Öcalan tasfiye ediliyor | Erdal SARIZEYBEK

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Öcalan tasfiye ediliyor | Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Ara 31, 2008 20:32

.
Cumhuriyet / Strateji

Türkiye’deki bölücülüğün yeni aşaması…

Öcalan tasfiye ediliyor

‘PKK’yı bitirmek’ üzerine hazırlanan projenin olası tüm sonuçlarının düşünülmesi gerekiyor. Öcalan ve silahlı unsurların tasfiyesi karşılığında Türkiye, ABD destekli Barzani ile karşı karşıya kalabilir.

Erdal SARIZEYBEK

TUSAM İç Güvenlik ve Törör

esarizeybek@tusam.net


Türkiye’nin iç huzur ve barışını bozabilmek için küresel güçler yeni oyunlar sahneliyor. Amaç; Irak kuzeyinde kurulan Kürt devletinin tanınmasını sağlamak ve Barzani’yi sözde Kürt sorununun küresel muhatabı yapmak.

14 Aralık 2008 günlü Taraf gazetesindeki bir haber dikkatimizi çekti. Haberde; Ankara’nın teröre karşı müşterek hareket talebine kulak vermeye artık karar veren Irak Kürt Bölgesel Hükümeti’nin PKK’yı silahsızlandırmayı amaçlayan bir proje üzerinde çalışmaya başladığı belirtiliyor. Haberin içeriğinde ayrıca, Ankara adına MİT ve Dışişleri’nin Erbil’deki Federe Kürt yönetimiyle müştereken yürüttüğü kapsamlı temasların ardından PKK terör örgütünü tasfiye projesinin son aşamaya geldiği bildiriliyor. Irak’taki iki Kürt partisinin üzerinde uzlaştığı ileri sürülen bu projede atılacak adımların başında, Irak Parlamentosu’nun PKK’yı “yasadışı” ilan etmesinin beklendiği açıklanıyor. Ardından, örgüte “Silah bırak, Türkiye’ye dön” çağrısı yapılması, eyleme karışmayan PKK’lılara ‘eve dönüş’ yolunun açılması ve BM gözetiminde bir geçiş sürecinin başlatılması öngörülüyor. Kısa, orta ve uzun vadeli önlemler içeren projeyle ilgili temaslar, Ankara adına Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) öncülüğünde yürütülürken, gerek Bağdat'taki Irak merkezi hükümetinden gerekse Erbil'deki Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nden üst düzey yetkililerin de bu temaslara katıldığı belirtiliyor. Yeni gündeme taşınan ve PKK terör örgütünü silahsızlandırmaya yönelik olduğu ileri sürülen projenin ana hatları kısaca budur. Önce bu habere konu olan projenin detaylarına bir bakalım, sonrasında ise böylesi bir proje ile ne gibi oyunlar tezgâhlanabilir, bunun üzerinde duralım, öyle ya konu Barzani, Talabani ve PKK olunca dikkatli olmak ve bir adım atmadan önce on adım ilerisini düşünmek gerekiyor.

