NATO, Türkiye’deki « darbe »ve gelişmeler üzerine bir İtalyan*- bir Türk* yorumu… Dr.Noyan UMRUK
İtalyan jeo politika uzmanı Manlio DİNUCCİ İl Manifesto’da Nato-Darbe ve “daha önemli talepler” analiziyle darbeden bu yana gelişmelere farklı bir bakış açısi getiriyor1)
“Kendisine siyasi sığınma hakkı tanıyacak bir hükümet arayışında olan Erdoğan Avrupa’ya doğru uçakla kaçıyor, televizyonları ve Boğaz üzerindeki köprüleri işgal eden darbeciler iktidarı ele geçirdi, Washington ve Avrupa başkentleri, askeri darbe karşısında gafil avlandı: Türkiye’den gelen ilk « haberler » bu şekildeydi. Bunların hepsi de birbirinden daha düzmeceydi. Her şeyden önce ortaya çıkan, trajik görünümüne rağmen (yüzlerce ölü ve binlerce tutuklama), Türkiye’de bir darbenin sahnelendiğini ortaya koyuyor.
Darbeciler, resmi olarak Ege Denizi kıyısında tatilde olan Erdoğan’ı yakalamayı denemediler ve ona yer değiştirmesi için gerekli olan tüm zamanı tanıdılar. Sembolik olarak Devlet televizyonunu işgal ettiler ama hükümet yanlısı vericileri ve interneti kesmediler ki bu da Erdoğan’a « ulusa seslenişi » için bunları kullanma imkanı verdi. Ankara’daki Meclisi içi boşken bombaladılar. Boğaz köprülerini gecenin ilerleyen saatlerinde değil ama gösterişli bir şekilde ve kendi kendilerine tuzağa düşürerek, kent henüz insanlarla dolu iken işgal
Başarısız kalmaya yönelik dahi olsa, hareket, binlerce insanın, zırhlı araçların ve uçakların hazırlanmasını ve seferber edilmesini gerektirdi. Hazırlıklardan NATO’nun haberdar olmamasının imkanı yoktur. Türkiye’de, ABD komutası altında olan, her biri kendi istihbarat aygıtına sahip önemli NATO üslerinden oluşan bir ağ bulunmaktadır. ABD ve müttefik hava kuvvetlerinin harekâtını yürüttüğü devasa İncirlik üssünde, yeni B61-12 bombalarıyla değiştirilmeyi bekleyen en az 50 adet B-61 nükleer bomba bulunmaktadır. İzmir’de Müttefik Kara Komutanlığı (Landcom) karargahı, yani NATO’nun tüm kara kuvvetlerinin hazırlık ve eşgüdümünden sorumlu olan ve Vicenza’daki (Veneto) US Army Africa eski komutanı ABD’li General Darryl Williams’ın yönetiminde olan komutanlık bulunmaktadır. İzmir’deki karargah, Haziran ayı sonunda Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı General Curtis Scaparrotti tarafından ziyaret edildi.
ABD ve NATO’nun, resmi komutanlıklar ve üslerin dışında Türkiye’de, Suriye’ye karşı yürütülen savaş ve diğer harekât için komutanlıklardan ve üslerden oluşan gizli bir ağı da bulunmaktadır. Hatta New York Times’da yayınlanan bir araştırmanın da belgelediği gibi, CİA tarafından örgütlenen bir uluslararası ağ kapsamında, 2012’den beri Esenboğa’daki Türk üssüne sürekli olarak, Suudi Arabistan ve diğer Körfez monarşileri tarafından sağlanan milyarlarca dolar karşılığında satın alınan ve Türkiye sınırı üzerinden Suriye’deki « isyancılara » ve aynı zamanda IŞİD’e de teslim edilen silahlar sevk edildi.
Sahte pasaportlara sahip (CİA’nin uzmanlık konusu) binlerce İslamcı savaşçı, CİA’nin askeri eğitim merkezleri açtığı Türkiye’nin Suriye sınırındaki Adana ve Hatay vilayetlerine akın etti.
