Obama rüzgarı ve zarf ile mazruf!
Tarihe imaj başkanı diye geçecek olan Barack Obamanın Türkiye seferi de imaj taaruzuna dönüştürüldü.
Neredeyse tüm medya Obamayı kutsarken yapılmak istenen, aslında toplumda var olan ABD karşıtlığının aşağı çekilmesiydi.
Doğruya doğru, ilk tepkilere bakılırsa bunda başarılı da olundu.
Obamanın ön isimlerinden birinin Hüseyin olması ve Müslüman bir aileden gelmesi Türk toplumunda sempati görmesine yetti.
Buna Atatürke yaptığı övgülerle, sıcak ve sempatik tavırları ilave edildiğinde Barack Hüseyinin gerçek bir imaj virtüözü olduğu bile söylenebilir.
Zarf bu, gelelim mazrufa...
Üzülerek söylemeliyiz ki zarfta var olan pırıltılar mazrufta, yani gezinin içeriği ya da perde gerisinde yok.
Önce Obamanın iyi ambalajlayarak sunduğu buyrukları hatırlayalım:
1) Ermenistan sınırını açın.
2) Soykırımla ilgili olarak tarihinizle yüzleşin.
3) Heybeliada Ruhban Okulunu hemen açın.
4) Kürtlere yeni açılımlar yapın.
Görüldüğü gibi Obama Ankaraya bir şeyler vermek için değil, tersine alenen almaya gelmiş.
Hal böyle iken kamuoyumuzun Başbakanımızı yanağından nasıl öptü diye sevindirik olması komikliğin ötesinde bühtandır.
Barack Obamanın TBMMde dillendirdiği aleni buyruklarının yanı sıra kapalı kapılar ardında da önemli talepleri oldu.
Bunlar:
1) Afganistanda Talibanla vuruşacak muharip birlik.
2) Doğu Karadenizde üs.
3) PKKya genel af (Öcalanı da kapsamalı)
4) K.Irak Kürtlerine şefkat ve işbirliği.
5) Enerjide, Rusya ve İrandan uzak dur talebi.
6) ABD askerlerinin Irakdan çekilişi sürecinde Türk topraklarının kullanılması.
7) Kıbrısda esneklik.
Görüldüğü gibi Barack Hüseyin yukarıda belirttiğimiz gibi vermeye değil almaya, yani istemeye gelmiş.
Müslüman aileli görüntüsüyle hem imaj yapmış, hem Türkiyeyi Batı yörüngesine perçinlemiş, hem de tabir yerinde ise liste sunmuş.
Diyeceksiniz ki, hiç mi olumlu mesajı olmadı.
Soyut olarak oldu.
Mesela, PKKyı El Kaide ile aynı katagoride sunması ve AB desteği önemliydi ama dediğimiz gibi bunlar soyut şeyler.
Sonuç olarak söyleyeceğimiz şudur:
Obama rüya gibi geldi, rüzgar gibi delip geçti.
TARAF NE TARAFTA?.
MİT ve CHPde Çerkezcilik!
Bendeniz Taraf gazetesinin sadece Türk Silahlı Kuvvetlerine psikolojik harekat yapma amacı ile kurulan bir yayın organı olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım. Meğer Tarafın başka başka görevleri de varmış. Görev diyorum zira Neşe Düzelin Mahmut Övürle yaptığı mülakatı okursanız, bunun öyle olduğunu siz de görürsünüz. Yılların röportajcısı Neşe Düzel, CHP ve MİTin Çerkezcilik yaptığı iddialarını sorunun içinde adeta mutlak bir olgu ya da hakikat gibi sunuyor... Gelelim iddianın gerçekliğine... Bendeniz 20 yıldır Ankarada siyaset yazan ve soluyan biriyim. İşim gereği pek çok kişiyi de tanırım. CHPnin bugünkü yapısını taradım, iddia edildiği gibi değil Çerkezciliğin yapılması, koca partide iki ismin dışında Çerkez kökenli olan bile yok. MİTin alt kadrolarını bilmem ama, üst kadrolarda da öyle bir şey yok. Sivil olan son üç müsteşarın kökenleri ortada. Üstelik bunlar göreve siyasi iradenin ataması ile geliyorlar.. Söyleyeceğimiz MİTde de öyle iddia edildiği gibi etnik bir kadrolaşma, şu bu söz konusu değil.. Ama maksat kafa karıştırmak ve zihin bulandırmak ya, yazıyorlar işte... Bunun adı gazetecilik değil, birilerine silahşörlük yapmak veya üçüncü kol faaliyetidir...
HANGARA YER AÇIN!
Tayyip Beyin uçakları
Bir değil, iki değil üçüncü uçak. Evet Tayyip Erdoğan kendine üçüncü bir uçak aldırdı. 61 milyon dolar değerindeki üçüncü uçağın en büyük özelliği saray lüksünün yanı sıra menzili. Uçak ABDden Avustralyaya ikmal yapmadan uçabiliyor. Başbakanımıza yakışır diyeceğiz ama israfa yazık, zira Tayyip Bey çok değil iki yıl önce şimdi bindiği Ana uçağını satın aldırmış ve dekorasyonuna da büyük paralar harcatmıştı. Dünyada bu kadar sık uçak değiştiren ikinci bir lider yok. Merak ediyorum, Ana ya da ondan önce alınan uçağın ne eksiği var da üçüncü bir uçak alındı. Tayyip Beyin maazallah görev süresi uzarsa Başbakanlık hangarı uçak mezarlığına dönecek. Baksanıza, kafası esti mi veriyor talimatı, alıyor yeni uçağı.. Nasılsa para milletten, medya da susuyor. Muhalefet ise seçimden seçime muhalefet ediyor.. Oh ki ne oh... Gel uçağım, pardon gel keyfim gel...
AKIL İÇİN YOL BİR
Bülent ARINÇ ve Uğur DÜNDARın ortak çizgisi
Turktime sitesinde Nihan Sevdin ile Özge Atalayın Uğur Dündar ile yaptığı söyleşiyi okurken, Dündarın ettiği beyanlar bağlamında aklıma Bülent Arınçın birkaç gün önce Yenişafaka söylediği sözler geldi. Arınç, Başbakan Erdoğanın medya ile ilişkisini sorgulayarak artık soluğu hemen yargıda almaktan vazgeçmeli tavsiyesinde bulundu.TBMM eski başkanı kimlik gözetilmeksizin herkesin özel hayatının kutsallığına da dikkat çekerek Uğur Dündarla ortak bir çizgide buluştu. Doğrusu bu ya, Arınçın bu sözleri yazılarına Başbakan tarafından sık dava açılan biri olarak bizleri ümitlendirdi. Gerçi Tayyip Beyin, Bülent Beyin tavsiyesine uyup uymayacağı meçhul ama AKPnin iki numarasından böyle bir sözün edilmesi yine de önemlidir. Öyle, çünkü bugün hakaret olmaksızın sıradan bir Başbakanı eleştiri yazısı hemen yargıya gidiyor.. Sonuçta açılan davaların pek çoğundan beraat etseniz bile, yargı gölgesi kaleminizin üstüne düşüyor.
Sabahattin Onkibar / Yenicag