ResimResimResim
SİLAHLI MİSYON BİTTİ

Taraf yazarının bu temaslara katılan Iraklı kaynaklardan edindiği bilgiye göre, Türkiye ile Mesud Barzani arasında gerçekleşen görüşmelerin ardından, Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) yönetimleri, kendi aralarında toplanarak PKK'ya karşı yeni bir strateji geliştirilmesi konusunda uzlaşmaya varmış. Bu yeni stratejiyle teröre karşı "Federe Kürdistan Bölgesi politikasının" oluşturulması planlanıyormuş. Üstelik bu stratejinin, yani PKK’nın silahsızlandırılması olayının Iraklı Kürtlere doğru anlatılması ve tepki çekmemesi için de Irak Federe Kürt Bölgesi'ndeki yerel medya, yapılan çalışmalarla ilgili olarak, önümüzdeki günlerde bilgilendirilecekmiş. Ankara ile Erbil arasında anlayış birliğinin sağlandığı temel unsurlardan biri de; PKK'ya "Irak Federe Kürt Bölgesi topraklarını terk etmesi, eyleme başvurmaması ve silah bırakması" taleplerinin iletilmesi konusuymuş. Bu amaçla bölgesel yetkililer, "PKK'nın silahlı eylemlerinin Irak ve diğer yerlerdeki Kürt mücadelesine zarar verdiği" tezini işleyecekmiş ve de PKK'ya silah bıraktırma konusunda Türkiye, Avrupa, İran ve Suriye'deki PKK dışı Kürt örgüt, kurum ve şahsiyetleri bir araya getirecek bir konferans planlanacakmış. Anlaşılan o ki, önceki analizlerimizde de ısrarla dile getirdiğimiz üzere gerçekten de PKK’nın silahlı misyonu bitmiş artık, neden mi?

ABD NEYİN PEŞİNDE?

5 Kasım Bush-Erdoğan görüşmesinde alınan “PKK müşterek düşman-anlık istihbarat paylaşımı” kararı, zaten bu terör örgütünün silahlı misyonuna Türkiye’de son verildiğini belirten en önemli işaret olmuştu. 1991 Körfez Savaşı’nda ABD tarafından silahlı güç olarak yaratılan PKK’nın, ABD’nin düşmanı olarak ilan edildiğine göre, ne Irak’ta ne de Türkiye’de siyasi hedeflerine artık silahla ulaşması mümkün değildir, çünkü ABD’nin dostu artık Barzani’dir ve ayrılıkçı Kürt siyasetinin yeni lideri de Barzani olmuştur, PKK değil. İşte oyun böyle kurulmuştu ve ABD için geriye, örgütün sözde liderlerini bu oyuna alıştırmak ve ikna etmek kalıyordu. Ama beklendiği gibi olmadı, PKK ABD’ye direnmeye başladı ve bunun üzerine ABD, 1 Aralık 2007’de Irak hava sahasını Türk jetlerine açarak PKK’nın dağ kadrosunu hırpalatmaya başladı. Önce Kandil, ardından Hakurk, sonra Basyan, derken Avaşin ve Zap alanlarında gerçekleştirilen hava bombardımanı sonucu örgüt önemli kayıplar verdi. Buna karşın örgüt, aldığı her darbe sonrasında var olduğunu ve direndiğini göstermek için sınır boylarımızdaki karakollarımıza saldırdı, çok şehit verdik. ABD’nin hiç umurunda olmadı bizim şehitlerimiz, önemli olan örgüte ders verilmesiydi, ikna edilmesiydi, silah bırakıp ister Barzani’ye, ister Türkiye’ye, isterse de üçüncü bir ülkeye gitmesiydi ve sonuçta Barzani liderliğini kabul etmesiydi. Silahlı gücüyle varlık gösteremeyen örgüt bu kez, DTP denilen bir siyasi partinin öncülüğünde toplumsal olaylara kalkışıp çaresiz halkımız üzerinde güç gösterisine girişti, ortalığı yaktı yıktı, ama oyunu yöneten ABD olduğu için kimseden ses çıkmadı. Türkiye’de işler böyle gide dursun, Barzani epey rahatsızdı bu durumdan, çünkü PKK’lı teröristler yüzünden Irak kuzeyinde tartışmasız liderliğini sağlayamıyor ve sınır boylarındaki terörist eylemler yüzünden Türkiye’den istediği desteği alamıyordu. Silahtan arındırılmış bir PKK işine geliyordu; PKK’dan arınmış Irak’ta Barzani siyaseti hem güçlenecek, hem Türkiye tarafından resmen tanınacak, hem de Kürt sorunu küresel ölçekte masaya yatırılabilecekti, tıpkı Ermeni sorunu gibi. Türkiye’deki siyasi irade de Barzani gibi düşünüyordu; silahsız bir PKK liderliğindeki DTP siyaseti AKP’nin de işine yarıyordu, çünkü bir yandan terör bitecek öte yandan ise terörün kalıntıları üzerinden yapılacak siyaseti Kürt-İslam temelinde AKP yönetebilecekti. İşte bize tezgahlanan oyun bu, projenin ardındaki tezgah bu; silahsız PKK güdümünde bir DTP, DTP’ye hükmeden bir AKP ile Türk siyasetini ve yönetimini kontrol altına almak. Peki, bu oyun nasıl oynanacak?

