Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt May 05, 2014 17:26

Neymiş Hay Dat?

Resim
Ermeni Diasporasının “Türk” sözcüsü diyebileceğimiz biri gerçeği yazmış:

“Bana göre,1915 konusunda değişimin dinamiği hükümetin elinde değil artık! Onlar, kaçırmakta olduklarını bildikleri bir trenin son vagonuna can havliyle atlamak istiyorlar. Ama, 2015’e doğru, tarihî bir cinayeti kabul etmekten, bu cinayet için özür dilemekten ve yaratılan yıkımı telafi etmek için Ermenistan ve diaspora ile görüşmeye başlamaktan başka bir seçenek yoktur. Bu yolu açan her girişim iyidir ama sadece yolu açacağı için... Bitireceği için değil... Bunun görülmesi gerekiyor. Bunların yapılması için çok mu bekleriz? Acelemiz yok ki!” (Taner Akçam, “Heyecanlandırmadı, çünkü biz çok değiştik!”, Taraf, 25 Nisan 2014).

Daha iki gün önce ne demiştik: Kapıyı aralarsan sonuna kadar açtırırlar!

Diaspora’yı en iyi tanıyan bir eski Dev-Yolcu yazıyor bunu. Hapisten kaçıp Diaspora Ermenileri arasında kendisine “yurt” tuttu. Çok iyi yetiştirdiler, profesör bile yaptılar, bütün arşivlerini ona açtılar. Onun içindir ki, o yazıyorsa Diaspora’nın ve Erivan’ın görüşüdür.

Ermeniler Türklere şunu yapmıştı, Türkler Taşnakçı çetelere karşı şu tedbiri almıştı, demenin çok ötesine geçtik.

Acı paylaşmak ayrı bir şey... Kim olursa olsun, ölümler insanı kahreder. Hele siz küçük yaşlarınızda, çevrenizde “kırım” diye adlandırılmış hikâyeler dinlemiş, bu hikâyeler aklınızın bir köşesinde granitleşmişse, Allah bir daha o günleri göstermesin, dersiniz.

Kin, kin duyanı yer bitirir. Hrant Dink sanırım, bunu fark etmiş ve Diaspora’ya seslenmişti; siz önce Erivan’a bakın, oranın ihtiyaçlarına bakın, demişti.

Ermeni megalo ideası Hay Dat’ı bilirsek nihaî hedefi de biliriz.

“Hay Dat” (Hai Tahd) Ermenice bir isim tamlamasıdır. Hay “Ermeni”, Dat ise “dava” anlamına geliyor. (Mahmut Niyazi Sezgin’in ayrıntılı araştırmasına dayanarak bu “Ermeni Davası”nı (Megalo ideasını) işlemeye devam edeceğiz.

* * *
Suriyeli Türkmenler için yardım

Konya Türk Ocağı çok faal... Hemen her hafta bir faaliyete imza atıyor. Buğra Kitabevi’yle ortak imza günleri olağan hâle geldi. Konferanslar peş peşe... Şimdi ise Suriyeli Türkmenler için yardım kampanyası başlatıyorlar. Komşu ülkelerdeki Türklerin bizden başka dayanakları yok. Suriye’de iç savaş bütün hızıyla sürüyor ve Türkmenler ayrı bir cephe... Savaştan kaçan çok sayıda Türkmen Türkiye’ye sığındı. Dayanılmaz acıklı hikâyeler duyuyoruz. Türkiye’den gidip Türkmenler safında savaşanların olduğunu şehit gelmeseydi bilmeyecektik. Eski Giresun Ülkü Ocakları Başkanı Selami Aynur Suriye’de Türklerin yanında savaşırken şehit düştü. Bilmiyorum ama Türkmenlerin “insan”a değil, başka desteklere ihtiyaçları fazla. Bu hükûmet “Türk”le ne kadar problemli olsa da, kan çeker derler ya... Bir eski “ülkücü” olarak İçişleri Bakanı Efkan Alâ’nın (Bakan Bey, soyadınızın doğru mu yazdım?), Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, yüreklerinin bir tarafında belki kırıntılar kıpırdar. Devlet desteği halk desteğinden çok ama çok önemli...

Konya Türk Ocakları, Türkmenler için gıdadan giyime, ev eşyasına kadar yardım toplayacak. Bilginiz olsun. Konya Türk Ocağı sitesinden ayrıntıyı öğrenebilirsiniz.

