OKUMAK (Kelebeğin Ömrü)

OKUMAK (Kelebeğin Ömrü)

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Kas 04, 2021 14:13

OKUMAK (Kelebeğin Ömrü)

Okumak için ısmarladığım kitaplarım geleli neredeyse bir hafta oluyor. Önemli güncel konularımız yüzünden bu kitaplardan söz edemedim, kitapları tanıtamadım.

Yılmaz Örmeci’nin kitapları yeni. Çocuklar üzerine iki öykü kitabı, hayvan öyküleri (Ezop). Kitapların biri, 6-12 yaşa hazırlananı, nazım diliyle yazılmış. İçi resimli, 80 sayfa. Diğeri 148 sayfa, üç yüze yakın hayvan öyküsü anlatılmış.

Cihan Dura’nın kitabı, yazarın son kitabı: “Gerçeği Arayış İnsanlığın Bitmeyen Savaşı.” Hep okumak isterdim, şimdi elimde.

Bilge Altun’un, evlilikle değişen soyadıyla, Bilge Güngör’ün, o çok söz edilen “Anka Kutsal Vazife” kitabı da yeni aldığım kitapların arasında, bu bir kurgu roman. Gerçekle hayal harmanlanmış. Kitap 2014’te basılmış. Dağıtımında sorunlar yaşanmış, insanı düşündüren, sarsan bir konusu var. Yazarın ilk kitabı. Henüz okumaya başlamadım. Kitabı açınca ilk söz şu: “İnsanın yaşadığı ömür boyunca geride bırakacağı en uzun ömürlü eser kitaptır.”

Kitapların biri çeviri kitabı insan üzerine (şu an insanlık aklını yitirmiş durumda, insanı tam öğrenecek zaman); “İnsan Denen Meçhul”, biri de eğlencelidir diye aldığım sohbet yazılarından oluşan bir küçük kitap; “Alaycı Öyküler” Adnan Özyalçıner’den.

KELEBEĞİN ÖMRÜ

Kitaplardan ilk okuduğum kitap “Kelebeğin Ömrü” kitabıydı. Gece başladım, baktım gece okursam uyuyamayacağım, insanı sarsacak, bıraktım, ertesi günü hiç ara vermeden, ilgim dağılmadan bir iki saatte bitirdim. Uzun değil, yüz seksen iki sayfa.

Kitap yaşlılar yurdunda son günlerini yaşayan, çok yakında öleceğini bilerek ölümünü bekleyenlerin öykülerinden oluşuyor. Yazar hem yaşlılar yurdunda çalışırken, hem de gönüllü olarak son günlerini yaşayanlara evlerinde eşlik ederken yaşadıklarını, izlenimlerini anlatıyor burada. Anlatırken insanı düşündürüyor, yaşam ölüm arasında insanı alıp bir yerlere götürüyor, pek bilinmeyen, nedense fazla ilgilenilmeyen, yaşamın bu son yolculuğunun acıları, pişmanlıkları, boşa geçen ömürlerin öyküleri ister istemez kuşatıyor insanı… Kendini onların yerine koyuyor, ben olsam ne yapardım diye korkuya kapılıyor, o insanlarda kendini, tanıdıklarını, ömür denen yaşam süresinin anlamsızlığını, ömrümüzün kelebeğin ömrü kadar bile olmadığı gerçeğini buluyorsun…

Kitabın yazarı bir gurbetçi. Yaşadığı yerin dilini çok iyi bilen, kendi kültürünü de koruyan, duygulu bir yüreğin gözlemleri dile gelmiş bu kitapta.
Yazarın ilk kitabı. Sevda Hanım ayrıca şiirler de yazıyor. Dünya üzerine, yaşam üzerine, sevmek üzerine… Bu kitabın devamının geleceğine, yazarın duru, temiz Türkçesinden daha nice öyküler okuyacağımıza inanıyorum.

Sonra reklam olur diye sakladığı bir gerçek de var. Kitabın geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine gidecekmiş. Yayıneviyle böyle anlaşılmış.
Kitaptaki öyküler gerçekmiş. Yalnızca öykülerde geçenlerin adları, olayın geçtiği yer adları değiştirilmiş.

Kitap küçük küçük bölümlerden oluşuyor. Her bölümün üstünde Mevlana’dan alıntı kısa bir söz yazılı.

Hem Türk, hem de Alman hastalar anlatılmış. Öykülerin üçü Türk hastalar üzerine. Türkler üzerine yazılmış öykülerde bir iki yerde geçen “Türkiyeliyim!” sözü rahatsız etti beni sadece. “Siz de mi Türkiyelisiniz?” sorusu gibi. Çeviri yanlışından olan bu tür ifadeler bölücülerimizi sevindirmesin. Almanca nerelisin diye sorulur, kimi Türk’üm diyeceğine bilmeden böyle der. Sonraki baskılarında bunlar değiştirilmeli.

İnsanın son yolculuğu, ölüme, çok yakında öleceğini bilerek gitmenin acısı, bunun insana, çevresine verdiği yük, ülke sınır tanımıyor. Kimsesizlik en gelişmiş ülkede de çözümsüz bir dert. Vefasızlık, terk edilme, ölürken yaşamını yeniden gözden geçirme, anıların canlanması, biriyle konuşma, içini dökme isteği, birine dokunma, sarılma ihtiyacı, keşkeler her yerde aynı…

Önsöz, Serra’nın sözleriyle başlıyor: “Akıp giden ömrüne yorgun gözleriyle son bir kez baktı. “Ömrüm” dedi, “Ah ömrüm!” “Gittiğin yere kadar taşımalısın beni!” Yazar, önsözünde, yaşadıklarından çıkardığı şu öğütle de sesleniyor okura: “ Yolculuk saati gelmeden önce yapmak istediğiniz hiçbir şeyi ertelemeyin.”

