Obama, Irak, Türkiye ve AKPyi bölmeye geliyor!..
Küçüğünden büyüğüne, sağcısından solcusuna, çobanından Cumhurbaşkanına herkeste bir sevinç bir, heyecan
Neymiş; Obama ABD Başkanı olmuş. Eee? ABD Iraktan çekilecekmiş, PKKyla mücadele edecekmiş, bize daha iyi davranacakmış falan. ABD bizim gibi çadır devleti ya, baş değişince, bunca yıldır kan ve gözyaşı üzerinden yatırım yaptığı planları, hedefleri, kırmızı çizgileri de değişecek sanıyorlar. Bilmezler ki, Cumhuriyetçilerle, Demokratlar arasında sadece üslup farkı var. Biri döve döve, diğeri öpe öpe yürür. Mesela Rice, BOPun içinde Türkiye de var dediğinde kıyamet kopmuştu. Ama hala ülkemizde pek sevilen Clinton, TBMMnin ortasında, 20. yüzyılın kaderini Osmanlı İmparatorluğunun dağılması belirledi. 21. yüzyılın kaderini de Türkiye belirleyecek dediği halde, vekillerimizce ayakta alkışlamıştı.
Kürdistanın kurulması ABDnin ana planlarından, kırmızı çizgilerinden birisi değil mi? Kürdistanın kurulmaması, Musul-Kerkükün durumu da Türkiyenin kırmızı çizgileri diye biliniyor. En azından şimdilik öyle
Peki Obama yönetiminde bu meseleler ne olacak, kim kırmızı çizgilerinden vazgeçecek?
En baştan anlatmaya çalışayım:
Şimdi herkes ABDnin Irakta batağa saplandığını sanıyor. Aynı görüşte değilim. ABD Iraka niçin geldi? Lozanla yırtılıp atılan Wilson prensiplerine uygun olarak Kürdistanı kurmak, enerji kaynaklarının üzerine oturmak -özellikle Kerkükü kontrolünde tutmak-, Iraktaki dini ve etnik grupları bir daha bir araya gelemeyecek şekilde birbirine düşürüp, Irakı parçalamak, böylece İsraile tehdit eden bir devleti devreden çıkarmak için değil mi?
ABD şimdi hangi noktada? Kürdistan fiilen kuruldu. Resmileşmesi, daha önemlisi yaşayabilmesi için Türkiyenin tanıması çalışmaları sürüyor
Irakta dini ve etnik gruplar boğaz boğaza. En azından Kürtler tümüyle koptu. Hasılı Irakın bütünlüğü artık bir hayal
Tüm enerji antlaşmaları ABDnin istediği şekilde yapıldı. Sadece Kerkük meselesi askıda. Tahminim ABD, Kürdistanı Türkiyeye tanıttırma vaadi karşılığında Barzaniyi, Kerkük ısrarından şimdilik vazgeçirdi. Herhalde, Sonra biz kendi aramızda hallederiz diye düşünüyorlar.
Bu hedef-sonuç tablosuna göre, ABD Irakta başarısız mı olmuş, başarılı mı? Yüzde 100 başarılı.
Eh öyleyse daha Irakta kalıp, ne yapsın? Afrikada, Asyada parçalanmayı bekleyen ülkeler varken, öldürdüğü binlerce insanın yasını mı tutacak, tecavüz ettiği binlerce Iraklı kadının namusunu mu temizleyecek, Saddam döneminden beter yoksullaştırdığı Iraklıları zengin etmekle mi uğraşacak?
Bakın Bosna savaşında ABD Büyükelçisi sıfatıyla başrollerde olan Peter Galbraith, geçenlerde ne dedi; Irak Şiiler, Kürtler ve Sünniler arasında üçe bölünmeli. Obamanın yardımcısı Joe Bidenın Irak konusuyla ilgilenmesini sağlayacağım. Biden, üç parçalı Irakın baş savunucusu
Bu zat hangi başkanın büyükelçisiydi, hatırlıyor musunuz? Clintonun
Aynı zatın, geçtiğimiz yıllarda, Türkiyede derin devlet içinde de Kürdistana sıcak bakanlar var...Eskiden bağımsız bir Kürt devleti hayalinin önünde en büyük engel olarak görülen Türkiyenin tutumu belirgin şekilde değişti. Türk strateji uzmanları ki, bunlara derin devlet, ordu ve istihbarat kurumları da dahil, Batı yanlısı ve laik bir Kürt devletini güneyindeki bir dinci Arap devletine tampon olarak görüyor iddiasında bulunduğunu da hatırlatalım.
