Monşer değil, Gökbörü ve Alp ruhlu Akıncı Bey'leri Yetişmeli

Monşer değil, Gökbörü ve Alp ruhlu Akıncı Bey'leri Yetişmeli

İletigönderen Alp Ergenekon » Pzr Oca 17, 2010 15:51

Monşer değil, GÖKBÖRÜ ve ALP ruhlu Akıncı Beyleri yetişmeli!



Gün geçmiyor ki ülke gündemini sarsan yeni bir tatsız olay olmasın !
İsrail terbiyesizliğini kast ediyorum.

Bu terbiyesizliğe değinmeden sanırım önce kendimize bakmamız gerekiyor.

Hamas Lideri, Sn. Erdoğan tarafından Başbakan olduğu halde AKP lideri pozisyonu ile karşılandı. İsrail anında cevap verdi ve Savunma Bakanı, konuyu görüşmek üzere Devlet Organlarını değil AKP Genel Merkezini ziyaret etti

SONUÇ : T.C. Devleti yok sayılmış oldu !

Davos’ta yine RTE.
Bu defa Başbakan sıfatı ile İsrail Cumhurbaşkanı’na çok net ve hak edilen bir posta koydu, ben dahil milyonlarca Türk, bu olayı gözyaşları içinde tekrar rekrar izledi ve taktir etti.
Ancak bu tepkinin, İsrail ile yapılan ekonomik ya da diğer anlaşmalara yansımaması dikkatlerden kaçmadı ve birkaç ay sonra yapılacak olan yerel seçimler için bir mizansen olduğu ise kısa süre sonra anlaşılmış oldu!
İsrail bu olay karşısında günümüze kadar bir kaç hamle denemesi yaptı. Ama en büyük ve en sarsıcı hamlesi dün(12.01.2010) tarihinde gerçekleşti :
Büyükelçi şahsında Türk Milleti aşağılanmıştı !
_________________


Bu tablo; acemi, duygusal ve iç politika gereklerine göre hareket ediyor olmanın kaçınılmaz sonucudur.
“Devleti yönetmek ciddi iştir” diyenlerin Uluslar arası ilişkilerde acemi, duygusal ve iç politika gereklerinden sıyrılarak Ulusal Çıkarları dikkate alan ve gözeten bir yaklaşım sergilemeleri gerekli.

Bu noktada en temel stratejinin “Ne ekersen onu biçersin” sözü olduğunu Devleti yönetenlere hatırlatmış olalım.

İsrail’in terbiyesizliği de RTE nin ektiği tohumun doğal sonucudur !

_________________


İnsanlığın yüz karası, ABD nin gayrimeşru çocuğu ahlak yoksunu İsrail’in yaptığı terbiyesizliğe gelince…
Söylenecek birkaç söz var elbet !
  • 1376 yılında Macaristan’dan
    1394 yılında Fransa’dan
    1420 yılında Venedik’ten
    1492 yılında İspanya’dan
    1527 yılında Macaristan’dan
    1537 yılında İtalya’dan
    1542 yılında Bohamya’dan
    1881 yılında Rusya’dan
    1917 yılında Rusya’dan
    1933 yılında Almanya’dan

kovulduğunda sana kucak açan Türk’ün torunuyum ben !

Bu hatırlatmayı şunun için yapıyorum:
Sakın bir daha kurtarılacak duruma düşme, SAKIN !
_________________

Bu önemli hatırlatmadan sonra İsrail terbiyesizliğine nerede ise çanak tutan Monşer olarak ta adlandırılan bürokrat profilimizin nasıl olması gerektiğine bakalım…

Bu konuda Vatansever herkesin söyleyecek sözleri mutlaka vardır. Ancak bu konuda en etkili kaynağın tarihimizde yaşanmış olaylar olduğu inancıyla Pembe İncili Kaftan adlı eserin -bilgicik.com’dan- alıntı yaptığım özetini sunayım.

Umarım bu olaydan gereken ders çıkarılır !

Pembe İncili Kaftan (Özet):

Osmanlı devleti bu dönemde Şah İsmail adında bir bela ile uğraşmaktadır.Vezirler bu deli adama elçi göndermek için toplanmışlardı.

Gönderilecek elçi cesur, ölümden korkmayan, devletin şanına yakışacak bir kişi olmalıydı. Sarayda, Enderun’da, divanda böyle bir kişi yoktur. Vezirlerden biri Muhsin Çelebi’nin adını ortaya atar. Bunun üzerine sadrazam Muhsin Çelebinin çağrılmasını ister.
Peki kimdi bu Muhsin Çelebi.

Muhsin Çelebi: Cesur, doğruluktan ayrılmayan, ölümden korkmayan, akıllı bilgili, Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen, hali vakti yerinde, garibi, zayıfı gözeten bir baba yiğittir. Muhsin Çelebi sadrazamın emri üzerine huzura gelir. Sadrazam ondan el etek öpmesini beklerken o eğilmez. Sadrazam onun bu hareketine kızmasına karşın ona elçilik teklifinde bulunur. Muhsin Çelebi bu görevi devleti için kabul eder. Elbette ki bu büyük devletin elçisi; atları, hademeleri ve giysileriyle ihtişamlı olmalıydı. Muhsin Çelebi bu giderleri, sadrazamın ısrarına karşın, kendisinin karşılayacağını söyler. Çünkü o fedakarlığın karşılıksız olacağına inanıyordu. Giderler için bütün varlığını rehin vererek tüccarlardan on bin altın alır. Bu parayla ihtiyaçları karşılar. Bir de Sırmakeş Toroğlu’ndaki: Kumaşı Hint’ten incileri Venedik’ten gelme Şah İsmail’in hayatında göremeyeceği pembe incili kaftanı sekiz bin altına alır. Bu kaftanı padişaha hediye etmek için herkes sıraya girmektedir. Muhsin Çelebi hazırlıklarını tamamlar.