‘YUVAYA DÖNÜŞ’ MASALI

Oyunun detayları haberde açıklanıyor; buna göre, kuzeydeki Irak Kürt Bölgesel Hükümeti ile Bağdat'taki merkezi hükümet, PKK'yı silahsızlanmaya ikna edebilmek için "yasadışı örgüt" ilan etmeyi planlıyorlarmış. Irak Parlamentosu'ndan çıkarılacak böyle bir kararla, PKK'nın silahlı varlığının artık yasal bir zemini kalmayacakmış. PKK'nın "terör örgütü" yerine "yasadışı örgüt" ilan edilmesinin ortaya atılma nedeninin ise, "silahsızlandırma dahil diğer önlemlere ilişkin olarak örgütle temasların sürdürülebilmesi" olarak açıklanıyormuş, yani hem terör örgütü demek hem de bu örgütle ilişkiye girmek uygun olmuyormuş ama yasa dışı örgüt deyince işler düzeliyormuş. Ayrıca bu şekil davranmakla PKK’nın eyleme karışmamış ve silahını teslim etmeye hazır örgüt mensuplarının da Türkiye'ye dönmeleri için bir açık kapı bırakılmış oluyormuş. Üzerinde anlaşılmış olan bir diğer unsur ise, örgütü terk edip Irak makamlarına teslim olacak PKK'lıların sorgusuna Iraklı Kürt yetkililerin yanı sıra MİT'ten de isimlerin katılması ve tutanakların Ankara'ya iletilmesiymiş. Böylece Türkiye’nin işleyen süreçten anında haberdar olabileceği düşünülüyormuş. Dağdaki PKK'lıların silah bırakıp teslim olmaları için "üç aylık bir süre” verilmesi uygunmuş, bu süre zarfında teslim olmayan olur ise, bunlar için bir yakalama emri çıkarılabilir ve hemen yakalanabilirmiş. Ayrıca, PKK'dan kopan ancak Irak Federe Kürt Hükümeti sınırlarında yaşayan 4359 kişinin önce Birleşmiş Milletler gözetimine alınması ve ardından Türkiye'ye gelmelerinin kolaylaştırılması da öngörülüyormuş. PKK'nın lider kadrosundaki 152 kişinin ise "eve dönüş" olanağından yararlandırılması düşünülmüyor ancak bu kişilerin "üçüncü bir ülkeye gönderilmeleri" seçeneği üzerinde duruluyormuş. Anlaşılan o ki, sözde lider kadro kaçacak, dağdaki robotik yaratıklara gelince, bir kısmını Türkiye, kalan kısmını ise Barzani alacak ve sonra birlikte ortaya çıkıp “terörü bitirdik, hadi gözümüz aydın” diyecek bunlar, neden mi?

