"Mustafa" filmi Kürtlere özerklik operasyonudur

"Mustafa" filmi Kürtlere özerklik operasyonudur

İletigönderen Ram » Cum Eki 31, 2008 14:01

"Mustafa" filmi Kürtlere özerklik adına operasyondur!

Hayır ben komplo teorisi bilmem, hamaseti de sevmem. Dolayısıyla yazacaklarım bu çerçevede değildir.

Tarih: 29 Ekim 2008, yani Cumhuriyet'imizin 85. kuruluş yıldönümü. Tam bu tarihe ilginç bir olay denk getiriliyor. Can Dündar'ın hazırladığı Atatürk'ü anlatan "Mustafa" filmi büyük gürültülerle vizyona sokuluyor. Önce Can Dündar'ın kimliğini hatırlatalım. Babası MİT görevlisi, kendisinin ne olduğu ise meçhul. Dündar bir gün devrimcidir, öbür gün AB taraftarı. Bir gün İslamcıları ve PKK'yı bile kucaklayan sözde özgürlükçüdür, öbür gün Kemalist. Bir gün masa başı belgesellerini finanse eden şirketlerin sözcüsüdür, ertesi gün özel girişim düşmanı. Bir gün ÖDP'lidir, ertesi gün Ecevitçi, yani kısacası ne olduğu belli olmayan bir meçhul adamdır. Boğuk sesli romantik Che Guavera pozlarındadır ama köşeli, yani tarif edilebilir değildir. Çizgisi ve tutarlılığı yoktur. İlişkileri ise kafa karıştırmaktadır. Haksızlık mı ediyorum...

Son teşebbüsü "Mustafa" filmini sorgulayalım. Dündar bu belgesel filmde güya insan Mustafa Kemal'i anlatıyor, ama gerçek bu değil. İnsani boyut sadece kamuflaj, yani kılıftır. Gerçekte yapılan psikolojik bir operasyondur. Önce filmde gizlenerek verilen ince mesajlara bakalım:

  1. Atatürk'ün kendi sözleriyle güya Kürtlere özerklik verilmesi fikrinde olduğu ortaya konuyor.
  2. Atatürk'ün, cahillerin seviyesine inmem diyerek halkı güya aşağıladığı mesajını veriyor.
  3. Kendi heykellerini diktiren bir diktatör olduğu imajı bilinçaltına pompalanıyor.
  4. Atatürk için günde bir büyük rakı ve üç paket sigara içiyordu denilerek dolaylı olarak adeta içki düşkünü ayyaş portresi çiziliyor.
  5. Atatürk için çevresinde kimse kalmamıştı ve yalnız öldü denilerek kişiliğiyle ilgili şüpheler uyandırılmaya çalışılıyor.
  6. Atatürk'ün manevi oğlu için gerçek oğluydu havası verilerek gayrimeşru ilişkileri ve de çocuğu olduğu imaları yapılıyor.

Sorarım size böylesine uçuk mesajların ustalıkla yerleştirildiği filmin Cumhuriyet'in kuruluş gününde farklı bir ambalajla vizyona konması operasyon değil de nedir? Hayır hayır, ben Atatürk için Peygamber misali günahsızdır diyenlerden değilim. Atatürk de insandır, eksiği, zaafları elbette olmuştur. Söylemek istediğim bulunduğumuz bu konjonktürde böylesine kafa karıştırıcı mesajların neden verildiğidir.

Yooook hiç kimse bu durumu bana tesadüf diye izah edemez! Bir tarafta dış dinamiklerin arkasında olduğunu bizatihi MİT yöneticilerinin söylediği Ergenekon operasyonu, diğer tarafta yaşanan Kürt kalkışması ve özerklik talepleri ve tam bu süreçte Atatürk'ün Kürtlere güya muhtariyet istediğini anlatan filmin gösterime sokulması.