Dolayısıyla da, Washington’un el altından IŞİD’i desteklediği için Erdoğan gibi bir müttefiki istemediği yolunda son günlerde yayılan « haberler » tamamen düzmecedir. Ankara ve Washington arasındaki ilişkilerde bir çatlak olduğu ve özellikle de bunun gerçek nedenlerinin ne olduğunu anlamamızı sağlayacak sağlam temellere dayalı verilere henüz sahip değiliz.
Erdoğan, 1999 yılından beri ABD’de yaşayan ve 2013’e kadar Erdoğan müttefiki olan Fethullah Gülen’i darbe girişiminde bulunmakla suçlayarak ve geri iadesini talep ederek, ABD’den ve Avrupalı müttefiklerinden, Türkiye’nin NATO içerisindeki « değerli rolü » (16 Temmuz’da Stoltenberg’in nitelemesiyle) karşılığında daha büyük karşılıklar elde etmek için büyük oynamaktadır…”
*Manlio Dinucci :Coğrafyacı ve jeo-politikçi. Yayınlanan son eserleri:Laboratorio di geografia, Zanichelli 2014 ;Geocommunity (üç cilt halinde) Ed. Zanichelli 2013 ; Escalation. Anatomia della guerra infinita, DeriveApprodi yayınları, 2005
(1) “NATO ve Türkiye’deki « darbe » ”, yazan Manlio Dinucci, Tercüme Murat Özdemir, Il Manifesto (İtalya) , Voltaire İletişim Ağı , 27 Ağustos 2016, http://www.voltairenet.org/article193075.html
İki makale Suriye destabilizasyondan Yeni Osmanlı’ya hayat alanı çıkarma çaba ve taleplerinin bu kargaşadan istifade canlandığı konusunda birbirini tamamlıyorlar sanki…Ne dersiniz tanrı korusun “Çıkmayan candan, umut çıkmaz..” derler ya.
Türk Yorumu La Stampa’nın ilginç değerlendirmesinden esinlenen Nilgün Hanımdan…(2)
“Bundan on gün önce Çizme’nin önde gelen gazetelerinden birinde (La Stampa) “Mercidabık” savaşı için koca “bir sayfalık” bir değerlendirme gördüğümde şaşırmıştım. Bizim ortaokul sıralarında okuduğumuz ve tarih kitaplarında kaldığını düşündüğümüz 5 yüzyıl öncesinin savaşı nasıl olup da bugün kelalaka bir gazetede böyle ansızın karşıma çıkmıştı? “Halep yakınlarında Memluklulara karşı kazandıkları bu 1516’daki zaferle Osmanlı bütün Ortadoğu’yu aldı. Savaştan sonra Arap devletlerinin ortaya çıkması için dört asır beklemek gerekti” diye başlayan yazı ekliyordu:
“Ortadoğu’dan niye bela hiç eksik olmuyor? Araplar uzun zamandır bu soruyu kendilerine soruyorlar… Her şeyin kökeninde adını Suriye’de Halep yakınında bir ovadan alan Mercidabık savaşı var. Orada bugün de Esad vahşi bir dehşetle İslamcı isyancılara karşı savaşta. Savaş, bazı coğrafyaları böyle kendisine mesken ediniyor. Oraya yerleşiyor ve yüzyıllar sonra dahi aynı mekânları kanla suluyor. Beş yüzyıl önce 24 Ağustos’ta tam, Mercidabık’ta Araplar için böyle işte geri dönüşü olmayan bir tarih dramı yaşanmıştı...”
