Ne Ali Balseven'i Ne Katillerini Unuttuk!

Genel & Güncel Konular

Ne Ali Balseven'i Ne Katillerini Unuttuk!

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Ara 31, 2022 13:40

Ali Balseven, 25 yaşındaydı. Kahramanmaraşlıydı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. MHP'liydi. Ama... O gün akşamüzeri Kurtuluş Parkı'nda bir grup MHP'li tarafından önü kesildi. Ali Balseven karşısına çıkanların hepsini tanıyordu. Dava arkadaşlarıydı. Hepsi ülkücüydü. Bozkurtlar birbirine düşmüştü. Başbuğ o günlerde söylemişti o ünlü sözünü:
Resim
"Davadan döneni vurun!"

O gün ülküdaşları, Ali Balseven'i bıçaklayarak öldürdü. Peki, neden? Ali Balseven davadan mı dönmüştü? Hayır!

Birini mi ihbar etmişti? Hayır!

Peki, suçu neydi?

Suçu... Bunun nedeni 1969 Adana Kongersinde yatıyor. Burada, 16 bağımsız Türk devletinin bayraklarını taşıyan 16 gençle buluştular. Alana gelen Mehter Takımı, ara vermeden büyük bir coşkuyla çalmaya başladı. Kalabalık giderek artıyordu. Alparslan Türkeş ve parti yöneticilerinin gelmesiyle yürüyüşe geçildi. Askeri bir disiplin altında yürüyenlerin istikameti; milliyetçi hareketin en büyük tarihsel dönüşümünün yaşanacağı kurultay salonuydu. Şehir merkezinden gelenleri kongre salonunda bir o kadar daha kişi karşıladı. Bu grup Türkeşe mesafeliydi; liderleri Türkçü-Turancı Nihal Atsız idi."Tanrı Türkü Korusun" pankartı altında toplanmışlardı. Kalpaklı ve sarkık bıyıklıydılar. Yakalarında Bozkurt rozetleri vardı. Esir Türklerin kurtarılıp, yeniden inşa edilecek "Büyük Türkistana"ye inanıyorlardı. Turancıydılar.

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine katılan dokuz subay, 22 Şubat 1964 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine katıldı. Liderleri Alparslan Türkeşti. Bu ekip kısa bir süre sonra partiyi ele geçirdi. Alparslan Türkeş, partinin genel başkanı oldu. Adı da "BAŞBUĞ" (!) oldu. CKMP, Türkçü bir partiydi. Bu siyasal çizgi geniş kitlelerle buluşamıyor; oy alamıyordu. Türkeş ve arkadaşları, "ayakları yere basmayan romantik Türkçü" parti çizgisini değiştirmeye karar verdi.
Bu değişim/dönüşüm sadece parti programıyla sınırlı olmayacaktı; hareketin simgeleri/sembolleri bile değiştirilecekti. Adana'da toplanılmıştı; çünkü biliyorlardı ki Ankara, İstanbul gibi kentlerde parti çizgisinin değişmesine karşı çıkan güçlü bir "Türkçü" grup vardı. İslam MHP siyasetine bulaşıyordu. İslamcılık Türkçülüğe enjekte ediliyordu ve işte büyük manalar ifade eden Atsız'ın kongre sonunda cümlesi: "MHP'DE, ALLAH TANRI'YI KOVDU!"

Laik Türkeş, tarikatlara yakınlaştı. Öncelikli ilk hedefi Orta Anadoludaki Sünni Müslümanların oylarını almaktı. Düşünenler için çok şey var...

YA ALİ BALSEVEN?
Ali Balseven'in cenazesine MHP'den kimse katılmadı. Cenazede sadece Türkçüler vardı. Tabutu Türk bayrağı ve Bozkurt flamasına sarılıydı. Başları kalpaklı, sarkık bıyıklı Türkçüler, yoldaşlarının tabutunu Kahramanmaraş'a kadar taşıdılar.

