Neden Erdoğan yerine Atatürk Posteri yakıldı? / Levent BULUT

Neden Erdoğan yerine Atatürk Posteri yakıldı? / Levent BULUT

İletigönderen Aslanoğlu » Çrş Kas 16, 2011 12:00

Neden Erdoğan yerine Atatürk Posteri yakıldı?

Suriye’de Arap Birliğinin yaptırım kararlarına kızan bir grup çapulcu, Türk bayrağı ve Atatürk posterlerini yaktı.

Peki sizce bu olayda bir mantık hatası yok mu?

Şöyle bir düşünün.

Kararı alan Arap Birliğine üye ülkelerken, saldırıya uğrayıp yakılan Türk Bayrağı…

ABD’nin güdümündeki muhaliflere açıktan destek verip Suriye bizim iç işlerimizdir diyen Erdoğanken, posterleri yakılan Atatürk.
Peki ama neden Türk Bayrağı ve Atatürk?

Bu durumda Türk Bayrağı ve Atatürk posterlerini yakmanın kime yarar sağladığına bakmamız lazım.

Bayrağımız ve Atatürk, bizim Türk milleti olarak en büyük değerlerimiz arasında yer alıyor.

Türkiye’de, Suriye’ye müdahale etmek için henüz bir kamuoyu oluşmuş durumda değilken, bu olaydan sonra bayrağını ve Ata’sını seven hemen herkes Hükümetin Suriye’ye tutumunu destekler duruma geldi.

Atatürk yerine Erdoğan’ın posterleri yakılsa, Milletimiz bu kadar tepki verir miydi dersiniz?
Hiç sanmıyorum.

Üstelik yakılan Erdoğan posterleri olsa iç siyasi malzeme olup Erdoğan’ın prestijine zarar vereceği muhakkaktı.

AKP hükümeti düne kadar can ciğer oldukları Suriye’ye müdahale için en ufak bir açık arar durumdayken, yaşanan bu olaylar tesadüf müdür?

Eğer Türkiye’nin Konsolosluğuna saldıranlar Esad yanlıları ise kızmaları gereken, 73 yıl önce ölen Atatürk yerine, düne kadar başkanlarının kankisi olan posterlerini taşıdıkları, şu an Türkiye’yi yöneten ve Esad’a açıkça cephe alan, Erdoğan’ın ta kendisi olması gerekmez miydi?

Yok saldıranlar Esad’a muhalifse, kendilerini koruyup kollayan, her fırsatta destek veren Ülke olan Türkiye’nin bayrağını ve kurucusunun posterlerini yakmaları nasıl bir ahmaklıktır?
Ahmaklık mı?
Yoksa kirli bir tezgah mı?
Olayın ardından haklı bir nota da verildi Suriye'ye.

Erdoğan ise “Tarih boyunca, yüzlerce yıldır, ay yıldızlı Türk bayrağına uzanan her el hiç tereddütsüz biçimde cevabını almıştır, bundan sonra da alacaktır” dedi.

Doğruya doğru
Bayrağımıza uzanan her el tereddütsüz cevabını almalıdır.

Ama keşke söyledikleri ile uygulamaları da bir olsa Başbakanın.

10 yıllık iktidarlıkları döneminde Ermenistan’da Yunanistan’da Fransa’da, Rum kesiminde, her şeyden öte bu ülkenin kendi topraklarında PKK’lı çapulcular tarafından bayrağımız yakılır duruma gelmişken, bayrağın bayrak olduğunu Başbakanın Suriye dışında da hatırlaması gerekir. Bayrak sevgisi, günü birlik siyasi olaylara göre değil, temelli ve sürekli olmalıdır.

Keşke Başbakan yukarıda adı geçen ülkelere de Suriye'deki gibi kükreyip özür diletseydi. En azından hesap sorsaydı da biz de avuçlarımız patlayana kadar alkışlayıp gurur ve onur duysaydık


Levent BULUT, 16 Kasım 2011
leventbulut@haberokur.com
Kullanıcı küçük betizi
Aslanoğlu
Üye
Üye
 
İletiler: 52
Kayıt: Çrş Kas 16, 2011 10:34

Re: Neden Erdoğan yerine Atatürk Posteri yakıldı? Levent Bulut

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Kas 16, 2011 14:15

Hani Büyük Ortadoğu -hüküm etmekte olan partinin ağzıyla Osmanlı- Projesi vardı ya...
Hani bilmemkaç tane ülkenin sınırı değişiyordu. Sonradan genişledi de Kuzey Afrika'yı da içine aldı hani... Hani demokrasi geliyordu, insan hakları falan... Devir-düzen değişiyordu ya zamanın ruhuna uygun olarak...

