
Kurbağa ısıtılıyor
Kamuoyuna yansıyan sözde haritalarda da görüleceği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı illerimizin içerisinde yer aldığı belli bir bölge “Büyük Kürdistan” hayalinin kuzey parçasını meydana getiriyor. Bu kapsamda Suriye’nin kuzeyindeki bölge “Rojava” ya da Batı Kürdistan adıyla “Kürdistan Özerk Yönetimini” , Irak sınırlarındaki “Güney Kürdistan” , “Kürdistan Federe Devleti” ve İran’daki “Doğu Kürdistan” ise “Kürdistan Vilayeti” şeklinde ifade ettikleri coğrafyayı işaret ediyor. Suriye’deki iç savaşla birlikte kendilerine yeni bir konum belirleyen Kürt tarafı “Rojava” (Batı Kürdistan) adı verilen bir süreç başlatmıştı. Buna göre Afrin, Kobani ve Cezire çevresindeki alan birer kanton olarak kabul edilecek ve bu üç kantonda ilan edilecek özerkliğin ardından Suriye’nin kuzeyinde ortak bir Kürt yönetimi meydana getirilecekti. İşte bu sebeple “Rojava” ve “Kobani” Türkiye’nin de bütünlüğünü tehdit eden tehlikeli bir sürecin sembolik kavramlarıdır. Doğrusu bu ve benzeri kavramları başta Türkiye olmak üzere konunun uluslararası muhataplarına anlatma ve/veya benimsetme konusunda Kürt tarafının ciddi bir aşama kaydettiği söylenebilir. Bazı gazeteciler ve akademisyenler ekranlarda hiç çekinmeden “Oraya artık Rojava diyelim halk da böyle diyor nasıl olsa” şeklindeki sözleriyle söz konusu sürecin meşrulaşmasına zemin oluşturduklarının farkına varmalıdırlar.
Süreç bütünleşiyor
Buna karşın Türkiye’de sözde çözüm süreci devam ederken PKK-İmralı-HDP kanadının Suriye’nin kuzeyindeki bu gelişmeleri de değerlendirerek müzakerelerde ön almaya çalıştığı anlaşılıyor. Nitekim “Rojava” adı verilen süreç yeni bir coğrafyada hakimiyet kurmak anlamına geldiği gibi aynı zamanda Türkiye içerisindeki bölücülük mekanizmasına yeni bir ideal ve gelecek vaat ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika dönüşünde yaptığı açıklamalara bakıldığında bu bölge için bir kaç kez “Kuzey Suriye” ifadesi kullandığını görüyoruz. Belli ki “Rojava” yaklaşımı devletin tepesinde de değişen düzeyde tehdit algısı meydana getiriyor. Bu sebeple artık Türkiye’deki görüşme ya da müzakerelerin Irak ve Suriye’deki gelişmelerden ayrılarak sürdürülebilmesinin neredeyse imkansız hale geldiğini ortaya koymak gerekiyor.
Kürşad ZORLU, 31 Ocak 2015
kzorlu77@gmail.com