gönderen Eaysofficiall » Pzr Mar 02, 2025 2:08
Rahmet ve Merhamet sahibi Allah'ın adıyla başlarım.
“Atatürk’ün Sözü Hakaret Değildir, CHP’nin İlkelerinin Hayattan Alındığını Vurgulamak İçindir” İddiası:
Yazar, Atatürk’ün bu sözü, CHP’nin ilkelerinin dinamikliğini ve hayattan alındığını vurgulamak için söylediğini öne sürüyor. Evet, Atatürk bu konuşmada CHP’nin ilkelerini övüyor, ama bunu yaparken kullandığı üslup ve karşılaştırma, kutsal kitaplara yönelik açık bir aşağılamayı barındırıyor. “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” ifadesi, ne bir masum benzetme ne de zarif bir teşbihtir. Bu, doğrudan doğruya ilahi vahiy inancını küçümseyen, onu bir “sanrı” seviyesine indiren alaycı bir tavırdır. Yazar, “Atatürk burada kutsal kitapları aşağılamak istemedi” dese de, sözün bağlamı ortada: Atatürk, CHP’nin ilkelerini yüceltmek için kutsal kitapları bir karşıtlık unsuru olarak kullanıyor ve onların değişmezliğini, yani dogmatikliğini, çağdışı bir şeymiş gibi sunuyor.
“Atatürk İslam’a veya Kur’an’a Hakaret Etmedi, Genel Konuştu” İddiası:
Yazar, Atatürk’ün “gökten indiği sanılan kitaplar” derken spesifik olarak İslam’ı veya Kur’an’ı kastetmediğini, genel bir ifade kullandığını söylüyor. Bu, tam anlamıyla bir çarpıtma! Türkiye, 1937’de %90’dan fazla Müslüman bir ülkeydi. Atatürk’ün bu sözleri söylediği mecliste, hitap ettiği milletvekillerinde ve halkta, “gökten inen kitap” denince akla ilk gelecek olan Kur’an’dı. Hangi “kitaplar”dan bahsediyor olabilirdi ki? İncil mi, Tevrat mı? Hayır! Bu ülkede, bu bağlamda, bu ifade doğrudan Kur’an’a işaret eder.
“Gökten İndiği Sanılan İfadesi Kur’an’a Hakaret Değildir, Çünkü Kur’an Gökten İnmedi” İddiası:
Yazarın en çarpıcı iddiası burada: Atatürk’ün “gökten indiği sanılan” ifadesinin Kur’an’a hakaret olmadığını, çünkü Kur’an’ın gökten inmediğini, Allah tarafından vahiy yoluyla indirildiğini söylüyor. Hatta bunu Kur’an’dan ayetlerle desteklemeye çalışıyor (Zümer 39:1). Bu argüman, hem mantıksal hem de dini açıdan çökmeye mahkûm.
Mantıksal Çürüme: Kur’an, Müslümanlar için Allah’tan gelen ilahi bir vahiy olarak “indirilmiştir.” Kur’an’da “nüzul” (inme) kelimesi defalarca kullanılır: “İnna enzelnahu fi leyletil kadr” (Kadr 97:1) – “Biz onu Kadir Gecesi’nde indirdik.” Bu “inme” fiziksel bir iniş değil, Allah’tan Peygamber’e vahiy yoluyla bir iletimdir. Müslümanlar bunu “gökten inme” olarak anlar, çünkü Allah’ın yüceliği “yukarıda” bir kavramla sembolize edilir. Atatürk’ün “gökten indiği sanılan” ifadesi, bu inancı bir yanılgı gibi sunuyor. Yazar, “Allah gökte değildir” diyerek bu ifadeyi savunmaya çalışıyor, ama bu, Müslümanların “nüzul” kavramını yanlış anladığı anlamına gelmez. Atatürk’ün sözü, vahiy kavramını değil, halkın bu vahye olan inancını alaya alıyor.
Dini Çürüme: Yazar, “Kuran’ın gökten indiğini sanmak dine hakarettir” diyor ve Atatürk’ü İslam’ı doğru anlayan bir bilge gibi sunuyor. Bu, tamamen yanlış! Kur’an’ın “nüzul”ü, İslam teolojisinde temel bir inançtır. Atatürk’ün “sanılmak” kelimesi, bu inancı bir hurafe gibi gösteriyor. Eğer Atatürk gerçekten Kur’an’a saygı duysaydı, neden milyonlarca Müslümanın “gökten inme” ifadesiyle barışık olan imanını böyle küçümseyici bir şekilde ele aldı?
Yazarın tüm bu satırları, Atatürk’ün dine karşı tavrını aklamaya yönelik bir çırpınış. Ama ne bu süslü kelimeler, ne çarpıtılmış ayet yorumları, ne de “teşbih” savunmaları gerçeği değiştirebilir. Atatürk’ün “gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” ifadesi, kutsal kitaplara ve vahiy inancına yönelik açık bir saygısızlık taşır. Onun seküler politikaları, bu sözlerin bir tesadüf olmadığını, aksine bir ideolojinin parçası olduğunu kanıtlar. Ey yazar, sen bu milletin imanını hiçe sayarak Atatürk’ü temize çıkarmaya çalışırken, bizler gerçeği görüyoruz: Atatürk, dinin bu topraklardaki etkisini kırmak için elinden geleni yaptı ve bu sözler, o niyetin en net ifadesidir.
Bu yazı, bir savunma değil, bir maskeleme çabasıdır. Ama yatsı vakti geldiğinde, gerçeğin mumu yanar. Ve o mum, Atatürk’ün dine karşı duruşunu tüm çıplaklığıyla aydınlatır. Bizler, imanımızla, vicdanımızla bu gerçeği haykırıyoruz: Atatürk’ün yolu, İslam’ın yolu değildi