Anlayamadığım, Genelkurmay'ın bu filme niçin destek verdiğidir? Tamam desteği veren mevcut Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ değil Yaşar Büyükanıttır da bu neyin nesidir? Filmi beğendiğini açıklayan Yaşar Paşa da yoksa Kürtlere muhtariyet mi istiyor? Düşünüyorum da biz ve bizim gibi düşünenler herhalde kraldan çok kralcıyız. Baksanıza Atatürk'un ordusu ya da onun bazı komutanları böyle bir tavrı takınıyorsa bize ne oluyor ya da biz niye çırpınıyoruz ki! Hem bu ordunun eski Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın oğlu değil midir Çanakkale'deki şanlı zaferimizi Anzak destanına çeviren! Yok yok, tablo bu olsa da ben duramam, yine de itirazımı sürdüreceğim. Bak Yaşar Büyükanıt, bak Özden Örnek, bak Can Dündar; Mustafa Kemal, vatan yapılan bu coğrafyada birlikte yaşama adına, bölünmezlik adına semboldür. Adı üstündeki titizliğimiz onun içindir. Semboller paspas yapılırsa bütünlük de kaybedilir. Mustafa Kemal'i maske takıp aşındırmak ve aşağılamak, bu milleti aşağılamakla eşanlamlıdır...


HEY GİDİ HEY...

İslamcı (!) Ilıcak'a Hıristiyan damat!

Nazlı Ilıcak'ı biliyorsunuz, sözde yeni İslamcılarımızdan. Gerçi yaşamında İslami kurallar pek yer tutmaz, ama siyasal bağlamda o eksendedir. Nazlı hanım bugün siyasal İslam'ın en keskin avukatlarından biridir. İşte bu Nazlı Ilıcak'ın Hıristiyan bir damadı olacak. Malum Nazlı hanımın Kemal Ilıcak ile olan evliliğinden Mehmet Ali ve Aslı diye iki çocuğu olmuştu. Mehmet Ali, Meyra isimli bir okuyucu, pardon sanatçı ile evlenmişti. Aslı da Ali Yemeniciler adlı bir işadamıyla evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmıştı. Öyle ki Aslı bir ara çocuğunun eğitimi için ABD'ye bile yerleşmişti. Derken Aslı kocası ile geçinemedi ve bir celsede boşandı, şimdi ikinci evliliğine hazırlanıyor. Peki ikinci koca adayı kim mi? Alen Sarrafgil. O kim mi? Ölen gazeteci Ufuk Güldemir'in eşi Gaya Sarrafgil'in kardeşi... Sarrafgiller Hatay kökenli Hıristiyan bir aile. Yok yok sakın beni din fanatiği olarak görmeyin, benim o tür bir saplantım hiç mi hiç yok. Tersine ilk kez yazıyorum, ben Türkiye ve TGRT'de Ankara Temsilcisi iken Müslüman olmayan bir gazeteciyi işe almış ve cemaatin hışmına uğramıştım. Bugün bunu yazmaktaki maksadım, Ilıcak'ın İslamcı duruşu ile kıyaslanması içindir.


İP UCUNA DA RAZIYIZ...

Örtülü Ödenek'te dehşet harcamalar!

Dün Örtülü Ödenek ile ilgili harcamaların resmi dokümanı elime geçti. Buna göre Başbakan Erdoğan'ın emrinde olan ve hiç kimsenin hesap soramayacağı ve hatta dokümanlarının bile yasa gereği imha edileceği harcamalarda korkunç artışlar var. Bana ulaşan verilerdeki tablo şudur: 2003 yılında 103 trilyon, 2004’te 107 trilyon, 2005’te 84 trilyon, 2006’da 207 trilyon, 2007’de 136 trilyon ve 2008’de Eylül itibarıyla 204 trilyon... Örtülü Ödenek Başbakan'ın çök özel hallerde yaptığı harcamalardır ve bu miktarlar Menderes'ten bugüne hiç bu kadar artmamıştı. Rakamlardan hareketle yapılan örtülü harcamalarda Tayyip bey, Menderes, Demirel, Ecevit, Yılmaz, Akbulut, Çiller ve Erbakan'ın neredeyse on misli bir artış kaydetti. Tabii bunun nerelere gittiğini sormak yasa gereği mümkün değil. Tamam yasa böyle diyor ama Tayyip bey acaba mahrem olanların dışında kalem kalem olmasa bile genelinin nerelere harcandığına dair bazı ipuçlarını verebilir mi? Öyle ya, şeffaf idare anlayışı bunu gerektiriyor.


