OF! OF!

OF! OF!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Eyl 11, 2015 18:58

OF! OF!



“Şehid annesidir, bir “öf” bile demeyiniz. Dr. Ayşenur.”

Of bile dememek, şikayet etmemek demek…

Her sözcüğü büyük harfle, şehit sözcüğü de yanlış Türkçeyle “şehid” olarak yazılmış bir doktor notuymuş bu, gazetelere kopyalanarak haber konusu oldu.

İlk görüşte “şehid” yazısı dikkat çekiyor. Neden mi?

Türkçede, “ad (isim), and (yemin) ard (arka)… gibi bir iki sözcük dışında “d” sesi sözcük sonuna gelmez, Türkçenin kuralıdır, bunu doktor olacak kadar okumuş biri bilmez mi? Bilerek öyle yazıldığı belli, eski dile özenti olmalı… "Deme" derken de "m" sesi küçük harf yazılmış, neden? Bu aceleyle yazılmış gibi görünen not (kısa bilgilendirme yazısı), sanki haber olsun, üstünde konuşulsun diye kurgulanmış. Ne zamandır doktorlarımız yazılarını büyük harfle yazıyorlar? “Bildiğimiz o ünlü “doktor yazısı gibi “ deyimi tarihe mi karışmış? Afiş yazarcasına, bir dosyaya, resmi bir kağıda hepsi büyük harfle yazı yazılır mı?

Kim resmini çekmiş, kim bu yazıyı gazetelere bildirmiş… Bilinmez…

Bunda ne var, ne güzel bir istek diyenler olacaktır. Bir anda öyle görünüyor göze zaten…

Bu duyuru haberi ilk okuduğumdan beri, kaç gündür (bunca iç burkan haberin, korkunç ülke gündeminin kargaşalığında da olsa), her duyduğumda, yeniden okuduğumda, bu nota övgüleri gördüğümde içten içe irkiliyorum, üzülüyorum... Buradaki bazı şeyler yolunda değil, bir garip… Bodrum sahilinde kıyıya vurduğu söylenen cesetlerden bir çocuğunkinin diğerlerinden ayrılıp belli nedenlerle (Suriyeli Kurdi adı - bizdeki TRT 6’nın yeni konan özel adı TRT Kurdi ile aynı olması - aynı gün meclisimizde tezkere oylanışı, Suriye’deki ayrılıkçı bölgenin Arapça adıyla değil de, ayrılıkçı adıyla adının ajanslara geçmesi, göçmenlerin sınırda AB’ye dayanması) öne çıkarılması gibi… Resmi çeken, orada hemen bitiveren profesyonel gazeteci, poz veren jandarma görevlisi, sonra bu resim, bir rastlantı çekildi, algısı vermek için de, hepsiyle sayfa sayfa söyleşiler yapılması, canlı yayınlara alınmaları, ilgili ilgisiz kişilerin vıdı vıdı konuşturulmaları, tüm bunların dünyaya servis edilmesi gibi…

Yine, burada da, bilerek veya kendiliğinden gelişen, fırsatçıların üstüne atladıkları, kullandıkları bir algı yönlendirmesi var… Dinsel söylemlere toplumu alıştırmak, yöneteni halife, yönetilenleri “kul” etmek…

Sağlık çalışanlarının “öf” daha doğrusu, sıkıntı, bıkkınlık, usanç belirten bir ünlem sözü olan “of” deme hakları var mı? Hem, Türkçede öf diye bir söz yok. Böylesi, bir yerel söyleyiş. Kur’an çevirilerinde bu söz, ”of” diye dilimize çevrilmiştir. Görevli görevini yaparken, “of” diyebilir mi? Bu çok bilinen, ilkokul- ortaokul “Din Dersi” kitaplarımızda anne baba sevgisi anlatılırken anımsatılan bir ayete ( İsra, 23. Ayet) öykünerek yazılmış olmalı ( zaten bu belirtiliyor). Hani ana baba için, “ Senin yanında ihtiyarlığa ererlerse, onlara “ of” (bile) deme, onları azarlama.” diye dilimize çevrilen ayet.