Bencilce yaşayanlar, kendi yaşamından başka yaşamları aklına getirmeyenler, hiç yaşlanmayacağını, elden ayaktan düşmeyeceğini sananlar, hele hele henüz vakit geçmemişken, sevdiklerine, anasına babasına sarılacak zamanı olanlar mutlaka okumalı bu kitabı.

Okumalılar ki aynı duruma kendileri de, yakınları da, sevdikleri de düşmesin. Ne ekersen onu biçersin denmesin son nefeslerinde kulaklarına…
Öykülerden iki örnek verirsem:

“Rudi” adlı öykü şöyle başlıyor: “Rudi’yi iki yıldır tanıyordum. Yaşlılar yurdunda, babacan kimliği ile herkesi kendine hayran bırakmış muhteşem bir insandı.”

Sonra Rudi’yi tanıyoruz: “Rudi demans hastasıydı. Kimsesizdi aynı zamanda.”

Öykünün sonunda, kriz geçiren, saldırganlaşan, sonra durulan Rudi, soruyor: “ Neler oluyor?”

“Gözlerinde beliren iki damla yaşı sildim. “Hiç,” dedim, “Hiç!”

Burada kendi duygularını anlatıyor yazar: “ Bir insan düşünün. Yardıma muhtaç, ne yaptığından haberi olmayan bir insan. Öyle bir durumda yanımda kimler olabileceğini aklımdan geçirdim bir an! Sonra Rudi’yi düşündüm uzun uzun. Onunla birlikte geçirdiğimiz bunca zaman. Sonra bir dua ettim. Tanrım dedim, Tanrım hiç kimseyi böylesi bir durumda yalnız bırakma.” Hemen arkasından yazılanlar:

“Rudi’yi o gün son kez gördüm. Hastanede yalnız ve kimsesiz hayata veda etmişti.”

Kerem’in öyküsü alışılmadık bir öykü. Kerem kırklı yaşlarda, genç. Kanser hastası. Kendine gönüllü olarak refakat eden Sevda Hanım’a hasta odasında tanıştıkları gün şöyle diyor:

“Sevda Hanım, şimdi de sizinle Türkçe konuşmak istemiyorum. İzin verirseniz Almanca devam edebilir miyiz?”

Bu isteğin nedeni şöyle açıklanıyor öyküde:

“Hastalık beni fena duygusal yaptı. Kendi dilimde konuşurken bazen duygusallaşıyor, duygularıma hakim olamıyor, ağlıyorum. O yüzden dedim Almanca devam edelim diye.”

Türk hastanın, Kerem’in son isteklerinden biri: “Ah!” dedi, birden, “Şimdi aklıma ne geldi biliyor musun? Semaverde güzel bir çay, bir de duvaklı pilav.” Sevda hanımın yanıtı:

“Söz,” dedim, Söz! Haftaya geldiğimde karşılıklı içeriz.” Birbirimize sarılıp vedalaştık.”

Beş gün sonra. Bakımevindeki listeden Kerem’in adı silinmiş:

“Yetişememiştim. Ona istediği çayı içiremedim. Yüzümde gözyaşı, yüreğimde tarifsiz bir acı, elimde bir termos çayla kendimi dışarı attım.”
Her tanıttığı kişiyle de güzel sözlerle vedalaşıyor Sevda Hanım:

“Daha yapacak çok şeyi varken, hayata genç yaşta veda eden güzel insana sevgiyle.” diye bitiyor Kerem’in öyküsü.

Liane adlı öyküsünde, evinde refakat ettiği, eşinden, kızından ayrı yaşayan, Türkçe de içinde altı dil bilen gazeteci Liane’ye vedası da bir başka türlü. Kızıyla barıştırıyor ölmeden önce Liane’yi.

Liane soruyor, Sevda yanıtlıyor:

“Bazı şeyler için hiçbir zaman çok geç değil öyle değil mi Sevda?” dedi.

“Evet,” dedim, “Değil. İyi ki de değil.”

*
Çok geç kalınmadan, keşkelere boğulunmadan bu kitabı okumalısınız, başka bir dünyanın kapısından bir iki saat için de olsa bakmakta yarar var.

Kolay gelsin Sevda. Yazmaya devam et!..

Duygulu yüreğin katılaşmasın, böyle sevgiyle kalsın…

Feza Tiryaki, 4 Kasım 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 991
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: OKUMAK (Kelebeğin Ömrü)

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Cum Kas 05, 2021 9:55

"BAŞKA BİR DüNYANIN KAPISINDAN BİR İKİ SAAT İÇİN DE OLSA BAKMAKTA YARAR GÖREN" ve her kadın ve erkek okuyucusunu özelikle de yaşlı, hasta,sakat ve sağrı olan okuyucusunu çok ama çok derinden etkileyen, duygulandıran, düşündüren ve hem üzen hem sevindiren ve de baştan ayağa büyüleyen özel ve öznel anılar, alıntılar, yorumlar ile dolup taşan muhteşem ve mükemmel hatta dahiyane bir tanıtım ve anlatım. Ünlü, özgün ve üstün yazarı çok değerli insan sevgili Feza TİRYAKİ'ye en yürekten tebrikler, sonsuz sağlık ve bağışıklık dolu en uzun bir ömür dilekleri, özel selamlar, derin saygılar, üstün başarılar, yeni utkular, büyük umutlar ve kocaman öpücükler. Fenomenal yayıncısı sevgili sitemiz GÜNCEL MEYDAN'ın hepsi de çok değerli yöneticilerine ve çalışanlarına da aynı duygular ve dilekler.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x