Cem Yağcıoğlu, altına imzamı atabileceğim gerçeklikleri sıralayarak, haklı bir çağrıyı kaleme almış. Düşünme hattından, savunma hattına geçişin zamanı benim açımdan Ergenekon tertibi ile çoktaan başlamıştı da, sivil işgalin ayak sesleri ‘’Türkiye’de Hukuk var!’’ aldanmacasında boğulduğundan ‘’ya sabır dedik!
Arkadaşımızın yazısında kullandığı ‘’Türk Kurtuluş Teşkilatı!’’ nitelemesi kalbimde soğuk bir duş etkisi bıraktı. Bu düşündürücüdür.
Şahsen ‘’Türk!’’ Kavramının ne anlam ifade ettiği, benim gibiler için apaçık. Bu nedenle, soran herkese Türk olduğumu söylemekle birlikte onurla Abhaz kökenli olduğumu da mutlaka ilave ederim. Bu biziz. Tarih bizi birbirimize kenetlemiştir. Bunda yanlış birşey de yok. Türk ulusu, içinde barındırdığı etnisiteler ile zengindir, onurludur,bütündür.
Biliyorum ki, Osmanlı İmparatorluğu tıpkı diğer imparatorluklar gibi, yayılmacı emellerini gerçekleştirirken, benim ülkemden de geçmiş. Atalarım nasıl anlaştılar? Hangi tarihi haksızlıklar kimler tarafından yapıldı? Kimler ne için işbirliği yaptılar? bunlar bir inceleme konusu.
Ancak bunları incelerken bulunduğumuz anın gerçeklerinden kopmamak gereğide gün gibi aşikar. Sonuç olarak biliyorum ki Osmanlı Imparatorluğu batılı devletlere kapütülasyonları ile hazırladığı sonda, kendi yıkılırken Kafkas Cephesindeki halklarımızıda aynı sona sürüklemişti. Buna rağmen ,vatan savunmasında, duvar oluşturan atalarımız, istiklal savaşında da bu son kalede kahramanca ön cephelerde savaşmıştır. Ve biliyorum ki o gün padişahlarının ardından gidenler, bugünde padişah misveddelerinin ardından gitmektedirler. TC'nin egemenliği ve inşaasının, her kademesinde sorumluluğunu fazlası ile taşıyanların evlatları olarak varlığımızdan onurluyuz.
Evet bu vatan Türkiye Cumhuriyetidir, Türkiye cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür! Tıpkı Almanın Alman, Fransızın Fransız, Rusun Rus, Amerikanında -yağmacı Avrupalılar, Afrikadan köle olarak taşıdıkları Siyah ırkla, medeniyetlerini kuruttukları yerlileriyle birlikte- Amerikan olduğu gibi.
Peki bu soğuk duş etkisi neden? Bu sorunun cevabı yaşanılan deneyimlerden ileri gelmektedir. Bizler biliyoruz ki, ikincil olan sorun ana sorun içersinde eritilmiş. Türkiyenin etnisiteleri binbir çiçek gibi zenginlik olarak işlem görmek yerine, baskılanmış, yasaklanmıştır, zorbalıkla asimilasyon politikasına uğramıştır. Türk solunun, özgürlükler adına paramparça çabası da, Kemalizmin tamamlanması gereken devrimleri ile birlikte baskı ve zulme uğramıştır. Bütün bunlar yapılırken, kulanılan yumruğun gene Türkçü maskeli Amerikancı darbeler olduğunu söylemeye gerek var mı? Etnisitelerin ‘’En hakiki Türk!’’ söylemi ile susturulduğunu söylemeye gerek var mı? Türk-İslam sentezi ile varlıklarının inkar edildiğini söylemeye gerek varmı? Sağlı sollu, bu kadar beyinsiz, bu kadar çok işbirlikçi ajan, bu ülkede hangi tarlada yetişti?
TC Kuruluş ilkelerinden saparak, yarım asrı geçkin bir dönemde, İstiklal Savaşımının kazanımlarını harcamıştır. Kendi çocuklarını yiyen timsahlar gibi devrim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan bu mozağiyi, kendi ulusunu, emperyalizmle işbirliği içersinde, asmış, hapsetmiş, darmadağın etmiştir.
Ülkemiz saldırı ve sivil işgal altına alınmaya başladığında, Kurtuluş Savaşının Sloganları altında, etnisiteler Türk Irkçılığına kan verme davetiyesi görmekteler. Ki bu zemin, kaygandır. Bu zeminden bir değil, birkaç kez düşmüş bu etnisiteler, elbette temkinli olacaklardır.Tarihten ve bugün yaşananlardan dersler almak zorundayız. Çünkü tekrarın yarasız olduğunu biliyoruz. Fakat ne oluyor?
Nasrettin Hoca’nın söylemi gibi, ‘’Hırsızın hiç mi suçu yok?’’demek zorundayız. Sermaye Çetesinin örtülü işgalinin yüzü AKP döneminde gözler önüne serildiği halde, ortalıkta bunca bakarkörün olma nedeni, yalnızca Tek Dünya Düzencilerimidir? Çok olmadı daha geçen ay 13 şehidimizin yakılarak öldürülmesini protesto ederken, sokaklara bir mozaik olarak döküldüğümüzde ‘’Türk!’’lerimiz biz 2. Sınıf ‘’Türklere’’ önderlik yapmaya, inisiyatif koymaya kalkıştılar. Bu her alanda böyle değil mi? Üstelik biz Clinton Tayyibinide al defol derken, seslerimiz, tekbir Allahuekber! Şehitler ölmez vatan bölünmez! Sloganlarının altında kayboluyordu.