OYUN İÇİNDE OYUN

PKK, Türkiye için terör örgütü ama Barzani için zaten yasa dışı bir örgüt, çünkü Irak topraklarında illegal olarak kalıyor bunlar, yani yasa dışı kişiler bunlar, çünkü yasal kimlikleri yok. Dolayısıyla Irak’ın bu örgütü yasa dışı ilan etmiş olmasının Türkiye açısından bir mantığı yoktur, kaldı ki, uluslararası hukuka göre bu örgütün terör örgütü olduğu yolunda, uygulaması olmasa da, verilmiş kararlar vardır. Bu örgütün silahsızlandırılmasına gelince, ABD’nin Irak hava sahasını açarak Türk jetlerine yol vermesiyle zaten örgütün dağlarda dayanacak hali kalmadı ki, bunu uçan kuşlar görüyor artık. Dolayısıyla burada ki amacın; örgütü silahsızlandırmak değil, örgütün dağ kadrosunu kurtarmak, legal hale getirmek ve sözde lider kadroları üçüncü ülkelere geçirip bir yandan Türk adaletinden kaçmalarını ama öte yandan yasal görünümlü sözde bir Kürt hükümetinin kurulmasını sağlamaya yönelik olduğu açıkça görülmektedir. Kısacası bu projeyle, Barzani’nin kendi Kürt devletini kurup Türkiye’deki siyasi zihniyetin desteğiyle güçleneceğini, PKK’nın ise sözde liderleriyle sürgünde Kürt hükümeti kurup DTP eliyle Türkiye’deki siyaseti yönetmeye soyunacağını söylemek mümkündür. Yine aynı projeyle, dağ kadrolarının ovaya indirilip affedileceğini -çünkü kimin suç işlediği kimin işlemediği hala bilinmemektedir-böylece Türkiye’de silahsız bir PKK gücü oluşturulmak istendiğini de söylemek mümkündür. Irak’taki örgüt üyelerinin Türkiye’ye nakli için Birleşmiş Milletler’in devreye sokulması planına gelince, hem teröristlerin can güvenliği garantisi için, hem de sonrasında gelişecek olaylarda Türkiye’nin iç işlerine müdahale için kapı aralamaktan başka bir şey olmadığı açıktır. Eğer ki Türkiye böylesi bir ihanet projesine ortak olursa; Irak’tan PKK’nın çıkarılması, kalanların Barzani emrinde teşkilatlanması, gidenlerin affedilerek DTP’nin emrine verilmesi ve sözde lider kadroların üçüncü ülkelere gönderilerek bir nevi yasal görünümlü sürgünde Kürt hükümetinin kurulmasıyla geri dönüşü olmayan bir sürecin içerisinde kendisini bulacaktır. Peki PKK terör örgütü böylesi bir projeyle tasfiye edilebilir mi?