Hani Yeni Dünya Düzeni kuruluyordu: Tek devletlisinden. Hani Dünya'yı Aydınlanma-Sanayileşme'den sonra kapitalizm-komünizm diye iki kutba ayırmışlardı da sonra tek kutba inmişti kendiliğinden eski düzen... Ya nasıl hatırlamazsınız, hani Gazi Mustafa Kemal Atatürk 40 saatlik nutkunda diyordu ya, "İngiliz tarihçi H. G. Wells tek bir dünya devletinden bahseder ama bu tatlı bir hayaldir" diye. Wells dediğim de hani şu yuvarlak masacıların piri...

İşte o bizim de 1938'den beri eşbaşkanlığını yaptığımız malum projede hani yolun sonuna gelinmişti ya artık. Hani yüzleşiyorduk, günah çıkartıyorduk. Hani bu proje kapsamında ajan-sosyal medyadan üfürülen Arap Baharı ile diktatörler indiriliyorlardı ya kırk yıldır oturtuldukları tahtlarından... E bizim Atatürk de diktatör değil miydi! Adam arkasında taht bırakmamışken putlarını koymadılar mı, ardından saltanat naraları atanlar... Tövbe tövbe!

Hani o Allah yolunda çarpışan Gazi'nin -sözü gereği- tevhid-birlik tokmağı ile kurduğu devlet ilelebet payidar kalıyordu! Ama adam söylemiş 1927'de, 40 saatin sonunda -yalan mı- "beni şehit edecekler ey geleceğin Türk-ıslah edici çocuğu, sen savaşacaksın bu huzurdan kovulmuş şeytan uşağı fitnecilerle" diye... Hem de, yıllardır haritalarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırlarını bir türlü doğru çizemeyen ve zaten sözü edilen devletimizi de ancak kuruluşunun dördüncü yılında tanıyabilen Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni gönderebildiği büyükelçinin gözlerine baka baka... Hani şu jest olsun diye TBMM'deki kendi locasında ağırladığını diyorum... Öncesindeki Woodrow Wilson'a hiç değinmeyelim. Adam Sevr Barış Anlaşması'na temel olan bölücü haritasıyla 1919'da dinamitçi Nobel'den barış ödülü aldı n'aber! Orhan Pamuk ile ödülleri çınlasın!

Ya hayde onu bırak, hani yazmaz mı Kitap'ta, bir ıslah ediciler vardır -hani sulh dileyenler-, bir de kaosçular-bozguncular diye.

Hani şu "selah"a çağıran ezanların tanıklığı... Hani bir olan gerçeği gizleyen-kafirlerin, Kabil soylu katillerin, kaosperver karanlık yüzlü aydınlıkçı-illüminatörlerin türlü fitnelerine karşın ilelebet payidar kalıyordu ya kimsesizin-yetimin devleti Türkiye Cumhuriyeti... Dr. Şefik Hüsnü Değmer, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ya da Yalçın Küçük kimdir, tanışalım artık...

İşte öyle o payidarlık durumu öyle olmuyormuş artık. Öyle diyorlar... Sıkı sıkıya insanların benliklerine sahip olan ve muhalefetini de kendi yaratan o düzenin düzücüleri artık "özgürlük" diyor. Aynı hikaye değil mi peki! 5-6 yüzyıl önce hani müşrik kilise vardı ya hani... Hani insanları yakıyordu, ediyordu, cennetten arsa satıyordu... E bu kilisenin binalarını kim yapıyordu: Masonlar! E bu dinci-batıl baskıyı kim kırdı, kim aydınlanmamızı sağladı, kim "önce ve yalnız insan" dedi: Masonlar! Allah Allah! Önce operatif imiş, sonra spekülatif...

Yani... Yani hep aynı oyun. Peki Gazi neden kapattı bu ustaların localarını 1935'te de neden şehit edildi 1938'de! Neden kapattı imtiyazlı tarikatları da, neden yıktı babadan oğula geçen batıl-Emevi saltanatını! Neden kadın-erkek eşit dedi, ayrı-gayrı, ağa-bey-paşa-şeyh yok, aklı ve vicdanı hür olan herkes eşittir dedi! Demokrasi ancak böylesi bir ortamda can bulur dedi! Esrarın sırrı mübarek Ali'ye selam olsun. O mübarek Hüseyin'e selam olsun. Nebiler nebisi Hz. Muhammed Mustafa'nın kanını dökenlere de lanet olsun...

Tüm işleri şura-meclis ile danışarak yürüten, kamil adam Gazi Mustafa Kemal'in resmini yakmayacaklar da projeler eşbaşkanı ex-taliban Recep Tayyip Erdoğan'ın mı resmini yakacaklardı, bizi savaşa çağıranlar...

Yaksınlar, yıksınlar bakalım.
Bakalım ki görelim.

Allah sonumuzu hayır etsin.
Hz. Muhammed Mustafa'nın yolundan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün devletinden ayırmasın.

Allah'ın emri ile lütfettiği ıslah edici sulhperverlere selam olsun!
O Eren Erdem ile ekürisi RojTV'ci devlet düşmanı müşrik Muhammed Nur Denek'e aşk olsun!
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x