NİNNİ
“Ben çocuklarımı ninniyle değil duayla büyüttüm.” demiş bir şarkıcı kadın. Adı lazım değil; adını desek, bunları ünlendirenler, tanıtımlarını yapanlar kervanına katılacağız o zaman… Bu kadını ne bilirim, ne bir şarkısını dinlemişliğim var. Şarkıcıymış, ünlü sanatçı (!) bu tiplerin sanları oldu günümüzde. Bu kişinin en yeni özelliği şuymuş, bu nedenle başlıklara çıkmış adı: Kapanmışmış yenice. Moda deyimle, “ tesettüre girmiş.” Söyledikleri evlere şenlik:
“Oğlum Bera’yı hafız yetiştirmek istiyorum. Eğitimi için de özellikle imam hatip düşünüyorum.”
Kendisi şarkıyla, sesini satarak parayı götürecek. "Bu kadar dinciysen, ne işin var bu meslekte? Elinin hamuruyla erkek işinde, erkeklerin arasında? Hem erkeğe sesini duyurmak olur mu? Ne ayıp… Dizini kır, otur evinde, koca parası ye!" Mesleği şarkıcılık. Oğlu sanırım daha bebek, büyüyünce hafız olacak. Hafız kuranı ezbere okuyan demek. Şimdi soralım, hafızlık diye bir meslek var mı? Varsa, ne yapacak? İşinin adı ne olacak? Hafız yetişince oğlu, nerede işini işleyecek? Parayla hatim mi indirecek? Okulunu da seçmiş: İmam hatip. Nedenmiş bu okul? Yanıtı arkadan geliyor:
“Allah’ını, peygamberini ve kitabını tanısın.”
Demek ki bu okula giden Allah’ını, kitabını tanıyor. Diğerleri dinsiz. Kitapsız. Peygambersiz. Cumhuriyet’in okulları, İmam Hatip dışında işe yaramaz. Boşuna “Din dersi” konuyor okullara. Boşuna seçmeli ders olarak, “Peygamberin Hayatı”, “Kuran” dersleri kondu daha pek yakında hem de... “Kuran Kursu” ders adını aldı okullarımızda. Ellerinden gelse Matematik, fizik…yasaklanacak. Kutsal kitabın dersi olurmuş gibi, Kuran kurslarının “Kuran Dersi” diye okullara ders olarak sokulması, peygamberin yaşamının Din Dersi’nden ayrı tutulup seçmeli bir derse döndürülmesi; çocuklarımıza, eğitimimize yapılan, eski yazıyı geri getirme amaçlı türlü çeşitli yobaz saldırılar yetmemiş… Anlaşıldı, bu kafaya ne yapılsa yetmeyecek. Daha önceleri, bu son konan iki ders yokken din iman bilmiyor muydu okul çocukları? Tek imam hatipli mi dinini biliyor? O zaman bu kadar dinci (dini kullanan), bu kadar yobaz, bu kadar Cumhuriyet, aydınlık, bilim ilim karşıtı, dini kullanan bölücü vatan haini nasıl yetişti? Ünlü psikolog Üstün Gökmen geçenlerde bir konuşmasında dinleyicilerine sormuş: “Din dersi notu herkesin beş (pekiyi). İyi de, bu kadar ahlaksız, hırsız nereden çıktı?”
Dünya nerede, bunların örümcekli kafaları nerede? Ortaçağda kalmış akıllar. Batı bilim adamı, bilim kadını, çağdaş bireyler yetiştirirken, din kişinin vicdanını ilgilendiriyorken, devlet yönetimine karıştırılmazken, bunların yetiştirebildikleri, ancak ezber yapabilen, ne dense kafa sallayan, kadını aşağı gören, kadın erkek arasında ayrımcılık yapan, kadını eve kapatan, düşünmeyi, araştırmayı, sorgulamayı, hesap sormayı bilmeyen, birey olamayan insanlar… Böyle yetişecek bir kuşak, Batı’nın tutsağı; yayılmacı, sömürgeci küresel çeteye asker, güçlünün ayağına kapanan, boyun büken, vatan nedir bilmeyen, paraya tapan köleler olacak…
“Ben çocuklarımı ninniyle değil duayla büyüttüm.”
Bu sözler bir moda dergisine denmiş. Alın derginin adı: “Aysha”. Hem din, iman diyeceksin. Türban takanlarla parlak kapağını süsleyeceksin. Hem de dergini yabancı dille çıkaracaksın. Bu tür dergileri alana, diline düşmanlık eden bu tür yayınlara destek verenlere ne demeli?