Besbelli ki, Küresel Çete, Türkiye’yi dünya sömürüsünün üssü olarak tesbit etmiş, hazırlık ve uygulamasını yapıyor. Bu arada gözümüzden kaçmayan gerçeklik Türk Irkçı ideolojisinin zaten bu ‘’Merkez Olma!’’ programına karşı olmadığıdır. Türk-İslam Hareketinin temelide buna dayanmaktadır. Bu nedenle de ateşle oynamayı tercih etmişlerdir, etmektedirler. İşte bu tercih, yarım asrı aşkın bir zamandır, iç huzursuzluklarda olduğu kadar, dışta bağımlılığı arttıran süreçlere imzasını koymasının nedeni olmuştur.
Bunun son örneklerinden birini, Libya saldırısı sırasında görmedik mi? AKP, CHP ve MHP bir celsede, GBOP’nin bu harekatını onaylamadı mı? Misratadan kaçan 600 mülteci boğuldu da noldu? İnsafa mı geldiler?
Türk! Şapkasını önüne alıp bu iş böyle gitmez! mi dedi? Hayır hala partizanca tutumlar devam etmekte, geniş katılımlı haklı protestolar, partizanca sloganlarının platformları gibi işlenmektedir.
Bizler bu vatanın evlatları, sahipleriyiz. Türkçü nasıl ki Orta Asyayı terketmesine rağmen, sahipleniyor bununla gurur duyuyorsa, bizler de anavatanlarımızı unutmadık, sahipleniyoruz, gurur duyuyoruz. Damarlarımızda akan kandaki kudret bozulmadan duruyor. Tıpkı Türkiyenin mozağiyi Türkler olmaktan gurur duyduğumuz gibi. Ekonomik krizlerin, paylaşım savaşlarının içinden yükseltilen, ırkçı söylemlerin savaşlarda iyi gaza getirdiğini, fakat tıpkı, Musollini gibi ayaklarından asıldığını, Hitler gibi saklanarak sefilce öldüğü veya öldürüldüğünü biliyoruz.
Türkiye de Türk Ulusunu teşkil eden her mozaik taşının, bir anavatanı vardır. Saldırgan emperyalizm bu etnisiteleri ‘’azınlık’’statüsüne sokarak, Milli Devletin zayıflatılması, Ulusal bütünlüğün parçalanması hedeflerinin piyonları haline getirmeye çalışırken, Türk ırkçılığı yangına körük hesabı ulusal zenginliğinin ve gücünün, bu elemanlarını, ırkçı söylemleriyle, emperyalist cepheyle örtülü işbirlikleri ile kendileri itmektedir.
Evet Cem Yağcıoğlu’ nun dediği gibi ‘’ Diyelim ki Kürt’sün ya da Arap ya da (Yada Kafkas kökenli b.n.) başka biri; şayet ABD denen insanlık düşmanı bir devlet senin bağımsızlığını istiyorsa, orada bir duracaksın, duracak düşüneceksin! Acaba neden?’’
Ve ben bir Abhaz olarak düşünürüm, ey Türk! ABD gürcistan Maşasını kullanırken, kendi öz vatanında bir avuç bırakılmış kandaşlarım, evlatlarım, Türkiyenin verdiği silahlarla, eğitimle, yardımla öldürülürken, ben anavatanıma bir gemi kaldıramazken, nerede antiemperyalist dayanışman, nerede ulusunun bir parçası olmam nereye kadar Türküm?
Evet bende halkıma düyorumki, küresel Sermaye seni hibelendiriyor, Türkiyeyi işgal ediyorsa, duracaksın, düşüneceksin, acaba neden? Türkiye mozaiğinin, ne kırk katıra, ne kırk satıra ihtiyacı vardır.
Bu gün savaş, Ulus Devletleri yıkma yolu ile, tek elden dünyanın zenginliklerini sömürmeye kararlı bir çete ile ulusların halkları arasındadır. Dünya üzerinde bu çete ile uyumlu hükümetler aracılığı ile ülkeler işgal edilmektedir. Stratejik önemi açısından geçmişte olduğu gibi bugünde merkez seçilen Türkiye, taşaronluk görevini tam kadro yapmaktadır. O halde görev milletindir! Elindeki toprağın nimetini bilmeden, daha fazla arazi diye orman kesen hırslı çiftçi, gün gelir kendi ürettiği çekirgelere, kendi ekinini yedirir.
Evet örgütlenilmelidir, evet vatan savunması zamanıdır, evet laf etmek değil işe yapmak gerekmektedir. Bütün bunların yanı sıra ‘’Türk!’’ Söylemlerini ve yaptıklarını tartmalı, Türkiye Kurtuluş Teşkilatını kurmalıdır. Öteki türlüsü, arkasına ’’ geçme beni ezerim seni!’’tabelası asan Kamyon gibidir.
Sevgiyle