Gökbilge Atsız Olayı Şöyle Yorumlamıştır;
Aynı madalyonun öteki yüzündeki manzara da daha az acıklı değildir: 28 Mayıs günü, Ankara’da öldürülen Ali Balseven’in başına gelen iş yine sosyal hastalıklara karşı aşısız bir güruhun marifetidir: 1948 Maraş doğumlu olup sıkıntılı bir hayat mücadelesinden sonra Ankara Ziraat Fakültesine giren ve gözüpek, katıksız Türkçü bir genç olan Ali Balseven Milliyetçi bir partidir diye MHP ye girip bu partiden, Türkçü olmadığı kesinlikle anlaşıldıktan sonra çıktığı için üstüne çektiği düşmanlıklar sebebiyle ve kahbece öldürülmüştür.

Balseven’i öldürenler bir kere nâmerd insanlardır. Merd olsalardı silahsız bir kişinin üzerine silahlı bir kaç kişiyle saldırmaz, görülecek hesapları varsa onu eşit şartlarda erkekçe vuruşmaya çağırırlardı. Sonra bunlar kuşbeyinli yaratıklardır. Bu davranışın kendilerine bir şey kazandırmayıp çok şey kaybettireceğini, Balseven gibi düşünenlere ise çok şey kazandıracağını düşünememişlerdir. Onlara hatırlatalım: Türkçülük kolay iş değildir.

Ötüken Dergisi, 17 Haziran 1975
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

SİNAN ATEŞ’İN AYAK İZLERİ

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Ara 31, 2022 18:00

80’li ve 90’lı yıllarda Ülkü Ocağı başkanlarını en çok etkileyenler Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker olmuştur. Bu ikisi örnek alınırsa fikir ve düşünce derinliğine gerek yoktur; üç beş beylik slogan, bir iki sayfalık ezber yeterlidir.

Kuraldışı bir isim vardır: Sinan Ateş.
Ateş üstelik hiç rastlanmayan bir şeyi başarmış, akademik kariyer yaparak doçent olmuştur. Düşünce odasının başköşesine oturttuğu isimse Mustafa Kemal Atatürk’tür. Sadece bu yönüyle bile gelecek kuşaklara adı “Örnek başkan” olarak sunulacak özge bir kişiliktir.

Bizim gençlik yıllarımızda "reisçilik tiyatrosu" yoktu, reis hitabı yoktu çünkü. Biz onlara "başkanım" derdik onlar da bize "gardaşım" . Hatta gardaşlık ideal birliğinden bile öndeydi. Her iki tarafta da "küçük dağları ben yarattım" kibri yoktu.

80'lerden sonra bir hal olmuştu bize: Şekilcilik ve kibir -bir iki istisna dışında- okyanusun dalgaları gibi Ülkü Ocakları başkanlarında kabardıkça kabardı, koyu renk gözlüklü, siyah takım elbiseli, yengeç yürüyüşlü tipler piyasayı sarmıştı.

Ülkü Ocağı Genel Başkanlığına getirildiği güSİNAN ATEŞ’İN AYAK İZLERİ
80’li ve 90’lı yıllarda Ülkü Ocağı başkanlarını en çok etkileyenler Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker olmuştur. Bu ikisi örnek alınırsa fikir ve düşünce derinliğine gerek yoktur; üç beş beylik slogan, bir iki sayfalık ezber yeterlidir.

Kuraldışı bir isim vardır: Sinan Ateş.
Ateş üstelik hiç rastlanmayan bir şeyi başarmış, akademik kariyer yaparak doçent olmuştur. Düşünce odasının başköşesine oturttuğu isimse Mustafa Kemal Atatürk’tür. Sadece bu yönüyle bile gelecek kuşaklara adı “Örnek başkan” olarak sunulacak özge bir kişiliktir.

Bizim gençlik yıllarımızda "reisçilik tiyatrosu" yoktu, reis hitabı yoktu çünkü. Biz onlara "başkanım" derdik onlar da bize "gardaşım" . Hatta gardaşlık ideal birliğinden bile öndeydi. Her iki tarafta da "küçük dağları ben yarattım" kibri yoktu.

80'lerden sonra bir hal olmuştu bize: Şekilcilik ve kibir -bir iki istisna dışında- okyanusun dalgaları gibi Ülkü Ocakları başkanlarında kabardıkça kabardı, koyu renk gözlüklü, siyah takım elbiseli, yengeç yürüyüşlü tipler piyasayı sarmıştı.

