün Devleti’ni yıkacaklar!
Yunan işgalinin karşısında Kuvayı Millî ruhuyla mücadele edenlerin karşısında hainler vardı. Hainlerin çok büyük çoğunluğu şimdi iktidara gelmiştir.
Hedefimiz: Önce AKP’yi iktidardan uzaklaştırılmalı, hesap sorulmalıdır!
Gezi’de yedi kardeşimiz öldü. Hesap soruldu mu?
Bu kadar büyük bir tehlike! Seçimi kaybetse, komplo kurdular diyecek!
1020’lerde silahlı mücadeleydi Kuvayı Millîye…
Şimdi bunu iktidardan düşürecek sayıya ulaşmak…”
Kamer Genç, niye kendimi yakacağım dediğini de sözünün burasında açıkladı:
“Oy oranı yüzde elli ikiymiş. “Bu kadar yolsuzluğa rağmen, hukuksuzluğa rağmen, tahribe rağmen… bunlar yine oy alırsa kendimi yakacağım!” dedim.
Atatürk’ü yok etmek istiyorlar! Belki Anıtkabir’i imara, inşaata açacaklar!
Bir günde 474 subayı tevkif ettiler. Biz o gün de buna karşı çıktık. Asker kişilerin askeriyede yargılanma kanununa karşı kanun çıkardılar.
Geçmişte hata edenleri alsın, onlara hesap sorulsun… Ama asker devlettir! Türk ordusu yok edilirse Türkiye Cumhuriyeti ayakta duramaz!
Atatürk devrimlerini yok ettiler! Cahil, sadakaya muhtaç bir toplum yaratmaya çalıştılar! Dört artı dört artı dört'le, çocuğu dört yaşında okula alıyor, sekiz yaşında okulla ilgisini kesiyor!
Üretmeyen cahil bir toplum ayakta kalır mı?
Atatürk, ben size akıl ve bilimi miras bıraktım diyor. “Atatürk Devrimleri” budur! Cumhuriyet Halk Partisi olarak hedefimiz budur.
Sözünün burasında Özbey’in sözlerine gönderme yaptı:
“Atatürk parti kurmadı !” diyor. CHP’yi kim kurdu?” Sonra uyardı:
“Düşmana sıkacağımız kurşunu yanımızdaki dosta sıkmayalım.”
Bundan sonra Kılıçdaroğlu CHP’sini savundu:
“CHP’nin Cemaat’le işbirliği var” sözü. Bu en büyük yalandır. Genel Başkan’la Amerika’ya gittim. Biz iktidara talip bir partiyiz. Dünyayı öğreneceğiz. Dünyaya kendimizi tanıtacağız. Ben de gittim. Fethullah Gülen Cemaati kahvaltıya davet ettiler. İki saat konuştuk.”
Kamer Genç’in sözünün burasında salondan “Yuh” sesleri yükseldi.
Kamer Genç, yuh çekenlere döndü, kendi siyasi yaşamından anlattı, değiştirdiği partileri, nedenlerini söyledi:
“ Yuh çekmekle bir şey ifade etmiyorsunuz! Şimdi biz Fethullah Gülen’le kahvaltı ettik diye Fethullahçı mı olduk?”
Kamer Genç’in bundan sonraki sözleri:
“Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti devletidir!
Milletin ismi Türk milleti!
Hepimiz bu devletin ferdiyiz!
O devlet yaşayacak! Atatürk devrimleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası silinemeyecektir!
CHP bir haftadır mücadele veriyor yargı için. AKP’ye karşı en etkili mücadeleyi yapıyor. Bir yapmadığı silahlı mücadele.
Daha zamanı gelmedi. Zamanı gelince onu da yapacağız!
Evvela seçime giderken ne yapalım? Oyunu indirelim! Sen çekil diyebilir misiniz, yüzde yirmi oy alan olarak, sen çekil ben geleyim?
AKP sağ merkezli, dört eğilimi toplayan bir parti.