SOFA Antlaşması ya da Türkiyenin sırtından kurban kesme
İliştirilmiş aydınlarımıza düğün-bayram yaptıran ABD-Irak arasında imzalanan SOFA antlaşmasını işte kabaca çizdiğim bu çerçevede değerlendirelim. Atı alan Üsküdarı geçiyor, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, hala anlaşmayı incelediklerini söylüyor. Zahmet buyurmayınız da, Türkiyeye uğradığınız bir gün, bir an evvel millete, TBMMye, Türkiyenin ne yapacağını, kırmızı çizgilerini nasıl koruyacağını anlatın. Çünkü sadece 3 yılımız var!..
Niye 3 yıl? Anlaşmaya göre, ABD, Iraktaki askerlerinin tamamını Aralık 2011de çekecek. Çekecek de nereye çekecek, ne olursa çekecek? Bu 3 yıl içinde Türkiyenin Barzani kukla devletini resmen tanıması mı sağlanacak? Böylece gözü arkada kalmadan gitmek mi planlanıyor? Veya kuvvetlerinin bir bölümünü, aynen 36. paralel oyunu gibi Barzani bölgesine getirip, bir yandan Güneydoğu-İran-Suriye üzerindeki çalışmalarını sürdürüp, Büyük Kürdistan hedefine yürürken, öte yandan Türkiyenin Musul-Kerküke sahip çıkması ihtimaline karşı yeni Çekiç Güçmü yapacak?
Kuklaların haysiyeti!..
Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı iken, bir gün, ansızın Ricela Stratejik Vizyon Antlaşması imzaladı da ne olduğunu, Türkiyenin ne işine yaradığını anlayamadık.
Bir de ABDnin, kendi atadığı Irak yönetimi ile imzaladığı SOFA Antlaşmasının sürecini anlatmak istiyorum.
Geçen Ocaktan beri pazarlığı sürüyor. En son ABD 5 Kasımda, Kabul ya da reddedin resti çekti. Iraklılar bazı değişiklikler daha istedi, ABD geri adım atmak zorunda kaldı. Bu 11 aylık çetin müzakereyi yürüten Irak heyetinin başkanı Muvaffak el Rubai geçenlerde, şunları söylediğinde inanın içim cızzz etti. Dedi ki; Beni uysal biri olarak bilirler, ama o gece son derece ısrarcı ve zorlu bir tutum takındım. Amerikalılar gerektiğinden fazla kırıcı olduğumu düşündüler. Bir ara masaya çıkıp onları döveceğimi sandıklarını da tartışmanın sonunda itiraf ettiler.
Şu başmüzakereciye bakın, bir de bizimkilere!..
Irakın direnişi Rubaiden ibaret değil. Başbakan Maliki de konuştu ve Irakta merkezi hükümetin güçlendirilmesini istedi, buna paralel olarak anayasada bazı değişikliklerin yapılması gerektiğini söyledi. Malikinin en önemli çıkışı ise Kerkük ve diğer koparılmış bölgelere ilişkindi. Maliki, buralarda milis güçlerinin oluşturulması talimatı verdi. Yani Türkmenler ve Araplar üzerinde terör estiren Barzani Peşmergelerine, defolun dedi. Yine bu günlerde Talabaninin Sünni Yardımcısı Tarık El-Haşimi de, Irak ile Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyip, kibarca, Kürtlerle değil, bizimle işbirliği yapın mesajı verdi.
Bizimkiler hiç duymadı ama Kürt cephesinden gelen tepkiler, mesajın alındığını gösteriyordu. Önce hükümeti yıkma tehdidinde bulundular, Kürtler artık Malikinin hükümetinde fazla kalamaz dediler. Ardından, Irak ile ABD arasında güvenlik anlaşmasının imzalanmaması durumunda Kürtlerin uluslararası güvence talebinde bulunacağını duyurdular. Uluslararası güvenceden kastedilen de, bölgede gözü olan Türkiye veya İranın ani bir saldırısına karşı BM, ABD ya da diğer uluslararası güçlerdi.
Çok ilginçtir, Malikinin Kerkükteki Peşmergeler konusundaki tavrına, Musuldaki ABD Güçlerinin Komutanı General Tony Thomas da, Musuldaki Peşmerge varlığı yasaldır tepkisini gösterdi.
