Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!../ Boş VATANDAŞ

Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!../ Boş VATANDAŞ

İletigönderen Başkomutan » Pzt May 24, 2010 23:11


NEYİ ALKIŞLADIĞINI BİLMEYEN TOPLUM!


AKP iktidarı 8 yıl boyunca sergilediği yönetim tarzı ile toplumun aklını dönüştürdü, toplumun idrak kanallarını tıkadı. Böylece ortaya bir tuhaf toplum manzarası çıktı. AKP tarafından hipnoz edilen toplum neyi savunduğunu, neye karşı çıktığını bilmeden tepki veriyor.

Bunun en bariz örneğini geçtiğimiz aylarda Danıştay'ın Ankara'da ulaşım fiyatlarını 6 yıl öncesine çeken kararı almasından sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın bir toplantıda bu kararı eleştirmek için "Biliyorsunuz Danıştay Ankara'da ulaşım fiyatlarını 6 yıl öncesine getirdi" demesinden sonra salondaki halk bu eleştiriyi desteklercesine alkışlamaya başladı.

Yanlış anlaşıldığını gören Başbakan, "Vatandaşım ilk anda bunu anlamayabilir" sözleriyle konuya açıklık getirdi. Orada toplanan halk bu sefer kendi aleyhinde olan durumu da çılgınca alkışladı.


Recep Tayyip Erdoğan fiyatların düşürülmesini eleştiriyor ve zammı destekliyor, halkımız da ekonomik krizde inim inim inlerken hangi noktada duracağını bilmiyor.

Özellikle AKP'nin hipnozunda olan toplum, iyi olan nedir, kötü olan nedir birbirinden ayırt edemez duruma gelmiştir. AKP nereye sürüklerse oraya doğru düşünmeden gitmektedir.

Danıştay kararı karşısında menfaatine olan durumu dahi idrak edemeden Recep Tayyip Erdoğan'ı alkışlayan bu kalabalıkların tek örneği bu değildir.

Recep Tayyip Erdoğan bir konu hakkında bir açıklama yapıyor, kalabalıklar alkışlıyor 2 saniye sonra Recep Tayyip Erdoğan o açıklamasının tam tersini söylüyor, aynı kalabalıklar onu da alkışlıyor. Bu normal bir hal değildir. Sosyolojik bir vakadır.


AKP'nin son parti kongresinde de buna benzer manzaralara şahit olmuştuk

Recep Tayyip Erdoğan kongre konuşmasında PKK'lı sanatçılara övgüler yağdırıyor, kalabalık alkışlıyor, aynı konuşmasında milli sembollerden, kişilerden bahsediyor aynı kalabalık onu da alkışlıyor.

Türkiye çok kötü bir buhran yaşamaktadır. AKP iktidarı elinde bulunan yönetim devam ettiği sürece Türkiye'nin tüm değer yargıları alt-üst olacaktır.

Toplum duyarlılığını, sağlıklı düşünme anlayışını tekrar kazanmazsa, AKP bu durumu fırsat olarak kullanmaya devam edecek, kazanan yandaşlar, kaybeden Türk milleti olacaktır.

AKP'nin toplum üzerindeki psikolojik harekâtına karşı direnç göstermek ve bunlardan kurtulmak artık şart olmuştur.

Birey ve toplum kendi hakkını gasp eden, elinden alan bir siyasi iradeye karşı kayıtsız şartsız destek veremez.

Bu durum insanın onuruna, erdemine asla yakışmaz.

Hakkını aramak, hakkını korumak zaten yüce Allah'ın insana emrettiği bir ölçüdür.

Bazı beyinsizlerin AKP'ye yalakalık olsun diye yazdığı şiirlerde "Tayyip'i üzmek, Allah'ı üzmektir." şeklindeki sözler gibi değil, asıl Recep Tayyip Erdoğan'ın halka zulüm eden politikaları karşısında onurlu bir duruş Allah'a kulluk görevini yerine getirmek olacaktır.

Recep Tayyip Erdoğan ne derse doğrudur şeklinde alkışlayan mantık köle anlayışını kabul eden bir mantıktır.

