Org. Başbuğ, hayatının sınavıyla karşı karşıya!

Org. Başbuğ, hayatının sınavıyla karşı karşıya!

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Eki 28, 2009 1:07

Başbuğ, hayatının sınavıyla karşı karşıya!

NAZIM GÜVENÇ

Açılım-saçılım çuvallarken ve Türk kamuoyunun gözünde AKP’nin saygınlığı dibe vururken birden gündeme “yandaş ve yalaka medya” olarak tanınan yayın organlarından bir “ihbar mektubu” düştü!

Bu kez “öncü” Zaman gazetesiydi yani Fethullahçı cemaatin “amiral gemisi”! Orduya karşı tertibin “fotokopi” belgesi söz konusu olduğunda 5. Kol Taraf gazetesi kullanılmışken bu kez “belgenin aslı” ortaya atılırken Zaman gazetesi ön cepheye sürülmüştü. Ardından diğerleri geldiler…

Neden şimdi?

Anımsanacağı üzere, bu “belge” ilk ortaya atıldığında -onun bir fotokopi olduğunun anlaşılması üzerine- İlker Başbuğ tarafından “kâğıt parçası” olarak adlandırılmıştı. Dahası Başbuğ, adli makamlara ve elbette (ilk günden sanki gerçekmiş gibi davranan ve hatta suç duyurusunda bulunan) AKP ve elbette
hükümete çağrıda bulunmuştu: Bu belgenin ya aslını bulun, gerçek olduğunu kanıtlayın ya da kim bu tertibi yaptıysa onu yakalayın.

Ne biri, ne öbürü olmadı. Sonuçta olay aslında kuşkulu bir şekilde küllenmeye bırakıldı!

Ne oldu da şimdi, birden bu belgenin aslı bulundu?

Bir yerlerde gizliydi de yeni mi ele geçti?

Hayır, çünkü ilk fotokopiyi ortaya atan “köstebek” bu kez hem kendini ele veriyor, hem de itirafta bulunuyor ve aynı zamanda bu belgenin şimdi servis edilmesinin durup dururken olmadığını, belli bir amaca yönelik olduğunu da belli etmiş oluyor. Ya köstebeklikteki mahareti kadar uzun değil zekâsı ya da öyle şeyler oldu ki bu arada küllerin altından közleri çıkartmak aciliyet kazandı. Kendini feda etti.

Bazı iyi niyetli yorumlarda bu yeni operasyonun kamuoyunun gündemini değiştirmek için olduğuna işaret ediliyor. Sonuç olarak böyle bir hizmeti de olduğu doğrudur lakin gerçek neden bugün manşet haberimizde verdiğimiz gibidir kanısındayız: Aydınlık dergisi iki sayıdır başbakanı doğrudan hedef alan ve yaralayan belgeler (ses kayıtları) sunmaktadır kamuoyuna. Yalanlanamamaktadır.

Yâni şimdiye kadar subaylar ve aydınlar, muhalifler aleyhine kullanılagelen bir silah bu kez, hem de doğrudan Baş vekili hedef alacak şekilde devreye sokulmuştur. Bunun çok ciddi bir karşı-hamle olduğu ve bu silah susturulamazsa çok “yıkıcı” sonuçlar doğurabileceği saptaması yapılmış ve dolayısıyla en iyi savunma karşı-saldırıdır anlayışıyla harekete geçilmiştir.

Zaman gazetesi ve “ordudaki köstebek” bu işte ne kadar piyonsa Aydınlık dergisi de o konumdadır. Kuşkusuz Aydınlık’a gelen belgeler de (ses kayıtları) “bir yerlerden” gelmiştir. İşte “Dursun Çiçek belgesinin aslı”nın şimdi ortaya atılması ve orduyu zan altında bırakacak yeni adların suçlanması bu gidişatın önünü kesmeye yöneliktir.

Fethullah’ın kendi inisiyatifi mi?