Arslan TEKİN, 27 Nisan 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt May 05, 2014 17:37

‘Hay Dat’ ve Şark Meselesi

Resim
Ermenilerin megalo ideası “Hay Dat” demiştik... Bu tamlama “Ermeni Davası” anlamına geliyor.

Kavramları yerli yerine oturtmamız gerekiyor.

Önce “Ermeni” derken, bir “vatandaş” Ermeni’yi, bir “insan” Ermeni’yi kastetmeyeceğimiz bilinmelidir.

Birileri hemen işkilleniveriyor..... “’Ermeni’dedin... Kimliğin belli; sen ırkçısın! Nefret suçu işliyorsun...”

Öyle bir saplantı içindeler ki; bataklıkta tepeleniyorlar, sağa sola çamur sıçratıyorlar.

Bunlara alıştık.

İrfan sahipleri ne demek istediğimizi anlıyorlar.

“Megalo idea”, “Doğu Roma İmparatorluğunun aslında bir Yunan İmparatorluğu (Bizans) olduğu iddiasıyla, bu imparatorluğun tarihte bir dönem egemen olduğu bütün toprakların tarihî Yunan toprağı olarak kabul edilmesi icap ettiği ve bu tarihî hak kapsamında bu toprakların tamamının bugünkü Yunanistan’a iade edilmesi gerektiği [doktrinidir.]” (Mahmut Niyazi Sezgin, “Ermeni ’Megalo İdea’sı: Hay Dat”, 2023, S. 154, Şubat 2014).

“Megalo idea” ve “Şark Meselesi” arasında bir bağlantı var. “Hay Dat”da bu bağlantının dışında olamaz. (“Türk Adını Silme Planı” kitabımızda “Şark Meselesi” özlü olarak ele alınmıştır.)

Mahmut Niyazi Sezgin, “megalo idea” doktrinini açıklarken, “Sultan Mehmet İstanbul’u, Yunanistan’ın halefiyet iddia edebileceği bir devletten almamıştır. Şurası açıktır ki kamuoyumuz Grek, Yunan, Helen, Rum, Bizans vb. kavramlar arasındaki farkları ayırt etmekte zorlanmaktadır.” demektedir.

Dikkat edilmesi gereken husus şu: Grek, Yunan, Helen, Rum, Bizans’ı bir silsileyle birbirine bağlarsan yanılırsın. Şu veya bu yönden elbette bağ olabilir ama tarihte her birini ayrı düşünmeliyiz; birilerine mal edersek iddialarını da kabullenmiş oluruz. (Muzaffer Erdil’in “Yunanlıların Kökeni ve Yunan Milletiyle İlgili Kavram ve Deyimler” makalesi bizi aydınlatacaktır: Üçüncü Askeri Tarih Semineri: Türk-Yunan İlişkileri, 1986).

M. N. Sezgin’in şu tespitini aklımızın bir köşesinde tutmalıyız:

“İlk bakışta sıradan bir irredentizm [yayılmacı milliyetçilik] örneği gibi görünen Megalo İdea doktrini, aslında temel kavramları ve tarih yorumu itibariyle bir hayal ürününden öte bir anlam taşımamaktadır. Her şeyden önce Doğu Roma İmparatorluğu bir Yunan devleti değildir. ‘Bizans’ adı, Doğu Roma İmparatorluğu tarafından hiçbir zaman kullanılmamıştır. Bu kavramın ortaya çıkışı 17-18. yüzyıllardır. Doğu Roma İmparatorluğuna mutlaka bir halefiyet nispet edilmesi gerekirse, Osmanlı İmparatorluğunun buna daha uygun bir aday olduğu açıktır. Nitekim Osmanlı padişahları, unvanları arasında “Kayzer-i Rum” sıfatını da kullanmışlardır. Doğu Roma İmparatorluğunun yalnızca bir eyaletini teşkil eden Yunanistan’a, bu imparatorluğun adını “Bizans” şeklinde değiştirmek suretiyle bir halefiyet izafe etmek, tarihî olguları ideolojik bir okumaya mahkûm etmektedir. Netice itibariyle, var olmayan bir halefiyet zehabıyla tarihi hak ve toprak iddiaları gündeme getirilebilmektedir.”

“Megalo idea”yı anlarsak, “Hay Dat”ı da anlamış olacağız.