O, halka hakaret eder, alkışlarsınız, o, vatana her konuda zarar verir, alkışlarsınız, o, İslam'a en büyük ihanetleri gerçekleştirir, alkışlarsınız, o, sadece kendini ve yandaşlarını düşünür, alkışlarsınız, o, Türkiye'den önce ABD-AB'nin menfaatleri için çalışır, alkışlarsınız, o, günden güne zenginleşirken, halkı fakirleştirir, alkışlarsınız. Bu alkışlar Türkiye'ye vurulan birer darbe olmaktadır.

AKP'nin politikalarına tutulan her alkış, Türk insanının geleceğini karanlığa doğru sürüklemektedir.

Bugüne kadar olumlu bir davranış sergilemeyen AKP'nin alkışlanması, AKP'den sonra iktidara gelecek ve samimi bir şekilde AKP'nin partiler için gerçekten oldukça zorlanacağı günler olacaktır.

Çünkü neyi alkışlayacağını bilmeyen bir toplum, AKP'nin Türkiye'ye kazandırdığı en büyük kötülük olmuştur.

Bu kötülüğü temizlemek için samimi bir siyasi iradeyi Türkiye özlemle beklemektedir.


Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.
En son Başkomutan tarafından Sal Haz 22, 2010 23:41 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!..

İletigönderen Comte » Sal May 25, 2010 9:39

Dogal bir durum, toplumun kafasi bulanik.
Resim
Kullanıcı küçük betizi
Comte
Dilmaç
Dilmaç
 
İletiler: 195
Kayıt: Prş Ara 10, 2009 17:21

Re: Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 1:55




MESELENİN ASLI, ESASI, NEDENİ VE HİKMETİ…

Başbakan;

- Biz Dünya Devletiyiz… Kasaba Devleti değil, diyor…

Nasıl?.. Bir şey anlıyor musunuz?

Demek ki, Başbakan’a göre, köy devleti var, kasaba devleti var, kent devleti var…

Ve bir de Dünya Devlet’i…

Başbakan, köy, kasaba ve kent kavramlarının bir “Devlet”in idari yapısındaki hukuki birimler olduğundan habersiz…

Aslında Sayın Başbakan, üniter Devlet yapısının ne olduğu konusunun kıyısına bile yanaşmıyor… Çünkü Başbakan’ın aldığı kültürün temelinde Devlet değil; ümmet var.

Çünkü şeriat düzeninde üniter Devlet sistemi yoktur. Milli Devlet kültürü yoktur.

Yurttaşlık ve vatandaşlık kavramları yoktur.

Ümmet vardır.

O ümmetin içinde, hükümrana mutlak bir biçimde tabi “kullar” vardır; köleler vardır…

Sayın Başbakan’ın dilinde yer alan sözcükler, böyle bir kültürün izini taşımakta ve bu kültürün tepesine oturtulmuş olan “ultra modern” renklere bürünmüş ticari kavramlarla “zenginleşmiş” bulunmaktadır…

Sayın Başbakan, piyasa ekonomisinin “Dünya markası” sözünden esinlenmiş ve Türkiye’nin bir “Dünya Devleti” olduğu yakıştırmasını böylece “yaratmış”tır…

Aslında söylemek istediği şey, Dünya’da sözü olan, önem verilen ve sayılan bir ülke olduğumuzu anlatmaktır… Ama Başbakan’ın muradını seçmenlerine iletebilmesi, Türkçe bilgisi ile sınırlıdır. Ve Sayın Başbakanımız, ancak bu sınırlar içerisinde düşünebilmekte ve kendisini ifade edebilmektedir.

Ancak bu noktada Başbakan’ı eleştirmek bize göre gerçek bir haksızlıktır…

Çünkü Türkiye halkı, bu nitelikteki bir Recep beyi dinlemiş, beğenmiş, havalara kaldırmış ve Başbakanlık koltuğuna oturtmuştur.

Yani Başbakan, sahip olduğu dil hazinesi ve ifade yeteneği konusunda Türkiye halkını kandırmamıştır!..

Tam aksine, dilindeki bu sözcüklerle nutuklar atmış, sahip olduğu bu kültürle halka kendisini tanıtmış… Ve Türkiye halkı da O’nu, hataları ve sevapları ile birlikte der/ top ederek, Başbakan yapmıştır…

Böylece, “her ülkenin, layık olduğu yönetime ve yöneticilere kavuşacağı” yönündeki atasözü bir kez daha doğrulanmıştır.