Şimdilik belirsizliğini koruyan nokta Cemaat’in bu aslını açıklama hamlesini yapma kararını kendi başına mı aldığı ve Baş vekil’in daha önceki rauntta olduğu gibi olayların gelişimini daha ziyade kenardan izleyip parsayı paylaşmakla mı yetindiği yoksa bizzat kendisinin mi “şimdi açıklansın” emrini verdiğidir?

Her iki olasılığı da doğrulayan nedenler var. Geçelim.

Daha önemlisi ordunun ve en başta Başbuğ’un nasıl karşılık vereceğidir?

Başbuğ’un zor sınavı

Bu noktada genelkurmay başkanının ne yapacağı merakla bekleniyor. Dahası bazıları o’nu doğrudan hedef göstererek baskı altına alırken, bazıları da “suret-i hak”tan gözükerek “demokrasiye teslim olması”nı, yâni Dursun Çiçek ve diğer silah arkadaşlarını “teslim etmesini” telkin ediyorlar!

Çok net olarak bilinmelidir ki, Başbuğ böyle bir şey yaparsa sadece birkaç subayını değil ama elbette niyeti öyle olmasa da bütün Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cemaate ve bu açılım-saçılım yanlısı, 1923 Cumhuriyeti’nin temellerine mayın döşeyen; bu bağlamda Güneydoğu Anadolu’yu, Doğu Anadolu’yu, KKTC’yi (daha sayalım mı, tümünü) gözden çıkartmayı Türk milletine hazmettirme çabasında olan tüm odaklara teslim etmiş olur.

Genelkurmay Başkanı’nın hele bugünkü koşullarda gevşek durmaya, pes etmeye, taktik maktik gerekçeleriyle geri adım atmaya hakkı yoktur. Akbabalar tam da bunu beklemektedir!

Belli ki Başbuğ’u kişisel veya ailesel bir açığından ötürü pasifize edemeyenler şimdi başkaları üzerinden onu da kıskıvrak bağlamak veya istifaya zorlamak çabasındadırlar. Oysa Genelkurmay Başkanı sıkı durursa bu tertibi de boşa çıkartabilir ve püskürtebilir.

“Belgenin aslı” diye sunulan kâğıdın kendisinin “baştan ayağa düzmece” olmadığı, bizzat o köstebek tarafından hazırlanmış olmadığı ne malum? (Teknik açıdan bu çok mümkün. Islak imzayı o düzmece belgenin altına yerleştirmek sözgelimi CIA’nin yapamayacağı bir şey değil.) Kaldı ki kâğıt üzerinde “askeri darbe” yapıldığı görülmemiştir! Ya yapılır ya da girişilir ama başarısız kalınır. İkisi de söz konusu değildir. Kuru gürültüye pabuç bırakmamak gerekir.

Büyük bir olasılıkla o köstebek yakında bizzat ortaya çıkacaktır. Şimdi dik durma, sağlam durma zamanıdır. Genelkurmay Başkanı hayatının sınavıyla karşı karşıyadır. Çok daha önemlisi Türkiye’nin geleceği kısa vadede, bir bakıma, Başbuğ’un bu sınavı nasıl vereceğine göre şekillenecektir.




NAZIM GÜVENÇ

BİZİM ANADOLU GAZETESİ (27 Ekim 2009, Salı)

T.S.K. ve Başbuğ, yine yandaş medyanın yaylım ateşi altında

Erdoğan’ın gizli ses kayıtlarına,

“Çiçek belgesi”nin orijinali misillemesi!

· Haftalık Aydınlık dergisi, geçen hafta Başbakan ile KKTC Cumhurbaşkanı arasındaki çok gizli bir telefon görüşmesinin dinleme kayıtlarını açıkladı ve devamının geleceğini belli etti. :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/erdogan-ve-talat-in-cumhurbaskani-denktas-ve-kktc-yi-bitirme-konusmalari-t22818.html

· Bunun üzerine, Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen “Gülen’i bitirme planı”nın “orijinal belgesi” bir subayın ihbar mektubu eşliğinde Savcılığa gönderildi.