Ülkü Ocağı Genel Başkanlığına getirildiği günlerde “Sinan Çetin Çölde Bir Vaha mı?” başlıklı bir yazıyı sayfamda paylaşmıştım. Orada diyordum ki:
“Doktorasını yapmış Sinan Ateş'in Ülkü Ocakları Genel başkanlığına getirilmesi tasvir etmeye çalıştığım çölleşme ortamında, ülkücü tabanda yeşil bir vaha sevinci uyandırmıştır. Ülkücülük ile lümpenliğin nerdeyse eş anlamlı hale geldiği günümüzde şekilcilik ve kibri, kirli bir mendil olarak görüp çöpe atma, aydınlık beyinli bireyleri öne çıkarma, aklıselim düşüneceği konusunda nedense bir ümit var içimde. Belki de yılların getirdiği o özlemin yanılgısı içindeyim. İlerleyen zamanda bunu daha net göreceğiz.”

Ertesi gün telefonum çaldı. Bende kayıtlı olmayan numaraları genelde açmam, o gün içimden bir ses “Aç bunu” dedi ve açtım.
Karşıdaki ses şöyle diyordu:

“Alper Bey, Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden arıyorum sizi. Genel Başkanım Sinan Ateş dünkü yazınız için teşekkürlerini iletiyor. Yalnız sizden bir dileğimiz var”.
“Buyrun sizi dinliyorum”

“Genel başkanım Sinan Ateş’in size teşekkür telefonu açtığını yazmayın ve çevrenizde açıklamayın”.

Bu bilgiyi 3,5 yıldır yazmadım.. Ama çok acı bir durumdu. Geçmişte ülkücüleri birleştiren, kalpten kalbe giden yollar vardı. Öyle planlı ve derin bir proje içine düşmüştük ki bu kumpasın bilincinde olanlar da aptala yatmak zorundaydı, biz de öyle yapıyorduk.

Bir ömrü helal yaşadın, dünya sürgününü tamamladın, git güle güle Sinan Ateş

Alper Aksoynlerde “Sinan Çetin Çölde Bir Vaha mı?” başlıklı bir yazıyı sayfamda paylaşmıştım. Orada diyordum ki:
“Doktorasını yapmış Sinan Ateş'in Ülkü Ocakları Genel başkanlığına getirilmesi tasvir etmeye çalıştığım çölleşme ortamında, ülkücü tabanda yeşil bir vaha sevinci uyandırmıştır. Ülkücülük ile lümpenliğin nerdeyse eş anlamlı hale geldiği günümüzde şekilcilik ve kibri, kirli bir mendil olarak görüp çöpe atma, aydınlık beyinli bireyleri öne çıkarma, aklıselim düşüneceği konusunda nedense bir ümit var içimde. Belki de yılların getirdiği o özlemin yanılgısı içindeyim. İlerleyen zamanda bunu daha net göreceğiz.”

Ertesi gün telefonum çaldı. Bende kayıtlı olmayan numaraları genelde açmam, o gün içimden bir ses “Aç bunu” dedi ve açtım.
Karşıdaki ses şöyle diyordu:

“Alper Bey, Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden arıyorum sizi. Genel Başkanım Sinan Ateş dünkü yazınız için teşekkürlerini iletiyor. Yalnız sizden bir dileğimiz var”.
“Buyrun sizi dinliyorum”

“Genel başkanım Sinan Ateş’in size teşekkür telefonu açtığını yazmayın ve çevrenizde açıklamayın”.

Bu bilgiyi 3,5 yıldır yazmadım.. Ama çok acı bir durumdu. Geçmişte ülkücüleri birleştiren, kalpten kalbe giden yollar vardı. Öyle planlı ve derin bir proje içine düşmüştük ki bu kumpasın bilincinde olanlar da aptala yatmak zorundaydı, biz de öyle yapıyorduk.

Bir ömrü helal yaşadın, dünya sürgününü tamamladın, git güle güle Sinan Ateş.

Alper Aksoy
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x