Önündeki bu tabloya rağmen Sayın Başbakan konuşmayı ve kürsüyü çok sevmektedir.

Çünkü Sayın Başbakan alkışı çok sevmektedir.

Karşısında, kürsüde her öksürdüğünde alkışlamaya hazır bir “kadro” yer almaktadır…

Bu kadronun işi, aşı ve maaşı, alkış tutma işinden gelmektedir.

Ve Başbakan da böylece, sürekli olarak konuşur kılınmaktadır…

Başbakan her kürsüye çıktığında İsrail’i en sert sözlerle yerin dibine batırmakta… Ama, kapalı kapılar ardında İsrail’e bahşettiği ekonomik imtiyazları iptal etmeye yanaşmamaktadır…

Sayın Başbakan, o güzelim Türkçesi ile, Gazze’deki Müslümanların koruyucusu olduğu öyküsünü yandaşlarına haykırmakta… Ama, Irak’ta bir milyon Müslüman hunharca katledilirken sesini çıkartmamaktadır…

Çünkü Sayın Başbakan, gerçekte Müslümanların değil, Amerikan emperyalizminin piyasaya sürdüğü Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş/ başkanıdır…


İşte meselenin aslı, esası, nedeni ve hikmeti budur…



Duygu TEKDEN
19.06.2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!../ Boş VATANDAŞ

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 23:40


İçi boşaltılmış vatandaş!..

Eğer bu PKK’nın bir devleti, PKK devletinin resmi yayın organı bir tv’si olsa idi.. Bu PKK devletinin medyası, bu meş’um karakol baskınını nasıl duyurursa.. Köpürte köpürte nasıl yansıtırsa..

Bizim kutsal matbuatımızın durumu da böyleydi!..

Gaflet miydi bu?!!

Yoksa ihanet mi bilemiyorum..


Ekrana yerleştirdikleri analist(!)ler de Türk Devletini PKK’ya teslim olmaya çağırmaya başlamışlardı hemen!..

Ve tabii..!

PKK’nın TBMM’ye yerleştirdikleri ile, sivil toplum önderi(!) diye atadıkları da seslerini daha gür çıkarmaları için davet edilmişlerdi!..


Anadolu, tarih boyunca dinamik olanın, sahip olmayı bilenin olmuştur..

Vatan toprağına sahip olmayı, silahın güçlüsü değil, yüksek şuur sağlar, böyledir..

PKK’lıya “Hain PKK” diyerek...

Medya leşkerlerinin, PKK’ya verdikleri desteği unutarak (Milleti koyun saydıkları için) her şehit verilişte “üzülmüş gibi yapıp” şırınga ettikleri dolduruşla, bir saatlik haber programı süresince kederlenerek, bu eşkıya sürüsünün yarattığı “çığ” durdurulamaz ey halkım!..

Memleketin “ahali kanadında” manzara-i umumiyesi şöyle idi...

“Ey Türk Gençliği”nin özgün bir kesiti, Atatürk Hava Limanına dolmuş, takımın transfer ettiği yabancı futbolcuyu, çığlık çığlığa karşılıyorlardı...
İlgili oldukları, oraya onları yönlendiren futbol ağalarından kendilerine ödül olarak gelen maç biletiydi...

Televizyonlarda eğlence programları, (sanatçı diye yutturulan) kevaşelerin attıkları göbekler ve onlara tutulan yüksek oktanlı darbuka dümbelek, zurna eşliğinde devam ediyordu!..

Cumartesi-Pazar bütün havuzbaşları da doluydu..!

Her bulduğu bir tutam çayıra yayılıp, kanat ızgara ile göbeğini karıştıra karıştıra geviş getirenler de keyifdeydi..!

Ve elbette onlardan “tıss” yoktu...


Hani şu, “Filistin’in ipine yapışıp İsrail’le gerdeğe niyetlenip” şallak mallak olduktan sonra, İstanbul başta olmak üzere, caddelere dökülen, elde Arap sancakları ile, “düşmana” meydan okuyanların, şehitler için tek bir tepkileri olmadı!..(Çünkü bayraktarları arasında PKK’nın haklarından bahseden, mebzul miktarda eşkıya işbirlikçisi vardır)

Bodrum da doluydu, öteki kıyı şeritleri de..! Doluydu ve dolu dolu, çılgınca eğlence de sürüyordu aynen!..

