ÖP BABANIN ELİNİ!

ÖP BABANIN ELİNİ!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Haz 12, 2020 0:21

ÖP BABANIN ELİNİ!

Yalanı, gerçeği saklamayı bıraktılar, doğruyu söylemekte sakınca görmediler, nasıl olsa dünya önlerinde eğilmiş, algılar tutsak.

Beklenen (?) aşının GDO’lu olduğu nihayet açıklandı;

“İngiltere merkezli haber ajansı Reuters'a konuşan Avrupa Birliği yetkilileri corona virüsü salgınıyla mücadele kapsamında yeni bir adım atılacağını duyurdu. İki kaynak, gelecek haftadan itibaren GDO'lu corona virüsü aşıları için test sürecinin hızlandırılacağını açıkladı. Sözcü, 10 Haziran 2020”

Aşı bekleyenler, aşının genetik olacağını, aşı bahanesiyle insanların çipleneceğini, doğal insan yapısıyla oynanacağını söyleyenlere itiraz edenler, kim tutuyor sizi, durma, sarıl o “mübarek” ellere. Açıkça dediler:

“Yapılan açıklamada bu aşıların üretiminde genetiğiyle oynanmış organizma (GDO) kullanıldığı belirtildi.”

Haydi yavrum:

“Öp babanın elini!”

Genetik aşı işi bu kadarla da kalmıyor. Bu aşının herkese yapılması lazım. Yoksa insanlık nasıl kontrol altına alınabilir?

“Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü, aşı çalışmalarıyla ilgili çarpıcı bir açıklamada bulundu. Ghebreyesus, "Asıl sorun aşının nasıl bulunacağı değil, onun dünyaya nasıl dağıtılacağı" dedi.”

Bir kez daha, durma:

“Öp babanın elini!”

Bu, bugünün son korkutması. Reuters’in ceset torbası tutan uzaylılarla (?) çektiği bir resimle verilmiş, vermekten bıkmadıkları, algıya saldıran bir haber:

“Son dakika… Rusya’da korkunç gün! Vaka 500 bini, ölü sayısı 6500’ü aştı.” Sözcü, 11 Haziran 2020

Bizden hatırlatma; Rusya’nın nüfusu 150 milyon civarında. Neredeyse bizim iki katımız. Normalde orada günlük ölen insan sayısı, bizle kıyaslarsak en az 4- 5 bin kişi olmalı. Tartışmalı “corona” vakalarında orada bugüne dek öldü denilenlerin sayısı: 6 bin beş yüz. Ülkelerinin bir günde ölen kişi sayısı kadar.

Başka ülke üzerinden, aslı olmayan bir korkuyu salmayı bile başarıyoruz ya, aferin bize. Bu akla, gazetelere - yayınlara, topluma korku aşılama karşılığı küresel çetece dağıtılan paraların hakkını verenlere şapka çıkarın ve ardından hemen:

“Öp babanın elini!”

Hani bizde bir uygulama vardı, önceki yıl başlatılan, sözde çevre koruma uygulaması. Marketlerde naylon torbalar paralı oldu. Geçen Aralık’ta açıklanmıştı: Bu uygulamayla, yüzde seksene yakın plastik torba kullanımı azalmış, 150 bin ton plastik tasarrufu sağlanmış, böylece 6 bin ton sera gazı salımı önlenmiş.

AB ile uyum çalışmaları kapsamında yürütülen az plastik kullanma, plastik ürünleri geri toplama çalışmalarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti daha da ilerideydi. Şöyle diyorlardı:

“Şimdi de 2020 yılı hedefimiz çatal, bıçak, kulak çöpü ve pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünler ile pet şişelerin kullanımının tamamen yasaklanması yönünde.”

Peki, sonra ülkemizde ne oldu?

İşte ne olduğu düğün salonlarının açılacağı müjdesinde(!) yatıyor. Sonra bundan böyle, düğüne değil sanki hastaneye gireceksiniz “bulaşıcı hastalıklar” hastanesine:

“Salon girişlerinde davetlilerin ateşleri ölçülerek içeri alımlar yapılacak. Salona maskesiz giriş olmayacak. Teması önlemek için ikramların dağıtımı sırasında dikkat edilecek. Tabak, çatal ve bardak gibi ürünler kullan at olacak.”

Bu ifadelerdeki Türkçenin bozukluğunu bir yana bırakalım. İçeriğe bakalım, ne deniyor?

Lokantalarda da, uçaklarda da, dışarda bir şeyler yenen her yerde böyle. Tek kullanımlık plastik yemek takımları. Gördünüz mü sağlığa zararlı, çevre düşmanı plastikler, nasıl aklı – bilimi yendi. Daha doğrusu bunları üreten alan – satan – dağıtan şirketler, plastiğin nefesle, yiyecek içecek yoluyla kana karışmasının insan bedenine zararlarını anlatan herkese nanik yaptılar. Sabunla kolayca temizlenen porselen tabak, metal çatal bıçak yerine kansere davetiye çıkaran plastiklere döneceğiz yeniden. O halde:

“Öp babanın elini.”

