O sessiz oy!.. / Ahmet TAKAN

O sessiz oy!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Sal Eki 06, 2015 11:35

YSK’daki kapışmanın perde arkası...

O sessiz oy!..


Resim
Onca tartışmaya ve sarayın ağır baskısına rağmen YSK’nın aldığı “sandıklar taşınmasın” kararı bence “şok” niteliğindeydi. Önce, bu kararın alındığı geçtiğimiz Cumartesi günü yapılan toplantının perde arkasına dönelim. Biliyorsunuz; YSK’nın sandık taşıma taleplerini reddettiği karar oy çokluğu ile, 4’e karşı 6 oyla alındı. YSK Başkanı Sadi Güven de sandıkların taşınması yönünde oy kullandı.

Kurulda oylamaya geçilmeden önce gergin anlar ve sert tartışmalar yaşandı. Kurul, adeta ikiye bölündü. Sandıkların taşınmasını isteyenlerin ana argümanı “şehit cenazelerinin mi gelmesini istiyorsunuz” diğer tarafın ise “devlet egemenliğini mi terk edecek” şeklindeydi.

Sandıkların taşınmasını isteyenler, karşı tarafa “şehit veballerini nasıl kaldıracaksınız” diye yükleniyordu. Buna karşı görüş bildirenlerin ortak savunması ise şöyleydi;

“Biz burada hukuk konuşmuyoruz. Başka konulara giriyoruz. Her şeye rağmen hukuk ne diyorsa o olsun. ‘Güvenlik nedeniyle sandıkları taşıyalım’ diyorsunuz ama böyle bir mevzuat yok. Yarın eğer taşıdığınız seçmenlere bir şey olursa vebal altında kalırsınız. Bize ‘şehit veballerini nasıl kaldıracaksınız’ diyorsunuz bu doğru, ancak burada güvenliği sağlamak bizim işimiz değil. Güvenliği sağlamak devletin işi. Biz sadece hukuk kuralları içinde karar vermek zorundayız.”

Kurulda tartışma, o kadar şiddetlendi ki; “self determinasyon”a kadar geldi.

“Devlet eğer oraya sandık koyamazsa böyle bir hak talep edebilirler. Ne demek devletin bir bölgeye sandık koyamaması?.. O zaman, bölgeyi bıraktığınız anlamına gelecek. Yarın çıkıp bunu örnek gösterip, ‘devlet buraya sandık koyamıyor, bölgeyi bıraktılar. Bizim de kendi geleceğimizi belirleme hakkımız var’ derseler ne olacak? Anladık, şehitler gelmesin ama devlet de oraya bir şekilde sandık koymak zorunda. Bu devletin görevi. Sandık koyamamak demek ‘egemenliğim yok’ anlamına gelecek. Devlet bir bölgede egemenliğim yok nasıl der? Böyle bir şeyi kabul edemezsiniz” diye sert tepkiler yükseldi salonda.

Toplantı sırasında bir üye hiç konuşmadan hatta başını kaldırmadan tartışmaları dinliyordu, sadece not alıyordu. Oylamaya geçildi. Herkes nefesini tutmuştu. O üye, tek cümle etti; “sandıklar taşınmamalı” dedi ve oyunu kullandı. Eğer toplantıda sonuç 5-5 olsa başkanın dediği olacaktı. Oylamanın ardından o üyenin “hiç olmazsa hukukun dediği oldu, vicdanım rahat” sözleri duyuldu. İşte, böyle bir toplantı sonucunda sandıkların taşınmaması kararı çıktı.

Sarayda ise R. Erdoğan’ın, önüne gelen herkese attığı sert fırçalar ortalığı inletiyordu!..


Kafası karışanlar için terör kitapçığı

Soru: Neden bu kadar çok şehit veriliyor?

Cevap: Çünkü teröristler saldırıyor. Şehitlerin çoğu asker/polis operasyonlarından değil, terörist saldırılarından kaynaklanıyor.

Soru: Teröristler ne cüretle bu kadar pervasız saldırabiliyorlar?

Cevap: Çünkü teröristler eskisi gibi saldırıp kamplarına kaçmıyor. Saldırdıktan sonra şehir içlerinde barınabiliyorlar.

Soru: Teröristler bölgede halkın üzerinde neden bu kadar etkili?

Cevap: Devlet “çözüm süreci”nde PKK’ya operasyon yapmadı. PKK, bu dönemde şehirlere silahlarıyla beraber yerleşti. Devletin ses etmediği teröriste halk ne diyebilir ki?