Böyle abuk sabuk, aptalca sözlerle ünlü olmaya, gündemde kalmaya çalışanlara hiç aldırmamalı aslında. Bunları amaçlarına erdirmemeli. Görmezden gelmeli, vız gelip tırıs gitmeli duyanlara, bunların ağızlarından çıkan saçmalıklar… Her gün biri, ortalık soytarılarından biri, bir şey diyor. Ortam da uygun ya, haydi hop, diyen, dediğiyle haberlerde, köşe yazılarında, başlıklarda… Boy boy da resmi çekiliyor, bilen bilmeyen, tanıyan tanımayan bunların dediklerini çekiştire çekiştire birbiriyle paylaşıyor. Karınca örneği, herkes bunların işini görüyor, tanıtımları yapılıyor… Çirkin yüzleri, yeniden, yeniden basında yayında…
Çocuğunu ninniyle değil duayla büyütmüşmüş… Övünerek dediği söze bak!
Cahilliğin dik alası bir söz. İktidar yandaşlığı, yalakalık, dini kullanarak dinci(dini kullanan)iktidarın gözüne girme, kara yobazlara göz kırpma, “Beni kayırın kollayın, dağıttığınız sadakalarda, çaldığınız çırptığınız paraların paylaşımında beni de görün, payımı unutmayın ha!” demek, bu sözlerle gündeme gelmek…
Şimdi ağzı bozmadan olmayacak: “Vay anasını sayın seyirciler!” derlerdi eskiden sunucular maç anlatırken, şaşırtıcı bir davranışa: “Vay anasını…”
Ninnilere bilgisizce söz atanlara, ninniyle çocuk büyütmediğiyle övünen böyle yarı cahillere susanlara, bunlara söyleyecek sözü, diyecek tek bir sözcüğü olmayanlara bu yazım. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Eğer bilerek bunu diyorsan, ona ayıp değil vatana ihanet denir…
Yazım, ninni üzerine. Ninnilerimiz üzerine. İsteyen yazının ilk bölümünü yok sayar, sinirlenmek, üzülmek istemez, yalnızca bu bölümü okur, okutur; isteyen her iki bölümü de.
*
Ninnilerimiz:
Ulusları yaşatan kültürleridir. Kültürü (ekin- ekinç) besleyen de o toplumun dilinin ürünleri… Masallar, destanlar, ağıtlar, türküler, tekerlemeler, bilmeceler, maniler, ninniler… Say, böyle uzar gider… Ninniler, bu sözlü ürünlerin en başta gelenleridir. Her anne, ninni bilir, ninni söyler; bilmese bile uydurur yine söyler… Söylediğinin şairi de kendisidir, ezgisini yakan da… Yalnız anne mi, evde kim isterse çocuğa ninni söyler… Anne, ninniyle, söyleyemediği duygularını, dileklerini, sıkıntılarını da söyler… Bir acısı varsa, ninnisini ağıt gibi yakar… Ninniyle bedduasını (ileniş) da eder. Düşmanına, kötüye sövgüdür böyle ninniler… Kimi ninniler de Allah’a yakarıştır. Çoğu ninni, iyilik dilemek, çocuğu övmek içindir. Çocuğunun babası veya bir yakını uzaktaysa annenin, özlemini, ayrılık acısını, çocuğuna söylediği ninniyle dile getirir.
Gelecek için iyi dilekler dilenir ninniyle… Kimi zaman, çocuğu korkutmak, sindirmek, ona gözdağı vermek için de söylenir ninni… Çocuğa kim olduğunu, soyunu sopunu anlatırlar ninniyle anneler, nineler…
Ninni, yüksek duygular öğretir çocuğa, ninniyle iyilik güzellik istenir… Güzel bir ezgiyle, sevgiyle söylenen ninni, çocuğun kulağını eğitir, gönlünü yüceltir… Anneyle çocuğu, birbirine bağlayan bir bağdır ninni… Sevgi köprüsüdür… Çocuk için ninni, dilinin, ilk özgün eseridir… Ninni çocuğun benliğini şekillendirir, diliyle bağını kurar, sağlamlaştırır…
En çok da, dinsel anlamda yakarış, dileyiş sözleridir ninniler. Ninniyle Allah’a yakarır anneler… Ninni, düşünceleri, içten, katıksız, yalansız söyleme yoludur… Sevgiyi, yüreğini anlatma, kurduğu düşleri açıklama, yapacakları için söz verme, kavuştuklarına, durumuna bir tür şükretme biçimidir…
Her ulusun ninnisi vardır. Türk ninnileri ise bir başkadır.