Kavramların tarihî vetiresini takip edebilmeliyiz; yoksa tarihi hatalı okuruz ve R. T. Erdoğan’ın “taziye”si, “mesnetsiz siyasî vizyon oluşması” neticesidir. (Devam edeceğiz.)

Arslan TEKİN, 28 Nisan 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt May 05, 2014 17:47

Diz çöktürmenin adı

Resim
AKP Hükûmeti, Ermenistan ile Zürih’te, 10 Ekim 2009’da, diplomatik ilişki kurmak için bir “protokol” imzalıyor. Türkiye ile Ermenistan, “eşitlik, bağımsızlık, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme, toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığı”na saygılı olacak, 1915 olayları için de birlikte tarihçiler bir alt komisyon kuracak.

AKP Hükûmeti, zaten teşne, ABD bastırınca Ermenistan’la hemen masaya oturuveriyor.

Sonra ne oldu?

Ermenistan Anayasa Mahkemesi, protokol tamam da, bazı şartların yerine getirilmesi gerekli diyor: Tarih komisyonu “soykırım”ı kabul için kurulacak! “Karşılıklı sınırlara saygı” meselesi de, Ermenistan’ın kurulduğu 1990’dan sonrası için geçerli olacak!

“Hay Dat” burada devreye giriyor; “Ermeni Davası” şuuraltlarına kazınmış.

Hedefi olan kazanır, günlük yaşayan hizmetkâr olur. Türkiye’yi yöneten zevat o kadar yaranmak istedi, âdeta el etek öptü.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 6 Eylül 2008’de, “futbol diplomasisi” başlatmış, Erivan’da Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan’la kucaklaşmıştı. Birlikte Ermenistan-Türkiye maçını seyrettiler. Sonra 9 Ekim 2009’da Bursa’da iki ülkenin takımı karşılaştı. Sarkisyan maç için Türkiye’ye geldi. Azerbaycan bayraklarıyla stada girmek isteyenlerin ellerinden bayraklar alındı. (Bir de böyle aşağılık durum var!)

Sarkisyan Karabağ’da Türklere silâh çekmiş adamdır. (Çetelerin başındaydı. 40 bin Türk’ün şehadetinden sorumludur.)

Erivan’da ve Bursa’da Türk cumhurbaşkanıyla kucaklaşan Sarkisyan’ın şuuraltından “Hay Dat” fışkırıveriyor:

“Türk liderler er ya da geç Erivan’daki soykırım anıtı önünde diz çökecekler.”

Tarih 13 Aralık 2011.

Bizimkiler el etek öpmeye devam etsinler! En son Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “taziye” bildirdi... Yakında Erivan’a da gider, bazı şuursuz gazetecilerin yaptığı gibi, “Soykırım Âbidesi” önünde diz çöker!

Ermenilerin megalo ideası “Hay Dat” demiştik.

Bir mesele zihnimi kurcalıyordu. Osmanlı coğrafyasında öbek öbek Ermeniler yaşıyordu. Selçuklulardan beri böyle... Hatta Selçuklularla kimi zaman vuruşmuşlar, kimi zaman da birlikte Bizans’a karşı hareket etmişlerdir. Enteresan değil mi?

Ermenilerin bir meselesi varsa, neden Ermenistan’ı ilgilendiriyor? Tarihte Ermenistan diye anılan bölge geniş bir coğrafyadır ve belki tamamı Osmanlı sahasındadır. Sadece Rusya Ermenilerinden bahsedebiliriz; o da yakın tarihte. Dün de bahsettiğim Mahmut Niyazi Sezgin’in araştırmasında aradığım sorunun cevabını buldum:

“Tarihî bağlamda ‘Ermenistan’ olarak tanımlanan ve sınırları hiçbir zaman belli olmamış bir coğrafyanın, günümüz Ermenilerinin tarihî anavatanı olduğunu iddia etmek, tarihî Ermeni (Gregoryen) cemaatiyle bugünkü Ermeni ulusunu birbirine karıştırmak kadar yanıltıcı olmaktadır. (...) Bu ikisini birbirine karıştırmak; ‘tarihî Ermenistan’ olgusuna, günümüz Ermenilerinin tarihî anavatanı olduğu şeklinde bir siyasî değer yüklenmesine yol açmaktadır ki, bu durum Ermeni tarihinin olduğu kadar Hay Dat doktrininin ele alınmasında da çok önemli bir kavramsal aşamayı teşkil etmektedir.” (“Ermeni ‘Megalo İdea’sı: Hay Dat”, 2023, sayı 154, Şubat 2014). (Devam edeceğiz.)