Sosyete düğünleri de şen şakraktı, mahalle düğünleri de... Ve hem de öyle mahalle düğünleri vardı ki İstanbul’da... Sokak aralarına konulan yüksek volümlü hoparlörlerden yükselen çingene havaları, düğüne katılanları mest ediyordu.. ! Ortadirek, kendileri gibi aynı katta olan ve çocuklarının acısı ile yananlara üzülmüşlerdi de.. Ama işte o kadardı yani!..

Peki düşman ne yapıyordu!!?

“Uyumuyordu..”

Propagandasını yapmış, “Baskın’ın” meyvelerini, daha da PKK’lılaştırdığı militanlarını şevkle devletin üstüne göndererek topluyordu..

PKK’lılaştırdığı genç insanlar, bir futbol takımı rezilliğine fedailik için çıkmıyorlardı sokaklara..! Bilet avantasının çok ötesinde hedeflere yönelmişlerdi ve kafalarının içinde de, bir “havuz başı kanat ızgara sefası” yoktu..!

Şimdi, çuvaldızın üstüne oturup soralım..

PKK’nın silahı mı üstün, bizdeki top tüfek mi!?.

Ama şunu da bilerek soralım soruyu..


    Bizim gençlerimizin vatan savunması için hassasiyet gösterip en azından sokağa çıkmaları yasaktır!..

    Ergenekon’dan derdest edilmeler en hafifinden karşılaşacakları durumdur..

    Ama, korkma tırsma zamanı mı?!




Behiç KILIÇ
23.06.10
YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!../ Boş VATANDAŞ

İletigönderen Başkomutan » Cum Oca 28, 2011 3:36


İktidarı Bu Gibiler Seçiyor!

SEVGİLİ okuyucularım,izleme fırsatınız oluyor mu bilemem.Uğur Dündar’ın Star tv haberlerinde zehir gibi bir muhabir arkadaşımız var.Adı Osman Terkan.Alıyor kamerasını yanına ve İstanbul sokaklarında,özellikle her kesimden insanın yaşayıp gezindiği Eminönü ve çevresinde,sokaktaki vatandaşa ilginç sorular soruyor…Ve insanımızın düzeyini(!) ortaya koyan çok çarpıcı yanıtlar alıyor.

Bunların bir bölümünü ben de ekranda izledim ve şaşırdım kaldım.Ama hepsini her gün izlemem mümkün değildi.O nedenle,Osman Terkan’a bir ricada bulundum:

“ Osman,şu yaşadıklarını ve sana verilen ilginç yanıtları derleyip bana göndersene.”

Sağolsun,Osman Terkan çok ilginç bir derleme yapıp bana gönderdi.İşte onun notlarından,vatandaşa sorular ve alınan yanıtlardan bir bölümü:

Son günlerde dünyayı sarsan Wikileaks’in ne olduğu soruluyor.Yanıtlar şöyle:

Kestane cinsi…Beşiktaş’ın yeni transferi futbolcu…Romatizma ilacı…Market adı…Çizgi film kahramanı…İktidar muhalefet atışması…Giyim markası…İlaç…Hastalık…Bilgisayar profesörü…Basketbolcu…Devlet…Sabun markası…Eşofman markası…

Mehmet Haberal kimdir? (Yanıt verenlerin yüzde 70’i bu ismi bilmiyor!)

Haberle ilgili spiker…Yorumcu…Jandarma komutanı…Bakan…Siyasetçi…Gazeteci…Yazar…

Burhan Kuzu (AKP) ve Süheyl Batum’un (CHP) kim olduğu soruluyor.

Burhan Kuzu:Türk Malı dizisindeki Abiye’nin kocası…Aynı dizide Erman Kuzu karakteri olan Şafak Sezer…Süheyl Batum: Nejat Uygur’un oğlu (Süheyl Uygur).Bazıları,bunların hangi filmde oynadığını sordular.

Cumhurbaşkanımız kimdir? Bir önceki Cumhurbaşkanımız ve ilk Cumhurbaşkanımız kimdir?

Abdullah Gül’ü bilemeyenler oldu.Ahmet Necdet Sezer’i çoğu bilemedi.Atatürk’ü de çoğu söyleyemedi.İlk Cumhurbaşkanı için Süleyman Demirel diyenler oldu.