Bu satırları okuduktan on gün sonra şimdi çiçeği burnunda “Fırat Kalkanı” için “sosyal medyada” karşıma bu kez “Mercidabık kutlaması” mesajları çıkıyor. “Fırat Kalkanı Operasyonu için 24 Ağustos tarihi özellikle seçildi. 500 yıl önce bugün Cerablus’ta Mercidabık zaferi yaşanmıştı” diyor bunlardan biri. “Osmanlı ordusu Suriye’yi 24 Ağustos 1516 yılında fethetmişti. Bugün 24 Ağustos 2016. Tam 500 yıl sonra Osmanlı torunları yine Cerablus’ta” diyordu başkası... Beş yüz yıl arayla gündem olan bu “Mercidabık” modasına ve sosyal medyada yazılanlara bakılacak olursa; Cerablus’u basit bir “IŞİD kovalamacası” olarak görmek mümkün değil. “Mercidabık=Cerablus” bütün Ortadoğu’nun bir kontrol merkezi olarak görülüyor. Bu kertede simge yüklü bir yeri mesken edinen savaşın tesadüfen “500. yıldönümünde” Ankara’nın ileri sürdüğü “IŞİD’le savaş” gerekçesine (bahanesine?) kimse inanmıyor. “Fırat Kalkanı” şeklinde damgalanan operasyonu öncelikle “Suriye sonrası”nın hesabının görülmesi olarak algılayabiliriz. Sembolik düzlemde ise söz konusu operasyon “Ortadoğu’yu kimin/kimlerin kontrol edeceği”nin bir savaşı. Başka deyişle son kozların oynandığı en tehlikeli evredeyiz.
Neo-Osmanlılığın başlangıcı
Mercidabık’ın 500. yıldönümünü on gün öncesinden duyuran Stampa, operasyon için bu kez de şu yorumu yaptı:
“RTE’nin yeni-Osmanlıcılık düşü, Lozan Antlaşması’yla 1923’te Fırat’ın Türkiye’den Suriye’ye geçtiği mütevazı sınır beldesi Cerablus’tan başlayabilir. Lozan’da Osmanlı bitiyor, modern Atatürk Türkiyesi başlıyordu. Lozan’ın sınırı, 1920’de Osmanlı’yı cezalandırarak bölen Sevr’e karşı Fransa, İtalya, İngiltere, Yunanistan’a karşı verilen dişli bir savaştan sonra kazanıldı... (Şimdi) Suriye iç savaşıyla Türk yanlısı Esad karşıtları yer yer kontrolü ele geçirdi ama Fırat’ın doğusu Kürtlerin denetiminde kaldı. RTE defaatle uçuşa kapalı bir tampon bölge talep etti ama bunu kabul ettiremedi. Şimdi bir uçuşa kapalı alan var ama o ABD’nin müttefik Kürtleri koruması için. (RTE’nin) Osmanlıcılık düşü tam orada (Cerablus’ta) karaya oturabilir...”
Özetle bir hayat memat hamlesi “Cerablus operasyonu”...
Operasyonu Mercidabık katına yüceltenlerin akıllarından asla uzak tutmamaları gereken şey, tarihi rövanşizmlerin çok tehlikeli olduğudur.
Ortadoğu, artık müttefikle düşmanın birbirinden hiç ayrıl(a)madığı bir yer.
Türkiye’nin ayrıca içi kaynıyor. Bir darbe girişimi olmuş, devlette Stalin dönemiyle karşılaştırılan tasfiyeler yapılıyor, ordu da o tasfiyeden payını alıyor, öyle ki Hava Kuvvetleri’nde pilot açığı için dahi THY’den transferden söz ediliyor ve biz “Mercidabık’ın 500. yılı” iddiaları altında Cerablus’a giriyoruz.Haydi hayırlısı”
(2)Nilgün Cerrahoğlu; Cumhuriyet G., 25 Ağustos 2016
SONUÇ: Bu pirinç daha çok su kaldıracak ve şiştikçe şişecek gibi görünüyor…
Bu garip darbe girişimi ve son 10 yıl hakkında ve de önümüzdeki sıcak günler hakkında Tarih dedenin ileride söyleyeceği çok şeyler olacak mutlaka…