Soru: Uzunca bir süre şehit cenazesi gelmemişti. Aslında her şey iyi gitmiyor muydu?

Cevap: Boş tüp yanar mı? Yanmaz. Tüpün yanması için dolması lazım. Ama dolarken de yanmaması lazım ki kaza olmasın. PKK’nın da bugünkü gibi saldırabilmesi için göze batmadan şehirlere yerleşmesi gerekiyordu.

Soru: Peki devlet bunu görmedi mi?

Cevap: Devlet görüyordu. Kendini idare eden hükümeti de uyarıyordu. Sonra hükümet devletleşti. Olanları görüp de önlem almak isteyen bürokratları değiştirip yenilerine “aman ha operasyon yapmayın” dedi.

Soru: Buna inanmak çok zor? Neden böyle bir şey yapsın ki bizi yönetenler?

Cevap: Evet buna inanmak zor gelir. 28 Aralık 2011’de Uludere olayında 34 kişi öldü. O güne kadar birçok teröristin öldürüldüğü operasyonlar o gün bıçak gibi kesildi. Sonrasında teröristlere tek mermi atılmadı.

Soru: Hâlâ anlamadım?

Cevap: Şehit cenazesi gelmesini kimse istemez. Şehit olmayınca hükümet terörü bitirmiş gibi halktan oy aldı. Ama Uludere olayından sonra başlayan çözüm süreci PKK’ya hayat verdi. O güne kadar ağır zayiat veren örgüt o günden sonra operasyon yapılmamasını fırsat bilerek binlerce eleman kazandı ve eğiterek şehirlere gönderdi.

Soru: Bu süreçte her iki taraf da kazançlı çıktı yani?

Cevap: Bu sürecin tek kaybedeni Türkiye ve milletimiz oldu. PKK, çok güçlendi. AKP ise “analar ağlamıyor” diye siyaset yaptı. Ama, kimse “örgüt ne haldedir, ileride bize dokunur mu” diye sormadı. Aslında sorulmalıydı. Çünkü gelip teslim olan terörist bile yoktu. Bunlar nerede, ne yapıyor diyen olmadı.

Soru: Soranlar oldu. Ben hatırlıyorum. Bazı güvenlik güçleri, “PKK’ya alan açılıyor” diye isyan ettiler, istifa bile ettiler. Sahi ne oldu onlara?

Cevap: İşte bunlar hükümeti uyarmaya çalışan bürokratlardı. Bir kısmı hapishanede, bir kısmı ise artık görevinde değil. (3-5 soru kaldı. Onlar da yarına...)

Ahmet TAKAN, 6 Ekim 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: O sessiz oy!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Çrş Eki 07, 2015 12:08

Yalta’ya doğru!..


Resim
“Kafası karışanlar için terör kitapçığı” başlıklı yazımıza dün kaldığımız yerden devam edelim...

Soru: Peki, bir değil iki değil yüzlerce terör saldırısı oldu son 2 ayda... Bu saldırılar neden engellenemedi?

Cevap: Hükümetin kendini uyaranların yerine atadığı bürokratlar tüm terör operasyonlarını kapattı. Yıllardır takip edilmeyen ve operasyon yapılmayan örgüt sokak savaşı başlatacak seviyeye geldi. Asıl mesele buydu. PKK, bu noktaya geldikten sonra terör bölgesinde devlet güç kaybetti. Birçok yerde PKK paçavraları kendini göstermeye başladı. Operasyon yapma kabiliyeti sıfırlanan güvenlik güçlerinin etrafındaki çember daraldı.

Soru: Neden, operasyon yapıp teröristleri tam manası ile etkisiz hale getiremiyorlar?

Cevap: Maalesef getiremezler. Çünkü istihbarat yok yani tespit de yok. Aslında bu saatten sonra olsa da işe yaramaz. İş şehir savaşına döndü. Devlet, PKK’nın halk üstündeki baskısını kırıp hâlâ yanına çekemiyor. Emniyetten, Jandarmadan dışarı çıkan araçlar mayınla veya roketle patlatılıyor. Güvenlik güçlerimiz lojmanlarının önünde, hanımlarının çocuklarının yanında şehit ediliyor. Şehirlerdeki PKK’nın mühimmat depoları yerli yerinde duruyor. Asker hâlâ kışlasında bekletiliyor.

Soru: Bütün bunlar AKP tek başına iktidar olsaydı olmayacaktı ama değil mi?