TBMM’de kaç milletvekili,kaç senatör var?

Milletvekili için: 360 … 20’nin üzerinde…Bin tane vardır…

Senatör sayısı sorulduğunda,Türkiye’de senatör olmadığını bilen sadece iki kişi çıktı.Diğer yanıtlar:600…Epey çok var…Sayısını bilemiyorum.Senatör olduğunu söyleyene hangi senatörü beğendiği soruldu,”Tayyip Erdoğan” dedi.

***

Yedi ayrı dizi oyuncusuyla birlikte AKP’li Egemen Bağış’ın fotoğrafı ahaliye gösterildi.Hemen hepsi,dizi oyuncularını bir çırpıda saydı.Ancak birçok kişi Egemen’i tanımadı.Yanıtlardan bazıları:

Tanıyorum ama çıkaramadım,bir dizide oynuyordu…Bir İstanbul Masalı’nda oynayan adam…Ötekileri tanıyorum da bu adamı tanıyamadım…Dizilerde biraz çok oynasın da tanıyalım…

TBMM’de grubu olan kaç parti var?

12…60…3…6…10…50-60. Doğru yanıt dört olacak.)

Meclis’te kaç parti var?

30’un üzerinde…20-30…18…28.

Yanıt:Tek parti var,AKP.Soru: Peki CHP,MHP yok mu? Yanıt:Onlar da mı var?

Türkiye’de kaç il var?(81)

90…100’ün üzerinde… 67…87…



***

Bazı siyasetçilerle futbolcuların resimleri yan yana konulup ahaliye gösterildi.Futbolcular Arda,Alex,Emre.Siyasetçiler Kemal Kılıçdaroğlu,Devlet Bahçeli,Hüsamettin Cindoruk,Selahattin Demirtaş,Gülten Kışanak.

Hemen herkes futbolcuların isimlerini hiç düşünmeden saydı.Siyasetçileri ise pek çok kişi tanıyamadı.Bazıları Cindoruk için Demirel dedi.Bir kişi Cindoruk’un,geçmişin efsane futbolcusu Lefter olduğunu söyledi.Yine bazıları Bahçeli’nin cumhurbaşkanı,Kılıçdaroğlu’nun başbakan olduğunu söylediler.

Kulüp başkanları ile TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in resimleri gösterildi.

Ortalama herkes üç kulüp başkanı Aziz Yıldırım,Adnan Polat ve Yıldırım Demirören’i tanıdı.Aynı kişiler Mehmet Ali Şahin’i bilemediler.

Milli Marşı’mız nedir? Yanıtı pek çok kişi bilemedi.

Bazı yanıtlar şöyle: Türküm doğruyum mu?...

İstiklal Marşı’nın ilk dörtlüğü soruldu,yüzde 80 okuyamadı.Yanlış okuyanlar oldu.

Peki İstiklal Marşının sözlerini kim yazdı? (Mehmet Akif Ersoy)

Atatürk…Fatih Sultan Mehmet…Pek çok kişi bilmediğini söyledi.



***

12 Eylül 2010 referandumu niçin yapıldı? Sorulanlardan yarıdan fazlası referandumda oy kullandığını,ancak referandumun niçin yapıldığını bilmediğini söyledi.

“ Askeri düzeni yıkmak için yapıldı” diyen birine: “ Türkiye’de askeri düzen mi var” diye soruldu.Yanıt: “ Bilmiyorum,bana birisi var dedi,ben de oy kullandım.” Öteki yanıtlardan bazıları:

Cumhurbaşkanlığı için oy kullandık…Bize verilen bilgiye göre Türkiye’nin iyi olması için evet dedim…Seçim öncesi nabız yoklaması yapıldı…Ben anlamadım,anlamadan oyladık işte…

Türkiye AB üyesi midir?

Çoğunluk evet dedi.Geçen yıl girdiğimizi zannedenler,birkaç yıl önce girdiğimizi söyleyenler oldu.AB’ye girince Türkiye’de neler değişti sorusuna bazıları iyi değişiklikler olduğunu söyledi.Bir kişi ise Eminönü Meydanı bakın ne güzeldi oldu,her şey yenilendi dedi.