MERAK ETTİM...

Çankaya'da kimse var mı?

Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve kurumlar arasında ahengi sağlar. Görev ve misyon bu, ancak Sayın Abdullah Gül maalesef sorun çözeceğine adeta varlığıyla sorun olmaya devam ediyor. Sahi bugün kim Çankaya Köşkü'nün layıkıyla doldurulduğuna inanıyor? Bakın bu satırların yazarı Başbakan'ı ve uygulamalarını hep eleştirir, ama Tayyip Erdoğan'ın siyasi bir fenomen olduğu hakikatini de kabul eder. Doğruya doğru Tayyip bey hakikaten vakıadır. Peki Abdullah Gül? Emin olun onun varlığı ve yokluğu arasında zerre bir fark yoktur. Olsa da olur olmasa da! Son olarak Güneydoğu'da kalkışmalar yaşanır ve kıyametler koparken devletin başı olarak ondan bir tavır bekledik, ama zerresini göremedik. Abdullah bey bugünkü hali ve görüntüsüyle AKP'lilerin bile değil, Cengiz Çandar, Ahmet ve Mehmet Altan gibilerin Cumhurbaşkanı gibidir. Seyahatlerinde, davetlerinde ve mahrem sohbetlerinde hep onlar vardır... Basın danışmanı Marksist Ahmet Sever de Selanik kökenli Merhum İsmail Cem'in yakın sırdaşı ve de AB misyoneridir... Eh çevresi bu olanın kendisinden de başka bir şey beklenmez zaten!






Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

’Atatürk insan oldu’ imiş?

İletigönderen Türk-Kan » Sal Kas 04, 2008 22:09

’Atatürk insan oldu’ imiş?

ATATÜRK karşıtlığı alicengiz oyununda olduğu gibi türlü çeşitli kılıklara girmiştir. Örneğin, köyden ilk kez kasabaya gelen bir köylü vatandaşın "Atatürk" ve "Kravat" hakkında ne dediğini biliyor musunuz, hiç duymuş muydunuz? Ben çocukluğumda duymuştum:

"Grebet grebet didikleri bir çapıt imiş, Atatürk Atatürk didikleri de bir herif imiş!"


Atatürk’ü insanlaştıran (!) bu cümle köylü saflığının bir kaba ürünü mü, yoksa Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının ürettiği bir kezzaplı cümle mi? Bence ikincisi!

"İnsan Atatürk" de kezzaplı, hinoğluhin bir tanım gibi geliyor bana. Bu tanım ile Devrimci Atatürk, İkinci Cumhuriyetçilerin, neoliberallerin ve külüstür-liberal solcuların deyimiyle "Jakoben Atatürk" sarakaya alınmakta, hicvedilmektedir.

Bu tepkinin yorumunu, bir başka yazıya bırakıyorum. Bugünkü yazının konusu, Can Dündar’ın "Mustafa" adlı filminde ortaya atılan safsata: (Güya) Atatürk, Kürtlere özerklik vaat etmiş ve Kürtlere anayasal özerklik verileceğini söylemiş.

* * *

"Özerklik vaat etmiş"in anlamı şu: Sanki Mustafa Kemal, Kurtuluş mücadelesine başlamadan Kürt şeyhlerle, şıhlarla, ağalarla bir araya gelmiş ve onlara, "Siz Kurtuluş mücadelesini desteklerseniz, yeni Cumhuriyet devletinin kurulmasına yardım ederseniz, amacımız gerçekleştiği zaman biz de sizlere özerk yönetim hakkı veririz!" demiş. Dahası, sanki söz vermekle kalmamış, bir sözleşme bile imzalamış. Böyle bir şey yok. 1921 Anayasası’na bakılmadan anlaşılması olanaksız gerçek şudur:

* * *

16/17 Ocak 1923 günü İzmit Kasrı’nda İstanbullu gazetecilerle yapılan söyleşide Vakit Başyazarı Ahmet Emin (Yalman) Bey, Mustafa Kemal’e şu soruyu yöneltir: "Kürt meselesine temas buyurmuştunuz. Kürtlük meselesi nedir? Dahili bir mesele olarak temas buyurursanız çok iyi olur."