OLASI PROVOKASYONLAR

PKK terör örgütü artık kurumsallaşması tamamlanmış organize bir suç örgütüdür, bir anda tasfiye edilebileceği düşünülmemelidir. Örgütün olanaklarından beslenen binlerce insan vardır, örgütün faaliyetlerinden elde edilen milyonlarca dolarlık bir kara para vardır ve örgütün bazı kişi ve kurumlara sağladığı güç ve otorite vardır. Otuz yıllık bir süreçte elde edilen bu imkânlardan, gerek örgütün sözde lider kadrosu ve gerekse örgütten beslenenlerin bir anda vazgeçmesini beklemek akılcı bir yaklaşım olmayacaktır. Dolayısıyla örgütün, elindeki gücü yok etmemek için, silahlı eylemlerini kısmen sürdürmeye, ama siyasi eylemlerini ise sonuç almaya yönelik olarak kullanmaya çalışması güçlü bir olasılıktır. ABD istihbaratı ile yapılan hava harekâtının PKK terör örgütünü hırpaladığı, lojistiğine darbe vurduğu ve hareket serbestisini kısıtladığı doğrudur, bundan kimsenin de şüphesi yoktur. Yurt içinde gerçekleşen operasyonlarda örgütün dağ kadrosunun önemli ölçüde kayıp verdiği de doğrudur, bundan da şüphe duyulmaması gerekir. Sonuç olarak, bu tablo içerisinde örgütün elinde kullanabileceği güç nedir; AB ülkelerindeki ERNK siyasi cephe teşkilatı, Türkiye’deki DTP siyasi kanadı, bazı belediye başkanları ile şehir merkezlerindeki işbirlikçileri, ama en önemlisi, Başbakan Erdoğan’ın da ifade ettikleri gibi, baskı ve şiddet uygulayabilecekleri yalnız ve çaresiz bırakılmış bir halkımız vardır. Dolayısıyla örgütün varlığını sürdürebilmesi için önümüzdeki günlerde, bu siyasi kol ve kanatlarını harekete geçirmesi beklenmelidir. Örgüt bu şekilde AB siyasetinin dikkatini Türkiye’ye çevirmesini sağlamayı hedefleyecek ve öncelikle ABD, Barzani ve AKP ile arasındaki pazarlık gücünü artırmayı düşünecektir. Bu düşünceden hareketle, önümüzdeki dönemde örgütün toplumsal hareketlere yönelmesi ve masum halkı sivil itaatsizlik eylemlerinin içine çekmeye çalışması alışageldik örgütsel hareketler olarak karşımıza çıkması beklenmelidir. Aynı çerçevede, 29 Mart yerel seçimleri öncesi kutlanacak olan 21 Mart Nevruz Bayramı’nın bölücü örgüt yandaşları tarafından provoke edilerek kitlesel eylemlere dönüştürülme riski oldukça yüksek bir olasılıktır. Örgütün Türkiye’deki silahlı misyonuna küresel güçler tarafından son verilmesi kararının uygulamaya konulduğu bu günlerde, gerek pazarlık gücünü artırmak ve gerekse varlığını sürdürebilmek için kitle hareketlerine girişebileceği değerlendirilen PKK terör örgütünün Nevruz Bayramı kutlama ve şölenlerini güç gösterisine dönüştürebilmek için her yola başvurabileceği hususunu gözden kaçırmamak gerekmektedir. Özellikle Yunanistan’da gerçekleşen toplumsal olayların da dikkate alınarak benzer olayların meydana gelmemesi için halkımızın her zamankinden daha fazla uyanık, güvenlik güçlerimizin de her zamankinden daha fazla dikkatli olmasının gerektiği düşünülmektedir.

TÜRKİYE EYLEME GEÇMELİ

Türkiye, tarihten aldığı derslerin ışığında, PKK terör örgütünün tasfiyesine yönelik olduğu ifade edilen ancak tasfiyeden öte legalleştirilmesine yönelik bir tuzak olduğu anlaşılan böylesi bir sürecin başlatılmasına izin verememelidir. Türkiye, PKK terör örgütünün tasfiyesi aldatmacasıyla kendine yanaşan Barzani ve Talabani ile işbirliğine gitmemeli, Irak kuzeyinde zaten kurulu olan Kürt devletinin tanınmasına fırsat verecek ilişkiler geliştirmemelidir. Türkiye, içinde bulunduğu koşullar dikkate alınarak, “eve dönüş-yuvaya dönüş” gibi sonu başından daha büyük bir trajediyle sonuçlanması kuvvetle muhtemel olan bir süreci başlatmamalı, kendi ulusal istihbaratı ve kendi ulusal güçleriyle terörle mücadelesini baştan sonra ulusal bir strateji çerçevesinde sürdürmelidir. Türkiye, PKK terör örgütünün siyasi kol ve kanatlarının demokrasi ve insan hakları adına kalkıştığı yasa dışı eylemleri görmezden gelmemeli, örgütün halkımız üzerindeki baskılarına son vererek iç güvenlik, barışı ve huzuru artık sağlamalıdır. Türkiye artık karar vermelidir; ya ABD yörüngesinde izleyeceği bir rota ile Türk milletini bir karanlığa sürükleyecek, ya da ulusal reflekslerini ulusal politikalar yörüngesinde kullanarak Türk milletini aydınlığa çıkaracaktır. Bununla birlikte yaşadığı coğrafyada Müslüman Türk varlığını, üniter ve laik yapısını koruyarak, sürdürmek isteyen bir Türk milletinin karanlıklara sürüklenmek gibi bir seçeneğinin olmadığı unutulmamalıdır.


Erdal SARIZEYBEK, TUSAM İç Güvenlik ve Törör, 29 Aralık 2008

Cumhuriyet / Strateji

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x