Yok, burada şehit annesini ayırmak, kayırmaksa amaç, bu kişi bir şehit annesidir, herkesten daha çok özen gösteriniz, özel ilgi gösteriniz diyebilirsiniz örneğin. Doktor, hemşire, hastabakıcı görevini yapmaktadır, bunun karşılığında da geçimini sağlamakta, para kazanmaktadır. “Of” diyorsan herhangi birine (bu bir sarhoş olabilir, çok yaşlı, sağır, dilsiz, anlayışsız biri, bir bunak olabilir, zihinsel, bedensel özürlü biri olabilir veya sen yorgun olabilirsin, sinirli olabilirsin) derhal o mesleği bırakmalısın. Karşındaki düşmanın bile olsa eğer doktorsan, görevini tam anlamıyla herkese eşit mesafede yapacaksın. Daha fazlasını mı yapmak istiyorsun? O zaman, ulusumuz adına şehit annesine yap, senin için özel birine yap ama önce herkese eşit davran. Meslek ahlakı budur, bunun için yemin ediyorsunuz… Hastanın dosyasına “şehit annesi” yaz istersen, gerek duyuyorsan, çalışanlarına güvenemiyorsan ama “öf” bile deme yazma hakkınız yok. Olmaz, yakışmaz…

İşte bugünkü gazetede doktor hanımın dedikleri:

"Doğudaki askerlerden, annelerden, gazi yakınlarından mesaj geldi. Anne, babama ve bana dua ediyorlar. Biz bu meslekte iken hep parası bir yana "Allah razı olsun almak" için yapan insanlarız.”

Sonra konuyu açıyor: “Teyzenin moral bozukluğu vardı, şehit annesiyim dedi. Hemşirelere not bıraktım. Kurandan alıntıdır. Ona özel davranmak gerektiğini düşündüğüm için bir of deriz, günaha gireriz diye öyle yazdım.”

Burada hemen yaşlı ayrımcılığı yapılıyor. Yoksul, cahil insan ayrımı yapılıyor. Hastan nereden teyzen oluyor? Onun adı, kişiliği yok mu? Bir birey değil mi? O bir hanım değil mi? Anne değil mi? Ünlü birine, zengin birine, okumuş birine, azıcık güçlü birine teyze diyebilir misin? Kendine teyze denmesini ister misin? Hangi çağdayız?
*

Tam zamanıdır, bizim kuşak için, artık gitmeli. Ülkemizin bu duruma geldiğini görmeden çoktan ölmeliydik… Daha göreceklerimiz, çekeceğimiz acılar var ki bugünlere geldik… Çağdaş ülkemiz, laik ülkemiz, sosyal hukuk devletimiz, Türkiye’miz nasıl değiştirildi, değiştiriliyor, değiştirilecek…

Bu çağda, Atatürk Türkiyesi’nde, tıp okumuş birinin geldiği nokta:

“Biz bu mesleği "Allah razı olsun almak" için yapıyoruz.”


Dilenci duası, doktorluğa bile yayılmış. Hani cami kapılarında özellikle cumaları dilenciler el açarlar, “Allah rızası için!” derler. Acırsın, biraz da onları küçümseyerek, kendini de önemseyerek, ben neymişim diyerek sadakanı verirsin… Artık hırsızlıktan mı kazandın, arsızlıktan mı kazandın o parayı; o vatandaş neden dilenci olmuş, el açmış dileniyor, işin burasını aklına bile getirmezsin… Çağdaş ülkelerde sadaka yoktur. Hakkın, alacağın vardır. Devlet vatandaşının geçimini, rahatını üstlenir…

Bir doktorun görevi sadaka için olamaz. Görev başka, inancın, sana edilen, edilecek dualar başka. Dua alıyorsan o seni ilgilendirir, seni duygulandırır, belki gücünü artırır çalışmanda ama bunu kullanamazsın. Bizim siyasetçiler, varlıklı kişiler burunları kanasa, soluğu ABD’de, Avrupa’da alırlar. Oralardaki yabancı doktorlar ”Allah razı olsun” almak için mi çalışırlar, hastalarına özveriyle bakarlar, yoksa meslek etiği gereği mi? Meslekleri bunu gerektirdiği için mi? Hastan bir dine inanmıyorsa veya şeytana tapıyorsa, tecavüzcüyse, hırsızsa, fahişe ise, eşcinselse… Dua alma şansın yoksa… ona aynı eşitlikte, aynı özenle bakmayacak mısın? Şu sözü alıp, Atatürk Cumhuriyeti’nde nereye koymalı:

“Biz bu meslekte iken hep parası bir yana “Allah razı olsun” almak için yapan insanlarız.”