Arslan TEKİN, 29 Nisan 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt May 05, 2014 18:01

Öcalan-Erdoğan bağdaşıklığı

Resim
PKK’nın başı Abdullah Öcalan, “Ermeni Diasporası-Erivan” ağzıyla bir mektup yazmış, bu mektubu üç postacı PKK/BDP milletvekili “salâvat”la taşımış, lüzum gördükleri yere ulaştırmıştı.

A. Öcalan’ın mektubu ile Recep T. Erdoğan’ın “taziye”sini karşılaştırdım. Aman Allah’ım!

“Serok” diyor ki:

“Tarih boyunca savaşlar ve çatışmalar hep yaşana gelmiştir ama hiçbir dönemde bugün olduğu gibi insanlığı ve doğayı yok etmeyi hedefleyen, büyük ölçüde başarılan bir yönelim olmamıştı.

İşte, Ermeni halkına yönelik geçen yüzyılın başında uygulamaya konulan soykırım planı da bu iğrenç politikaların en zalim olanlarındandır. Ermeni halkının içine düşürüldüğü durum tam bir soykırım gerçeğidir. (...)

Günümüzde Ermeni halkının yaşadığı tarihsel gerçekle bütün dünyanın yüzleşmesi ve Ermeni halkının acısını paylaşarak yasını tutmalarının önünü açması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu olgunlukla meseleye yaklaşması ve bu acılı tarihle yüzleşmesi kaçınılmazdır...”


(Mektubun tam metni, “Hepimiz Ermeni’yiz” grubunun yayın organı pozisyonundaki Agos’ta yayınlanmıştır: 30 Ocak 2014. Bu mektuptan sonra herhâlde söz konusu güruh “Hepimiz Ermeni’yiz/Hepimiz PeKeKe’liyiz.” diyecektir!)

Şimdi A. Öcalan’ın “Çözüm Ortağı”nın Türk milletine nispet edercesine, TBMM’nin açılışının 94. yıldönümünde, 23 Nisan 2014’te söylediklerine bakalım:

“Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarının hangi din ve etnik kökenden olursa olsun, Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve diğer milyonlarca Osmanlı vatandaşı için acılarla dolu zor bir dönem olduğu yadsınamaz.”

A. Öcalan’ın sözlerinin birinci paragrafıyla R. T. Erdoğan’ın bu sözlerini karşılaştırın... Netice aynı!

R. T. Erdoğan’ın sözlerine devam edelim:

“Adil bir insani ve vicdani duruş, din ve etnik köken gözetmeden bu dönemde yaşanmış tüm acıları anlamayı gerekli kılar.

Tabiatıyla ne bir acılar hiyerarşisi kurulması ne de acıların birbiriyle mukayese edilmesi ve yarıştırılması acının öznesi için bir anlam ifade eder. (...)

Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır. (...)

20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.”


A. Öcalan’ın mektubunun ikinci ve üçüncü paragrafıyla, R. T. Erdoğan’ın “taziye”sinin diğer paragrafları arasında zerre kadar fark yoktur. A. Öcalan tıynetine uygun kesin hatlarla, lâfı eğip bükmeden söyleyeceğini söylemiştir.

Diğeri ise, -maalesef Türkiye Cumhuriyeti başbakanıdır- doğrudan “soykırım”ı telaffuz edemezdi; lâfı eğip bükmesi gerekiyordu.

(R. T. Erdoğan’ın adamları A. Öcalan kadar Türkçeye hâkim değiller; A. Öcalan daha sağlam bir dil kullanmış, R. T. Erdoğan’ın altına imzasını attığı “taziye” metni ise çok kötü bir üslûpla kaleme alınmıştır.)

Sözümüz daha bitmedi.

Arslan TEKİN, 30 Nisan 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Pzt May 05, 2014 18:09

Bir e-mektup

Resim
Şu mektubu okuyacağız, sonra konuşacağız: “Yavşama / Konu başlığı olarak kullandığım ‘yavşama’ kelimesini TDK’nın sözlüğünde bulamadım. Ama halk arasında, bu kelime kullanılıyor, birisine yılışma, yaranma manasında. Bunu şüphesiz iyi biliyorsunuzdur.

