Necip Fazıl'ın kumar tutkusu sınır tanımazdı. - Bir Dinozorun Anıları

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Necip Fazıl'ın kumar tutkusu sınır tanımazdı. - Bir Dinozorun Anıları

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Ağu 02, 2025 6:17

"Necip Fazıl'ın kumar tutkusu sınır tanımazdı. Eşref Şefik ile arasında geçen olayı, İstanbul'un yazar çizer takımından bilmeyen yoktu. Eşref Şefik, annemin çocukluk arkadaşı olduğu için, onun ağzından da dinlemiştik bunu: Eşref Şefik hastaymış; onu yoklamaya gelen Necip Fazıl'a ilaç alması için, bir miktar para vermiş. Necip Fazıl, ilaçları hemen alacağını söyleyip, evden çıkmış. Eşref Şefik beklemiş beklemiş, ne ilaçlar varmış ortada, ne de Necip Fazıl. Sabaha doğru, bir lazımlığı çişle doldurmuş; ateşi çok yükseldiği halde, pencerenin önünde pusu kurmuş; lazımlığı kumarhaneden eli boş dönen Necip Fazıl'ın başından aşağı boca etmiş. Bu öyküden de anlaşılacağı gibi, Necip Fazıl'ın yüzsüz bir yanı vardı..."
Resim
"Necip Fazıl oldukça kısa boylu, gövdesine göre bacakları fazlasıyla kısa, hiç de yakışıklı sayılamayacak bir adamdı. Gel gelelim, kendisini bir âfet, bir erkek güzeli sanardı her nedense. Ben, on dört yaşlarındayken, Necip Fazıl'ın üstündeki gömleğe göz koymuş; bu güzel mavi gömleği, benim eski bir gömleğimle değiş tokuş etmesini önermiştim. Hiç de cimri olmadığından, buna hemen razı olmuştu. "Ama ben gömleğimi çıkartırken, sen odada bulunmamalısın" dedi. "Neden bulunmayacakmışım ki? Pantolonunu çıkartmıyorsun, sadece gömleğini çıkartıyorsun" diye karşı koyduğumda, yaptığı açıklamayı hâlâ gülerek anımsarım: Benim yaşımda bir kız çocuğunun, böylesine güzel bir erkek torsosu (Necip Fazıl'm sevdiği sözcüklerden biriydi "torso"; ikide birde torsosunu överdi) görmesi doğru değilmiş. Çünkü onun torsosunu bir görürsem, ömrüm boyunca bu güzellikte bir torsonun özlemiyle yanıp tutuşacakmışım. Bunu hiçbir başka erkekte bulamayacağımdan ötürü de, hiç kimseye âşık olamayacakmışım, cinsel hayatım kayacakmış."

"Necip Fazıl, her türlü gösterişi severdi. Beylerbeyi tepelerinde eski bir konakta, kalabalık bir aydın grubuna verdiği şölen, bu gösteriş merakının en eğlenceli örneğidir. O güne değin Beyoğlu'nda kıytırık Rum pansiyonlarında oturan Necip Fazıl, bizleri o konağın zemin katına davet etti. Şatafatlı mobilyalar arasında, inanılmaz bir lüks içinde bulduk kendimizi. Hiç unutmam, büyükçe güzel bir akvaryum bile vardı salonda. Gösterişli yemek takımlarıyla süslü, pahalı ve lezzetli yiyeceklerle dolu bir büfe hazırlanmıştı. Necip Fazıl, yemeğe başlamadan önce, büyükannesinin elini öpmemiz gerektiğini söyledi. Bahçeye gittik. Biri sağda, biri solda iki merdivenle, birinci kattaki balkona çıkılıyordu. Balkonun ortasında, başörtülü yaşlı bir kadın oturuyordu. Bizler sıraya girdik ve diploma töreni yapılıyormuş gibi, sağ merdiverden çıktık, yaşlı kadının elini öpüp alnımıza koyduktan sonra, sol merdivenden indik. Yaşlı kadın hiç konuşmuyor, "sağ ol evladım" diyordu sadece. Sonradan anlaşıldı ki, o ihtiyar, Necip Fazıl'ın büyükannesi filan değil, konağın sahibesiymiş ve bir süredir kira veremeyen Necip Fazıl, bu el öpme törenini düzenleyerek, kadıncağızın gönlünü alacağını hesaplamış.

O şölende yedik içtik, eğlendik. Necip Fazıl da formundaydı. Çok renkli, çok güzel konuşuyor; hepimizi güldürüyordu. Örneğin, elimdeki sigaradan, dumanlar saçarak bir köprünün altından geçercesine onun dev bacaklarının (daha önce de belirttiğim gibi bacakları fazlasıyla kısaydı aslında) altından geçen küçük bir Şirketi Hayriye vapuruna benzetiyordu beni. "Bir nazar boncuğu kadar sevimli ve saçmasın" diyordu. Gel gelelim sabahın dördüne doğru neşesi filan kalmadı. Bir an önce gitmemizi istemeye başladı. Biz sabah vapuruyla gideceğimizi söyleyince, tikleri arttı, sessizliğe gömüldü.