Cevap: Olacaktı ama bu kadar erken değil. Doldurulan tüp bir yerde yanmaya başlayacaktı. Yoksa, neden doldurulsun ki? Yoksa, neden PKK’nın güçlenmesine izin verilsin ki? Şehirlere yayılan teröristlerin elbette bir amacı vardı. Bu amaç ise sadece AKP’ye iktidarı sunmak değildi. Oslo’da verilen sözlere bakmak lazım. MİT görevlisi, “şehirlerin bombalarla doldurulmasına sessiz kalıyoruz” demişti. Elbette bunun bir karşılığı vardı.

Soru: AKP’ye oy atmadığım için pişmanlık duymalı mıyım?

Cevap: R.Erdoğan’a bakarsan duymalısın. Çünkü, 400 milletvekili istemişti. Hatırlar mısın? Eğer 400 milletvekili olsaydı R. Erdoğan devlet başkanı olacaktı. İşte, o zaman bugünlerde şehit haberleri almayacaktık, ama ileride şehit haberleriyle beraber eyalet sistemi kandırmacasıyla “özerklik” haberlerini de alacaktık. Yani, ağzına kadar doldurulan tüp elbette ki patlayacaktı. Bence, onlara bu fırsatı vermediğin için gurur duymalısın!

Soru: Bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?

Cevap: Ülkeye tekrar sağduyunun hâkim olması lazım. Ülkede gerilimden, kutuplaşmadan ve gerçek kandan beslenenlerin artık etkisini yitirmeleri gerekiyor. 1 Kasım bunun için bulunmaz bir fırsat. Vatandaş, kırmızı kartını çıkartır, ülkede her kesime ve herkese hitap eden bir hükümet kurulursa, tansiyon düşürülürse ülkenin tekrar bütünlüğü sağlanabilir.

Şimdii!..

30 yıllık bölücü terör örgütü PKK ile sürdürülen inişli çıkışlı mücadele sürecini tekrar gözden geçirin!..

Gelelim, sözde çözüm sürecinde terörle mücadele eden devlet görevlilerini “hain ve paralel” ilan edenlere... Bugün de, 2012 Eylül ayından bu yana bizzat atadıkları sözde çözüm süreciyle uyumlu çalışan Valileri ve kurumları suçlayarak devlet aklını şizofren hale getirip gerçek dünyadan koparmaya çalışıyorlar. Böyle bir ortamda terör örgütü aktif saldırı stratejisini uygulamaya koyduğunda bütün bağışıklık sistemi çökmüş bir devletin ne kadar başarılı olabileceğini ise zaman gösterecek. Gerçeklerden tamamen kopmuş “Başbakan” Ahmet Davutoğlu’nun “terör örgütünün belini kırdık” açıklaması ise bu ihanet sürecinin medya ayağında, propaganda malzemesinden başka bir şey ifade etmemektedir.

Bu ülkenin devlet kurumlarını, siyasi projelerinin dönemlik aygıtı haline getirenlerin, terörle mücadele-müzakere sarkacında uluslararası oyunların birer aktörü olduğunu anladığımızda çok geç olacaktır. Bu sarkacı yönetenlerin halkı aldatmak için söylediği yalanların peşinden yetişmek mümkün değilken, dün “operasyon yapmayın”, bugünse “terörle mücadele edin” dedikleri Valilerin kurumları nasıl yönetecekleri bir muamma haline gelmektedir. Bu karmaşık denklemde sözde Valilerin ve içi boşaltılmış kurumların terörle mücadelesinin bölgede büyük bir halk ayaklanmasına neden olabileceğini 2006’daki Diyarbakır olayları, 6-7 Ekim “Kobani” ayaklanması gösteriyor. Devletin stratejik aklını bitirenlerin belki de nihai amacı, terörle mücadele görüntüsünde halk ayaklanması başlatmaktır... Kim bilir!..

Rusya’nın, savaş uçakları ile yurdumuza girdiği şu günlerde, ABD ile danışıklı dövüş yapmadığı, kayıkçı kavgası seyretmediğimizin garantisini kim verebilir. Olup bitenlerin uluslararası güçlerin bölgeye ve vatan topraklarımıza tamamen oturması için kirli bir tezgâh olup olmadığının sorusunun cevabını almaya çok yakınız.

Güncellenmiş Yalta canımızı çok yakacak!..

Ahmet TAKAN, 7 Ekim 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x