Taraf dün öyle bir habere imza attı ki, yayın hayatına başladığı günden bu yana geniş bir kesim için tirajı, güvenilirliği ve saygınlığı çukurdan “0” noktasına bile yükselemeyen gazetenin en büyük destekçilerinden NTV, “Bu nasıl gazetecilik” demek zorunda kaldı. Kanalın “medya” programı Yazı İşleri’nde, Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır ilk defa “Taraf” etiketli bir haberi “eleştiri” konusu yaptı.
Bu girişten sonra, Cabas ve Çakır’ın mesleki bir duyarlılıkla “Bu kadar da olmaz” noktasına geldiğini ve “Taraf”sız olmaya karar verdiğini zannetmeyin.
Onları karşı karşıya getiren, dolayısıyla “eteklerinde biriktirdiklerini”, bu zamana kadar “bile bile lades” dediklerini ele vermelerine yol açan “acı”ydı. Taraf, NTV’yi hedef alan/hedef gösteren “Ölüm helikopterinde 139 defa arandı” sürmanşetiyle çıkınca Cabas ve Çakır’ın canı yandı.
“Israrlı arama”yı yapan kişi, o günlerde NTV’nin haber koordinatörü olan Mirgün Cabas’tı. Ve kendisinin telefon sinyalleri ile helikopterin düşmesine sebep olduğunu, maksad hasıl olduktan(!) sonra da ne hikmetse aramayı kestiğini iddia eden bu habere bakılırsa Yazıcıoğlu’nun katili, hatta cinayet şebekesi bulunmuştu: Cabas ve NTV!
Yazı İşleri ekibi, sırtlarından hançerlendikleri bu haber sonrasında yaptıkları ilk yayına, “bir umut, eski dost düşman olmaz” diyerek Yasemin Çongar’ı bağladı. Bir “düzeltme” beklediler, belki haberi yapan muhabirle ilgili “gereğinin yapılacağı”na dair mesaj, hatta belki “özür”...
Nerdeee? Çongar bırakın müdavimi olduğu programın yapımcılarını “tedavi” etmeyi, sözleriyle taze yarayı daha da kanırtmasın mı? Gözlerinin içine baka baka “Telefon dökümlerine göre, kaza olmadan önce NTV’den başka hiçbir medya kuruluşu aramamış Yazıcıoğlu’nu. Kazadan sonra aramalar kesiliyor. Belki katiller tarafından kullanılmışsınızdır. Soru işaretli bir soruşturmanın ayrıntıları çok ciddi haber değeri taşır” demesin mi?
Muhabir de sızma, sızdırma, fotokopi belge haberlerin servis elemanı Mehmet Baransu!
Hani şu “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” başta olmak üzere, Cabas ve Çakır’ın “haber değeri” atfetmek için akla karayı seçtiği “provokasyon malzemeleri”nin kamuoyu sürüşünü yapan Baransu!
Sağlı, sollu darbelerden sonra Doğuş Yayın Grubu yazılı bir açıklama ile “Gazetecilik ilkelerine dayanmadan yapılan haberin sorumluları hakkında yasal işleme başvuracağını” duyurdu.
Çongar’ın geri adım atmaması karşısında şoka giren Cabas, “Muhatapları aranıp, işin aslı sorulmadan yapılan haberde ‘akıl’ eksiliği olduğunu”, sergilenin “abukluk” olduğunu kaydetti. O ‘akıl eksiği’ işleri nasıl ayıla bayıla övdüklerini unutmuş gibiydi. Kuyruk acısıyla, akıl gözü öyle bir açılmıştı ki, hızını alamayıp Yasemin Çongar’ın kendilerini değil de Cem Aydın’ı aramış olmasını, Ahmet Altan’ın Erman Yardelen’le konuşmasını bile es geçmeyip “Bundan sonra biz de sizin patronunuzla mı konuşsak” diyerek, Taraf’ın “patronlar üzerinden” ilişki yürütme biçimine çaktı.
Bir gazete tarafından Yazıcıoğlu’nun katili olarak yaftalanmanın, düpedüz hedef gösterilmek olduğunu akıl eden Ruşen Çakır, etekleri tutuşmuş halde “Böyle bir haberin doğurabileceği sonuçları hiç düşünmediniz mi? Bu sonuçları kestiremiyorsunuz?” diye feryad etti. Ama nafile, bana mısın demedi eski nöbetçi yorumcuları.
Yazı İşleri’nden sonra başlayan ilk haber bülteninin açılışı “komplo teorilerinin bile akil olanı makbuldür” anonsuyla yapıldı.
Bu “yandım anam” çığlıkları arasında bana en anlamlı gelen sözler Ruşen Çakır’ın ağzından çıktı: “Bu programda konuşabiliyor olmasaydık, gazeteci olmasaydık meramımızı anlatma şansımız olmayacaktı. Yazıcıoğlu’nu öldürdüğümüz iddiası üstümüze yapışacaktı.”
Tebrik ediyorum kendisini, nihayet anladı. Tıpkı Taraf’ın bugüne kadar hedef gösterdiği sayısız kişi ve kurumun üzerine yapıştırdığı “darbeci, katil, faşist, kaos planlayıcısı...” gibi etiketlerden kurtulmak için meramını anlatamadığı gibi mi Sayın Çakır? Kimsenin adını sanını bilmediği bu propaganda bülteninin reklamını yapan kimdi?
Hiç tirajı yokken her haberine “değer” atfedip “günün konusu” haline getiren siz değil miydiniz?
Kamuoyunu onların istediği “Taraf”a yönlendiren siz değil miydiniz?
Sanki her satırlarıyla yeri yerinden oynatıyorlarmış, sanki ülkenin en itibarlı fikir adamlarıymış gibi yazarlarını her gün stüdyonuzda ağırlamadınız mı?
Taraf’ın gazete okuyucusu nezdinde ‘eğer varsa’ meşruiyetinde en büyük pay sahiplerinden biri NTV değil mi?
Tirajını sizin pohpohlamalarınıza, şişirmelerinize, onları bir “değer” olarak pazarlamanıza borçlu değiller mi?
Dün canınızı yakmamış olsalardı, bugün kimbilir hangi manşetlerini ciddiye alarak siz de bir sürü insanı yargılamadan infaz etmeyecek miydiniz?
Canınız yanınca mı geldi “gazetecilik” aklınıza?
Taraf söylediğiniz gibi “akıl” yoksunu “komplo teorileri”yle vuran bir silah ise, o silahı büyüten siz değil misiniz?
Kendi yarattığınız canavar değil mi şimdi karşınızda dişlerini bileyen?
Yeniçağ, “bunlar gazetecilkten değil fonlandıkları merkezlerin tezgahlarından Taraf” derken bıyık altından gülüyordunuz...
Bugün toplumunun kafasına çorap olarak örülen her konuda, bu milletin reflekslerini ortaya koyan Yeniçağ’ı yok sayarken, tirajımızı, yarattığımız etkiyi, gösterdiğimiz gerçekleri örtmeye çalışırken, Taraf’ın “gazetecilere” dönük operasyonlarında kendinizi, ekranınızı gönüllü olarak kullandıran siz değil miydiniz?
Oh olsun size! Bir musibet, bin nasihatten evladır...