Karısını iki çocuğunu akrabalarına bırakarak yola koyulur. Muhsin Çelebi Tebriz’e vardığında halk ve şah onu şaşkınlıkla karşılar. O her zamanki gibi başı dik göğsü ilerde Şah İsmail’in huzuruna varır. Padişahın mektubunu öperek Şaha uzatır. Ayağı öpülmeyen Şah sapsarı kesilir. Muhsin Çelebi sağına soluna bakar ve oturacak bir şeyin olmadığını görür. Bunun ayakta beklemeye mecbur bırakmak için yapılmış bir davranış olduğunu düşünerek o göz kamaştıran kaftanını tahtın önüne serer ve üzerine oturur. Şah, vezirleri komutanları şaşa kalmıştır. Muhsin Çelebi gür sesiyle: Padişahının hiçbir ecnebi padişah karşısında eğilmeyeceğini ve dünyada Türk Padişahı kadar asil bir padişahın olmadığını söyleyerek huzurdan izin istemeden ayrılır. Kapıdan çıkarken Şah’ın askeri kaftanı arkasından getirir. Muhsin Çelebi sesini yükselterek ‘bir Türk asla yere serdiği şeyi sırtına koymaz.’ diyerek oradan ayrılır.
Muhsin Çelebi sağ salim ülkesine döner. Herkes pembe incili kaftana ne olduğunu merak eder. Fakat o bu yaptığını anlatacak kadar küçük bir insan değildir. Muhsin Çelebi elçilikten kalan malzemelerini satarak küçük bir bahçe alır. Üsküdar pazarında sebze meyve satarak geçimini sağlamaya başlar. Düştüğü bu acı durum karşısında o hiçbir zaman yaptığı fedakarlıkla övünmemiştir.
_________________

Acaba Büyükelçilerimiz Monşer dibi değil;

Gökbörü gibi (Türk Devleti ve Türk Milletinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan),
Alp gibi (Gerektiğinde canını feda edebilecek düzeyde savaşçı ruhlu ),
Akıncı gibi (Dış güvenliği tesis için sefer ve TURAN aşığı)

yetiştirilmiş olsalardı, İsrail, bu terbiyesizliği yapmak bir yana, aklından dahi geçirebilir miydi !

Tanrı Gökbörü’leri, Alp’leri ve Akıncı’ları korusun!
Bu memleket, dünyanın beklemediği bir müstesna mevcudiyetin tecellisine sahne oldu. Bu sahne, 7 bin senelik bir Türk Beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
Alp Ergenekon
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 41
Kayıt: Cmt May 02, 2009 14:42
Konum: Ankara

Re: Monşer değil, Gökbörü ve Alp ruhlu Akıncı Bey'leri Yetişmeli

İletigönderen Deli Haydar » Pzr Oca 17, 2010 20:12

Alp Ergenekon Bey, Başbakan'ın İsrail Cumhurbaşkanı’na Davos'ta çok net ve hak edilen bir posta koyduğunu ve siz dahil milyonlarca Türk'ün bu olayı gözyaşları içinde tekrar tekrar izleyip takdir ettiğini belirtmişsiniz.

Size izninizle bir soru sormak isterim: İsrail Devleti'ni kuran ve AKP'yi -son hamle olarak- Türkiye Cumhuriyeti'nin başına yerleştiren kimdir? Acaba her ikisi de aynı elin denetimindeki kuklalar mıdır?

Kendi görüşüm bunların büyük oyunun birer parçası olduğu yönündedir. Posta koymalar, dizilerde racon kesmeler ya da tabureye oturtmalar ve bunların ardından fırtınalar koparlamalar hep aynı yolun yolcularının oyunlarıdır. Bu danışıklı dövüşün ardından savaş çıkarılır, böylece hem ekonomiye can verilir, hem de kağıt üzerinde yıllardır oynanan sınırlar, masumların kanlarıyla toprağa çizilmiş olur.

Bu açıdan, gökbörü ve alp ruhlu Akıncı Beyler yetiştirmek için öncelikle sorunu doğru tanımlayıp salt Osmanlı hayranlığından sıyrılarak Safevi Devleti'ni karalamayı bırakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün Türklük'ten ya da devlet töresinden sözedilecekse bunu kukla sahiplerinin buluşu Osmanlıcılık tuzağına düşmeden yapmalıyız. Yolun sonunu getirebilmek için gelişmeleri soğukkanlılığımızı ve sağduyumuzu yitirmeden izleyip, Gazi Kemal Atatürk'ün gösterdiği doğrultuda yürümemiz gerektiğine inanıyorum.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Alp Ergenekon

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x