NEYİN ZAFERİ?

NEYİN ZAFERİ?

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Mar 17, 2025 7:52

Ama 10 Mart’ta ne oldu? Türkiye’nin terör örgütünün feshi ve silah bırakması şartlarından hiçbirisi yerine gelmemişken, Suriye’nin yeni lideri Ahmet Şara, 2007’de Dağlıca’da 12 askerimizin şehit edilip 8’inin kaçırıldığı saldırı başta olmak üzere, ülkemizdeki pek çok eylemin faili olarak hakkında yakalama kararı bulunan ve başına 20 milyon lira ödül konan Mazlum Kobani ile masaya oturup anlaşma imzaladı.

İktidarın “fatih” yazarlarından İbrahim Karagül bile “anlaşmanın şimdilik PKK/YPG unsurlarının silahsızlandırılmasını, örgütlerin feshedilmesini içermediğini” ve “özerklik hayalinin ne olacağı konularında net bilgi vermediğini” vurgulayıp, “anlaşmanın ABD tarafından organize edildiğine” dikkat çekerken, Erdoğan ve diğer yetkililer, “Uygulamaya bakacağız.” demekle yetindi.

Medyamızın büyük bölümü ise yine “boynuz kulağı geçer” misali coşup Şara-Kobani arasındaki anlaşmayla; “terörist YPG/SDG’nin teslim olması/biat etmesinin nefis Türk işçiliğine işaret ettiğini”, “bu tarihi zaferin her adımında Türkiye’nin olduğunu” savunabildi!..
BUNLAR NE?

Bu satırların ve o anlaşmanın mürekkebi kurumadan da gerçekler ortaya saçıldı.

Terörist Mazlum Kobani, “SDG’nin Suriye Savunma Bakanlığı’na entegrasyonu”, “Kürt halkının anayasada yer alması” ve “bölgesel özerklik” taleplerini tekrarladı...

Şara-Kobani imzasından iki gün sonra ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (CENTCOM) bağlı Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekâtı’na ait bir sosyal medya hesabından, ABD güçlerinin PKK/YPG’li teröristlerle ortak tatbikat düzenlediği duyuruldu.

Hemen peşinden sözde özerk yönetim ve meclisi ile Barzanilere bağlı Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), Şara’nın açıkladığı “geçiş süreci anayasa taslağına” itiraz etti.

Bu arada PKK’nın çatı yapılanması KCK da İmralı’daki teröristbaşının “fesih” çağrısına karşılık, “bu koşullarda kongrenin toplanmasının mümkün olmadığını” bildirdi.
''EMPERYALİST PROJENİN TASFİYESİ'' Mİ?

Şara ve Kobani arasındaki anlaşmaya sevinenlerden birisi de Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Mehmet Uçum oldu. Uçum, anlaşmayı “emperyalist projenin tasfiye sürecine girmesi” olarak tanımladı.

Öyle mi değil mi; bir de emperyalistlere bakalım.

Yıllardır bölgedeki planları ilmek ilmek dokuyan ABD ve Fransa, anlaşmayı memnuniyetle karşılayıp, “Kürt ortaklarının güvenliğinin garanti altına alındığını” kaydetti...

Almanya tam destek verip, “Kürtlerin ve onların askeri güçlerinin Suriye devlet yapısına entegrasyonunun önemli bir adım olduğunu” bildirdi...

AB ve BM’den de memnuniyet açıklaması geldi... BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric’in, “Suriye Özel Temsilcimiz Geir Pedersen... Amerika, Türkiye ve bölgesel ortaklar da dahil olmak üzere ilgili uluslararası tarafları, Suriyeli ortaklarını desteklemeye teşvik ediyor. Bu, ulusal bir ateşkesi destekleyecek ve gerçek anlaşmaları sağlayacak, ayrıca Suriye'nin kuzeydoğu bölgesinde barış ve huzura yol açacaktır.” demesi ayrıca dikkat çekiciydi...

Elbette Rusya da hem teröristbaşının çağrısını hem Şara-Kobani anlaşmasını “memnuniyetle” karşıladı.

Başka?

Teröristbaşlarından Cemil Bayık, “Kuzey ve doğu Suriye ile Şam arasında” anlaşmanın “bir başlangıç olduğunu” söyledi...

DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan; kendilerini bugüne getiren teröristlere “şükranlarını” sunup, “Hiçbir şey boşa gitmedi... Bugün hem Türkiye’de hem Orta Doğu’da hem Suriye’de bedel ödeyenlerin mücadelesi artık eşit yurttaşlıkla demokratik haklara kavuşacakları bir sürece ulaştı.” dedi. Terörisbaşının çağrısı için de, “100 yıl sonra ilk defa Kürtlerin, Orta Doğu halklarının önüne bir fırsat çıktı.” yorumunu yaptı.