Durun durun, ortalığı asıl bu yeni buluş sallayacak. Dünya rekorlar kitabına girecek, gelecek yüzyıllara örnek gösterilecek. O, çayırlara daireler çizmek, insanları hayali çemberlere hapsetmek, park kanepelerini parklardan kaldırmak, oturulmasın diye onları zincirlerle çevirmek, olmadı bu kanepeleri ortadan keserek ikiye ayırmak bunun yanında ne ki? Delice, dünya böylesini görmedi dedirtecek bir uygulama:

“Düğünlerde, 1,5 metrelik çubuklarla halay çekilecek.” Açıklamışlar:

“Salon işletmecileri halay, horon oynamak isteyen konuklar için farklı bir uygulama sunacak. Sosyal mesafeyi korumak amacıyla 1.5 metre uzunluğundaki çubuklar hazırlayan işletmeciler, halay ya da horon müziği çaldığında bu çubukları konuklarına verecek. Halay çekmek isteyenler çubukların ucundan tutup, sosyal mesafeye uyarak eğlencelerini sürdürecek.” Ne duruyorsun?

“Öp babanın elini!”

Siz, günümüzde eğlence mekânı şarkıcılarını, popçuları, arabeskçileri sanatçı saymıyor, onlara eğlence sektörü elemanları diyordunuz ama bakın neler olmuş, dev bir sahne kurulmuş onlara, kasetlerinden izlenemezlermiş gibi, orada, üstelik seyircisiz şarkı söylemişler. Güzel de para kazanmışlar.

“Koronavirüs salgını günlerinde “Biz bize yeteriz” sloganıyla vatandaşlardan bağış toplanmaya devam edilirken Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Kuruçeşme’de Boğaz’a sıfır olan otoparka dev bir sahne ile ses ve ışık sistemleri kurdurarak seyircisiz konser çekimleri yaptı.” Katılanlar da açıklanmış:

“Evde Kal Konserleri”nde; Ajda Pekkan, Sinan Akçıl, Alişan, Hakan Peker, Funda Arar, Demet Akalın, Mustafa Ceceli, Sibel Can, Zerrin Özer, Muazzez Ersoy’un aralarında bulunduğu 60 isim seyircisiz konserler verdi ve kayıt yapıldı.”

Şarkıcılar önemlidir, toplumu acayip etkilerler. İnsan, kendinde olmayan bir özelliği, yeteneği (?) başkalarında görünce etkilenir, o kişilere hayranlık duyar. Bu nedenle, açılımda, bölücü açılımın övgüsünü yapmaları için seçilen, bir de yüksek maaşa bağlanan “akil” denilenler, aynı şarkıcılar ve ünlü yandaş oyuncular değil miydi?

Bu konserlerle ilgili dün şunu duyduk: “İletişim Başkanlığı’nın Youtube kanalından yayınlanan konserin (ilk konserin) izlenme sayısındaki düşüklük dikkat çekti. Saat 21’de başlayan Ajda Pekkan konserini canlı olarak 300-400 kişi izledi. Konser toplamda ise 8 bine yakın görüntüleme aldı. (Kaynak Yeniçağ: Cumhurbaşkanlığı bu konsere 30 milyon lira harcadı.) Durma, hemen:

“Öp babanın elini!”

Yine dün gazetelerde sormuşlar:

“Maskesiz dışarı çıkmanın cezası kaç para?” Sorunun altında yanıtı verilmiş:

“Maske takma zorunlu olduğu illerde maskesiz olarak dışarı çıkmanın cezası 3 bin 150 liradır.”

Başka ülkelerde, Avrupa’da sokakta maske takmak yokken, yaptırımların çoğu uyarıyla kalır, uymayanlara ceza yazılmazken, bizde verilen ceza dudak uçuklatıyor; neredeyse üst derecede bir memur maaşı. Ne demeli?

“Öp babanın elini!”

Öp babanın elini. Öp ama öpüp de başına koyma!

Aman diyeyim aman…

Feza Tiryaki, 11 Haziran 2020

Ek: “Öp babanın elini”: Beklenmedik sonuç veren olaylarda söylenir. Yusuf Ziya Bahadınlı sözlüğü.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: ÖP BABANIN ELİNİ!

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Pzr Haz 14, 2020 10:12

Kalbine, eline ve kalemine sağlık sevgili FEZA. Korona virüsü ve illetine karşı savaş için para yok diyerek halktan İBAN'la para dilenen ve 11 büyük belediye başkanının kararlarına ve kampanyalarına yasaklar ve engellemeler koyan bir rejimin, söz konusu KONSERE 30 MİLYON LİRA HARCAMASININ o kutsal, ulusal ve toplumsal hesabı, er veya geç ama mutlaka sorulacak ve soruşturulacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x