Gazi (Mustafa Kemal) Paşa: "... Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim anayasa gereğince zaten bir tür yerel özerklikler oluşacaktır. O halde hangi ilin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edecektir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da birlikte ifade etmek gerekir." ("Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 14; Kaynak Yayınları, S.273-274)

* * *

Mustafa Kemal Paşa’nın 16/17 Ocak 1923 günü sözünü ettiği Teşkilatı Esasiye Kanunu, (85 sayılı ve 20 Ocak 1921 tarihli) 1921 Anayasası’dır. Bu Anayasa’nın 11. maddesini birlikte okuyalım:

"Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve özerkliğe sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir." (Prof. Dr. Ergun Özbudun, 1921 Anayasası, S.82-83)

* * *

Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1921 Anayasası’na göre özel olarak Diyarbakır, Van ve Bitlis’ten değil, Türkiye’deki bütün illerin yerel yönetimlerinden söz etmektedir. Söz konusu şûra da Sovyet idarisi birimidir. İsteyen Prof. Dr. Ergun Özbudun’a sorabilir.

(Devamı yarın.)




Özdemir İNCE, 04.11.08
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Sabahattin ÖNKİBAR - 31/10/2008

İletigönderen Ram » Sal Kas 04, 2008 22:53

Turkcell'in Atatürk hassasiyeti Yaşar Büyükanıt'ta niye yok?

Boğuk sesli romantik Che Guvera’mız(!) Can Dündar dün açıkladı ve dedi ki; “Turkcell ‘Mustafa’ filmine önce destek olmaya karar verdi ancak filmin içeriğini öğrenince son anda vazgeçti.” Peki Turkcell haksız mı?

Dün de yazdık. Filmde Atatürk adeta ayyaş gibi sunuluyor. Dahası, Kürtlere muhtariyet (özerklik) istediği vurgulanıyor. Bitmedi, kendi heykellerini diktiren diktatör imajı veriliyor.

HÜRRİYET'İN AMACI?

Keza etrafının onu terk ettiğinden dem vuruluyor. Kısacası film, insan Atatürk kamuflajıyla Mustafa Kemal’ı aşındırma ve hatta aşağılamayı esas alıyor. Türkiye’nin millilik çizgilerini taşıyan tek telefon şirketi olan Turkcell, baştan destek olacağını vaat ettiği projeden, içeriğini görünce vazgeçiyor. Bu kararından dolayı yapılması gereken Turkcell’in alkışlanmasıdır.
Öyle ya Turkcell başlangıçta Atatürk ismini duyunca hemen evet diyor ama içeriği görünce büyük bir sorumluluk ve vatanperverlik göstererek frene basıyor. Peki Hürriyet Gazetesindeki Turkcell karşıtı propaganda neyin nesi mi?
Onların ki şahsi hesap. Hürriyet bu işi vesile sayıp, yıllardır kendine reklam ambargosu uygulayan Turkcell’den aklınca Atatürk’ü kullanarak intikam almak istiyor. Aslına bakarsanız dolaylı olarak aşağılanmasına rıza göstermeyerek Atatürk’ü sahiplenen Hürriyet değil, Turkcell.

SABANCI VE NTV!

Evet Turkcell bu olayda müthiş bir sınav vererek gerçek bir Mustafa Kemal sevdalısı olduğunu ortaya koydu. Gelelim Turkcell’in gösterdiği bu hassasiyete Sabancı Grubuyla NTV’nin neden göstermediğidir? Filmi finanse eden Sabancılar, organizasyonu yapan da NTV! Demek ki onların Atatürkçülüğü şekilci, yani, desinler hesabınadır ya da Atatürk’ün o şekilde sunulmasından rahatsız değiller. Sabancı ve NTV sonuçta özel teşebbüs, onlara bir şey diyemem de Genelkurmay’ın pardon Yaşar Büyükanıt’ın tavrına ise şaşkınım. Ben Genelkurmay demiyor, Yaşar Paşa diyorum, zira kararı veren tek başına o. Evet, Turkcell’in Atatürkümüzü aşağılıyor dediği projeye, Yaşar Paşa destek oldu. İyi de sormak lazım, Yaşar Paşa destek olduğu bu projenin içeriğini incelemedi mi? İncelemedi ise böyle bir şey Genelkurmay Başkanına yakışır mı? Yok eğer inceledi ise Yaşar Paşa, yoksa filmde iddia edilenlere onay mı veriyor? Evet Sabancı ve NTV’ye özel sektör olduğu için bir şey diyemeyiz de Atatürkçülüğü kimselere bırakmayan kamu kurumu Genelkurmayın pardon onun eski başkanı Yaşar Büyükanıt’ın tavrı bizim için çok önemli.