· Soruşturmanın gizliliğini hiçe sayan malum medya organları derhal “yargısız infaz”a kalkıştılar ve bu kez Çiçek üzerinden başka subayları ve en başta da Genelkurmay Başkanı’nı darbecilikle suçlamaya koyuldular!

BİZİM ANADOLU

İlk atışı geçtiğimiz 12 Haziran’da Fetullah’çıların desteğiyle kurdurulan ve fiilen 5. Kol gibi çalışan Taraf gazetesi yapmış; muhabiri Mehmet Baransu’nun imzasıyla Genelkurmay’ın bir biriminde görevli Deniz Kıdemli Albayı Dursun Çiçek tarafından hazırlanmış olduğu iddia edilen “AK Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı” denilen bir “belge” yayınlamıştı.

Baransu, bu belgeyi kimliğini açıklayamayacağı ama Genelkurmay’da görevli bir subaydan aldığını söylemişti. Ne var ki çok geçmeden bu belgenin sadece bir fotokopi olduğu anlaşılmış, açılan soruşturma çeşitli aşamalardan geçtikten ve o arada Dursun Çiçek 36 saati bulmayan bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmış ve görevinin başına dönmüştü.

Başbuğ, ısrarla “orijinali gösterin” diye meydan okumuştu

Anımsanacağı üzere, soruşturma sürecinde Genelkurmay Başkanı ısrarla fotokopi üzerinden çok rahat tertip yapılabileceğini vurgulamış, böyle bir çalışmanın Genelkurmay bünyesinde hazırlanmadığını belirtmiş ve ısrarlı tacizlerin sürmesi üzerine orijinali gösterin o halde diyerek meydan okumuştu. Yine anımsanacağı üzere, o süreçte Genelkurmay Başkanı bizzat kendi inisiyatifiyle başlatmış olduğu başbakan’la haftalık görüşmelerini de askıya almış, sadece Cumhurbaşkanı ile haftalık olağan görüşme yapmıştı.

Sonuçta ne ihbarcı, ne Baransu, ne de bugün yaylım ateşi açan medya organları orijinal belgeyi savcılığa veya kamuoyuna sunamamışlardı veya bundan kaçınmışlardı. Bu arada telefon dinleme kayıtları üzerinden tutuklanan ve Ergenekon üyesi olmakla suçlanan muhalif aydınlara, keza PKK ile birebir savaşmış ve şu an emekli, hatta kimi halen muvazzaf birçok subayın gözaltına alınması, tutuklanması eklenmişti.

Aydınlık’ın yayını

Her devirde gizli belgeler, yerli yabancı kaynaklı istihbarat bilgileri yayınlamakla göze çarpan haftalık Aydınlık dergisinin 18 Ekim pazar günkü sayısında, ilk kez, Başbakan’ın KKTC Cumhurbaşkanı ile yaptığı bir telefon görüşmesinin ses kayıtları ve yazılı metni yayımlandı. Görüşmede KKTC’nin “çaktırmadan” ortadan kaldırılmasının ve fiilen Rumların denetiminde basit bir özerk bölge olmasına çıkacak bir anlaşmanın kabulüne yönelik fikir alışverişi yapıldığı görülüyor. :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/erdogan-ve-talat-in-cumhurbaskani-denktas-ve-kktc-yi-bitirme-konusmalari-t22818.html

Bu telefon görüşmesi yalanlanamadı. Bu arada güya Albay Dursun Çiçek belgesini konu ederek gürültü kopartan medya organları söz konusu telefon dinleme belgesine hiçbir şekilde yer vermediler, iddia olarak bile duyurmadılar. Birkaç gün sonra ise Aydınlık dergisinin yazıhanesini polis bastı ve söz konusu kaıtlardan daha başkaları var mı, bu kayıt ihbarını kim yapmış araştırmaya koyuldu.