100 yıl önceki “fırsat” ne ola ki?! Elbette ki, Sevr’den başka bir şey değil!..

Öyleyse nasıl oluyor da Cumhurbaşkanlığı katında bile bu süreç “emperyalist projelerin tasfiyesi” diye sunulabiliyor?!
DIŞİŞLERİ BAKANI DA ''KURUCU İRADE'' DEDİ

Ortada Türkiye için bir başarı var mı yok mu? Son olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a kulak verelim.

O anlaşmadan sonra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’la birlikte Şara’nın ayağına gidip, “Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçen” Fidan; Şara ve Kobani arasındaki anlaşmaya ilişkin olarak şu değerlendirmeleri yaptı:

“Özellikle YPG ile ilgili olan konularda ileriye yönelik tezgâhlar başta olmak üzere her şey gündemde olabilir. İyi niyetle imzalanmış olan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Fakat orada ileriye yönelik döşenmiş mayınlar olabilir. Türkiye olarak bunu yakından gözetliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden sulh içinde normal hayata geçiş olur ve terör biter. Otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Bu, çağdaş ve iyi bir şey de değil. Bizim coğrafyamızda hiç iyi değil.”

Terör örgütüne özerklik verilmiş mi verilmemiş mi; Fidan verildiğini “düşünmüyor”... İşlerin geri kalanı da “inşallah”a kalmış... Yani bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!..

Devam edelim.

Fidan da MHP Lideri Bahçeli’den sonra teröristbaşı hakkında “kurucu lider”, “kurucu irade” ifadelerini kullanırken, aslında 2013’te bu sürece girildiğini, ama “örgütün kandırıldığını”, “aklının çelindiğini”, bu yüzden bunca yıl kaybedildiğini anlattıkan sonra yeni süreç için, “Bunu değerlendirmeme yolunda bir adım atarlarsa, başkaları bunların aklını çelerse 2013’te çeldiği gibi kendi bilecekleri iş. Biz her türlü senaryoya hazırız.” dedi.

Yani Türkiye’nin kaybedeceği bir şey olmadığı mesajını verdi.

Acaba?

Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse’nin söylediği gibi, “vatan haininden medet umar, ondan icazet-görüş alır duruma gelmek, terör örgütünden yardım beklemek”, evvel emirde Türk Milleti’nin “onuru ve gururuyla oynamak” değil midir?

Daha ne olsun?!

Müyesser YILDIZ
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2327
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Teröristbaşının “Paradigması” Ne?!

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Mar 18, 2025 4:20

İmralı’daki teröristbaşının, örgütüne yaptığı “kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” çağrısının üzerinden 18 gün geçti.

Tık yok. Çünkü çağrının şartsız-şurtsuz olduğu öne sürülse de, adeta bir diplomat kaleminden çıkan ifadelerde gerçekte o kadar şart vardı ki… Tabii anlamak isteyene!..

Adeta “tarihi destan” muamelesi gören söz konusu açıklamada, “tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısından hemen önce gelen şu cümleye dikkat çekmek istiyoruz:

“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın…”

Teröristbaşı ne diyor?

Birincisi; PKK’yı “çağdaş cemiyet ve parti”ye benzetip söylendiği gibi, tükenip köşeye sıkıştığı için değil, “gönüllü” olarak varlığını sona erdireceğini vurguluyor…

Peki PKK’nın “devlet ve toplumla bütünleşmesi” ne demek?!

Halfeti Modeli

Bunun anlamını adım adım açıklayalım.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin herkesin tüylerini diken diken eden “Meclis’te gelip konuşsun” çağrısından bir gün sonra. 23 Ekim’de İmralı’nın kapısı ilk teröristbaşının hiç görmediği yeğeni DEM Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’a açıldı. 1 saat 40 dakikalık görüşmeye ilişkin ilk anda genelgeçer bir mesaj paylaşan Ömer Öcalan, sonraki günlerde dökülüp teröristbaşının “paradigması ve projesi” hakkında şu bilgileri verdi:

“Biz Öcalan’a ‘Halfeti Belediyesi Eş Başkanı Mehmet Karayılan’ın Türkmen olduğunu, diğer Eş Başkanı Saniye Bayram’ın da bir Kürt kadını olduğunu ve şu an sizin bahsettiğiniz değerlendirmeler noktasında çalışmalar yürütüldüğünü’ belirttik. İşte bu notlara sayın Öcalan Halfeti’yi açtı bize. ‘Çünkü Halfeti’de Türkmen halkı yaşıyor, Kürtler yaşıyor. Paradigmamız için uygulanabilir bir ilçe olarak görülmektedir. İşte benim projem budur, Halfeti’de çalışmak lazım. Türkmenlerle, Kürtlerle kardeşçe nasıl bir arada yaşandığını tüm dünyaya, tüm Türkiye’ye göstermemiz lazım’ dedi. Gerçek olan da budur. Mehmet Karayılan’dan bahsettik, Türkmen olduğunu söyledik. Orada sayın Öcalan şaşırdı. ‘Türkmen’dir, Harranlıdır’ dedik. ‘Sizin paradigmanız Halfeti’de eksiklikleri olmasına rağmen uygulanmaktadır’. Halfeti Türkiye gerçekliğidir. Bizim olduğumuz nokta Halfeti’nin gerçekliğinin olduğu noktadır. Biz bu noktada duruyoruz.”