Sabahın yedisinde telaşının nedeni anlaşıldı: Konağın bahçe kapısına bir kamyon dayandı. Kamyondan inen iki üç hamal, o görkemli mobilyaları, o şatafatlı yemek takımlarını, kamyona taşımaya başladılar. Şeytanın aklına gelemeyecek şeyler Necip Fazıl'ın aklına gelebildiği için, bütün bu lüksü bir geceliğine kiralamış meğer. O sıralarda Boğaz Köprüsü olmadığı, karşı yakaya ancak Harem-Salacak arabalı vapurlarıyla geçilebildiği için, bu lüksü sağlayan şirket, erkenden göndermiş kamyonu. Bu duruma gülemedik. Bir hüzün bastı hepimize. Necip Fazıl'ın kiraladığı ve kirasını veremediği konakta, eski püskü iki sedir, birkaç sandalye ve o güzel akvaryum kaldı kala kala. Akvaryumdaki balıklar aç olduklarından, yatay biçimde değil, dikine dikine yüzüyorlarmış Necip Fazıl'ın daha sonraları anlattığına göre."

Mîna Urgan - Bir Dinozorun Anıları
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2444
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Necip Fazıl'ın kumar tutkusu sınır tanımazdı. - Bir Dinozorun Anıları

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Ağu 02, 2025 6:18

"Necip Fazıl, büyük meziyetleri olan bir rezildir!"
"Necip Fazıl'ın herzelerini başkaları da yazdı. O herif bizim memleketin sayılı din istismarcısı ve dolandırıcılarından biridir. Yine en az beni dolandırdı. 200 lira. Avukat İsmet Tümtürk'ü 500 lira dolandırmıştır. Kumarhanede yakalandığını da vaktiyle gazeteler yazmıştı. Tam bir din istismarcısıdır.
- Hüseyin Nihâl ATSIZ
Resim
"Necip Fazıl, Yeni İstanbul Gazetesi’nde yazarlık yapmaktadır. Aylardan Ramazandır, vakitlerden öğle vakti. Necip Bey, bir tepsi içindeki öğlen yemeğini yemektedir. Birden gazete görevlileri içeri girer misafirleri olduğunu, içeri aldıklarını odaya gelmekte olduklarını söylerler. Laf ağızlarında kalır, ziyaretçiler içeri damlar. Necip Fazıl hemen yemek tepsisini karşı masada oturan arkadaşının önüne sürer ve misafirlerine “İşte bunlar böyledirler, ne Ramazan bilirler ne oruç, ne olur kusura bakmayın” der."
- Altan Deliorman
Resim
"Poker partilerinde sabahladığı halde, kumar aleyhtarı yayınlar yapıp, mü’min insanların duygularını satış unsuru olarak gören üstadlardan değildir Atsız!.. Rakı masalarında sızıp kalmasına rağmen, içki kullananları tezyif ve tahkir ederek saldıran sahtekarlardan da değildir! Veya adı üstada çıkmış nice sosyete züppelerin yaptığı gibi, siyasi iktidarı savunmak gerekçesiyle, örtülü ödenekten para sızdırmaya tenezzül eden mücahitlerden (!) hiç değildir."
- Necdet Sevinç
Resim

"Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir."
Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Dergisi, 20. sayı, 17 Temmuz 1959, Cuma.
Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2444
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Necip Fazıl'ın kumar tutkusu sınır tanımazdı. - Bir Dinozorun Anıları

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Ağu 02, 2025 6:26

Hüseyin Erdoğan 2. Dünya Savaşı tüm şiddeti ile devam ediyor. 1940'lı yıllar, 1. Dünya Savaşı'nda yaşadığımız onca felaketten sonra Türkiye savaşın dışında kalma derdinde...

Hidayete erdim, İslam'a sarıldım diyen Necip Fazıl ise 1940'larda köşesinde sabah akşam İngiltere güzellemesi yapıyor.
Resim
Hatta o kadar ileri gidiyor ki;

"İngiltere'yi desteklemek bir insanlık vazifesidir,

İngiliz politikasına sarılmak ve İngiltere'nin yanında durmak hepimizin görevidir." şeklinde yazılar yazıyor.

Bu yazılar günlerce sürüyor. İslam alemine çağrılar yapan yazılarla devam ediyor;

"Geç kalmayalım İngilizlerin yanında savaşa girelim" demeçleri veriyor. Yazıyor da yazıyor...

Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Dergisinde yaptığı bu zararlı yayınlar hükümetin gözünden kaçmıyor. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün Şubat 1944 tarihli raporunda Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Dergisinin İngiltere devlet politikasına hizmet ettiği yazılmış ve Başbakanlığa rapor olarak sunulmuştur.

Necip Fazıl, bu çabalarının karşılığını alıyor. Nasıl mı? İnönü Hükümeti halkı savaşa kışkırtıyor diye Necip Fazıl'ın yazılarına son verdirtiyor.

İşte o günden sonra Necip Fazıl, Atatürk, İnönü ve CHP'ye kinlenmeye başlıyor.

-Milli mücadeleyi Vahdettin başlattı.

-İskilipli dindar olduğu için asıldı.

-Dersim’de katliam yapıldı. Gibi palavralarını yazıyor.

Bu palavralar günümüze kadar gelmiş kaynak olarak ta kullanılmıştır.

Ve aynı Necip Fazıl daha sonra, Cumhuriyeti kuranları İngiliz yanlısı olmakla suçlayacaktır, O'nu örnek alan ve kaynak olarak gösteren İngiliz vatandaşı Kadir Mısıroğlu gibi.

Siyasal İslam'ın kuramcısı İngiltere'dir. Necip Fazıl bunun en iyi örneğidir. Daha sonra da ABD olacaktır.

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı içeresinde olanların düşmanlığının Cumhuriyeti kuranların kendi çıkarlarına ters düşmesinden kaynaklandığını tarih sayfalarında belgelerle açıkça görüyoruz.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2444
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x