Son çıkarılan yasa ile Hizbullah ve PKK’lıların tahliyesi iki ayrı yerde,Bakırköy ve Eminönü’nde soruldu.Eğitim düzeyi yüksek olan Bakırköy’de birçok kişi kapsamlı ve düzgün açıklama yaparken,Eminönü Meydanı’ndaki pek çok kişi durumdan haberdar bile değildi.



***

Laiklik,hukuk devleti,sosyal devlet gibi kavramlar soruldu:

Yüzde 80 yanıt veremedi çünkü bilmiyordu.

Beş bakanın isimlerini saymaları istendi.

Yüzde 95 sayamadı.Üç isim sayanların sayısı bile çok azdı.Üniversite öğrencilerinden çoğu da yanıt veremedi.Bir üniversite öğrencisi “ Din bakanı kimdi,onu hatırlayamadım” dedi.

TBMM nerededir? Bazıları bilemedi,başkentin neresi olduğunu da bilemeyenler oldu.Cumhurbaşkanı kimdir?

Yüzde 70 Tayyip Erdoğan dedi.Bir kişi Faruk Çelik,bir kişi Bülent Arınç,bir kişi de Mehmet Ali Şahin dedi.

Ulusal bayramlarımız soruldu.Çoğu 19 Mayıs’ı bilemedi.O günün neden bayram olduğuna ilişkin soruya “ Cumhuriyet kuruldu “ diye yanıt verildi.Bazıları ulusal bayramlar için Ramazan bayramı,Kurban bayramı dedi.23 Nisan için Cumhuriyet’in ilanı,29 Ağustos(!) Kurtuluş Bayramı diyenler oldu.29 Ekim için gençlik spor bayramı dediler.

Lise iki ve lise üç öğrencileri bile ulusal bayramlarımızı bilemediler.İki kişi de ulusal bayramlar arasında 10 Kasım’ı saydı.



***

Gazeteci arkadaşım Osman Terkan çok ilginç,çok değişik bir iş yapmış.Kendisini kutluyorum.Star Haber’de süregelen bu çalışmasıyla ortalama vatandaşın bilgi ve bilinç düzeyini ortaya çıkarmış olması çok önemlidir.

Unutmayalım,seçimde böyleleri oy verip Tayyipgilleri başımıza getiriyor. Referandumda –bilerek ve anlayarak!- evet oyu veren de bunlar.

Aslında Türkiye’yi bunlar yönetiyor!

Bunlar göbeğini kaşıyan bidon kafalılar mı? Birkaç çuval kömüre,makarna nohuta,sıkmabaş muhabbetine oylarını satanlar mı? Asla,kesinlikte değil!..

Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin ve hepimizin geleceğini yönlendirip ülkemize “ İleri demokrasi “ gelmesini sağlayanlar!

Ne kadar gurur duysak azdır!


Emin ÇÖLAŞAN
27 Ocak 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Neyi alkışladığını bilmeyen TOPLUM!../ Boş VATANDAŞ

İletigönderen Başkomutan » Pzt Şub 28, 2011 6:00

Sebep olanlara yazıklar olsun!

Uğur Dündar yönetimindeki Star Haber sokağa çıkıp vatandaşın nabzını tutuyor.

Giyimi kuşamı yerinde, saçları boyalı ve jöleli, üzerlerinde marka giyecekler olan gençler Mumammer Kaddafi için, “İslâm âlimi” diyor, “Lübnan’da Yahudilere karşı çarpışan bir mücahit” olduğunu söyleyenler de var. Tunus’u Amerika kıtasında, Libya’yı Asya’da, Mısır’ı Avrupa’da zannedenlerden geçilmiyor.

Türkiye’de zorunlu eğitim sekiz yıl.Yani o gençler en azından ortaokul mezunu. Geçen yılın Kasım ayında 18. Milli Eğitim Şûrası düzenlendi ve bu şûrada zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılması yönünde bir karar alındı. Değil 13, siz bu kafa ile mecburi eğitimi 20 yıla çakarsanız bile sonuç yine böyle “fiyasko” olacaktır. Niye böyle söylüyorum, çünkü kimi yarışma programlarında Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu gençlerin “Süleymaniye’nin Bizans eseri” olduğunu söylediklerini kulaklarımızla duyduk, kahrolduk.

