Milli Sınır!

Milli Sınır!

İletigönderen sessiz sedasız » Cum Eki 30, 2009 14:16

Deniz Som
30 Ekim 2009

AKP-FG koalisyonunun ABD’nin güdümünde başlatıp “mola” aldığı “açılımlar” konusunda Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım “Hangi milli sınır” sorusunu gündeme getiriyor:

“Açılım için general, Kürt toprak ağasının, köyler ağasının elini öpmeye kalkıyor ama adam öleli çok olmuş. Generaller, birden susuyor; onların yerine Milli Güvenlik Kurulu bildirisi konuşuyor: Açılıma devam! Uyuyanlar uyanmak üzere, derken birden konu değişiyor: Türkleri, Türklerin devletini ırklara kıyan caniler, katiller olarak ilan edenlerle tokalaşıyor. Azerbaycan bayrakları yerlerde sürünüyor. PKK uzlaşması unutuluyor, derken durup dururken sınır kapıları açılıyor. Kime? Yıllardır Türkiye topraklarında gözü olan; böyle olduğu için de PKK’ye yardım ve yataklık eden Suriye’ye. Tüm melanetlerine karşın, bir kerecik bile geri adım atmayan, Turgut Özal ve gerisince sırtı sıvazlanan Suriye yönetimi istedi diye sınır, vizesiz yolgeçen hanına çevriliyor. Ses yok! Amanoslara çıkan Kürt teröristler de unutuluyor; Hatay’ı içine alan Suriye haritaları da. Belki uyuyanlar şimdi uyanır, derken Irak sınırına PKK yürüyüşü başlıyor. PKK, askeri kılıklarıyla, bir Kürt ordusu görüntüsüyle, sınırı geçiyor; zafer şarkıları eşliğinde, içerdeki örgütü ERNK ile birleşiyor ve Diyarbakır’da gövde gösteriyor. En baştaki susuyor, ikinci baştaki de! Meclis’te grubu bulunan muhalefet partileri yüksek perdeden söylenince en baştaki, sınırı geçenlere ‘ölçüsüz davranılmasından kaçınılması’ tavsiyesinde bulunuyor. İkinci baştaki, ‘şovmenlik hoş olmadı’ diyor. Anlaşılır gibi değil, ‘Sınırın delinmesi için anlaşmayı kim yaptı’ sorusu boşlukta kalıyor. PKK’yi devletlerarası savaş hukukuna göre, bir savaşın bir yanındaki ordu kimliğinde Türkiye içine alan kim, sorusu da boşlukta çınlıyor. Ermeni protokolünden beri susan, sınır delinirken sessiz kalan general ile yönetimdeki generaller de gösterilerin ‘kabul edilemeyeceğini’ demokrasi sözcüğünü de ekleyerek açıklıyor. Dikkat, sınır törenlerle delinmiş, üniformalı PKK’liler göstere göstere sınırı geçmiş; ama generaller dahil en baştakiler, yalnızca ve yalnızca gösterilerden yakınıyorlar! Milli sınırlar koruma kollama görevi kapsamındaymış; terorizmle sonuna dek savaşılacakmış!

Adaletmiş! Hukukmuş! Güvenlikmiş! Ulusal devletmiş. Ulusal egemenlikmiş! Haydi, oradan!”

Körpe hukukçulara taze fikirler!

AKP-FG koalisyonu olarak dağdan gelen teröristlere özgürlük ver, terörist muamelesi yaptığın yurtseverleri ise toplama kampına hapset!

Böylesine akıl ve mantık dışı bir olay karşısında Ahmet Önen, başka bir “mantık”tan yola çıkarak şöyle diyor:

“Konuya ‘hiçbir suçlu doğruyu söylemez’ mantığıyla bakılarak; ‘terör örgütü üyesi değilim’ diyen yurtsever gazeteci Mustafa Balbay ve diğer yurtsever aydınlar, aylardır Silivri’deki toplama kampında tutuluyor. Şimdi anladınız mı bölücü ve ayrılıkçı örgüt üyesi teröristlerin elini kolunu sallayarak Silopi’de sınırdan törenle geçip, aramıza karışmasının nedenini? Sınıra kadar ayaklarına getirilen hükümetin özel savcılarına ve devletin hâkimlerine onlar ne demişti; ‘Biz terör örgütü üyeliğimizi inkâr etmiyoruz ve bundan pişmanlık duymuyoruz’ demişti. Yargıçlarımız da anlaşılan o ki, ‘hiçbir suçlu doğru söylemez’ mantığıyla yargılama yaparak, onların doğru söylemediğine(!), aslında onların örgüt üyesi olmadığına, bir zamanlar olsa bile bundan şimdi pişmanlık duyduklarına kanaat getirip, onların masumiyeti doğrultusunda karar verdiler. Hukuk fakültesi bitirme tezi hazırlayacak olan yarınlarımızın güvencesi, körpe hukukçulara duyurulur!”

Kaynak
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x