Ömer Öcalan 30 Ocak’ta Barzanilerin medyasına ise teröristbaşının, Orta Doğu için, “Türkiye kendini çözüm için hazırlamazsa, gelecekte Suriye, Irak, İran ve uluslararası güçlerin birçok planı var. Buralarda devlet ilân edilmesi ihtimali de var.” dediğini açıkladı.

Devamında şu soru ve cevaplar geldi:

Soru: “Yani Kürtler devlet mi ilan edecek?”

Ö.Ö. : “Yani bu söylendi. Kürt meselesini söylemedi ama kendiliğinden anlaşılıyor... Her şeyi tek tek açıklamama gerek yok. Bu da büyük bir savaşın başlangıcı olabilir.”

Soru: “Öcalan’ın yeni dönem için, çözüm için bir projesi var mı?”

Ö.Ö. : “Bu ülkede paradigma sahibi, büyük bir modelin sahibi sayın Öcalan’dır. Bunu açıkça söylüyor, gizli bir şey yok.”

Soru: “Sizinle paylaştı mı?”

Ö.Ö. : “Kürtler Araplarla nasıl yaşayacak, Farslarla nasıl, Türkiye ile nasıl yaşayacak? Bunun formülü tartışıldı. Söylendi. Dedi ki; ‘Türkiye bu meseleyi çözerse, bu ülkede model olur. Bu mesele çözülmezse, Türkiye devleti Anadolu’ya çekilir ve orada cehennemini yaşar. Bunlar söylendi. Yani söylediğim şeyler kayıt altına alınmış. Ne fazla ne eksik… sayın Öcalan görüşmesinde şunu da söyledi, ‘Ortadoğu’da enerji ve potansiyel sahibi olanlar Kürtlerdir. Diğerleri bu yüz yıl içinde enerjilerini, moral ve motivasyonlarını kaybettiler. Ortadoğu’da yeni bir sistem kurabilecek olanlar Kürtlerdir ve kendileriyle birlikte diğer halkları, diğer milletleri de kaldırabilirler. Bu potansiyel Kürtlerde var’.”

Malûm, Halfeti teröristbaşının memleketi. Devam etmeden, geçtiğimiz Perşembe günü DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın burada iktidara yaptığı çağrıdan bazı bölümler aktaralım. Dedi ki;

“Halfeti kimliğimiz, mücadelemiz, özgürlüğümüz, bu topraklarda insanca ve eşitçe yaşamamız için çok önemli bir merkezdir. Kürtler Halfeti’de var oldu, Halfeti’de ayağa kalktı. Kürtler Halfetili sayın Abdullah Öcalan’ın başlattığı mücadeleyle kimliğine, onuruna ve barışına kavuşuyor… 2025 Nevruzu aynı zamanda Kürtlerin özgürlüklerine kavuşacağı, haklarını ve hukuklarını alacakları bir yılın startı olacaktır… Hiçbir şey boşa gitmedi, hiçbir emek boşuna verilmedi. Bugün hem Türkiye’de hem Ortadoğu’da hem Suriye’de yaşamını yitirenlerin ve bedel ödeyenlerin mücadelesi, artık eşit yurttaşlıkla demokratik haklara kavuşacakları bir sürece ulaştı… sayın Öcalan bir çağrı yaptı… Bu çağrı 100 yıllık inkâr politikalarının bitirilmesi; Kürtlerin, Alevilerin, diğer halklar ve inançların eşitçe ve kardeşçe bir arada yaşamasını sağlayacak çok önemli bir çağrıdır… sayın Öcalan’ın kanın durması ve adalet için yapmış olduğu bu çağrıya uygun adımların bir an önce atılmasını bekliyoruz… Daha dün burada Halfeti Belediyesine kayyım atayan iktidara sesleniyoruz: eğer samimiyseniz, Halfeti’nin iradesini temsil eden Kürt ve Türkmen belediye eş başkanlarımızı tekrar görevlerine iade edin… Önce Kürtlerin ve Türkiye’de yaşayan diğer halkların eşitçe ve bir arada yaşayacakları yasal düzenlemeleri yapın.”