Bizim ninnilerimiz, bir uçsuz bucaksız denizdir. Yeni doğana, biraz büyüyüp, ele avuca gelene ayrı ayrı seslenilir ninnilerde… Kutlama, sevme, beğenme, övme, öğüt verme ninnileri ayrıdır. Dua anlamlıları ayrı, özlem anlatanı ayrı…
Ninni, bebek türküsü demek. Ninni, bebeğin anadiliyle ilk tanışması, ilk duyduğu sevgi, övgü, yergi, alkış, kargış, yakarış - dileyiş (dua) sözleri… Çocuğa dilini öğreten ilk ezgilerdir ninni… Çocuk ayaklandıktan sonra da, üç dört yaşına gelene kadar da, ninni söylemeyi kesmez anneler, ninni, istenirse yıllarca söylenir…
Çocuğa ninniyi, çocuk kucaktayken, beşikte, salıncakta, yatağında yatarken söylerler…
Nenni çalmak, ninni söylemek, ninni demek…
Ninni sözü, Azeri Türkçesinde “laylay - layla” , Kazak Türkçesinde, “eldiy”, Türkmenlerde” leyle”, Uygur Türkçesinde “ayley - allay”, Çağatay Türkçesinde “elle”, Özbek Türkçesinde, “allo”, Kırgız Türkçesinde, “alday” diye söylenir. Kıbrıs’ta da Türkler, ninniye ninni derler. Halk ozanımız Karaca Oğlan, bu sözü, bir koşmasında, “Nen eyle” diye söyler. En az, bin yıl öncesinden beri söylenen, dilimizde olan bir sözdür “ninni”…
Ninni sözü, ninnilerin sonlarında söylenen, yineleme sözüdür aynı zamanda. Ninni, çocukları uyutmak, avutmak için söylenir genellikle… Sevgiyi anlatmanın, sevmenin, iç dökmenin bir yoludur ninni.
Hoşa giden, insanı yatıştıran sesler için, “Ninni gibi geldi.” “Ninni gibi insana uyku getiriyor.” denmez mi?
Ninninin şekli maniye benzer. Yedi sekiz hecelik, bildiğimiz maniler. Ninninin böyle dört dizeli olanı çoktur. Kulağa hoş gelecek sözlerden sonra, asıl denecek söz, son iki dizede denir. Birinci, ikinci, dördüncü dize uyaklı, üçüncü dize serbest söylenir.
“E’lerin e’si gelir, / Beşikten sesi gelir, / Nice nice yerlerden, / Akar nasibin gelir!” Ninni…
Bu da bir başka konulusu, övgü, yine mani türünde:
“Kabuğu var, içi yok, / Dan din eder pek çok, / Herkes sever yavrumu, / Çünkü kimselerde yok! Ninni…
Üç dizeli olanları da var:
“İstanbul’un yolu yokuş, / Kağnı gelir ıkış ıkış, / Nedir bu kestane bakış?” Ninni yavrum, ninni…
Yöreyi öven sözlerle başlar bazısı, bu oğlana söylenmiş:
“ Karaman’ın tel helvası, / Annesinin al elması, / Babasının cep aynası!” Oğlum ninni, ninni…
Bu da kıza:
“ Kızım kızım ak kızım, / Beyaz ipek bük kızım, Halayıklar dokusun, / Sen üstüne tak kızım!” Ninni kızım sana ninni…
Tekerlemelere benzeyen ninnilerimiz de var:
“Karga karga gak dedi, / Çık yollara bak dedi, / Al şu mavi boncuğu, / Beşiğine tak dedi!” Bir tanecik yavrum ninni…
“ Fış fış fış (hu hu hu) kayıkçı, / Kayıkçının küreği, / Akşama fincan böreği, / Tüp tüp( hop hop) atar yüreği!” Uyusun da büyüsün ninni…
Sevgiyle ilgili olanlardan bir kaçı:
“Uyu demeye geldim, / Kaymak yemeye geldim, / Kaymak yemek bahane, / Seni sevmeye geldim!” Ninni yavrum ninni…
“Kuzu meler anasına, / Kuşlar uçar yuvasına, /İşte geldin bir yaşına!” Nenni gayri balam nenni…
“Ninni derim dertli dertli, / Uyur oğlum (kızım) tatlı tatlı, / Benim yavrum pek kıymetli!” Uyu yavrum ninni ninni…
Övgü- yergi ninnileri:
“Şu dağların çeşmesi, / Hoş olur su içmesi, / Bebeğim bebeklerin seçmesi!” Uyu bebeğim uyu ninni…
“Yavrum göklerin yıldızı, / Yüreğime vurdu sızı, / Anası da Türkmen kızı!” Ninni yavruma ninni…
“ Dandin dandin dan çiçeği, / Süpürgenin mor çiçeği, / Çirkin ana, çirkin baba, / Bu nerden gelmiş gül çiçeği?” Ninni…
“Oğlumun odası var, / Gümüşlü aynası var, / Kızım (oğlum) kendi güzel amma,/ Bir çirkin babası var!” Ninni anam ninni…
Sızlanma, yakınma ile ilgili ninniler:
“Ninni de çağam ninni, / Çağam uyur beşikte, / Ana ağlar eşikte, / Ninni de çağam ninni!”