Şimdi de CHP merkezli dört eğilimi toplayan bir merkez…
Ankara’da Melih Gökçek kazansa mı iyi? Bizim adayımız kazansa mı iyi? Murat Karayalçın iki kez mağlup oldu. CHP araştırma yapmış, kimin ne kazanacağını… CHP Ankara ‘da kazandığı zaman, meclis oyları CHP’li olacak. Başkan kötü de olsa yola getirirler. CHP yurdun dört yanında mücadele ediyor, basın yazmıyor.”
Kamer Genç’in son sözleri:
AKP halka saygısız! Hiçbir şeyden utanmayan kadroyla gelmiş. Eskiden edep, utanma vardı. Ar damarı çatlamış denirdi. Bunlarda ar damarı yok!
Bunlarla mücadele etmek zor…
Erdoğan Bayraktar imar tadilatlarını ben senin talimatlarınla yaptım dedi. Yolsuzluk Üç yüz milyar doların üzerinde…
Türkiye’nin çökmesine göz yuman Abdullah Gül’dür. Cumhuriyeti yıkmalarına zemin hazırlıyor! Devlet Denetleme Kurulu’nu çalıştırmıyor!
Abdullah Gül’ün İsviçre bankalarında parası var. Var mı yok mu?
Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında parası var. Var mı yok mu? Savcıya araştır dedik. Savcı hayır yapmam diyor.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ismine İsviçre bankalarında para var mıdır? Yapmıyor!
Kendi haklarını kendi aramak zorunda kalacak. Türkiye iç savaşa gidecek…
İktidara hâkim olmadıktan sonra bunlara hesap sorulamaz!
Atatürk bizim rehberimiz! Sadece bizim değil dünyadaki mazlum insanların da lideri…
Atatürk’ü iyi anlamak, koyduğu tavırları iyi teşhis etmek lazım.
Bir ricam: Birbirimize saygılı olalım. O yürüyüşte Ulus’ta barikatı yıkan bendim. Yalan söylemiyorum. Anıtkabir’e öyle yürüdük…
Hepimiz devrimsel ruhu taşıyacağız!
Bu ruhu taşımak devrimlerin en güzelidir!”
Hasan Korkmazcan (Eski Meclis Başkanvekili)
Hasan Korkmazcan: “Değerli vatanseverler, değerli Duisburglular, Düsseldorflular, Almanya’daki canlarımız, sevgili Türk ve Türklük davasının inançlı insanları!” diyerek sözüne başladı.
“Benden önceki konuşmacılar siyasi angajmanları dolayısıyla Türkiye’deki tartışmaların bir kısmını buraya yansıttılar. Taraftarlarına göre alkışları topladılar. Ben geniş bir perspektifle anlatmaya çalışacağım. Elleriniz dinlenecek…” diyerek sakin bir sesle anlatmaya başladı. Hasan Korkmazcan, Düsseldorf’ta eski yıllarda Sümerbank’ın başkan vekilliğini yapmış. “Ben de gurbetçi oldum,” dedi.
“Türkiye’de millî kurumlarımız olarak ne varsa birer birer yok edildi. Başta, Sümerbank’ımız, Eti Bank’ımız yok edildi” dedi. “Bu olan biteni 12 yıllık AKP iktidarının eseri olarak kabul etmemek lazım, bunların temeli 1980 darbesiyle atıldı! Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır saldırısıyla karşı karşıyadır. Emperyalizmin hedef aldığı ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir! ”diyerek dinleyenleri uyardı.
“ Diğer ülkelerde olan biteni teferruat kabul edin. Asıl hedef Türkiye!”
Sözlerinin devamında Almanya’dan, Almanya ile ilgili tarihi ilişkilerimizden, Rauf Denktaş’ın başkan olduğu Talat Paşa komitesinden söz ederken Rauf Denktaş’ı rahmetle andı, sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili Avrupa’da alınan son kararla da Doğu Perinçek dünyanın bütün parlamentolarını dize getirdi, dedi.
“Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bela yeni değil. Yüzyıllardan beri Türkiye’nin başında iki bela vardır:
Bir, İrtica.
İki, Bölücülük!”
Dedikten sonra, bu belaların Osmanlı’dan daha önce, Selçuklular döneminde de olduğunu söyledi.
“Bunlar demokrat zihniyete sahip bir iktidarmış gibi bunları sandıkta yeneriz demek kolaycılığa kaçmaktır!” sözleriyle de herkesi uyardı.
“Bunların gerekirse iç savaş çıkartabileceğine inanmak… Bunlar o kadar korkaktır ki kaçacak yer arayacaklar!
Türkler eline silah alırsa dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir insan huzurlu kalamaz! Yedi bin yıldır ayak basmadığımız yer kalmamış…
Osmanlı Devleti üniter (ulus) devletti. Dili Türkçedir! Türkçe bilmeyen devlette odacı bile olamazdı! Türkçe devlet memuru olmanın şartıydı.
1921’de, Kürtler, etnik gruplar tanınıyor, 1924 Anayasasında Atatürk döndü, bunları inkâr etti diyenler yalan söylüyor!
Birinci Meclis’in kararları ortada. Ortada, alınan 308 karar var. Devletin, hangi milletin devleti olduğu açık açıktır.
Türk Milleti Osmanlı devletinin de kurucusudur!
Birinci Meclis’teki gibi dış ve iç düşmanlarla mücadele etmek zorundayız! Ulusal Kanal, Aydınlık ve böyle birkaç medya dışında medya kalmadı.
Böyle bir süreci Türkiye hiç yaşamadı.
Üç “Y” ( yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) ile geldik dediler. Üç ”T” ile yok edeceğiz, iktidarı değiştireceğiz!
Şu anda işledikleri suçların tespiti yapılıyor.
Bir milletin varlığına, adına, kültürüne… saldıranlarla asla barış yapılamaz! Yüce Divan’da ufak tefek işler yapan yargılanır.
Gelişlerinde zaten Türkiye Cumhuriyeti’ni bir düşman devlet, Türkiye’yi, vatanı ganimet olarak algılamışlar… Yabancı bankalarda hesaplar çıkıyor ortaya. Bunların hesabı sorulacak!
Genelkurmay Başkanı yeniden görevine iade edilmeli. Yeniden Türk ordusunu kurmak için bekleyemeyiz. Hepsi (subayların) göreve iade edilmeli. Elleri ayakları tuttuğu, akılları başlarında olduğu sürece görevlerini yapacaklardır.
Komutanlar tanıklar olarak kumpası açık edecekler, yargılanmayacaklar!
Atatürk’ün mirasını yok etmek için yola çıktılar. Hepsini, başta Sümerbank olmak üzere yeniden kamulaştıracağız. Yabancılara satılanları yeniden mülkleştireceğiz! Türkiye’nin millîleştirici ekonomik politikaya ihtiyacı var. Millî ekonomi olmadan Türkiye ayakta duramaz! Millî ekonomiyi yeniden kuracağız!
Hasan Korkmazcan’ın bu konuşmasından sonra ara verildi. İkinci bölümde, Eski Hamburg Konsolosu, Türkiye Gençlik Birliği Avrupa Başkanı Tunç Akkoç, Avrupa Cumhuriyetçi Kadınlar Birliği'nden Sultan Atıcı, Frankfurt’tan gazeteci Mehmet Canpolat, diğer bazı katılımcılar kısa konuşmalar yaptılar. Konuşmacılara da bu bölümde onar dakikalık bir süre daha verildi. Hasan Basri Özbey, Ufuk Söylemez, Hasan Korkmazcan, Kamer Genç kendilerine yazıyla bildirilen soruları kısaca yanıtlandılar.
Özgün Haber - Feza Tiryaki, 21 Ocak 2014