PKK Siyasi Mücadeleye Girecekmiş

Teröristbaşı ve adamlarının “paradigma veya model” adı altında ne istedikleri ayan beyan ortada; ama başka açıklamalarına da bakalım.

Kandil’deki teröristbaşlarından Mustafa Karasu, şunları söyledi:

“Öcalan’ın ortaya koyduğu dönüşümü, PKK’nin feshini, silahlı mücadelenin sonlandırmasını gerçekleştireceğiz. Bu konuda hiç kimsenin tereddüttü olmasın. Evet, PKK fesih olacak; ama bu fesih, sadece fesih değildir. Bir demokratik dönüşüm olacak. Yeni bir biçimde siyasal mücadele içine giriyor. Veyahut da yeni yaklaşımıyla siyasal mücadeleye, tarihe yön veriyor, tarihteki etkisi olacaktır… Öcalan’ın paradigması Orta Doğu ve dünyayı değiştirecektir.”

Demirtaş’ın Açıkladığı “Paradigma”

AKP’li Mehmet Metiner ziyaret ettiği Edirne Cezaevinde bulunan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “sürecin üzerine oturduğu yeni paradigmayla ilgili olarak” şu ayrıma dikkat çektiğini duyurdu:

“Bu devlet bizim devletimiz. Biz talepte bulunmuyoruz, biz vaatte bulunuyoruz. Bizim vaadimiz Türkiye’yi birlikte büyütme talebidir… Kimse demokratikleşme talebini sanki silah bırakmanın şartı veya gereği olarak gördüğümüzü sanmasın. Bu, Öcalan’ın açıkladığı yeni paradigmaya aykırıdır.”

Demirtaş, dört gün önce kaleme aldığı “Korkma! Barış” başlıklı köşe yazısında da; teröristbaşının çağrısında şart değil, ama “karşılıklı gereklilikler” olduğunu belirtip “yeni paradigmanın, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin de devletidir.’ şeklinde ortaya çıktığını” bildirdi ve şöyle buyurdu:

“Devlet de artık tekçi resmi ideolojiyi tümden bir kenara atarak Kürtlere tüm kapıları sonuna kadar açmalı; Kürtlerin diline, kültürüne, kimliğine saygı duymalı, bunları anayasal ve yasal güvence altına alarak eşit yurttaşlık temelinde entegrasyona zemin yaratmalıdır. Benim yeni paradigmadan anladığım, Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin arkasında durduğu irade de Özel’in ‘Kürtlere devlet vaat ediyorum.’ söylemi de Öcalan’ın çağrısı da budur… Yeni Türk-Kürt ittifakı bu temelde şekillenip gelişecek ve bu yeni durum Suriye, Irak ve İran Kürtlerini de olumlu etkileyecek. Artık hiçbir Kürt, bulunduğu devletin de Türkiye’nin de karşıtı, düşmanı, tehdidi olmayacak.”

Araya girip şunları kaydedelim:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti etnik kökenine, diline, dinine, mezhebine bakmaksızın herkesin devleti oldu. Suriyelilerin, Afganların, Somalililerin bile…

Demirtaş’ın “yeni paradigma”dan kastı gayet açık; devletin Türk-Kürt devletine dönüştürülmesini istiyorlar. Sonrası da malûm!..

Ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel bile gerçekte teröristbaşının ve PKK’nın hezeyanlarının dillendirildiği Demirtaş’ın o yazısını, kendisinin “demokratikleşme vizyonuna” destek verdiği zannıyla “memnuniyetle” karşıladı, iyi mi?!

Sebahat Tuncel Adını Koydu

Hâlâ yeni sürecin ne olduğunu anlamayan kaldıysa; “silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yıllarca hapis yatan eski HDP ve DBP eş başkanlarından Sebahat Tuncel’in 8 Şubat’ta yaptığı konuşmayı da hatırlatalım. Açıkça şunları söyledi:

“Kürtler kendi kendini yönetecek. Ama cumhuriyette de yerini alacak. İkili yönetim olacak. Bu çözüm projesidir. Bu ayrıştıran değil, birleştiren bir projedir. Asıl ayrıştıran proje Kürtleri reddeden projedir. Bayram değil seyran değil, Devlet Bahçeli neden Öcalan’a çağrı yaptı? Çünkü Orta Doğu meselesi var. Bu defa olacaksa, sayın Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi sonrasında bir süreç başlar. Kürtlerin hakları pazarlık konusu dahi edilemez. Devlete, Erdoğan ve Bahçeli’ye değil, sayın Öcalan’a bakın. Umut orada.”

Proje neymiş; ikili yönetimmiş!..

Yarın devam edelim.

Müyesser YILDIZ
17 Mart 2025
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2327
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x