“Ninni deyin melekler, / Kabul olsun dilekler, / Heba olup gitmesin, / Çektiklerim emekler!” Ninni, ninni, ninni, ninni…
Ayrılık, özlem üzerine olanlar:
“Nenni derim nesi var? / Ak kalaylı tası var, / Gurbette babası var!” Nenni yavrum nenni…
“Patlıcanı soyamadım, / Güvecime koyamadım! / Baban gitti askere, /Babana doyamadım!” Ninni…
Korkutma ile ilgili:
“Ninni derim sallarım, / Artık düştü kollarım, / Uyumuyor yumurcak, / Şimdi babasını yollarım!” Ninni…
“Karga seni tutarım, / Kanadını yolarım, / Yavruma yan bakanın, / Gözlerini oyarım!” Ninni yavruma ninni…
Gelecek için dilekler, adaklar:
“Bahçeye gül dikelim, / Çıkıp yollara bakalım, / Baban bir gün gelirse, / Camiye mum dikelim!” Ninni yavrum ninni…
“Minarede bir kuş var, / Kanadında gümüş var, / Yavruma babasının cebinde, / Türlü türlü yemiş var!” Ninni…
“Uzun kavak boyun olsun, / Selvi söğüt dalın olsun, / Akan ırmak ömrün olsun!” Ninni yavrum ninni…
Büyüme ile ilgili ninnilerimiz de çoktur:
“Ninni desem dağlar uyur, / Dağlarda laleler büyür, / Benim yavrum kalkar yürür!” Ninni yavrum ninni, uyusun da büyüsün ninni…
“ Dandini dandini dastana, / Danalar girdi bostana… ” tekerlemesiyle başlayan ninniyi bilmeyen, söylemeyen anne bulabilir miyiz?
Ninniler böyle sürer gider… Çocuğuna sevgiyi bundan güzel nasıl anlatır bir anne:
“ Sen güneşsin ömrüme, / Yaraşıksın gönlüme, / Sen hayatın özüsün, / Yüreğimin közüsün!” Ninni yavrum ninni…
Yakarışsa (dua), işte yakarış!
“Ninni diyeyim uyusun, / Gözünü güller bürüsün, / Mevla’m, ömür ver, yürüsün!” Ninni kuzum, sana ninni…
“Uyu gözlerin süzülsün, / Alnına devlet yazılsın, / Kara yazılar bozulsun!” Ninni kuzum, ninni, ninni…
Bunlardan başka ninnili türkülerimiz, ninnili şiirlerimiz var. Efsane (söylence), ağıt türü ninnilerimiz yüzyıllardır yaşıyor, kuşaktan kuşağa söylenip anlatılıyor.
Amil Çelebioğlu’nun hazırladığı, “Türk Ninniler Hazinesi” bu konuda derlemeleri toplayan bir baş yapıt. Meraklısı alıp okumalı.
Hasan Âli Yücel’in(Köy Enstitüleri’nin kurucusu, eski bakan) “Ninni” adlı şiirinden bu dizeler:
“Uyu yavrum, uyudukça büyürsün, / Uyanınca güzel günler görürsün, / Şimdi yat ki sonra koşar, yürürsün.”
Şiirin bu dizeleri hepimize derstir:
“Yurda neşe vereceksin, ninni!/ Yurt bahçedir, sen çiçeksin ninni!"
Bu dizeler de, şiirin son dizeleri:
“Bütün Türklük seni bekler, ninni!/ Senin için bu emekler, ninni!”
“Türk Çocuğunun Ninnisi” ( Hasan Tahsin Okutan) şiirinden alttaki bu bölüm:
“Ninni, derim uyursun, ninni, / Şanlı Türk soyusun, ninni, / Susuz kalan çöllerde, ninni, / Hayat veren kuyusun, ninni! / Benim yavrum körpe Türk, ninni, / Bilgi sanat ona kürk, ninni,/ İçki ile kumardan, ninni, / Yolsuzluktan çabuk ürk, ninni!”