BELGESEL YARDIMI VE KONFERANS!

Bu soru cevaplanmalıdır, Yaşar Paşa’ya göre Atatürk ayyaş mıdır, diktatör müdür, Kürtlere özerklik mi istiyordu ve herkesin terk ettiği nefret edilen biri miydi? Değilse bu projeye açıklandığı gibi lojistik destek vermek, yani belgesel film yardımını yapmak neyin nesidir? Hep diyorum ya, bazı şeylere nüfuz ettikçe dehşete düşüyorum. Atatürk adına ihtilaller, müdahaleler yapılıp muhtıralar verilirken, şu yapılana bakar mısınız? Böyle Atatürkçülük, böyle kurmaylık olur mu?
Bir Turkcell’e bakın, bir de Yaşar Paşa’ya? Sakın bana gözden kaçtı demeyin, bu Can Dündar’a Deniz Kuvvetlerinde konferanslar verdirten yine bu takım. Bunun adı, güya Atatürk diye diye, Atatürk’e kast etmek değil de nedir? Bu değerlendirmeleri yapmak ve bu soruları sormakla biz vatanseverler yine çok oluyoruz değil mi paşam!

Sabahattin ÖNKİBAR - 31/10/2008






Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen AlpereN » Sal Kas 04, 2008 22:57

Yaşar Paşanın filmi beğenmesi gerçekten benide hayal kırıklığına uğrattı.Artık kafamda şu beliriyor.Amerikanın Psikolojik savaşına belliki Yaşar Paşa boyun eğmiş.Çünkü geldiği zamandan farklı bir portre çiziyor. :?
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

İletigönderen Çetin Taş » Çrş Kas 05, 2008 0:26

2 gündür siteye giremedim.Bu yazılarla ilgili şimdi yorum yapabileceğim.

Her şeyden önce Yaşar Büyükanıt beni hiç yanıltmadı.Onunla ilgili daha önce de görüşlerimi açıkça yazmıştım.Askerlerinin başına çuval geçiren Amerika'ya hesap soramayan Hilmi Özkök gibi o da ATATÜRK'ün ordusunun başına layık bir kişi olamamıştır.Bunu bütün icraatları ile ispatlamıştır.

Sabahattin Önköbar'ın yazılarında ki fikirlere de katılıyorum.Bu film çok uzun zamandır sürdürülen psikolojik savaşın yeni bir halkasıdır.29 EKİM tarihinin seçilmesi kesinlikle maksatlıdır.Filmde ATATÜRK'ün yine yukarıda Özdemir İnce'nin yazısında da belirttiği ÖZERKLİK ile kastettiğini değil de ağa babasının ÖZERKLİKTEN kastetiğini vurgulayan CAN DÜNDAR kesinlikle bizim gibi vatanseverler açısından KÖTÜ NİYETLİDİR.

Bizler tıpkı SOROS çocukları gibi örgütlü olmalıyız.Bizler bu türden saldırılara karşı tek bir sesle cevap verebilmek için bir şekilde yasal haklarımızı kullanabilmeliyiz.Anayasal haklarımızı birlikte kullanabileceğimiz bir organizasyonda yer almalıyız.Savaş çoktan başladı arkadaşlar.Hala uyuyanlarımız varsa uyanma vakti geldi.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

1921 Anayasası'nın gerçek ve doğruları

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Kas 08, 2008 19:22

1921 Anayasası'nın gerçek ve doğruları

CAN Dündar'ın "Mustafa" adlı filmini görenler, filmin "Kemal"siz bir "Mustafa" olduğunu; Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya bir 2. Cumhuriyetçi gözüyle baktığını; İslamcıların, karşı-devrimci muhaliflerin ekmeğine yağ sürdüğünü söylüyorlar. Henüz görmediğim bir film için bu konuda bir şey söyleyemem. Gördüğüm zaman nasılsa gerekeni yaparım.

