Morlaşan Din Özgürlüğü

Din-İzlem (Teo-Strateji) Uzmanı

Morlaşan Din Özgürlüğü

İletigönderen Ram » Cmt Oca 16, 2010 18:21

Morlaşan Din Özgürlüğü

İtalyan La Padania Gazetesi ’Batı’nın İslâm tehlikesi karşısında Haçlı Seferi düzenlemesi gerektiğini savundu. Gazeteye göre Batı dünyası, tıpkı XVI. Yüzyılda olduğu gibi günümüzde de İslâm tehlikesiyle karşı karşıyadır. İslâm’ı durdurmak için yeni bir İnebahtı ve yeni bir Papa V. Pius’a ihtiyaç var.

Tarihi bir olaya gönderme yapan gazete, aslında, Batı’nın İslâm’a bakışını yansıtan zihniyeti dışa vurmaktadır. Başlangıçta İslâm’ı öteki göstererek ortak kimlik edinen Batı, dağılmış kültürel yapısını ve manevi değerlerini yeniden bütünleştirmek için yine İslâm’a saldırıyor. Son zamanlarda Avrupa ülkelerinden yükselen son derece ölçüsüz beyanlar, İslâm’a karşı ’kin ve nefret yüklü algı kalıbının oluştuğunu göstermektedir. Fransa’da yapılan bir ankete göre nüfusun % 54’ü İslâm’ın kendi kimliğini tehdit ettiğini düşünmektedir.

Tehdit algısı giderek ilginç tepkilere ve tutumlara neden olmaktadır. Sözgelimi Fransa / Marsilya’da alınan bir karara göre, Ulu Cami’de ezan banttan ve müezzin tarafından okunmayacak, bunun yerine minare günde beş kez ışık saçacak...Yeşil İslâm’ın sembolik rengidir, yeşil olsun deniliyor. Verilen cevap, yeşil olmaz, çünkü yeşil ışık gemilere sinyal vermek için kullanılıyor. Kırmızı olsun önerisine, kırmızı da olmaz, çünkü bu renk itfaiyecilere ait. Verilen bilgilere göre muhtemelen mor olacak, tam gece kulübüne uygun bir renk. Asimile etme politikasının göstereni olarak ilginç bir renk, değil mi? İşte morlaşan din özgürlüğü bu.

İtalya’da bazı yetkililer Vatikan’a sataşarak ’çan kulelerine evet, minarelere hayır’ diye feryat ediyor. Peki, Türkiye’de her pazar çanlar çalıyor. Hiç mensubu olmadığı halde 500 kilise onarılıyor. Faaliyetleri açık olmadığı halde binlerce ev kilisesi çalışıyor. Hani Türkiye’de dini inançlara baskı vardı? Duydunuz mu Türk Devletinin kilisenize çan değil, düdük takın dediğini, Haç değil boncuk takın dediğini?

Çeşitli araştırmalarda bu tepkinin korkudan kaynaklandığı ileri sürülerek bazı gerekçeler sunulmaktadır. Müslümanlara karşı tepki; ekonomik kriz, küreselleşme, doğum oranında düşüş, göçün artışı, AB’nin giderek genişlemesi ve Köln Kardinali Joachim Meisner’e göre ise İslâm dünyasındaki dini özgürlüğün kısıtlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu mantığa göre her hangi bir ilde hırsızlık yapan Hıristiyan’ın yerine her hangi bir Hıristiyan’ı cezalandırmak meşrudur. Kaldı ki tepki gösterdiğin insanlar yıllarca en ağır iş kollarında çalışan, kalkınmanda önemli rolleri olan insanlar. Hukuk dışı bir durum varsa mesele yok. İslâm coğrafyasındaki bazı ülkelerde dini özgürlükler sınırlandırılıyor, öyleyse biz de tepki gösteririz, demenin mantığı var mı?

Padova Üniversitesi’nden İtalyan Sosyolog Stefano Allievi’nin, Avrupa’daki Cami Tartışması: Politik Meseleler ve Eğilimler başlığı altında hazırladığı rapora göre İslâm’a karşı tepkinin üç temel nedeni bulunmaktadır. (1) Fikri çatışmalar, (2) İslâmî terörizmin neden olduğu çatışmalar, (3) Sosyal ve kültürel farklılığın ürettiği gerilimler. Bunların her birisi tartışılabilir, eleştirilebilir. Ancak bunların her birisi ‘tersine çevrildiğinde’ batının malı olduğu görülür. Dünyanın neredeyse üçte birini temsil eden bir inancın peygamberine bu kadar adi saldırı hangi özgürlüğün ve demokratik terbiyenin ürünüdür? Batılı güçler yıllardır Afganistan ve Irak’ta üçtaş mı oynuyorlar? Hani, özgürlük ve demokrasi tutkusu farklı olanların hakkını korumaktı? Ne oldu demokratik kültürünüze?

Bunların hepsi ‘batı merkezci bakışın’ ötekini tanımlamak ve tahakküm etmek için ürettiği bahanelerdir. Yaşadığı ülkenin aleyhine çalışmayan ve o ülkenin hukukuna saygı duyan her insanın inancı kutsal, hayatı masum, mekânı masundur. Böyle terbiyeden uzak olan bir toplumun ve devletin; ’insani, hukûki ve ahlâki değerlerimorlaşmıştır. Evet! Avrupa ülkeleri giderek morarıyor.

Nadim MACİT - 15 Ocak 2010 / YENİÇAĞ
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Nadim MACİT

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x