Rezalet diyeceğim, diyemiyorum; çünkü gençlere kıyamıyorum. Çünkü eğitimle elde edilen bu cehalette onların hiçbir kusuru yok, bunu bu milletin gençlerine, Türkiye’yi yöneten siyasetçiler reva gördü. Milli Eğitim Bakanlığı sürekli Amerikalı uzmanlarla doludur. Ne hikmetse bu topraklarda yabancının aklı Türk’ün aklından üstün tutulur; yabancının, Türk’ü Türk milletinden daha iyi düşündüğüne inanılır, Türk’ün Türk’ten başka dostu yok diyenler ırkçı olmakla aşağılanır.

“Çağdaş Eğitim” diye dayatılan ve neticesi işte böyle okumuş cahiller üreten sistem kutsanır, ona laf söyleyen anında “gerici” damgası yer. Oysa o bakanlığa “Millî Eğitim” adı boşuna verilmedi. Bu nasıl bir Milli Eğitim Bakanlığı ki oradan çıkanların önemli bir kısmı bu devletin kurucusu Atatürk’e düşman kesildi, bu milletin dini olan İslâm’la kavgalı haline geldi, Hz. Muhammed(s.a.v)’i cennete girmek için “olmasa da olur” noktasına getirdi. Bu nasıl bir Milli Eğitim Bakanlığı’dır ki onun tedrisatından geçen gençler 400 yıl aynı sınırlar ve aynı bayrak altında yaşadığı milyonlarca kilometre karelik toprak parçasını uzayda zannediyor?

Yine bu milletin çocukları bu milli eğitimle ne hallere düşürüldü ki akşamları televizyonlarda saatlerce seyrettikleri haberlerden dinlediklerini anlayamaz hale gelmişler? Bu işte kriptoların, bu işte yabancı uzmanların, bu işte Türk’e tuzak kuran bu unsurlarla işbirliği yapan siyasetçilerin vebali var, bu millet batacaksa bu unsurlar yüzünden, bu devlet yıkılacaksa bu üçlü çete yüzünden, bu vatan parçalanacaksa bu “troyka” yüzünden parçalanacaktır.


Süleymaniye’yi Bizans eseri zanneden Siyasal Bilgiler mezunu Dışişleri Bakanlığı’nda, Mısır’ı Asya, Libya’yı Amerika’da zanneden gençler devletin çeşitli kademelerinde görev alacaklar. Siz şimdi bu evlatlarımızdan bizim dönemimizdeki gibi resmî evrak zarflarını yırtmayıp müsvedde olarak kullanma şuurunu bekleyebilir misiniz?

Devletimiz dağılır, ordumuz çözülürse Irak halkının başına gelenlerin bizim de başımıza geleceğini yüreklerinde hissetmelerini umabilir misiniz? Bu mümkün mü? Tabiî ki mümkün değil. Mümkün olmadığı için de bu çarktan geçmiş nesillere elma şekeri olarak “demokrasi” veriliyor, onlar da “demokrasi adına” devlete de, orduya da saldır babam saldırıyor. İşin acı tarafı bu kurumlarda şikâyet ettikleri her şeyin önemli bir bölümü kendileri gibi yetiştirilmiş nesiller, kriptolar, masonların eseridir.

Neticede, kendi tarihî gerçeğinden ve içinde bulunduğu halden bihaber bu nesillerle her beş yılda bir “demokrasi tiyatrosu” sahneye konulup, “Seç” diyorlar. O da seçtiğini zannediyor. Sapla samanı ayıramayanların, siyasi parti ve kadrolarından hangilerinin kimin maşası olduğunu ayırabileceğine inanıyorsanız, hayırlı olsun. Şimdi birileri bize “demokrasiye inanmıyorsunuz” diyecek, ben de, “İşte Türkiye, nasıl inanayım” diyeceğim. Bu, padişahlık, despotluk istediğim anlamına gelmez.

Sürekli Türk milletinin kaybettiği ve iktidara kim gelirse gelsin sürekli kapitalistlerin kazandığı bu tezgâhtan kurtulmak için yeni bir yol bulmak zorundayız, işin özü bu. Yukarıdan beri söylediklerim Atatürk’ten sonraki dönemin tamamını derece derece kapsamaktadır. Bu malzemeden millî bir iktidar kolay çıkmayacaktır. Tabiî, geleceği Rabbim bilir.


Hasan DEMİR
28.02.11 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x