Benim sorunum, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, filmde geçen "Kürtlere Anayasal özerklik verileceği" iddiası ile. Bu cümlenin filmde kullanıldığı basında doğrulandı.

* * *

"Atatürk'ün Bütün Eserleri"nin 14. cildinin 263-306. sayfaları arasında yer alan "İzmit Kasrı Mülakatı"nın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Dünkü yazımda aktardığım gibi Gazi Paşa Kürt sorununun 1921 Anayasası bağlamında, bütün Türkiye ile birlikte çözüme kavuşturulacağını söylemektedir. Daha açık ifade ile 1921 Anayasası'nda Kürtlere özel muamele söz konusu değildir. ("Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt: 14; Kaynak Yayınları, s. 273-274)

Gazi Paşa, cevabının birinci bölümünde tarihsel, toplumsal ve coğrafi bir serim yapıyor. Sonra sorunun nasıl çözümleneceğini belirtiyor. Dünkü yazımda aktardığım gibi 1921 Anayasası'nın 11. maddesinde il (vilayet) yönetimlerine yerel özerklik (mahalli muhtariyet) tanınacağı yazmaktadır. (Prof. Dr. Ergun Özbudun, 1921 Anayasası, s. 82-83).

* * *

Mustafa Kemal Paşa 1921 Anayasası'nda yer alan özerk yerel yönetimler hakkındaki sözlerini 16 Ocak 1923 tarihinde söylemiş ve bundan 1 yıl 5 ay 4 gün sonra 20 Nisan 1924 tarihinde "1924 Anayasası" yürürlüğe girmiş ve 1921 Anayasası'nın 11. maddesi bu anayasada yer almamıştır. Yani "İller, yerel manevi kimlik ve özerkliğe sahiptir" cümlesi geçerliliğini yitirmiştir. Sadece doğu illeri için değil Türkiye'nin bütün illeri için!

Ama kimileri Mustafa Kemal'in verdiği sözü tutmamak için 11. maddeyi 1924 Anayasası'na koydurmadığını ileri sürmektedirler. Laf ola beri gele! Mersin yerel yönetimi özerk mi oldu?

Aynı bakış açısı içinde, 1921 Anayasası'nın 11. maddedeki "şer'i" sözcüğü dolayısıyla "şeriat"i koruduğu; "şûra" sözcüğü dolayısıyla da komünisttırak olduğu iddia edilebilir: "Milletimizin bugünkü idaresi, hakiki mahiyeti ile bir halk idaresidir. Ve bu idare tarzı, esası danışmaya dayanan şûra idaresinden başka bir şey değildir. Ruslar buna sovyet idaresi derler." ("Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri" II. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, s. 28 )

* * *

Varsayımsal sansürler, bilmem kaç yıldır kilitli kasalarda saklanan belgelerle ilgili iddialar tevatürden başka bir şey değil. İngiliz arşivindeki "Özerklik Kanunu Tasarısı" raporunu doğrulayacak kanıt yok. Londra Konferansı'nda Bekir Sami Bey, "Özerkliğin yalnızca Kürt vilayetleriyle sınırlı olmayıp bütün vilayetleri kapsadığı"nı söylüyor. Ve yüzlerce sayfa gerçekdışı sefaret ve gizli servis raporları. Fransız ve İngilizlerin propaganda metinleri.

Bu konuda iki temel metin var: Birincisi "İzmit söyleşisi", ikincisi de 1921 Anayasası'nın 11 maddesi... Gerisi "boş laf"!.. Boş laflara sarılanların ayağının toprağa dölek basması olanaksızdır. Bir ütopya bir filmde tek cümleye indirgenirse, bu felaket olur!

(Cuma günü devam edeceğim.)




