
Mustafa filmi ve Obama olayı arasında ilginç bir bağ var. Mustafacılar da Obamacılar da aynı cephenin insanları. Omurgasını Batıdan estirilen rüzgârlar oluşturuyor.
Oysa ilk bakışta karşıt ya da ilgisiz gibi görülebilir; öyle ya Mustafa, Atatürkün ele alınmamış yönlerini sorgulayan bir film. Obama işi ise bizdeki Amerikancıların, yeni umut olarak pazarladıkları bir Holywood yapımı.
- Batı emperyalizmi soğuk savaş sonrasında Türkiye üzerindeki oyunlarını açık pazarda fiilen yürütmeye başladı. Filmler, romanlar, mahkemeler, medyatik operasyonlar, Türkiye gibi açılmış ülkelerde uygulanagelen sivil darbeler. Bunlar turunculardan biraz farklı.
Hahambaşılardan köşe yazarlarına, kimi profesörlerden belgesel yapımcılarına kadar herkes işin içinde. Soğuk savaş sonrası Batıdan estirilen yakıcı ve emperyalist rüzgârları arkalarına almış ortalığı süpürüyorlar.
Bir danışmanın açık açık söylediği gibi, kendilerini seve seve kullandırıyorlar.
- Bugün ABD ve AB Türkiyede kimlere kızıyor?
Atatürkçülere, ulusalcılara, Cumhuriyetçilere, Lozancılara Mustafa Kemal Atatürkün ilkelerinden, felsefesinden ve kurduğu Cumhuriyetten nefret ediyorlar, ılımlı İslamı tercih ediyorlar.
Türkiye içinde iki türlü işbirlikçi var; bir kısmı açık açık, Biz de Cumhuriyete, Atatürke , Lozana, sosyal ve laik hukuk devletine karşıyız diyorlar. Laflarını sakınmıyorlar. Buna karşılık elit ve entelektüel kimlikli çevrelerdeki aydınımsı Batıcılarımız ise oyunu farklı oynuyorlar; haktan (ve halktan) yana görünüp emperyalizmin işine yarayacak her türlü malzemeyi üretiyorlar. Ben bunlara örtülü işbirlikçiler adını taktım. Her yerde karşımıza çıkarlar; iş çevrelerinde, akademik çevrelerde, sanat çevrelerinde Cumhuriyeti ve Atatürkü sever görünüp el altından sömürgecilerin bayıldıkları ürünleri onlara teslim ederler.
Sartreın Saygılı Yosmasındaki saygımızı bunlara gösteremeyiz. Bunlar saygısızlar sınıfına girerler, işlerini çaktırmadan yürütürler. Bir elleri yağda, bir elleri baldadır. Her iki tarafı da idare ederler. Uygar görünüşlü, aydınımsı havalarda kendilerini hep gündemde tutarlar.
Amerikancıların filmi, Obama
Amerikan yapımı yeni belgeselin adı Obamanın Rüyasıdır. Amerikancı pazarlamacılar Obama belgeselinde dünyayı kurtaracak kara maskeli bir adamı keşfetmişlerdir.
- Obama Salem büyücüsü gibi kötülükleri kovan bir siyahidir Yarın İncilin içinden çıktığını iddia eden Amerikalı meczuplar görülürse hiç şaşmayın. Hayalet Avcıları filmindeki gibi siyah Obama hayaletlere görünmeden onları kovalayacaktır.
- Obama cephesinde hayal gücünün pompalanarak kullanılmasına karşılık Mustafanın tarafında asimetrik bir çalışma var. Emperyalizmi Anadoludan kovan Atatürk kimliği yerine karga kovalayan bir çocuk sergileniyor. Sen misin yedi düveli kovalayan kahraman, al sana, karga kovalayan bir figür sokarım kafalara dercesine
Evet bir çocuk serçelere taş atmış olabilir, bunu göstermekte bir sakınca yok. Ama emperyalizmin üzerine yüklendiği bir dehaya, onun üstün niteliklerini saklayıp sıradanlık yüklemeye kalkarsanız işin niteliği değişir. Fikri, sanatsal ve ahlaki olarak yan tutmuş olursunuz. Bu yandaşlık emperyalizmin tarafında olmakla eş anlamlıdır.
Parametreleriniz, saldırgan cephe ile örtüşmektedir, esas sorun buradadır. Sonuçta masumiyet ve sanat adı altında emperyalizme destek vermiş duruma düşersiniz.
Hitler döneminde iki tip fikir ve sanat insanı oldu; bilim ve sanat çalışmalarını onun yanında sürdürenler ve ona karşı çıkanlar. Hitler rejimi ile işbirliği yapan sanat ve bilim insanlarının Bizi rejim ilgilendirmez, biz sanatımızı icra ediyoruz demeye hakları olabilir mi?
Ben Mustafa meselesini bu pencereden görüyorum. Esas tartışmanın bu olduğuna inanıyorum. Emperyalizmin yanında (ve hizmetinde) sanat ve bilim olur mu? Herkesin bu soruyu sorup yanıt araması gerekir.
Soğuk savaş sonrasında, kendi ülkelerine Batının emperyalist gözlüğünden bakanlar ödüllendiriliyor. Kimileri adeta, Batıdan sipariş almışçasına ya ürünler, ya da söylevler sergiliyor. Karşılığında Batıdan da, içerdeki uzantılarından da destek alıyorlar.
Can Dündar da işi garantiledi diye bir yazı yazarsam acaba ona da Pamukta olduğu gibi bir omuz vermiş olmaz mıyım!..
www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
Erol Manisalı, 14 Kasım 2008