“Orijinal”le misilleme

Ardından Çiçek ile ilgili sözde belgenin ortaya atılmasından dört buçuk ayı aşkın bir süre geçtikten sonra ilk ihbarı yapan ve görünüşe göre Genelkurmay’da cemaatin “köstebeği” olarak hareket eden “ihbarcı” bu kez tertibin “orijinal” belgesini üztelik başka iddia ve ihbarları da içeren bir mektup eşliğinde savcılığa, aynı anda da bu kezTaraf’a değil F tipi medyanın “amiral gemisi” Zaman gazetesine gönderdi. Böylece yine hukuk çiğnenmiş oldu. Kamuoyuna açıklanan bu yeni ihbar ertesi günden itibaren diğer medya organlarında da ve çoğunda T.S.K.’ni, ad da verilerek bazı mensuplarını ve elbette bizzat Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u hedef alan bir içerik ve çirkin bir üslupla paylaşıldı. Dün bu yönde suçlama ve tacizlerde tırmanma olduğu ve doğrudan Başbauğ’u hedef alan birçok yoruma yer verildiği gözlemlendi.

Erdoğan’ın ikinci ses kaydı

25 Ekim Pazar günkü Aydınlık dergisinde Başbakan’ın bu kez iş adamı Remzi Gür ile yaptığı bir telefon görüşmesinin ses kaydı ve yazılı metni yayınlandı. İnternet üzerinden dinlenebilen ses kaydının metni de dergide “Ses kaydı – 2” üst başlığıyla ve yine kapaktan duyurularak yer aldı. :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/erdogan-dan-gizli-kasasi-remzi-gur-e-sumeyye-ye-20-25-gibi-t22918.html

Bilindiği gibi, Remzi Gür “başbakanın gizli kasası” olarak nitelenen biridir. O telefon kayıtlarına göre de, ikisi arasında geçen konuşmanın bir yerinde Erdoğan, Remzi Gür’e (ABD’de okuyan kızı) “Sümeyye’ye 20 – 25 gitmesi lazım” diyor, Remzi Gür de “Olur efendim, ben hallederim, siz merak etmeyin” diye yanıt veriyor.

Dergi bu konuşmanın ne zaman yapıldığını belirtmiyor ancak Erdoğan henüz Başbakan değilken yapılmış olduğu anlaşılıyor. Dergi, söz konusu “20 – 25 gitmesi lazım” ifadesinin dönemin parasıyla 20 – 25 milyar ya da 20 – 25 bin dolar olabileceğini öne sürüyor.

Bilindiği gibi, Remzi Gür, Erdoğan henüz Belediye Başkanı iken o’nun çocuklarına “burs vererek” ABD’de okumalarını sağlamış olmasıyla da tanınıyor. Keza Gür, CHP milletvekili Mehmet Yıldırım’a cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’e oy vermesi için “rüşvet vermeye teşebbüs etmek”ten Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 ay hapis cezasına da çarptırılmıştı

BİZİM ANADOLU GAZETESİ (27 Ekim 2009, Salı)


Kaynak
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Org. Başbuğ, hayatının sınavıyla karşı karşıya!

İletigönderen Göktürk_85 » Prş Eki 29, 2009 0:48

İnşallah silahlı kuvvetlerimiz tarafından yapılan böyle bir çalışma vardır ve başarıya ulaşırlar! Bu cemaatin bu topraklardan kazındığını ve liderlerinin en ağır şekilde cezalandırıldığını görmek istiyorum!
YAŞASIN VATAN, YAŞASIN TÜRK MİLLETİ !
Kullanıcı küçük betizi
Göktürk_85
Üye
Üye
 
İletiler: 11
Kayıt: Pzr Eki 18, 2009 13:39


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x