Özdemir İNCE, 05.11.08






1921 Anayasası'nın 11. maddesi

1921 Anayasası'nın ciddi olarak incelendiği kanısında değilim. Ancak Prof. Dr. Ergun Özbudun'un hakkını yememek gerekir: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi tarafından 1992'de yayınlanan "1921 Anayasası" adlı kitabı konuya derli toplu bir giriş niteliğini taşımaktadır.

* * *

Dr. Doğu Perinçek'in "Kurtuluş Savaşı'nda Kürt Politikası" (Kaynak Yayınları) mutlaka okunması ve incelenmesi gereken bir kitap. Özellikle de 265. sayfada başlayan, üst başlığı "Şûralarla Özerk İdare" ve alt başlığı "1921 Anayasası'nın Halkçı İdare Sistemi" olan bölümü.

1921 Anayasası'nı iyice anlamayanlar, sözde "Kürt Özerkliği"ni öne çıkartırlar. Oysa 23 maddelik 1921 Anayasası'nın 10 maddesi (11-21) şûralar eliyle özerk yönetim sistemini getirmektedir.

Gazi Paşa, 3 Ocak 1922 günü yaptığı konuşmada, kabul edilen şûralarla yönetme sisteminin "halk idaresi" olduğunu ve Rusya'da "Sovyet idaresi" diye anıldığını belirtmiştir (S.267):

"Milletimizin bugünkü idaresi, hakiki mahiyeti ile bir halk idaresidir. Ve bu idare tarzı, esası danışma olan şûra idaresinden başka bir şey değildir. Ruslar buna Sovyet idaresi derler."


"Gazi Paşa, 30 Ağustos zaferinden dört ay sonra, 1922 yılı aralık ayında, Türkiye devletinin 'bir meclis, bir şûra hükümeti ile idare olunduğunu' ve 'sonsuza kadar böyle idare olunacağını' da belirtmiştir." (S.267)

* * *

Dr. Doğu Perinçek'in bu satırlarının kaynağı, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü tarafından yayınlanan "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II"nin 28. sayfasıdır.

Attila İlhan da Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan bir yazısında, İsmet İnönü'nün, Büyük Millet Meclisi ile hükümetinin ilham kaynağının "Paris Komünü" olduğunu söylediğini ileri sürer.

Bunların dışında Mehmet Perinçek, "Atatürk'ün Sovyetler'le Görüşmeleri" (Kaynak Yayınları) adlı kitabının 36-38. sayfalarında Mustafa Kemal'in "Devlet Sosyalizmi" anlayışından söz eder.

Bütün bunlar 1921 Anayasası'nın 11. maddesinin özel olarak Kürtlere özerklik verilmesini amaçlamadığını göstermektedir. Ahmet Emin (Yalman) Bey, Kürt politikasının ne olacağını sorduğu zaman Gazi Paşa, 1921 Anayasası'nın şûralarla ilgili 11. maddesine gönderme yapmıştır: Her vilayet (il) "şûralar" (Sovyetler) marifeti ile yönetilecektir.

* * *

Şimdi gelelim can alıcı soruya: 1921 Anayasası'nın 11-21. maddeleri, 1924 Anayasası'nda neden yer almamıştır? Resmi tarihi kabul etmeyen gayri resmi tarihçilerin ileri sürdüğü gibi amaç Kürtlere kazık atmak mıdır? Yoksa Büyük Millet Meclisi, 1921 Anayasası'nın 11-21. maddelerinin dile getirdiği "şûralar yönetimi"ne engel olmak için mi bu değişikliği yapmıştır?

Bana göre ikinci olasılık geçerlidir. Değişiklik, "Devlet Sosyalizmi"ne giden anayasal yolu kapatmak için yapılmıştır. Resmi ve gayri resmi tarihçileri bu hususu incelemeye davet ederim. Aynı davet, belgeselci sorumluluğundan habersiz Can Dündar için de geçerlidir.




Özdemir İNCE, 07.11.08
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen dosun » Pzr Kas 09, 2008 14:33

Emekli olan Genelkurmay Başkanları Hüseyin Kıvrıkoğlu hariç dikkat edin Vatan aleyhin de konuşmalar yapıyorlar. Bu da yeni moda mı acaba
Enbiya yurdu bu toprak; şüheda burcu bu yer;
Bir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ titrer!
Öyle meşbû-u şahâdet ki bu öksüz toprak;
Fışkıran otları bir sıksa adam kan çıkacak!
Kullanıcı küçük betizi
dosun
Üye
Üye
 
İletiler: 9
Kayıt: Çrş Eki 22, 2008 19:19

"Kürtlere muhtariyet" Atatürk'e iftiradır!

