Önderlik Üzerine

Genel & Güncel Konular

Önderlik Üzerine

İletigönderen alkanosman » Prş Eki 29, 2009 17:33

İnsanlar, genellikle düştükleri yere bakarlar. Önce, neye takıldıklarına bakmalıdırlar. Tarih ise hatır gönül tanımaz. Verdiği derslerin bedelini peşin alır. Gelecekte oynayacak film, her zaman bölümler halinde gösterilir, ama kasırgayı sezmek, bir algı ve kapasite meselesidir. “Tepenin öbür yanını görmek” sıradanların sahip olduğu bir yetenek değildir.

Hangi devlet, kurum ve kuruluş olursa olsun, içinde boşluklar ve düzensizlikler doğarsa, aslında insanların en önemli serveti olan toplum güveni sarsılır. Daha ileri safhada bu durum umutsuzluk yaratır. Son safhada ise, aynen bugün olduğu gibi, en cesur adamı bile korkutacak durumlarla yüz yüze kalınır. Bu hal, ortada liderliğin (ki ben, önderlik diyorum) olmadığının en belirgin kanıtıdır. Umutsuzluğa giden yol baştan kesilmez ise, küçük çatlakların sonunda en sağlam duvarı bile yıktığı görülecektir.

Toplumlar, çıkmaza girdikleri dönemde, çağlar boyu en büyük özlemleri olan “önderlik” kavramını tekrar hatırlarlar ve arayış içine girerler. Çünkü toplumların hafızasında, her şeyin önder ile yükseldiği, o olmayınca düştüğü gerçeği sökülüp, atılamayacak kadar iyi yer etmiştir. Ulusların ve devletlerin güçleri tarih boyunca çıkarabildikleri önderler kadar olmuştur.

Dünyanın hiç bir yerinde özgür olmayan, eğitimsiz ve en temel doğal ihtiyaçları giderilmemiş kimselerin oylarıyla bir devlet adamı ve önder doğmamıştır. Seçim yoluyla bir büyük adamı bulup, çıkartmak, bir iğnenin gözünden deveyi geçirmek kadar zordur. Bu nedenle, ortaya çıkabilen kişiye sadece “siyasetçi” denebilir.

Devletlerin yönetimi ve ulusların idaresinde bir siyasi teşkilin alacağı kararlarda her şeye girişen, fakat hiç bir zaman gayesine erişemeyen, tedbirsiz, basiretsiz, dünyayı bilmeyen ve tanımayan ve ileriyi göremeyen cahil kimseler tarafından yönetilmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur. Özellikle, dünyada yeni dengelerin oluştuğu dönüm noktalarında kilit noktalar üzerinde bir kere hataya düşen bir siyasetçi, ileride mutlaka ikinci, üçüncü hataları işleyecektir. Böyle kişilerin halktan onu kabul etmesini, kendisine güven duyulmasını istemeye hakkı da yoktur.

Belki de, bugünlerde bu arayışların bir sonucu olarak, “bugün ve gelecekte liderliğin nasıl olması gerektiği” soruları gündemde. Oysa önderliğin ilkeleri esastır. İnsan doğası hiç değişmediğinden, bu ilkeler de asla değişmez. Yani, insanlık tarihi boyunca bu güne kadar önderliği kanıtlananların müşterek hususiyetleri neler ise, bugün ve tüm gelecek zamanlar içinde aynıdır.

Önder, yol üzerinde olup da nereye gittiğini bilmeyenlere bu yolun ilerisinde neler olduğunu ve sonunda nereye çıkacağını söyleyerek onların fiziksel ve ruhsal gücünü artırır ve artık kendilerini iyi hissetmelerini sağlar.

Önder, dertleri küçültür ve küçükleri yok eder. Bunu yaparken, otorite kullanmanın esas olduğunu asla düşünmez. Önderlik, otorite kullanımı değildir. Önder, insanların duygularını mahmuzlayarak onları güçlendirir. Uluslar ve toplumlar, önderin heyecan, tutku ve isteklerini yakalayınca, amaçlarını da sahiplenmeye başlar; amaca ve hedefe kendilerini adamaları sonunda sınır tanımayan bir dürtü ile hareket etmeye başlarlar.

Yeryüzünde insanların itaat duygusu yerine hayal güçlerine hitap ederek etkilemeyi ancak doğal önderler anlayabilmişlerdir. Ulusların buhran ve tehlikeli dönemlerden asgari acı ve kayıpla geçebilmeleri, hatta bu tehditlerin getirdiği fırsatlar sayesinde kazançlı çıkarak, sağlam geleceklere ulaşabilmelerinin tek yolu, milletin ihtiras haline gelecek duygularla, gücünü ve kararlılığını sergileyebilmesidir. Bunu, Önder yapar. Önder, fırtınanın esas gücünün gizlendiği, en sakin yeri, merkezini harekete geçirir.

Önder ve sanatçı doğulur. Bir insanın kişiliği geniş ölçüde kendi atalarından kalan bir mirastır. Bu yüzden, insanın şahsiyeti tı..ı cevherinde elmas bulunan bir kayanın var oluşu gibi doğumundan önce geniş ölçüde belirlenir.