Barzani tayfasının neye-kime güvendiği, nelerin planlandığı sanıyorum iyice anlaşılmıştır.
Türkiye Oltadaki Balığın Peşinde
Oltadaki balık dediğim PKK. PKKnın ipleri ABDnin elinde. Var mı itirazı olan?.. Sadece yeni bir safhaya geçildi. Türkiye ile Barzaniyi masaya oturttu ve ABD ile PKKnın arası şimdilik limoni. O da, Türkiyeden alınacak tavizlerin miktarı, zamanı ve şekliyle ilgili bir limonilik. ABD elbette bunca yıllık kader ortaklığı yaptığı PKKyı bir kalemde satmak istemiyor. Türkiyeden, onların gönlünü de yapacak tavizler alıp, Güneydoğudaki terörü bitirmeyi ve Büyük Kürdistan projesine katkıda bulunacak başka bölgelere nakletmeyi planlıyor. Haa, kendini antiemperyalist(!) ilan eden PKK, ABDnin yeni siparişlerine direnirse o başka!..Lojistik desteğini keser ve PKKyı şıp diye bitirir, MKKyı kurar. PKK, himayesiz, desteksiz yaşayamayacağına göre, abisine kuzu kuzu evet diyecek.
Erdoğanla değil, Gülle görüşmeyi tercih eden Obamanın ilk mesajı da yumuşak karnımız PKK üzerinden olmadı mı? Artık bizimkiler dükkan senin Obama abi diyerek, Erbilde Barzaniyi de ziyaret eder, Barzani Anayasasındaki Sevr maddelerini de görmez, Musul-Kerkükün lafını bile etmez. Hatta, ABD güçlerinin çekilmesine yardım-yataklık eder.
Allahım bize akıl ihsan eyle!...Önce PKK Koordinatörlüğü icat ettiler, sonra bunu Türkiye istemiş gibi yaptılar, bizi 1 yıl oyaladılar. Ardından Üçlü Mekanizmayı uydurdular. Yine biz istemiş olduk. 1 yıl da böyle gitti. Şimdi ABD yönetiminin ta en başından dayattığı, Üçlü Mekanizmada Barzani de temsil edilsin formülü yürürlükte. İçişleri Bakanı Beşir Atalayın karşısına oturtulan da, kaçırılan askerlerimizi serbest bırakma töreninde Kandilde teröristleri, kutlayıp, ellerini sıkan Barzaninin sözde İçişleri Bakanı!..
ABD Dışişleri Bakanlığı Terörizmle Mücadele Koordinatörü Dell Dailey, geçen hafta Ankaraya gelip, Beşir Atalayla görüştü. Bu görüşmeden sonra Üçlü Mekanizmaya işlerlik kazandırılması kararlaştırıldı, dahası, üçlü yapıya K. Irak yönetiminin de dahil edilmesini Türk tarafının istediği duyuruldu. Barzani de işte o adamı gönderdi.
İşte burada önemli bir kopuşa tanık oluyoruz.
Zira Atalay, ABDliyle görüşürken, Başbakan Erdoğan, ABDde idi ve Türkiye ile Irakın kuzeyindeki yönetim arasındaki duruma ilişkin bir soru üzerine, Türkiyenin muhatabı, Iraktaki merkezi yönetimdir diyordu.
İnsanüstü tüm çabalarına rağmen Obama, Erdoğan değil, Gülle görüştü
Erdoğan, İran konusundaki açıklamaları ile ABD ve İsraili çok ama çok kızdırdı
Tüm bunlardan sonra bana da, Abdullah Gülün Mart 2006da AKPnin Kızılcahamam toplantısında, söylediği şu sözleri hatırlatmak düştü:
-Biz İranın nükleer programıyla ilgili olarak BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz. Girişimlerimiz de sürecek. Ancak olumsuz bir tablo çıkarsa Türkiye, İran kapısını kapatmak zorunda kalacak
-BOPu destekliyoruz, proje Türkiyenin dış politika hedef ve ilkelerine uyuyor. İslam ülkelerinde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin geliştirilmesini ve tüm İslam dünyasına yayılmasını amaçlıyoruz. Eğer Türkiyede özgürlük ve demokrasi olmasaydı biz de şu anda iktidar olamazdık
İçimden bir ses, Erdoğanın sadece içeride değil, artık dışarıda da by-pass ya da by by sürecine sokulduğunu söylüyor!..
Meyyal UYGUR