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Kas 12, 2008 12:09

"Kürtlere(?!) muhtariyet" Atatürk'e iftiradır!

Ülkenin birliği ve milletin bütünlüğü tehdit altındayken, medya ve siyaset dünyası büyük bir sorumsuzluk içinde adeta yangına körükle gitmektedir.


Son zamanlarda medyada eli kanlı faşist teröristlerin ağzıyla konuşan ve yazan demokrasi tacirlerinin sayısı giderek artmaktadır.

Demokrasi, insan hakları ya da kültürel hakların arkasına sığınarak kan döken teröristlere medyanın verdiği dolaylı destek inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. PKK'nın kanlı eylemlerini bir hakkın gaspına karşı gösterilen tepki olarak niteleyenler bile çıkmıştır.

Demokrasiyi, insan haklarını, kardeşliği ve barışı bölücü projelerinin aracı olarak kullananlar uzun süredir buna Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ü de ilave etmeye çalışmaktaydılar. Yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin ve oyunların aracı konumuna düşmemek gerekirken Can Dündar'ın yönetiminde çekilen "Mustafa" adlı belgeselde bunun tam tersi yapılmıştır.

Filmde, Mustafa Kemal 1923'te, İzmit Kasrı'na davet ettiği dönemin ünlü gazetecilerine "yazılmamak" kaydıyla şunları söylediği iddia ediliyor: "Başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz". Bu ifadeler gerçekte Atatürk'e atılmış en büyük iftiradır. Çünkü Atatürk, söylediğini yapan, yaptığını da söyleyen bir liderdir. O, hayatı boyunca doğru bildiği, inandığı ve milletinin çıkarına gördüğü her şeyi büyük bir cesaretle yapmaktan geri durmamıştır.

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda izlediği Kürt politikasını Nutuk'ta anlatılan şu olay özetler: Dönemin ünlü Kürt liderleri Kamuran Ali Bedirhan emrindeki birkaç yüz kişilik Kürt grubuyla birlikte Sivas Kongresi'ni basmak üzere yola çıkar. Atatürk bunu şöyle anlatır: "..10 Eylül'de İlyas Bey'e verdiğim talimatta belirttiğim başlıca noktalar; 1. Kaçakların sür'atle yakalanmaları 2. Kürtlük akımına asla elverişli ortam bırakılmaması..."

Atatürk, "Kürtlük akımına asla elverişli ortam bırakılmaması" nı bu tür olayların bir daha gerçekleşmemesi için gerekli bir tedbir olarak görmektedir.

Diğer yandan "Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir-İzmit Konuşmaları, 1923" adlı kitabın girişindeki şu sözler onun bu konudaki temel görüşüdür: "Kürt meselesi, bizim, yani Türklerin menfaatine olarak da katiyen mevzubahis olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi, bizim milli hudutlarımız dahilinde Kürt unsurlar öyle yayılmışlardır ki, pek sınırlı yerlerde yoğundurlar. Fakat yoğunluklarını kaybede ede ve Türk unsurların içine gire gire öyle bir hudut ortaya çıkmıştır ki, Kürtlük namına bir hudut çizmek istesek Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmek gerekir".

Atatürk'ün bu sözlerinden "Kürtlere muhtariyet" vermenin, Kürtlerle Türkler arasına sınır çizmek anlamına geldiğini, bunun da "Türkiye'yi mahvetmek" le eşdeğer olduğunu herkesin çıkarması gerekir. Türkiye'yi mahvetme propagandalarının hangi damarlardan nasıl beslendiğini de Atatürk'ün şu sözlerinde görmek mümkündür:

    "Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkeslik fikri ve hatta Lâzlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır.

    Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, -birkaç, düşman âleti mürteci, beyinsizden başka- hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır.

    Çünkü bu millet fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar."




Özcan YENİÇERİ, 3 Kasım 2008
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x