Demem o ki, birisi birisine yavşayıp bir şeyler elde edecekse, bu kelime cuk diye oturmaktadır.

Tabiidir ki bir şeyler elde edecek için sözümüz yok; ama, şirinlik yapan nice başları örtülü, sakallı, hacı, hoca yazar, çizer ve en mühimi sessiz kalabalığa sözümüz var.

Kaç asırdır, Ermeni dâhil toplulukları entegre etmemiş bir devleti ve o devleti kurup, gencecik bedenleriyle can, kafa, kol, bacak, göz, kulak ve nihayet arzu ve heveslerini feda ederek yaşatanları, o mübarekleri, birden bire, sebepsiz yere kan içiciler, vahşîler, barbarlar, zâlimler olarak lanse eden, gayrimüslim ve hâliyle gayritürkleri anlarım, anlarız. Onlara göre, Türk, mutlak Hazar Denizi’nin doğusuna gidecek; başka yolu yok. (Klasik Şark Mes’elesi).

Ne oluyor da Müslümanım diyen, yavşıyor, anlayamıyorum. Asırlardır, bu Ermeni’ye soykırım yapılmadı da 20. asırda mı yapıldı? Yani, asırların ecdadı, Ermeni’yi sevdi, saydı, korudu da, 20. asırdakiler tersini mi yaptı?

O dedenin torunu aynı ise, böyle yapar mı? Yok, torun dededen farklı ise, torun İslâm dışı torun mudur ki zulmetsin, soykırım yapsın?

Şimdiki Müslüman yazar, çizer ve kalabalık, bir iftiraya hem de Müslümana iftiraya, aşkla şevkle, hırsla, taraftarlıkla bir gayrimüslimle ortaklık ediyor. Müslümana çamur atıyor.

Bunları siz Müslüman olarak görür müsünüz bilmem; ama, ben şunu acık olarak söylüyorum: ‘Müslümana sövmek fâsıklıktır.’ diyor, Hz. Peygamber Efendimiz. Ama Müslümanı vahşi göstermek, üstelik onca belgeye rağmen, en azından bunları insafla inceleme gereği duymadan bu pislik yapılıyorsa, bunu yapan, Müslüman görünümlüdür. Ben, bu kişilerin imanına inanmıyorum. Bunlar benim din kardeşim değillerdir. Ben de onların din kardeşi değilim.

Ancak, sorun bunlarda da değil; dedesi, ebesi katledilen, yakını, dedesinin arkadaşı, yoldaşı, hemşehrisi katledilen, ırzına geçilen ebelerin torunlarına sözüm.

Arslan bey, masumun ahı tutar diye korkuyorum, toptan helâke duçar olacağız, Allah, masumu, mazlumu sahipsiz bırakmaz. Sahiplenmeyenleri ise âbâd etmez, helâk eder. Endişem bu. Bu insanlar, helâki, felâketi davet ediyorlar, çünkü, toprağın altında çok mazlum ve masum var, biliyoruz ki onlar ölü değildir, Allah intikam alanların en etkilisidir.”

Mektubu yazan resmî vazifeli. Onun için adını veremeyeceğim. Bu hükûmet, “paralel” der peşine düşer. İşin kolayını bulmuşlar; kendilerine uymayan herkes “paralel” sepetine atılıveriyor.

Yukarıda e-posta meselenin özünü ortaya koyuyor. Diaspora ve Erivan’a “özür” anlamına “taziye”nin kiminle “paralel” yayınlandığını, önceki gün vermiştim. Abdullah Öcalan’ın “Ermeniler soykırıma uğratılmıştır.” diye açık açık yazdığı ve “Hepimiz Ermeni’yiz” grubunun gazetesinde yayınlanan mektubunu dün vermiştim. Çok geçmeden, henüz “soykırım” diyemeyen; ama satır arasında bunu demeye getirerek “taziye” yayınlayan bir “devlet adamımız” (!) var.

Bu “devlet adamı” başımızdaysa “yavşama” üzerinde düşünmeliyiz.

Arslan TEKİN, 1 Mayıs 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Neymiş Hay Dat? / Arslan TEKİN

İletigönderen Balasagun » Sal May 06, 2014 11:21

Din-millet kimliği

Resim
Ermeni megalo ideasını bilemezsek, kendimizi sakınamayız; yanılırız ve yeniliriz! Ermenistan neresi? Bu adla bir ülke var mıydı?