Ziya Gökalp’in (şair, yazar) ninnili şiiri. Şiirin baş bölümünü yazalım:
Şehit Haremi (Beşik Sallarken)
“Uyu yavrum uyanacak günler var; / Yarınları gözetleyen dünler var; / Baban şehit, izlerinde ünler var; / O izlerde sen de dolaş ninni, / Öç gününe tezce ulaş, ninni!”
“Uyu yavrum, yine şimşek çakıyor, / Şehit baban gelmiş bize bakıyor, / Yarasından kızıl kanlar akıyor, / Bu yarayı, dur, bağlayım ninni! / Sen ağlama, ben ağlayım, ninni!”
“Uyu yavrum, uğur değil yas tutma, / Beybabanın öğüdünü unutma, / Şimdi uyu, yarın hasmı unutma. / Uyudukça gücün artar, ninni! / Çabuk büyü, yurdu kurtar, ninni!”
Bu da ninni şiirlerden, adı “Nenniler”.
“ Alpaslan ol, büyü yavrum, / Gel ağlama, uyu yavrum, / Bil içtiğin suyu yavrum, / nenni yavrum, nenni, nenni!”
“ Yiğit ol hep erce yaşa, / Hakk için gir hak savaşa, / Devlet başa, kuzgun leşe, Nenni yavrum, nenni, nenni!”
Çanakkale Şehitler Ninnisi de var. Bir zamanlar plağa (Ayda Sönmez)okunmuş. Duymuş muydunuz?
“ Çanakkale’de kanlı cihat olundu, / Anneciğim söyle babamız ne oldu?/ Yoksa Çanakkale’de şehit mi oldu?/ Ninni söyle, yetim yavrun uyusun, / Uyusun da ninnilerle büyüsün, ninni!”
Karaca Oğlan’ın nennili koşması:
“Mestanedir Karac’oğlan mestane, /Güzel olan gül gönderir dostuna, / Yatır beni kız dizinin üstüne,/ Nen eyle de (nennile de) kaşın gözün süzerek!”
Ninnili türkülerimiz, ninnili ağıtlarımız ne çoktur. “İncili Bebek” ninnisinin öyküsünden filmler bile çevirmişiz, ninninin türküsünü yakmışız… Bir göçebe obanın öyküsü. Devenin sırtındaki beşikten bebeği kapan kartala yakılan ağıt…”Boş Beşik” yine benzer konulu.
“Çamlıbelden çıktım yayan, / Dayan ey dizlerim dayan, / Baban atlı, anan yayan!” Nenni nenni, nenni bebek oy…
“Alageyik” , yörüklerimizden (göçmen Türk), Türkmenlerden bir öykü, bir ağıt… Bebeği deve üstünden göç sırasında kuzgunlar kapmıştır. Bu söylencelerde hep, zor bulunan, geç kavuşulan tek evladın yitirilişi anlatılır…
“Neyleyim neyleyim, kulu neyleyim,/ Nenni nenni demedik dili neyleyim!”
Ninni okumamakla övünen zavallılara gitsin bu bilgi de:
Peygamberlerle ilgili “Ninni ilahisi” denilen şiirler de vardır. Bunlardan biri Hazreti peygamber (S.A) içindir. Mevlitlerde, bebek törenlerinde okutulurlar…
Yine derler ki peygamberimizin kızı Fatma, çocukları Hasan ve Hüseyin’e ninni yerine geçen şiirler okurmuş.
Bu türden, öğüt veren bir Kastamonu ninnisiyle sözü bağlayalım:
“Ninni demek ar olmaz, / Mümin kalbi dar olmaz, /Ana şefkatsiz olmaz! ” Uyu yavrum ninni!”
Feza Tiryaki, 8 Şubat 2015
Ek:
https://www.youtube.com/watch?v=wmaW6qms_dA (Dandini dandini)
https://www.youtube.com/watch?v=0Hf9stPqoKQ (TRT Çocuk, Eşekli ninni)
https://www.youtube.com/watch?v=ucnzNsoIKgQ ( Annesi, babası onu çok severmiş)
https://www.youtube.com/watch?v=hwGct1jM2fQ (TRT Çocuk, Ninni)
https://www.youtube.com/watch?v=btS6a2XyS3s (Benim annem)
https://www.youtube.com/watch?v=-H6bPX3tDHE ( Çamlıbelden çıktım yayan)