Bu anlayışa göre düşünürsek, bir öğretmen görevini, “Allah razı olsun almak(!)" için yapacak. Polis öyle… Evine hırsız girdi, polis çağırıyorsun, ardından dua: “Allah razı olsun!” Kamu görevi değil, dinsel görev yapacaklar kamu çalışanları yani. Yargıç, yargıda bir karar verirken, yasaya, vicdanına göre değil de, dua almak için mi bir karara varacak?

Dini kullanma iyi niyetle de olsa bir başlarsa bunun sonu gelmez… Arap ülkelerinin durumuna düştük düşeceğiz… Okumuşlar böyle yaparlarsa, eğitimsizler, algılarıyla oynananlar neler yapmazlar…

Dinci iktidarın yayın organı Kanal 7 televizyonunda geçenlerde tartışılmış:

“Cünüp (dince yıkanmayı gerektiren durum) iken vurulan asker şehit olur mu?” Karşındaki malzeme, akıl fikir bu kadar… Doludizgin karanlığa gidiyoruz.

Şehit annelerini ağza alırken, onlardan söz ederken çok özenli olunmalıdır. Onlar incitilmemeli, olur olmaz adları kullanılmamalıdır… Şehit aileleri size niye minnet duysun, kendisini size borçlu saysın? “Ne sakala minnet, ne bıyığa” diyen bir anlayışın çocukları değil miyiz? Yine bazı bakkallar, okul malzemesi satan kitapçılar kapılarına yazıyorlarmış: “Bizde şehit ailelerine şu parasız, bu parasız…” Kimse kimseye dilenci muamelesi yapamaz, şehit aileleri bu duruma düşürülmemeli. Ayıptır, günahtır. Alacaklarsa, verilecek bir kartla, hakları olarak yardım almalılar. Nereden? Devletten. Özel yardımını, isteyene gizli yapmalısın, bu tek seni ilgilendirir, kapıya, cama yazılar asarak, aileleri inciterek, yardımı gözlerine sokarak değil… Araştırırsın şehit ailelerini, kimin durumu kötü, gizlice evlerine yardımını gönderirsin, adını bile demeden, teşekkür beklemeden, tabii yardımını kabul ederlerse… Ya da yardımı yalnızca devlet yapacak, görevi olarak yapacak, yasa çıkaracak… Verdiği maaşı, parayı artıracak, aile istediği gibi yararlanacak… “Hükümet kapısı herkese açıktır” diye biliriz. Bu yazısız yasaların, geleneklerin bozulmasına izin verilmemeli…

“İyilik gariptir, sahibini kimse tanımaz…”

En üste çıkardıklarımız, 1 Kasım’da halifelik düşleri görenler, Osmanlıcılık oynayarak, eski yazıyı okullara dayatarak, eğitim sistemimizi toptan değiştirerek, milli eğitimi terk ederek, okulları imam hatip okullarına çevirerek baskıyla algıları yönetenler, böyle dini kullananlar, üstüne üstlük bir de imamlıktan gelirlerse, gördükleri eğitim buysa, bunların da olması normaldir. İmam kayığına bindik gidiyoruz. Bilim insanları dini kullanmamalı yoksa kendi iplerini kendileri çekerler…

“Koyunu koyun, keçiyi keçi ayağı ile asarlar.” Söylenerek geliyorlar: “ Adım adım yer edeyim, gör sana neler edeyim.” Ne derler:

“İmam osurunca cemaate s.çmak gerek…”

Feza Tiryaki, 11 Eylül 2015
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x