Ermeni halkı kendisine “Hay” ve yaşadığı ülkeye de “Hayastan” diyor.

“Ermenistan” adının tarihî menşei bilinmiyor. “Ermenistan” kelimesinin “Hayastan” ve “Ermeni” kelimesinin de “Hay” kelimesiyle ilişkisi bulunmuyor.

Yani bugünkü Ermeni milleti ile tarihî “Ermeni” kimliğinin ve bugünkü Ermenistan ile “kadîm Ermenistan” coğrafyasının tarihî bir bağı yok!

Hıristiyanlığın Gregoryen mezhebi tarih sahnesine çıkmadan önce, bu mezhebin ortaya çıkıp yaygınlaştığı coğrafyada (kadîm Ermenistan) çeşitli etnik gruplar vardı. Bu dönemde Ermeni olarak adlandırılan bir etnisite mevcut değildi.

Hay etnik grubu ise bölgede yerleşikti.

Çeşitli etnik gruplar, zaman içinde Aziz Gregor’un Hıristiyanlık yorumu etrafında toplandılar ve bir cemaat oluşturdular. Bu cemaat içinde; Hay, Grek, Türk, Rum, Pers, Süryani vb. pek çok kavimler ve etnik unsur bulunuyordu.

Giderek cemaatin mensuplarına, kurucusunun adına dayanarak “Gregoryen” veya yaşadıkları coğrafyaya (kadîm Ermenistan) izafeten “Ermeni” denmiştir. (Mahmut Niyazi Sezgin, “Ermeni ’Megalo İdea’sı: Hay Dat”, 2023, S. 154, Şubat 2014).

Araştırıcılar şu gerçeğin altını çiziyorlar:

Tarihte Ermeni olarak adlandırılan kimlikle günümüzdeki anlamıyla Ermeni olarak adlandırılan kimlik çok farklıdır. Tabiî Ermenistan kavramı öyle.

Benzer sözü söyleyen bir Ermeni araştırıcıdır:

“Bir ‘tarihsel Ermenistan’ tasavvur etmek, eğer bu tür bir yaklaşıma -fiilen de yapılmış olduğu gibi- siyasal bir değer yükleniyorsa, tarihe eleştirellikten uzak ve son derece ütopik bir biçimde bakmak olur.” (Boğos Levon Zekiyan, Ermeniler ve Modernite: Gelenek ve Yenileşme/Özgüllük ve Evrensellik Arasında Ermeni Kimliği, çev. Altuğ Yılmaz, 2001).

(Bu kitabın, Ermeniler için yayın yapan Aras Yayınları arasında çıktığını da belirteyim.)

Ermeniler, siyasî kimliklerini bağımsız bir devlet vasıtasıyla ifade edememişlerdir. Kiliseye bağlanarak bir bakıma “kendilerini” bulmuşlardır.
Diyebiliriz ki; kilise, Ermenilerin dinî olduğu kadar siyasî hayatında da baş rol oynamıştır.

Gregoryen Kilisesi etrafında oluşan bütün etno-kültürel değerler “Ermenilik” adına sahiplenilmiştir.

Ermeniler, Gregoryen olan her etnik unsuru Ermeni, Gregoryen Kilisesi mensuplarının yaşadığı her bölgeyi de “tarihî Ermeni” toprağı saymışlardır.

Ermeni megalo ideası “Hay Dat doktrini” ne göre; Ermeniler tarih boyunca mağduriyet içinde yaşamışlardır. Bu yüzden söz konusu, bu etno-psikolojik travma hâlinin bir ürünü kabul edilmektedir. Bu travma hâlinin en öne çıkan özellikleri; kendini kaderin, olayların ve baskıların kurbanı olarak görme, başarı ve tatmin ihtiyacını karşılamak amacıyla yenilgileri zafermiş gibi kutsama ve yüceltmedir.

“Hay Dat doktrini”nin teorik esasını, “komşulardan duyulan korku” şeklinde özetlenebilecek bir etno-psikoloji oluşturmaktadır. Bunun sebebi de Ermenilerin tarih boyunca bağımsız bir millî devletlerinin olmayışıdır. (M. N. Sezgin, “Ermeni ’Megalo İdea’sı: Hay Dat”).

Arslan TEKİN, 2 Mayıs 2014
arslantekin53@yahoo.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x