Bir önderin dört temel niteliği vardır ve değer sırasına göre bunlar: cesaret, sürat, sezgi ve özgüvendir. Bunlar, doğal önderin sarsılmaz, tarih boyunca değişmez vasıflarıdır.

Önder, cesurdur. Pek çok insanın maddi servetlerinden vazgeçemeyecekleri bu dünyada, dünya nimetleri ile ilgili şahsi kaygılar taşımadığından dolayı var olan sistemden kendisini bağımsız ve özgür kılmıştır. Bu nedenle, cesur davranabilen önder, aynı zamanda doğayı çok iyi bildiğinden dolayı, pek çok insanda olmayan ölüm bilincine sahip olduğundan, korku ile yaşamaz; idealleri uğruna değil dünya nimetlerini, aslında Tanrının bir canlıya verdiği en büyük servet olan canını ortaya koyabilir. Ölüm bilinci ve tam istek, her türlü korkuyu kökünden söküp atar.

Önder, hızlı düşünür ve hızlı karar verir ve hızla uygular. Ölümün avcılık yaptığı bu dünyada kuşku ve pişmanlık için zaman yoktur. Bekleyiş, her insanı bitirir. Kararlılık keskin bir bıçağa benzer ve düzgün keser, kararsızlık ise kör bir bıçak gibi kestiği her şeyi yırtarak parçalar.

Önder, tereddüt, yavaşlık ve kararsızlığın sonuç üretmenin en önemli şartlarından bir olan hızın düşmanı olduğunu bildiğinden dolayı süratlidir. Önderde bulunan cesaret ve sürat, her işin başı ve çözümüdür.

Sezgi, doğrudan bilme, yol gösterme ve içe doğmadır. Bilgi ile beslenen bu ruhsal algılama, geleceği tahmin edebilme yeteneğidir. Fesat, kıskanç, art niyetli, önyargılı, şüphe ve endişeyle yaşayan doğa algısı ve bilgisi düşük, zayıf ruhlu insanlarda böyle bir yetenek bulunmaz.

Duyguları doğal haliyle ve bütün uçlarıyla açık, tüm canlıları algılamaya yönelik berrak bir ruh, sezgi gücüne sahip olabilir. Tam anlamıyla sezgi, elbette ki sadece önder doğasında bulunabilir.

Özgüven, bir ruh halidir. Önderin özgüveni, inancının derinliği, heyecanının yüksekliği, görüşün genişliği ve sevgisinin ölçüye vurulamazlığından gelir.

Özgürlüğü temel alan, cesaret, sürat, sezgi ve özgüvenden oluşan bir ruh ve bunlarla beslenen bir beden, insanların ahir ömürlerinde peşine düştükleri her şey sıradan ve amaçsız gelmeye başlar. Bu hal, tepeden yırtıcı kuş bakışıdır ve aşağıda duran, sürünen, koşan saklanan, uyuyan, birbirini avlamaya çalışan her şeyi çok geniş alanlarda keskin bir şekilde görür.

Önder, bir toplumu yükseltmek isteyenin o toplumdakilerden daha yüksek bir karakterde olması gerektiğini bilir.

Önder , doğa ve insan doğasından hareketle, sıradan insanların şiddetli özlemleri olduğunu bilir. Bunlar, severler, nefret ederler ve isterler. Bencildirler. Her düşünceleri eşya ve şahısları ile ilgilidir. Kendilerini rakamlarla ve miktarlarla zehirlemişlerdir.

Önderlik, hakkaniyettir. Liyakat ve ehliyet, önderin değişmez ölçüsüdür. Hiç bir zaman aslanı kediye boğdurtmaz.

İnsanlar, doğayı tanımadıkları için sürekli mutlu olamaz. Bu durum, bencilliği ve egosu yüzündendir. Bunlar da onu, ne ise o olmayı reddeden tek yaratık haline getirmiştir. Her fırsatta haklarından bahsederler. Hâlbuki hakları kadar sorumlulukları vardır. Önder, bunu onlara öğretir ve kanıtlar. İçtenlik ve dürüstlüğün insanın birinci vasfı olduğunu da belleklerine nakşeder.

İnsanları mutluluk hallerinde anlamaya çalışanlar yanılırlar. Onları felaket anlarında tanımak gerekir. İnsanları tanımanın mihenk taşı zorluktur. Bir ulusun gerçek karakteri de tarihin en önemli buhranlarında meydana çıkar.

Önder, cesaretin de korkaklığın da bulaşıcı olduğu bu dünyada insanlara haklı oldukları mücadelelerde korkmamayı aşılar, rol model olup onları cesaretlendirir.

Önder yoksa mücadele de yoktur. Çünkü insanlar, kendilerinden bir farkı olmayan kişilerin peşine takılıp, mücadele etmezler.

OSMAN PAMUKOĞLU

27 Aralık 2007
http://www.hakesitlik.org
En son alkanosman tarafından Cmt Kas 07, 2009 18:59 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
alkanosman
Üye
Üye
 
İletiler: 7
Kayıt: Cum Eki 23, 2009 19:28

Re: ÖNDERLİK ÜZERİNE

İletigönderen Türk-Kan » Prş Eki 29, 2009 17:36

Kaynak belirtiniz! Tamami büyük harflerden olusan konu basliklari forum kurallarina aykiridir, gerekli düzenlemeyi yapiniz!
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

cron

x